gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

TAM da ŞİMDİ...

16 Ocak 2017, 07.18
A- A+



Dedim ki;
Ardından, yoluna düşmüşken içimi döksem. Belki uykuna varmadan, yakalar hissettiklerim.

Ne adın. Ne kokun var aklıma tenime sinmiş. Ne avucunda heyecanla terlemiş ellerim var ne kirpiklerine tutunan gözlerim.


Şehrimin soğuğu ayaza varmışken bedenimde, bir sigara sönüp bir sigara yanıp, hüzün kaplı olduğunu bile bile soldururken tenimi. Issız bir tren garından yoluna düşüyorum. Tam da şimdi...


Yüzüme vuran rüzgar saçların gibi okşuyor, düşlerim gibi kokuyor yataklı vagonun cam köşesinde. Sesin kulağımda çınlarken! Sesini bastırıyor tepesinde dumanı, çuf çuf teranesinde geçtiği her yere izini, selamını, özleyeni bırakan trenin.


Üzerimdekiler kırışmasın diye titizlenirken, elimdeki bardak 'seni hayali'me yenilip üzerime devrildi. Yarım kelime dağarcığımı yastığa bırakıp, kimsesizliğimle yatağıma kıvrılıyorum. Nereye dönsem sen. Nereye baksam yarına yığılmış hayalken, gözlerimi kapatamıyorum. İstemiyorum, dokunmasın kirpiklerim tenine...


Yan kompartımandan gelen gülüşmeler zirve yapmış ve ben yatağımın merkezini arar gibi dönüp dururken. Aklıma Adam Fawer'ın Olasılıksız kitabının tanıtımında geçen " Bitirmek için yarını, başkasına anlatmak için bitirmeyi beklemeyeceksiniz" ifadesi takıldı. Oysa ne çile çekmiştim okurken. En güzel okumama arzumun dorukta olduğu döneme gelmişti, yazık oldu kitaba. Tekrar okumak mı? Yok, hiç içimden gelmedi. Cümlenin ikinci yarısı kalp kapağımı zorlarken, sesinin sesini bastırdığı demirden soğuk yolculuğumda, kime nasıl anlatacaktım seni...


Kalktım. Camı aralayıp kokunun rüzgarla içeri süzülmesine izin verdim, yatağa oturdum. Sırtımı soğuk kompartımana yaslayıp, dizlerimi göğsüme çektim. Çenemi üzerine yerleştirip başımı aheste aheste sağa sola çevirerek biraz kendimi sevdim boş ve dalgın gözlerle. Dünü düşündüm...


Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Trenin yavaşladığını farkedip, bir köyün ışıklarını görünce aslında ne kadar karanlıkta olduğumu anladım. Ve anladımki; aklımda, benliğimde ve ruhumda deli gibi biriktirdiğim dünden ibaretti kimsesizliğim.


Şimdi ise, saat 11 olduğunda, yani 4 saat sonra varabildiğimde olduğun yere, öndeki 6 vagonu aşıp diz çökeceğim önünde. Bu soğuk günde güneşimi kapatma diyenlerin aksine, güneşimi kapatman için yalvaracağım sana. Gözlerimi gözlerinden kaçırdığım için kızacak, ellerini bıraktığım her an için ağız dolusu küfürler edeceğim kendime. Çünkü, rahmetli babam bir ameliyat sonrası, belki endişe belki pişmanlıkla bizim en büyük sorunumuz sevgimizi söyleyememek gösterememek demişti. O yine de hiç söylemedi!


Hani, eşe dosta sevgiliye söylemeyip hep en sona bıraktığımız cümle ve malesef hep geç kaldığımız. Yani, bol bol seni sevdiğimi söyleyeceğim aklımdaki, tenimdeki, parmak ucumda titreyen, güneşimi kapat güneşim sen ol dediğim sana. Ve söz sevgili akşamdan sabaha değil, eski usül tüketmeden seveceğim ben seni...!


Kalbimin çarpıntısı, içimin sıkıntısı atıyor beni dışarı. Bir sigara yakıp, düşlerim kokuyor dediğim rüzgara bıraktığımda kendimi, hemen yanımdaki kompartımanın kapısı kapanıyor. İçeriden çıkan, başında ela gözlerine gölge olmuş fötr şapkası, aynı rüzgarın savurduğu kahve saçlarıyla ben buradayım diye bağıran bir hayal görüyorum.


Yine vuruyorsun aklıma! Sen çeperi olmuşken ömrümün ve gözlerimi dikip gözlerinde kaybolmak isterken ben, sana doğru koşar gibi tüketiyorum zamanı.


Ne güzel. Büyüyorum ve öğreniyorum yaşım kaç olursa olsun, herkes kadar yakınım yolun sonuna ve herkes kadar başındayım hayatın.


Ne güzel. Öğreniyorum ve görüyorum. Güzel olan dünde kalıyor. Yarına biriktirdiklerim sarkarken paçalarımdan, birazcık mutluluk sürünerek geliyor ardımdan.


Onu da seninle çoğaltmak istiyorum sevgili...






*sanaldır.
*sessizliktir.
*sahipsizdir.

YORUMLAR

16 Ocak 2017, 11.22
                                 Güzel   bir  paylaşımdı.    Bana    eskiden  annemin  okuduğu   bir   roman   serisini hatırlattı.Yazarı   barbara  cartland dı   ne  güzel   aşk   romanları  yazardı  kadın   80   küsür   yaşına  rağmen  derdi  hep  annem. ne  kadarı  sanal,  ne  kadarı   hakikat  bilmem  ama  sevgini   en  belirgin  haliyle     göstermek  lazımsevgiye   ait     söylenmeyen    sözcükler,  bir  gün    pişmanlığın  en  büyüğünü  yaşatır  insana.. Eline  yüreğine   sağlık    sevgili   ayn .   eminim    barbara   cartland     hayranları  bu   paylaşıma  bayılacak..   sevgiyle  kalın. 


17 Ocak 2017, 01.51
Ayn; ne güzel bir hoşlukla gelmişsin. Hoşgeldin. Yazını okurken kulağıma ud sesleri geldi nedense. Ses çıkarmayan bir şeyin ses çıkarabilmesini sağlamak mucize gibi. Yoğun  duyguyu, usul usul anlatınca, insanın içine işliyor güzel cümleler. Okurken; yazıdaki kahramanla, ıssız bir tren garından trene biniyor; o trenle, aslında kendi yolculuğunu da yapıyorsun. Kah onun duygularına dalıyor, kah kendi duygularınla kalıyorsun. Ve ahenk hiç bozulmuyor.


Buraların, oraların, ötelerin, berilerin en beyefendi insanı; çok güzel yazmışsın, genel olarak yaptığın gibi :) Lütfen yazmaya devam et. Ruhuna, kalemine, emeğine sağlık.

17 Ocak 2017, 15.59
Tamamen yarım kalanlara rağmen diyesim geldi.........Belki bunu hatırlarsınız ,YARIM KALANLARA  RAĞMEN .BEN dinliyorum!
19 Ocak 2017, 02.18
! MİSAL hatırlatma için teşekkür ederim Zeynep Sağdaş' ın seslendirdiği şarkıyı çok sevmeme rağmen uzun zamandır dinlemiyordum, hatırlatmanızla dinlemiş oldum.


CeZbE çok eminim herhangi bir yolculuğu benden çok daha gerçek ve güzel anlatırsın.
İltifatın için çok teşekkür ederim. Beyefendi kelimesi bana çok ağır gelse de güzel bir şey biliyorum.
Umarım kısmen de olsa yakıştırman üzerimden düşmez.


Ve Sevgili KOBRA  teşekkür ediyorum değerlendirmen için. Barbara Cartland sanırım Edebiyat dünyası için aşkı anlatma konusunda zirve diyebileceğimiz bir isim.
Şahsen ben bizden birini Safvet Nezihi'yi ve "Zavallı Nejdet" adlı eserini birşeye değişmem.
Size Aşka doymayacağınız, pişmanlıkların olmayacağı bir hayat diliyorum.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın