gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Kağıt Kesiği

07 Ekim 2012, 05.55
A- A+
  Versiyon1-

   Bir tarafımdan ıslanmıştım sanki..Her ne idiyse o, emiyordum, içime işlemesine izin veriyordum çaresizce. Dalga dalga yayılıyordu bana...şeklimi bozuyor, dokumu değiştiriyordu. Bir de, kokusu vardı içimi bulandıran. Kıpkırmızıydı, giderek pembeleşiyor, silikleşiyor, düzensiz dalgalarla içime doğru ilerleyip,  figürsüz bir resim halini alıyordu bembeyazlığımda. Sağ tarafım, eskisi gibi değildi artık. Eğilip bükülmüştüm, tutunamıyordum o yara aldığım yerden. Sağlam kalan yanlarım, tüm gücüyle çabalıyordu, yekvücut olmak için zeminle. Ama, nafileydi..bitmiştim..hissediyordum bunu, dönüşsüzdü bu yol.

   Yemyeşil çimenlere baktığım anlar geldi aklıma..öz halim..doğalım..Ne hale getirmişlerdi beni.. dönüşe dönüşe ne hale gelmiştim. İsyan bile etmemiş, olduğuma tevekkül edip, umutlanmıştım. Değişik hayatlar yaşayacaktım, anılarım olacaktı en azından. Giderek daha kötü, daha az değerli olacaktım gerçi, anlıyordum bunu, kabullenmiştim, razıydım.

   Zordu..şanstı, bitimsiz bir aşkın mektubu, muhteşem bir baş yapıtın en güzel sayfası veya dinlemeye doyulmaz bir eserin notalarının ev sahibi olabilmek....maneviyatsız bir evrak, bir tapu belgesi, bir noter çıktısı olabilmek bile zordu..şanstı. Ne çok isterdim oysa, vazgeçilmeyen olmak, asla dönüştürülmeyecek olmak..ecelimle sararıp, en gizli en özel kuytularda saklanmak, sahiplenilmek...ne çok isterdim.

   Oysa şimdi, "kağıt kesiği"nden hüküm giymiş, lekelenmiş, kana bulanmış, kenarları kıvrılıp sararmış pespaye bir atığım, bir çöp tenekesine dahil olan. Hiçbir şey hikaye edilmedi bana, hiçbir anlam ve kıymetim yok, bir not dahi düşülmedi üzerime. Sahip olduğum tek şey, sağ tarafımda irticalen gelişmiş figürsüz bir resim -ne resmi bildiğin leke!- Ne anlatacak bir şeyim var, ne de benim hakkımda anlatılacak bir şey. Yaşanmadan heba edilmiş bir hayat bu, anısız...

   Hükümlüyüm, sebep olmuş olanım, kanatanım...hafifletici hiçbir sebebim yok.
   Mahkumum. Bir sonraki doğumuma kadar ölüyüm.


   Bir A4 hikayesi okudunuz...


http://www.youtube.com/watch?v=Xt5tbgpRaIY&feature=plcp

 

YORUMLAR

07 Ekim 2012, 11.08
Güzel bir A4 hikayesi okudum..Eğer rumuzunu görmesem Ruh Mafyası yazdı sanırdım.. O'nun yazılarına ne çok benzemiş..Bir önceki blogunu düşününce, bu hakikaten çok başarılı..
07 Ekim 2012, 11.25
Çok beğendim... Bir kağıt kesiği ki, bu kadar dillendirilebiliyor. Bir kağıt kesiği ki, değersizliği insanla bağdaştırılabiliyor. O bir kağıt ki nelere kadir olabiliyor... O bir kağıt ki, hayatı insan hayatı kadar anlamlı, değerli, eşsiz... Cümlelerimin devamını getiremiyorum, eşlik edemiyorum, hediyene gitti aklım. Paylaştığın link benim için bir hediye oldu... Teşekkür ederim, başucumun nadide parçalarından şimdiden. Bozgunluğumu bozan sesler...
07 Ekim 2012, 13.35
Ben bu "A4 hikayesi"ni de çok sevdim.
Bir öncesinde, "SIZI..."da "Kıymık hikayesi" okumuştuk keyifle.
Galiba sizi bundan böyle "Nesnelere hayat veren", ya da "Hayatı nesnelleştiren" olarak anacağım.:)

Farid Farjad eşliğinde "kesikten hüküm giymiş" kağıt çok çok daha canlıydı.
İki kez okudum; ilkinde gerçek anlamıyal bir kağıtı dinler gibi. İkincisinde, flulaştırdığım kağıdın içinde saklı bir hayatın betimlenmesi gibi.
İkisi de güzeldi de tabii ikincisi çok daha anlamlıydı.

Aslında çok şey anlatırken, "Ne anlatacak bir şeyim var, ne de benim hakkımda anlatılacak bir şey." cümlesinin kullanılışı da hoş olmuş; zaman zaman hayatların nasıl anlamsız, boş geldiğini hissettirerek.


Ellerinize sağlık.
Teşekkürler,sevgiler.
07 Ekim 2012, 14.36
İyi bir okur olduğumu düşünüyorum ve Ruh Mafyası ile Cezbe arasında çok güzel satırların sahipleri olmaları dışında hiç bir benzerlik bulamıyorum ben.
Her ikisi de benim için ayrı lezzette okunası özgün, güzel kalemler.
Belirtmek istedi canım.:)
07 Ekim 2012, 14.56
offf offffffff:((((((((((((((((((((((((((((((((((
07 Ekim 2012, 17.36
       Bazı yazıları okuduktan sonra uzun uzadıya yorum yazmak anlamsızlaşıyor.Ne güzel de can vermişsiniz Bembeyaz kağıda...Sevgili Yılmaz Erdoğan'ın dizleri geldi aklıma. ''Herşey yapılabilir bir beyaz kağıtla,Uçak örneğin,uçurtma mesela.Bir Beyaz kağıda herşey yazılabilir,Senin dışında'' Gazel okumaya ve Halt etmeye devam...
07 Ekim 2012, 21.30
       Kağıdın hep anlamlı olduğunu düşünürüm. Siz bu anlamı çok güzel yansıtmışsınız.Birde birde kağıdın kötü kullnımına üzülürüm. Greksiz harcanan her kağıdın bir ağacın dalından koptuğu aklıma gelir .Kağıt anlamlı ama ağaçta çok değerli .Bu yüzden diyorum ki gereksiz kağıt harcamayalım...Ellerinize ve anlam yükleyen yüreğinize sağlık...
07 Ekim 2012, 23.15
Bu çok güzel öyküye kenarından ilişmek istedim.Önce, kağıda bir  kenar süsü yapmak istedim. Çiçekler çizmek,papatyalarla doldurmak istedim  kenarlarını.
 Hatta kesik sahibi olup dile gelmek '' Geçti geçti, sen üzülme, bir sevda sızısı bu,  kan değil.'' demek istedim.

Ve..

Bir gün çöp kutusundan alınacağımı ümit ederek, yazmak istedim;

 Bu bir aşk elbisesidir, yakışan giysin beyaz beyaz, ileride sararırsa da anılar yüzündendir, kendisi hala tertemizdir... derdim.

( Bir de , bir de, Cezbe duymadı belki ama kendisini alkışladım.)
Ataya G.
08 Ekim 2012, 01.26
Bu güne kadar okuduğum EN GÜZEL BLOG diyebilirim.Okadar güzel bir anlatım ki,A4 kağıdının ne kadar önemli olduğunu resmen bize anlattınız. eklemiş olduğunuz video yu da çok beğendim.yazı ve video mükemmelliyet ötesi bir şeydi.

sizi gönülden trbk ediyorum.tşk ler yazınız için smile Resmi
08 Ekim 2012, 10.43
herkes ellerindeki/yüzündeki kesikleri soruyordu, derin yaralarına bakıyordu... bazan insanların yüzlerindeki acımayla eğleniyor, bazan gülümsemelerine meraklanıyor ama çoğunlukla umursamıyordu... el(ler)ini gökyüzüne uzattığı ilk günü hatırlıyordu, diğerleri gibi doğmamıştı o, bilinçsiz bir çocuklukla geçirdiği uzun zaman kayıpları yoktu... balçığının/çamurunun içinden, ilk elini gökyüzüne uzattığında alışık olduğu serinlikten/ nemden sonra korkunç bir sıcaklık hissetmişti, ama doğması gerekiyordu, vakı'a olması... yanmasına rağmen doğdu ve fakat yanlış yerde (d)olduğunu tüm bedenini güneş kavurduktan sonra farketti... güneşin üzerinde kuruttuğu her damla çamur, cildine yarıklar/delikler/yaralar açtı... günden güne çamur döküldü, nemini aradı onca zaman, özünü yok etmemek adına... kaybetti... teni önce ufak çamur parçaları olarak, sonra toz halinde uçuştu... büyüdüğünde izlerinden başka hiçbir şeyi olmamıştı, niye doğduğunu da hatırlamadı zaten...
hamiş: "dönüşüm"ünü [kafka'ya selam] seyretmek keyifli(ydi)...
08 Ekim 2012, 11.32
   Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Çok sevindim beğendiniğinize. Bu yorumlara yorum yazmak, yazıyı yazmaktan daha zor geliyor bana :).
    Küstah sizin benzetmenize bir yandan teşekkür ederken, isabetli olmadğını da söylemek istiyorum izninizle, sevgili Agraha"nın canının isteyerek :) belirtmek isteğine tamamen katılıyorum. Ben, hani lisede filan hepimizin karaladığı şiirler vs dışında ilk kez burda bir şeyler yazdım, bu da ikinci hikayem. Rus Mafyası"nın  "benim" diyen yazarlarlar çok çok üstün bir kalemi var. Kıyas kabul etmez yani. Ama yine de, sağlam bir hikaye görmüşsünüz, o yüzden onun yazabileceğini düşünmüşsünüzdür büyük ihtimal. Bu hikayeyi o yazsa çok daha derin, grift  bir hikaye olurdu tahmin ediyorum. Ama ben de güzel yazmışım :) dönüp tekrar baktığımda çıkarmak istediğim veya eklemek istediğim bir yerini göremedim. "Fazla tevazu da kibirden gelirmiş" di mi ama :)

   Marlboro ya ayrıca bir teşekkür etmeliyim. Okumuşsanız görmüşsünüzdür, geçen hikayenin yorumunda esprili ve aslında tam da yerinde bir "kağıt kesiği" benzetmesi yapmıştı. Ben derhal bir word dosyası açıp başlık atmıştım bunu :) Şimdiki yorumundan ilham alamadım ama belli de olmaz tabii, bir baltacı oduncu hikayesi de çıkabilir yani :)

   İki hikayede de aşka dokunmamıştım yazarken ben ama düşündürmüş, kabul ediyorum normaldir :). Madem bu kadar aşk duymak istiyorsunuz, bir de aşk hikayesi anlatayım ben size bitirebilirsem. Gayet öznel tarafından, şöyle acılı arabesk hançer yarası falan gibi bir şey olsun :) hançer kığılına girmeden ama :) Ankara'ya bi yağmur düşsün, aşk mevsimi olsun eklerim :) Tekrar çok teşekkür beğenininiz için, güzel yorumlarınız için.

 
08 Ekim 2012, 12.19
   Ben yorum yazarken, senin yazın düşmüş Ruh Mafyası. "O yazsaydı şöyle olurdu " dediğim satırları haklı çıkaracak şeyler yazmışsın, yine çok güzel yazmışsın. Sızı"yı sevmemiştin. Kağıt Kesiği"yle dönüşümümü sevdin demek. Ben de senin sevmeni çok sevdim :) Bilirkişi onayı ne de olsa, az şey değil yani. Gurur duydum, blogumun altında güzel yazını ve beğendiğine dair satırları görmekten. Teşekkür ederim. Hep ol e mi..
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın