gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Di'li Geçmiş Zamanın Hikayesi

07 Kasım 2012, 04.41
A- A+
    Bir önceki zamanın düşüydün..."di'li geçmişin hikayesi". Olmamış, olunmamıştın. Anıların arasına atılacak bir biriktirilmişlik bile değildin. Olup olacağın, hakkında kurulan cümlede geçen, "di'li geçmişin hikayesi'ndeki 'hikaye'ydi...cismi olmayan, altı  harfli bir kelime...içi boş, yaşanmışlıktan uzak bir 'hikaye'. Dedim ya; düştün işte...yoktu gerçekle alakan.

    Seni eğip büktüm, sıktım suyunu çıkardım, dallandırıp budaklandırdım, anlamlandırıp semaya fırlattım, rüsva edip yerin yedi kat dibine batırdım. Olmadın...senden bir şey yapamadım. En fenası nötrlüktü, gittin onu oldun...varlığın da, yokluğun da bir oldu...en fenası oldun... yazık oldun.

    Çabaladım mı seni gerçek kılmak için, seni anı yapmak için ? Bence hiç çabalamadım.

     Neden biliyor musun ? Çünkü sevmedim seni ben.

     Çünkü neden biliyor musun ?

     "düş"tün..
     ..düştün...
     ..düştün...

     gözümden de, düşümden de

     İncit kendini şimdi...düştüğün zaman gibi..


   http://www.youtube.com/watch?v=Fd9ohpDDCRU

    Erken mükafatın budalası..


   

   

YORUMLAR

07 Kasım 2012, 15.12
Cezbe, canini bunca acitan ney bilmiyorum ama sen daha fazla acittin gibime geliyor.    ( guzeldi,yuregine saglik )
07 Kasım 2012, 15.25
 ''Düş'' tü......DÜŞTÜ ve bitti öylemi CeZbE.......
07 Kasım 2012, 18.35

Erken mükafatın budalası .....

Şimdi affına sığınarak soruyorum Cezbe ...Kimdi (dili geçmiş zaman kalıbında sormuş olsam da  geniş zamanlara yayarak soruyorum ) budala :(  Erken mükafatlandıran biz insan yongaları mı yoksa erken mükafatlandırılacak kadar zeki oynayan orta oyuncuları mı ...Sevmeseydin  yazar mıydın ? Önemsemeseydin dile ya da kağıda döker miydin ? Yine dili geçmiş zaman kalıbında şahsına münhasır soruyormuş  gibi  görünsem de aslında geniş zamanlarda hepimize soruyorum.Bir senin canın yanmadı demiştim hatırlarsan ....İnsanız yanacak canlarımız ki pişelim ,  pişmiş isek yanalım ,  yanmış isek kavrulalım.Hesabını iyi yapmış kıymıklar bak .Maskeleri renklendirememişiz demek ki.Düşlerin düşmesi  eşittir hayal kırıklığı Cezbe .Düşlememeyi öğrenmek , düşü düşde bırakmak gerek belki...Duygulu bir paylaşım ...Her satırında bunu hissettim .Yüreğine sağlık...

07 Kasım 2012, 21.41
Olmamış ya da olunmamış, gerçekmiş ya da düşmüş...
 Bu yazıyı yazana helal olsun, yazdırana da aşk olsun. Tebrik ederim yazıya güzel dökme biçiminizi CeZbe.
Okumanızı tavsiye ederim yazacağım satırları beğenirseniz eğer;

'' Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum.
Düşündüğümü bildiğim için düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor.Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor.
O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.''

Rendekar doğru mu söylüyor... diye başlıyordu yazı. 
 PUSLU KITALAR ATLASI, adı kitabın.
İhsan Oktay Anar, yazarı.
İlk 30 sayfada sıkılıyorsunuz, devam etmek istemiyorsunuz, direnir de aşarsanız bayılıyorsunuz kitaba. Sevgiler...


08 Kasım 2012, 00.31
    :)))))) Ataya...hebeleb ve hübeleb yahu :)))))))))) Şimdi, düşündüğü için kendi gerçekliğinin farkında  olması tamam..eee Descartes bu, düşünmüş düşünmüş öyle söylemiş :ppP Ama senin düşünüp gerçek olduğun sonucuna varman, düşündüğün şeyin de gerçek olduğu anlamına nasıl geliyor ki...yani eğer sadece senin düşünden ibaretse bu düş oluyor, netekim 'düş'ün de gerçekle alakası yok. Belki de kitap bu çelişkinin üzerine inşaa edilmiş tabii bilemiyorum. Ama bayağı bi beyin jimnastiği yaptırdınız bana :)

    O kadar düz yazmaya çalışıyorum, önemsiz diye üzerine basıyorum ısrarla...yine de derin duygular peşindesiniz :)))))))))) Hypatia kıymık değil bu, kağıt kesiği de değil. Bu hiçbir şey değil. Nötralize olmuş işte..sevmiyorum demişim :) Hani hayatımıza girerler bir şekilde, yanımıza yöremize yaklaşmalarına izin veririz, erken mükafatlarla payelendiririz, sonra bakarız ki hani pek de değmezmiş, demişim ya "varlıkları da yoklukları da bir olur" öyle işte.

   " Erken mükafatın budalası" linkteki şarkının bi sözü, o yüzden linkin altına yazdım. Şarkının sözleri de nefistir, üşenmez yazardım ama, yazıyla örtüşmezdi tema olarak birebir o yüzden yazmadım. Sadece bu söz cuk oturuyor yazıya.

      Bu yazıyı  bütün "erken mükafatın budalası" olanlara, kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanıp aslında amerikan bezi kıvamında olanlara,  bir de kendilerini dört yapraklı yonca zannedip esasen yapraksız olan  yoncalara veya saplara diyelim ithaf etmiş olayım ben :))))))) No leaf clover yani......yeahhhh bi de :)

    Teşekkür yorumlarınız ve beğeniniz için.
08 Kasım 2012, 06.41
   Tek kelime ile mükemmeeell...  Düş'tün Düştün... HArika.   ATAYA... Bence Yorumunla daha da güzelleşmiş.. Mutlaka okuyacağım :) ... CeZbE Kutlarım..
08 Kasım 2012, 10.02
Cezbe yaa Cezbeciim, 
Yazın o kadar güzeldi ki, çok beğendiğim bir kitapta okuduğumu belirterek yaptığım eklemede;
''Rendekar doğru mu söylüyor, bunları bunları demişti'' diyor ya yazar, işte orada başlıyor söylediğin çelişkiler yumağı.
Düşündüğün şeyin de gerçek olduğu anlamına nasıl geliyor ki  demişsin ya, ''şey'' değil orada yazarın anlattığı, ''düşündüğü adam'' ( o da gerçek o zaman diyor ya). Yoksa ahh ne hayaller kuruyor neler düşünüyoruz hepsi gerçek olsa.
Descartes'ten yola çıkarak farklı bir gerçekliğe pencere açmış zaten. 
Hem de nasıl hebelep hübelep ve hatta ekleyeyim ben desem bunları hatta hap hup bişey olurdu.
 Ama dediğim gibi yazın çok güzeldi. Hatta one leaf clover bile olmayı becerememişlere gitsin:)

08 Kasım 2012, 17.31

cezbeeeeee :)))

 Olmaz !  Ben derine inmeden  duramam....Önemsiz de desen önemserim :))))  Yazılarını seviyorum  ,sevdiğim her ne varsa da önemserim işte o kadar .Sen yağmur de , ben paratonere kadar giderim :))) Yazmaya  devam et lütfen.TEVAZUYU DA BIRAK  :) İyisin hem de çok iyi....

09 Kasım 2012, 18.06
     Verimli bir toprağın ürünüydüm. Güzel, bembeyaz yapraklarım vardı. Yanımda arkadaşlarım...öyle büyüyüp güle oynaya bir hayat geçiriyorduk. İyi bakılıyorduk ve hayata da iyi bakıyorduk o zamanlar. Her bir yaprağım birbirinin üzerine kapanıyor, güzelliğime güzellik katıyordu. Hafif damarlarla açık yeşile çalan, bembeyazcık bir şeydim. Güneşe uyanıyordum... sımsıcak gülümsüyordum ona, yapraklarımı ona doğru açıyor, sevgilerimi sunuyordum,beni ben yapan güneşime, verimli toprağıma..suyuma....sonsuz müteşekkirdim her birine.

    Kıyım sonraları geldi. Kökümden söküp çıkardılar, tezgahlara atıp üzerime ederimi gösteren bir kağıt iliştirdiler... hem de canımı yakan küçük bir tahta parçasıyla. İyi zamanlarımdı bunlar...sonra olacaklardan henüz habersizdim.

     Nihayetim; bütün yapraklarımın ayrılması oldu...kıydılar bana, kıydılar beni...sonsuz parçalara ayırdılar her bir yaprağımı. Bir tencereye atıp, feryatlarıma aldırmadan kaynattılar insafsızca...yediler beni....afiyetle yediler. Sonrası, karın ağrısı oldum, vücuttan atılması gereken gaz oldum...bundan ibaret oldum.

      Bir lahana hikayesidir...
                                                      ___________________________________

     :)))))))))))))) Hypatia bunu özel yazdım senin için. Derinleştir bakiiim nası yapıcaksın :)))))))) aman pek eğlendim. Kendi bloglarımla da dalga geçtim. Blog olarak mı yazsaydım nedir :))))))

     Ataya, dün "gece gündüz" diye bi program var..onu izliyordum. Adalet Ağaoğlu yla söyleşi vardı. Bilirkişi olarak kendisine sorulurmuş hep "son dönem yazarlarından kimi beğeniyorsunuz" diye. Çok çabuk üretilen ve de çok çabuk tüketilen, üç günde yazılmış kitaplardan filan sözetti. "O kadar çok şey çıkıyor ki hepsini takip etmekte zorlanıyorum" dedi. Artık iyi edebiyatın çok az kişi tarafından takip edildğini, edenlerin de tam da bu yüzden marjinal ilan edildiğinden bahsetti. Sonra senin söylemiş olduğun kitabın yazarını önerdi, beğendiği son dönem yazar olarak. Ben biraz önyargılıyımdır türk yazarlara açıkçası, çok okumuşumdur tabii ama eskiden :) okunmaya değer birini bulamamıştım pek, öyle arada çerez niyetine okuyorum bazılarını şu an. Benim ayıbım olabilir bu tabii..biraz tepeden bakıyorum bu "kim okunur" konusuna. Kesin alıyorum önerdiğin kitabı :) okuduktan sonra bildiriciiim sana sevip sevmediğimi.

     _Selly teşekkür ederim beğeniniz için. Ataya, Hypatia ikinize de tabii tekrar tşkr güzel sözleriniz için.
   
    
  
    
10 Kasım 2012, 02.44
Çok sevindim Adalet Ağaoğlu için de önemli yazar listesinde olduğu için, önerdiğim kitabın yazarının. Ben gerçekten çok beğenmiştim PUSLU KITALAR ATLASI nı. İyi edebiyatı takip edenleri marjinal mi ilan ediyorlarmış:)) Anneee:)) Arada okuduğum ve beğendiğim kitapları paylaşıyorum burada, okumayı sevenlere.Uyku getirsin diye kitap okumayanlara yani:) Ben de teşekkür ederim.
10 Kasım 2012, 19.24

yapamam sandın he mi :))) Dinle o halde  :))))

SUÇLU SEBZELER

Ahhh lahana ahhhhh suçlusun . Lahana olmak başlı başına bir suç zaten ...İster çiti aşan sarıkızın midesinde...( yolculuğun devamı malum ben tekrar etmeyeyim  sen yazmışsın  :))  ) İster Zübeyde teyzenin itinayla sardığı zeytinyağlı olarak kuş sütü eksik masasında...Karın ağrısı yapacağını bile bile nasıl da uğraş veriyorlar sana kavuşmak için ey katmerli ...Kaç sebzeye nasip bu yaman çelişkiye mevzu olmak.

Hem hepimize kıymadılar mı !!!!  Biber kardeşe sor bak :) Koca koca iğnelerle deldiler.İplere geçirdiler tüm ailesiyle beraber.Güneşin insafsız sıcağına terkettiler.Her ışında büzüldüler.Feryatları acı saldı ortalığa.Hayat emaresi tek bir katre su birakmadılar bedenlerinde.Yetti mi.Üstüne havana attılar toz ettiler.Ahhhh üstüne tekrar kaynattılar.....

Patlıcanın suçu neydi ki....Adamın direkt karnını oydular.

Hem senin lezzetsiz suyun bile türlü zararlıları defetmiyor mu bedenden... Hey gidi detoks kraliçesi  :)) Adına bebekler  bile yapıp Gamzeciğin eline  verdiler.Barbie kadar olmasa da namın yürümedi mi :))

Varlığımızın gereklerini yaşıyoruz öyle ya da böyle . Filizlendiğimiz yerde de çürüyebiliriz  .Nihayetimiz nerde olursa olsun... Feryatlarımız göğü delerse delsin ...Bazen karın ağrıtacak bazen şifa olacağız...suçumuz sebze olmak.

 

 

12 Kasım 2012, 00.28
 :))))))) Hypatia sana "pes" diyorum. Demek biberleri iğnelerle delip, iplere dizmiş terbiyesizler :) pis güneş büzmüş onları :) Kabzımallığa aday oluruz biz bu iki yazıyla PppPP
  Teşekkürler...baştan sona katkılarınızla beraber güzel bir blog oldu bu.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın