gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Bir Çukurova Hikayesi

01 Ağustos 2014, 11.17
A- A+

Çukurda bir ovadır Çukurova
Alabildiğine düz yazı
Toprağı verimli, insanları çalışkandır.
Yaz kış güneşin izini taşırlar ellerinde, yüzlerinde.
Sıcaktır Çukurova ve nemli.
Toprak yanar toprak çatlar
Yine de verir rızkını. 
Gözleri gönülleri boldur insanların tıpkı toprak gibi...

Gönlünü toprağa adamış bir çiftçiydi İsmail. Mert adamdı çalışkandı.
Bir çoğunun can dostuydu.29 yaşında yağız bir delikanlıydı.
Kartal bakışlı, yüksek görüşlü, alçakgönüllü, anaya ataya hürmetkar bir civandı İsmail.
Boyu kısaydı içindeki heybete nazaran. başı gövdesine gömülmüş gibi dururdu omuzları yüksekçe.
Gece gündüz tarlada çalışır, çift sürer, tarla sulardı.
Irgatları vardı çalışan yevmiyeli. Çoğu kadın, kız ve çocuk...
Gölgesi güneşi zor kaldıran bir dut ağacının altında verilirdi öğle paydosu.
Azıklarda ne var ne yoksa dökülürdü sofraya.
Hep birlikte paylaşılırdı, köy yufkası, bulgur pilavı, ayran...
İsmail dayardı sırtını ağaca, düşünürdü.
Başlardı yine ağrılar, sırtında göğsunda.
Bşladı yine mendebur, oturmasını bekliyordu sanki, lanet sancılar.
Sancılar ağrılar yoklar, İsmail aldırmaz def eder aklından.

Mevsim pamuk toplama mevsimidir.
Aylardan ekim.
Birinci ağız, ikinci ağız, varsa bereket belki üçüncü ağız toplanır beyazlar dalından.
Toplanır ırgatlar tarla başlarına.
Harallar doldurulur tartılır bir bir, gün sonunda.
Herkes birbiriyle yarış içindedir.Kim fazla toplamış, kimin yükü daha ağır.
Bir der 60 kg, diğeri der 65 kg, bir diğeri 75 kg.
Evlere varıncaya kadar bunlar konuşulur, dahi ilan edilir.

Aylardan yine Ekim. İsmail kan tükürüyor gizli gizli.
Öksürüğü de epey arttı. Eve gelmez oldu geceleri.
Hanımı dertlendikçe anası koruyordu İsmail'i.
''Çok yoruluyor kafasını dağıtıyor''
Aylardan yine Ekim
Çukurova'da yağmur mevsimi.
Allahtan pamuklar toplandı, hasat saklandı depolara, kuru ve temiz.
İsmail de saklandı hastalığına. İnce hastalık biliyor.
Çocuklarını seyre dalıyor hep:
''Ben de halimce evlattım
Ben de halimce babaydım
Ben de halimce eştim''
Birden bir yağmur tutuyor, toprağı delercesine bir yağmur.
Yeni yeni sararmaya başlamış
Yaprakların ağaç gövdesine yapışması gibi
Yapışıyor İsmail yere.
Öyle sarı
Öyle cansız
Öyle bitik...
Anası koşuyor İsmail yatıyor yerde boylu boyunca.
Fidan gibi
Toprak gibi
Çocuğu gibi...
Yağmur aman vermiyor
Zor atıyorlar arabaya.
Hastane kapısına varmadan veriyor son nefesini
Sessizce...
Götürdükleri gibi geri getiriyor O'nu kardeşleri dostları
Yeşil bir battaniye içinde indiriyorlar eve.
Feryatlar yağmuru bastırıyor
Yağmur çıldırmış gibi yağıyor, dehşet ve kızgın.
Anası ağıtlar yakıyor:
''Niye gittin niye geldin oğul
Irgatların yevmiyeleri eksak daha
Doyamadım ben sana
Ana tadında sarılamadım son defa
Niye gittin niye geldin oğul
İsteseydin verirdim canımı ben sana
Ana tadında sarılamadım son defa''

Yağmurdan zor indirdiler İsmail' i toprağa
Geride, gözler yaşlı
Yerler çamur, kışa dayanan bir mevsim kaldı.
Bir süre sonra dindi yağmur
Hırsını bıraktı gökyüzü
Güneş açtı, toprak emdi bütün gözyaşlarını.
Çekildi sular...
Hasretinden 24 saat geçmemişken
Ve güneş
Ve ay
Ve yıldızlar
Kapattı ışıklarını karanlığa
Teslim etti İsmail'i sonsuzluğa...

YORUMLAR

01 Ağustos 2014, 17.26
Yaşar Kemal'den bahsediyor bu yazı dedim Çukurova'yı görünce. Meğer İsmail'i yazmış Bala.
Bir röportajında okumuştum, ''Neden hep Çukurova'yı yazıyorsunuz?'' sorusuna itiraz etmiş, ''Sadece Çukurova'yı yazmıyorum, hem herkes kendi Çukurova'sını yazar, Stedhal gibi... Ben de Tolstoy kadar, Dostoyevski kadar yazdım Çukurova'yı'' demiş. 
Şiirsel bir anlatımla sunmuşsun bize Bala çorak toprakların adamı İsmail'in hikayesini. Teşekkürler...
Ataya.
01 Ağustos 2014, 19.59
güzel bir yazı güzel bir anlatım emeğinize sağlık.
02 Ağustos 2014, 08.35
Bende bir Çukurova lı olarak sizi  tebrik ediyorum.Anlatımınız her şeyi ifade etmeye yetiyor ve duygu dolu...Saygılar...
02 Ağustos 2014, 16.42
Eline sağlık Bala__.
Çok gitmiştim pamuk hasadına. Evet toprak yanar, toprak çatlardı. Biz de çatlardık. Ellerimiz, yüzlerimiz yara bere içinde kalırdı. Az kazanırdık ama mutluyduk. İki lokma ekmek parası kazanmak her şeye değerdi. Bizim de İsmail'imiz vardı. Çok üzülmüştüm/üzülmüştük. Günlerce kulaklarımdan gitmemişti eşinin çığlıkları. Öylece ortada kalıvermişlerdi çoluk çocuk. Öylece acı ve çaresizlik içinde...  
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın