gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Durîm mi, Durayım mı?

21 Haziran 2016, 11.34
A- A+

Gelim mi geleyim mi. Düşündüm de biz ağzımızı ne kadar da gereksiz yoruyoruz. 40 dakkalık uçak yolunu yüriyerek 5 günde kat etmek gibi bir şey bu hakketen. Yapayım diyene kadar o raya koy bir şapkalı ı olsun bitsin yav. Yapîm de işi bitir. Nitekim, sıcak havalarda hiçbir ı'nın başına güneş geçmesini ben hiç istemem doğrusu. Tamam normalde zaten böyle kısa konuşuyoruz fakat yazı dilinde kullanılan geleyim alayım yapayım gibi okuru kıtalar arası maratona sokan angaryalarda niye ısrar ediliyor ben de bunu anlamıyorum. 


Zaten ırk olarak ne çene, ne de dil anatomimiz buna uygun değil ki. Türkçe hani yazıldığı gibi okunuyordu? Araba arabadır dimi? Arabanın daktilo dilinde ataba diye yazılması gibi bir şey bu yav. Roman yazanlar, tez yazanlar, makale yazanlar sizden çok rica ediyorum şu şapkalı î 'nın hazzından beni ve herkesi mahrum etmeyin. Sanki geviş getiren memeliler mişiz gibi okurken ve konuşurken ağzımızı gereksizce yaymak çok saçma. Yapayım ile yapîm arasında benim bilmediğim bir nezaket kuralı kondu da benim mi haberim yok anlamadım ki :):) Sayın okur, kibarlık isterisine tutulup çenemizin anatomisine karşı kürek çekmek de neyin nesidir anlamıyorum ya.  

Yok hani ağız yanak dil kaslarını büyütme egzersizi yapacak olan varsa hiç tutmîm o arkadaşları bakayım'lı yapayım'lı dünyalarında onlara mutluluklar diliyorum. Çöpte kokmasın diye her 2 günde bir 3 küçük poşetin içine doldurarak beni bitap düşüren kül tablasının doluluğunu sigarayı bırakmama mazeret gösteren üşengeç bir insan olduğum için, yazının da konuşmanın da kısasını tercih etmek en tabii hakkımdır dimi? Kül tablasının doluluk oranı bazen o kadar fazla oluyor ki sigarayı söndürmek için kazmayla kürekle tablanın içinde yer açıyor buluyorum kendimi.

Sayın okur şimdi dîceksin sen kralların kralı olmuşsun kül tablanı hâlâ kendin mi boşaltıyorsun? Hani nerde senin saray erkanın gibilerinden soracağın sorularını; saray vardı da orda yaşamayı ben mi reddettim olarak büyük bir hayal kırıklığı ile yanıtlamaktan nefret etsem de :):) onun yerine krallar da insandır, onlar da sıradanlığın hazzını yaşamak ister savunmasını yaparak bu sorunuzu böylelikle savuşturuyorum :):) Bu cümle çok uzun oldu hakketen. O kadar ki gün içinde 4 tane gideyim yürüyeyim bırakayım güleyim nefessizliğini yaşadım.

Her ay dünyada haritaların değiştiği kaos dolu bu dünyada senin derdin sadece şapkalı î'dan mı ibaret dostum karşı taarruzlarınıza hesap ederek :) şöyle bir savunma yapîm: Ne dîm ki şimdi azı büyüğü olmaz dert derttir :) Görüşmek üzere ▄

YORUMLAR

21 Haziran 2016, 17.30
Seçtiğim kapak resmi yerine başka resim yayınlanıyor. Bunu daha önce de yaşamıştım defalarca. Teknik bir sorun galiba. 
21 Haziran 2016, 22.30
Bloğunuzdan hiçbirşey anlamadım.Ayrıca cümlelerde çok düşüklükler var yinede emeklerinize sağlık
22 Haziran 2016, 13.29
Anlaşılmayacak pek bişi yok aslında. Türkçemizi konuşurken halk ağzı -halk dili dediğimiz ve yazım dilinde İstanbul Türkçesi (!) dediğimiz bir gerçekliğin eleştirisi var aslında. İstanbul Türkçesi de neyse bunu hiç anlamadım aslında.

Dil yaşayan bir olgudur aslında. Ve siz istediğiniz kadar kelime türetin ya daéistanbul türkçesine " zorlayın halk her zaman kendi öz yaşayan diline uyarlar bunu.

Birkaçörnek vereyim mesela. Türkçe de kelimeler hiç bir zaman "h","r", "l" harfleriile başlamaz. bu sebeple Halk arasında "limona-iloman", "horoza-oroz"-  "recebe-irecep"- "leğene ,ileyen " derler. ve bunun nedeni kabalık değildir aslında. Bir halkın kelimeleri yabancı kökenli kelimeleri kendi diline uyudruma çabasıdır ve bu bilinçaltıyla işler.

Bir diğer örnekde "ğ" harfinde vardır. Bu harfde dilimizde yoktur. Bu sebeple çocuklara okuma yazma öğretirken şunu rahatlıkla gözlemlersiniz aslında. çocuklar düğme demez düme der. Soğan yerine sovan diye yazarlar öğretmenim demek yerine örtmenim derler. Bunlar dilin kendini öze dönderme çabasıdır.

Anadoluda hala "yapacağım yerine yapacaam derler a harfini uzatırlar ğ yi duyamazsınız. hala (devam eden süren anlamında / hala(babanın kız kardeşi ) yazılışta aynı iken dilde farklıdır demi. Kar kelimeside öyle Bu örnekleri daha çok artırabiliriz elbette.

Şunu çok rahatlıkla söylebilirizki şu anki alfabe yani 29 harf bizim ihtiyacımızı tam karşılamaz. nazal "n" ler nazal "l" ler kullanırız konuşurken ve "a " harfi tek değildir aslında kalını incesi. aynen "h" harfide gırlaktan geleni örneğin Azarbaycana giderseniz bunu gözlemlersiniz "gönül yerine qönül derler .x harfini bir çeşit "h" olarak kullanırlar. tabi burda ses olmadığı iin ancak ifade edilemiyor pek )) yazark ancak.

Ama sözün özü 29 harf zengin olan Türkçe'yi kısırlaştırıyor.
22 Haziran 2016, 13.54
Hmm, güçlü ifadeler kullanılacak bir konu değildi, yüksek karşıtlı ifadeleri o yüzden geçiştirdim sayın okur. Yazımdan hiçbir şey anlamamış olmanızı da ben anlamadım açıkçası. Yeteri kadar açık değil mi gideyim yerine gidîm'in kullanılmasını önerdim sayın OKUR :) Dişe dokunur bir emek harcamadım bu yazıya. Çünkü konunun kendisi bunu reddediyordu :)
22 Haziran 2016, 18.08
Kuğ__ İstanbul Türkçesi olayı Osmanlı saray Türkçesinden kalma bir takıntı olsa gerek. Ta o vakitler saray erkanı çarşıda pazarda kurdukları cümlelere dikkat ederlermiş. Ama halk bu dili yadırgarmış. Aslında tam olarak anlamazlarmış. Sarayın ve halkın farklı dil konuşması tabi ki de monarşinin tipik özelliğindendir. 

Hani ben demiyorum ki lambur lumbur konuşalım argolara boğulalım filan diye bir hevesim yok. Ama Türkiye'de eskide kalmış bu monarşiyi üstü kapalı yaşatmaya çalışanların halkla yüzleşmekten kaçındıkları maalesef bizim gerçeğimiz. Güzel konuşmak ayrı bir şey, halkın güzellemelerini beğenmemek ayrı bir şey. 

Lügati zengin kullanmayı artistik hareketlerle karıştıranlar var. Bakıyorsun ağzını eğip büküyor ama günde kullandığı kelime sayısı belki 300'ü geçmiyor. Saçma sapan işler ya.

Örtmenim ben ve sınıf arkadaşlarım da çocukken örtmenim derdik. Ama örtmenlerimizin her biri bıkmadan usanmadan tahtada fişlerle bize heceleterek öğ-ret-me-nim demeyi öğrettiler :):) Yorumunuz çok bilgilendirici oldu. Yazıyı türleştiren katkınıza müteşekkirim. Fakat kelimlerin başına sesli harf getirilmesi yanlış hatırlamıyorsam yasal zorunluluktan dolayıdır. Jönlerin ırkımızın kafatası yapısına ilişkin yanlış bir saptaması sonucu recebe irecep dedirtmeleri nev'inden değişiklikler vuku bulmuş. Sonradan hata olduğu anlaşılmış uygulama kaldırılmış. 

29 harfin yetersizliği konusunda sizinle hemfikirim. 
23 Haziran 2016, 01.40
     Sıcaklardan kaynaklı olabilir durum :) Bildiğin görüntü kirliliği, sırf görüntü olsa yine bir derece, okuyanların aklına da durgunluk veriyor, sağlığa da zararlı dolayısıyla. Sanıyorum ben de anlamadım diğer yorumcu arkadaş gibi, sıkıntı bizde olabilir :)


       Sanki 29 harfin 29'una da başarıyla kullanıp şu dilin hakkını vermişler gibi, bir de şikayetlenmezler mi ya!!! :) Haksız mıyım ama Padişah efendi ??? :)
23 Haziran 2016, 11.49
emeğinize sağlık
23 Haziran 2016, 12.08
CeZbE :) hmmm, filan fişmekan, kem küm, hıg mıg :) Zamansızlaştım mekansızlaştım bu ulvi yorum karşısında :):) Sahi 29 harfin hakkından gelemeyişimin kanısına nasıl vardınız ki? Halbuki Türkçeyi güzel kullandığımı zannediyordum örtmenim :):) 

Bir de şu Padişah hitabı da acep neyin nesi ola ki? Hmm nickimi padişahlarınpadişahı olarak mı değiştirsem acaba. Neden olmasın ki :):)

Uff puff bu sıcaklarda hiç ciddi olamıyorum ben yaa :) Hakketen baktım da yazımdaki kimi cümleler ekranımın tozlu kısımlarına rast gelmiş sildim temizledim oraları. Cam kirliliğini kast etmiştiniz değil mi sayın okur :):) Neyse ne yahu, krallarınkralını neşelendirmek hakketen zor zanaat :):) 

Yok yok neşelendim sayın okur, teşekkür ederim :)
24 Haziran 2016, 02.04
Hı hım, süper yorum bence de :) Ben yazıya göre yorum yaparım, dolayısıyla yazının ciddiyeti veya ciddiyetsizliğiyle doğru orantılı şeyler yazarım. Efendim "kitap-defter açayım, lan dur şu neti de bi' açayım da, şöyle alakalı alakasız fark etmez ama fiyakalı bir yorum yapayım" tadında özreklamlar  zihniyetinden hiç hazzetmem bildiğiniz üzre Padişah efendi :) Siz akademik bir yazı yazdınız da; biz, eli yüzü düzgün  yorum mu yapmadık efendim reca ediyorum!



Şimdi zatınız "Türkçeyi iyi kullanıyorum" diyen biri olarak, yazının başına şapka icadınızla alakalı dehşetengiz ve süpsüper bir ucube fikir oturtursa; konunun yazı dili olması hasebiyle, gelişen yorumlarda da konuyla uzaktan yakından alakası olmayan şive-ağız muhabbetlerine girilmişse; daha yazı dili olmayan Osmanlıca'dan bile bahsolunuyorsa ve laf dönüp dolanıp harf yetersizliğine geliyorsa, bu beyin suyuna çorba kıvamlı dışavurumlara karşı ne yapayımdı ben Padişah efendi :) Hangi bir şeyi ciddiye alıp da ulvi bir yorum yapayımdı :)



 Şapka işaretinin sadece tek bir anlamı bile yok iken, ben nasıl olur da bu yumurtladığınız olabiliteliğe gülmeyeyim, nasıl size "Türkçeyi güzel kullanıyor" diyebileyim? :) Dilbilimden, fonetikten, dile giren kelimelerin yapılarından ve daha binlerce önem arz eden konudan zerrece söz etmeden, saçmasapan  tespitlerle yaptığınız formülasyondan... Kısacası; altının bomboş olmasından mütevellit cereyan yapan bu bilgi fukaralığı veya kafa karışıklığından ibaret  yazı-yorum hezeyanından, nasıl size güzel güzel bilgiler verip iyi bir yazı yorumu çıkarayım?? Bana da günah :)



Nihayetinde; dil mühim bir iştir. Kimse aklına geleni konuyla ilgili altyapısı olmadan yazıp ahkam kesmemeli bence. Hani "ben çok biliyorum" demiyorum :) Ama şanstır benim için iyi öğretmenler tarafından eğitilmişim, daha noktalama bile  bilemeyen şimdiki tırt örttmenler tarafından değil... İşte bu yüzden, diğerlerinden belki birazcık daha fazla bilgili ve ilgili görebilirim kendimi.  Ahkam kesmesem de, haddi olmayan ahkamcılara "haddiniz değil" demek lazım. Kamuya açık bir yerde yazı yazdığının bilincinde olmalı insan. Çoluk çocuk okuyor yav :) bazı insanların okumakla ilgili aktivitesi sadece Gamyun'un blog portalı, hesap edelim yani :)



Dil konusundaki hassasiyetimden daldım muhabbete, yoksa girilecek bir yazı altı değil :) Ayrıca, Karagöz-Hacivat sevmem, gölgelerde orası burası oynayan şeylerden keyif almamakla alakalı olabilir :) Ama uzaktan bakıp gülüyorum yine de merak edilmesin :) Sanıyorum bu filmi 3.şahıslar için çekiyorsun :) ki hala külahımla hasbihaldesin. Senin işin de zor tabii, ne yapacaksın Padişah Efendi ya... Kırk kılığa gir, kırk kılıkla da batır :) Zorr zorr!! :)

24 Haziran 2016, 21.30
CeZbE, CeZbE, CeZbE ::):) tekrar merhaba. Sayın okur, Osmanlıcadan bahsedilmedi. Yazıyı ve yorumları atlayarak mı okuyorsunuz? Okuma çeşitliliğini Gamyun blog portal yazılarından ibaret olarak tanımladığınız o kitleyi incittiğinizi düşünüyor musunuz? :)
Sayın okur, ben yazımda gayet açık şekilde ne istediğimi ve beklentilerimi ifade ettim. Yazı gayet açık. Diyor ki; Lafı güzaf olan desinlere diye özenti olarak kullanılan bu saçma sapan diksiyon olayından haz etmiyorum.
Yazımda iddia ettiğiniz üzere saçma sapan tespitler yok ki. Ne sanılıyor anlamıyorum ki, Gamyun blog portalda yazıyı okumadan önce sizin o yazıya yaptığınız yorum okunuyor da yazıyı o zaman mı okunmaya değer görüyorlar ve/veya görmüyorlar. Buranın olayı bu mu? :)
Yazımı okuyan herkesin sizin yorumunuzla şoke olacağından ben gayet eminim sayın okur. Bu kadar kolay anlatımlı net ifadeli ve hiçbir polemizsayona girilmeden anlatılmış bir konuyu yorumunuzla komplike hale getirmenizi tabi ki de kavrayacaklar :):):):)
İyi öğretmenler tarafından eğitildiğiniz için midir ki, güzelim ülkemi şu sıra istila eden acımasız davranma furyasına bu sebeple mi dahil oldunuz. Nefreti dışa vurumu saygıyla karşılarım. Lakin, hayatında asla giyinemeyeceği bir elbiseyi her nasıl olmuşsa bir yerlerden bulmuşcasına insanların gözüne sokma nev'inden bulduğunuz nefreti yaydığınızı görmek, sempati odaklı çeşitlendirmekten uzak olarak acemice kullanmanızı görmek bende hayal kırıklığı oluşturdu.
Sizi eğiten öğretmenler muhakkak ki çok başarılılardır. Ama işte size öğretmenlik yapanlar sadece okuldakilerden ibaret değiller değil mi? O öğretmenler sıcak kanlı davranmanızı size öğretmeyi atlamışlar. Yadırgamıyorum, küçümsemiyorum. Sizi size anlatıyorum ki belki bir yardımım dokunur umuyorum.
Ve hâlâ anlam veremdiğim bir çeşit şizofreni ile beni ilişkilendiğiniz o insanı gerçekten çok merak ediyorum. Sizi ciddi boyutlarda kızdırmış olmalı ki, o olmadığıma sizi inandıramıyorum.
Sorum şu: Sayın okur benden tam olarak ne istiyorsunuz? :) Konumuz nedir bilmek isterim.
Ben akademisyen miyim ki benden araştırma yazıları bekliyorsunuz. Ben üst lisans mı yapıyorum ki buraya tez yazmamı mı bekliyorsunuz. Mantığım ne öngörüyorsa onu yazıyorum ve birkaç okur tarafından olumlanıyorum. Kimse mükemmel değildir. Bugün böyle soft bir yazı yazarım, başka birgün beğeneceğiniz bir gergefte sevdiğinizi belirttiğiniz üzere daha grift bir konu işlerim.
Okuyanlar tercihini yapıyor zaten. Tekrar ediyorumi gereksizce acımasız davranıyorsunuz ve bu hiçbir trafik kaza riski olmayan o mekanda ve o zamanda çevreye yaydığı fosforla kendisine bakan gözleri acıtıyor. Sayın okur sizi insafa davet ediyorum.
Bana bu şekilde laubali yaklaşımla çürümüş yoğurt kıvamında vıcık vıcık hitap eden birisi benim hiç umurumda değildir. Şu son cümlemin dışında kalan yorumumu aslında size yapmadım. Yazıyı okuyanlara duyduğum saygıdan yaptım.
Bu yaklaşımınızda ısrar etmeniz durumunda umurumda olmadığınızı yaptığım yorumların ucuna ekleyeceğim sayın okur. Belli mi olur, size kırk kere daha sayın dersem sayın olabilirsiniz aslında :):)
Bakın gördünüz mü yine neşelendim ben :):):):):) Hükmettiği insanların motivasyonları için krallarının neşelenmesi gereklidir. Şimdilik iyi gidiyorsunuz sayın OKUR :):)
Son olarak sizin okuma alanlarınızı merak ettim doğrusu. Acaba takip ettiğimiz ortak kitaplar olabilir mi merak ettim :):) Aşırı derecede merak ettim şu sıra neyi inceliyorsunuz? Ben hâlâ İskender Pala'nın OD'unu incelemekle meşgulüm.

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın