gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Gümüş tabaka

31 Ocak 2013, 15.54
A- A+

-Al şu şarabı iç evlat iyi gelir, bak çok üşümüşsün.

Sakallarından yüzünü seçebilmek bile mümkün değil; ne diye oturup içecekmişim senle. Ne kadar da çirkin, ne kadar da pissin be adam. Şu karanlık akşamdan daha da karasın. Belin eğrilmiş; Quasimodo bile senden daha düz bakar hayata!!!

İçimden geçenlerle üç kuruş attım önüne, geçiverip gittim; geri döneceğimi görmeden. Geri döndüm oturdum yanına, hiç kalkamayacağımı bilmeden.

Kaldırımda seslenen o üç kuruşun çıkardığı gürültü ile aniden sarsıldım; önümden yola savrulan o üç kuruşu süzerek geri döndüm.

-Şarap için para gerekmez evlat.

Şeyhine teslim olmuş mürit misali diz kırıp oturdum yanına. Onca gürültü ve keşmekeşin içinde sessizce konuştuk içimizden. Yüzünün tamamını kaplamış sakallarının arasından bir yüz ifadesi seçmeye çalıştım.

Cebinden bir tabaka çıkardı; özenle iki sigara sardı. Yüzünü yavaşça bana döndü; sigarayla birlikte tabakayı da bana uzattı.

Yak evlat sigaralarımızı, tabakayı da cebine koy.

Sigaraları yakıp, anlamsız bir kabullenmeyle bir hamlede tabakayı cebime koyuverdim. Önündeki şarap şişesini kapıp bir yudum almıştım ki anlatmaya başladı.

-Hayat dersi verecek değilim evlat; çünkü hayata dair bütün derslerimden kaldım. Şu da var ki kaldığım bütün dersleri de sonradan ezber ettim. O yüzden ezberden konuşacağım. Hayat, tadına vardığımız duygularımız için nankörlük, tadına varamadığımız duygular için koşturmaca ile geçiyor. Koşturdukça nankörlüğe yaklaşıyor, nankörleştikçe insanlıktan uzaklaşıyoruz. Ben bu hayatta insanlıktan uzaklaşmış kaçıncı kişiyim bilemiyorum; ancak bu kaldırımlarda ölüme her gün biraz daha yaklaşan ilk kişi olarak, kaybettiklerimi tekrar nasıl bulabilirimin telaşı ile yaşıyorum. Ölsem de kurtulsam demiyorum; ölmeden kurtulmanın yollarını arıyorum.

Birkaç saat dinledim hiç söze karışmadan. Aristo’dan kendine pay biçerken gerçekten Aristo olduğunu, Nazım’dan şiir okurken gerçekten Nazım olduğunu düşündüm. Anlattığı her konuyla her olayla bütünleşiyor, her defasında “bence yani” dedikçe gözlerini utangaç tavırla benden kaçırıyordu. Bilgeliğin ve mütevaziliğin sınırındaki o ince çizgide delirmeden delirmiş gibi dans ediyordu.

Her defasında yanına oturup onu dinlemek, hayatımın ilk elden tecrübeler üzerine oturmasını sağlıyor gibi beynimde fırtınalar koparıyor; yaşmadan yaşanmışlığın zirvesine oturtuyordu.

-Önce polisler geldi; sonra ambülans; adamı apar topar götürdüler.

-Polisi aramış birisi, adamın biri burada hareketsiz yatıyor sabahtan bu yana diye.

Bir başkası da başka bir şey, bir öteki de başka şeyler söyledi.

Güzelce yıkadılar seni; tabutuna 4 kişi omuz verdik. Sana söz vermiştim; ama sözümü tutamadım. Bildiğin beşinci ismi sana söylemeyeceğim, hiç olmazsa dilimden duymayasın.

Şimdi bir sigara yaktım hatıran gümüş tabakadan.

Doğum günün kutlu olsun Cemal.

YORUMLAR

31 Ocak 2013, 19.00
Hangi şehrin yaşanmışlığıydı bu okuduğum. Tekrar hoşgelmiş dark_35... 

Döneceğini görmeden, hiç kalkamayacağını bilmeden başlayan hikaye; biteceğini bilmeden devam etmiş... Gümüş tabakadan sigara hediye eden, şarap içen sokak adamının, hayatı anlatması kadar, iç rahatlatan ezberin olacağını sanmadan okudum yazıyı. Hala sanmıyorum.

Ölmeden kurtulabilmeyi umuyordu, ölerek kurtuldu mu dersiniz Cemal...
31 Ocak 2013, 21.03
Ne güzel anlatmışsınız dark.
Ortak bir güzelliği paylaştığım için zamanında, çok daha iyi aldım satırlarınızı sanırım.

İzmir, Karşıyaka'lılar bilir; yani görebilenler bilir Eko babayı. Saz çalan, kolonya içen bir sokak adamıdır. -Yaşıyordur umarım hala.-
Yıllar önce, evi olan parkta, diz dize oturup sohbetinin güzelliğini yaşadım,sizinkine benzer tarzda. Üç saat kadar dinlemiş, farkına varmamıştım zamanın.
Ben O'nun kolonyasından içmedim, o benim sigaramdan içti. Karşılığında derin bir hayat öyküsü ile izi silinmedik dersler verdi bana.
Ayrılırken, sarılıp öptüğümde, çok şeyden midesi bulanan ben, göz yaşlarından yol yol beyazlığı görünen kirlenmiş sakalından hiç rahatsız olmadım. İçerideki temizlik ustaca örtmüş demek ki, dış kiri de, kokuyu da.
İçlerin kokuşmuşluğu bambaşka; o pis koku hep var, o kirler hiç silinmiyor...

Teşekkürler, sevgiler.

31 Ocak 2013, 22.01
Ne güzel anlatmışsınız .İnsan her şeyi yaşayabiliyor,dibede vurabiliyor .Dibe vurdukça nedense daha bir insanda olabiliyor,daha bir bilgede.Fazla söze gerek yok aslında yazıda hepsi mevcut...
01 Şubat 2013, 05.17
İnsanı insan yapan yaşadıkları, düşünceleri  ve onlar için yaptıklarıdır, bence siz insan olmanın keyfine varmışsınız yüreğinize sağlık...
01 Şubat 2013, 10.38
İŞTE HAYAT BU..............
YAŞANIR  YAŞANIR YAŞANIR HERŞEY BİRGÜN MEFTAH OLUR.AMA HER SON BULUŞ YENİ BİR VAROLUŞTUR.
01 Şubat 2013, 12.21
Aslında ölmeden kurtulmuş olanlardan olmuş Cemal.Herkesin gideceği yer orası.Allah Rahmet eğlesin. Amin.
01 Şubat 2013, 23.50
Okumak büyük bir zevk verdi bana... Saygılar efendim...TuRK..
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın