gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

İnsana Yaraşır Bir Huzur, Hiçbir Canlının Huzurunu Hiçbir sebep İle Bozmamaktan Geçer

29 Mayıs 2016, 20.12
A- A+

Matematiği, kimyayı, fiziği, edebiyatı, resimi, müziği, habercliği, politikayı falan filan hepsini boş verelim. Bunların hepsi zaman kaybı. Onu 6 yaşından sonra duvara dönüştürecek olan ilkokuldan liseden üniversiteden uzak tutalım çünkü hepsi zaman kaybı. Ona okuma yazmayı kendimiz öğrettikten sonra eline sadece iki kitap verelim. 

Deyimler sözlüğünü ve Türkçe sözlüğünü verelim ona. Kelimeleri ezberlemesinden, kavramlara vãkıf olmasından emin olunca karşısına sözcüklerle üstesinden gelebileceği zor sorunlar çıkaralım. Onu tıpkı bir öğretmen gibi sözlüye çıkaralım. Çok haklı olmasına rağmen hiç hoşuna gitmeyeceği fikirlerle kararlarla karşısına çıkalım. Şiddete eğiliminin derecesini ölçelim. Hem onu ne kadar eğitebilmiş olduğumuzu da görmüş oluruz. Toplumun karşısına çıkaracağımız o bireyin uzlaşma sanatına, karşısındakini anlama ve kendisini ifade edebilme becerisine sahip olması paha biçilemez bir kazanımdır. Çocuğu geç yaşta okula göndermenin bir medeniyet standardını engeli yoktur. Var olduğunu söyleyenler çok acayip yanılıyorlar. Bunu söyleyenler milyonlarca insan mı, o halde onların hepsi de yanılıyor. 


Sayın okur, yetişkin aklı başında, toplumun sırtında kambur olmadığına inanılan bir bireyin eğitilme vaktinin geçe alınması önemsiz bir detaydır. Zamanını hızlı ve verimli kullanması gerekliliğinin kendisinin iyiliği için önüne konmuş olmasını zamanla anlayacaktır. Aklına demirleyeceği yapıcı bireysellik çapasıyla sarsılmaz ve sabit durur. Her keşfetmek istediği akıl adasına gemisiyle dalmamış olur, filikasına biner kumsala çıkar. Hayatın içinde var olan ama kör noktalarda gizlenen nezaketi keşfetmiş olur. Yıkmadan tanışmayı, öğrenerek öğreterek münasebet ilerletmeyi başaran bireylerden şu an için yoksunuz. Türkiye'de durum budur. Hem okula gönderip hem de eş zamanlı bunları öğrete bilirsek ne ãlã. Ama ben derim ki, evimizde çocuğumuza öğrettiğimizi, işini savsaklayan herhangi bir velinin çocuğu okulda yıkar. Dönme dolap gibi hep aynı yerde dönülür. 


Uzlaşma becerisinin akıllarında olmadığı çocuklarımızın ileride herhangi bir meslek dalında nobel ödülü alması kalabalıklara atfen ne kadar bir yerindelik ve/veya gereklilik ifade eder ki. Dünya tabular cehenneminden farksız artık. Okulda öğretilemeyen her detay şu anda toplumumuzda önümüze çıkan şiddet dilini doğuruyor. Okullar ailelerin özerk tutum ve davranışları noktasında kaostur. Sonuçta bu öğretmenlerin her birisi süpermen/süpergirl değillerdir. [demeden geçemeyeceğim, süpergirl dizisinin 2. sezonunu iple çekiyorum:):)] Doğan çocuktan çıkacak bütün sonuçları eğitim sisteminine yüklemek ne kadar doğrudur ki. Haklılığının ve haksızlığının karşı tarafça yargılanmasını ölçeklendiremeyen, bunu benimseyemeyen, iğne çuvaldız teorisini pratiğe dökmekten uzak bireylerce çevriliyiz. Sayın okur, dile hakim olan insanlara, konuşurluluğu sürekli halde tutmayı başaran insanlara ihtiyacımız var. Bizim temel ihtiyacımız araç sürücüsüne veya uçak hostesine ters davranan herhangi bir meslekçi değildir. İnsan evladına yaraşır biçimde evine düzgün giren otobüse düzgün binen, yaşam alanlarında düzgün davranan, 80-90 senecik o çok kısa ömründe ancak 10 bin sene ömür ile telafi edebileceği hataları biriktirmeden yaşayıp ölecek insanlardır bizim en temel ihtiyacımız. 


Bu cümle, ülkesinin gerçeklerinden uzak tutularak her şartta ve koşulda ne pahasına olursa olsun ailesini ön planda tutma bilinci şartlandırılması ile eğitilen büyütülen o masum çocuklarımıza ve ailelerinedir.>> Kaç lira ile kaç lira kazanmak istenmen için eğitildiğinin farkına var ve böyle büyütülmeyi sen gerçekten istiyor musun bunu düşün. Hayatını daha değerli yapacak, herkese daha az borçlu olabileceğin bir hayatın olsun istiyorsan sana dayatılanı reddedersin ve kendi farkını ortaya koyarsın.  Herkeste bir kusur arayayım derken kendi hayatımızı ıskalıyoruz. Çulsuz da olsan, milyoner de olsan, safın önde gideni de olsan, peşi sıra bestseller kitaplar da yazsan dürüst yaşa, görgülü yaşa, saygılı yaşa, madden ve manen hiçbir gönlün hakkına girmeden hiçbir kimseyi sömürmeden insan evladı olarak yaşa. İnsan evladı gibi yaşa demem. İşte o gibiler bizi mahvetmedi mi zaten :) Sayın okur, gibi dendiği anda gibi uğruna çabalayanın standardı otomatikman düşüyor. Aynı olan kavram ile arasındaki mesafe açılıyor. Bu gibi, zamanla kendi gibilerini de revaçta tutmak üzere kendi kendini yazılımlayan dolaşıma soktuğumuz bir bubi tuzağıdır :):) 


İnsana yaraşır olarak yaşadığında dilindeki sönük sözünün de, dudağındaki kederli tebessümünün de, üzerindeki modası geçmiş kıyafetinin de sana özgü zenginlikler ile bezeli olduğunu hissedeceksin, hissettireceksin. Yüzüne değen her esintiyi, bakışına değen her eşyayı her yüzü her gözü, adımına değen her kaldırım taşını, tenine değen her giysiyi taşıyacaksın. Yeter ki huzur kaçırmadan yaşayalım. İnsanı zengin yapan borçsuz kılacağı vicdanından geçer. Fotoğraftaki ayıyı doğal alanından koparıp o kafese tıktığımızda çocuklarımıza hayvan sevgisini aşılamış olmuyoruz. Onların bilinç altlarına o ayıya borçlu olduklarını yerleştiriyoruz. Bu soruda nükte vardır >> Kafeste tutmak iyi bir şey olsaydı insanlar hiç hapishane yapar mıydılar? Kötü davranan insanlar kafeste tecritte yaşasınlar kötülüklerden arınıp iyileşsinler deriz değil mi? Ama o ayı kötü davranmamıştır değil mi sayın okur. Onun arınması gereken bir kötülüğü mü var acaba. Hani olur ya okyanusta balık avlarken Orman Ve Su İşleri Bakanlığının belirlediği av yasağını mı deldi acaba. Peki sayın okur, biz neden bu kadar saçmalıyoruz. Hayvan hapishaneleri tam olarak bir tabiatanlılık/insanlık/varlık suçu diyorsan, onların hislerinin parçalandığı bu yapılara ülkemizde bir son vermek ve tüm dünyaya örnek olmamız için acaba nasıl bir şeyler yapılabilir bunu düşünür müsün sayın okur. Bu bence bütün dünyanın hep birden vahşileştiği çoook somut bir örnektir. Görüşmek üzere▄

YORUMLAR

30 Mayıs 2016, 12.02
Bu bence bütün dünyanın hep birden vahşileştiği çok soYut bir örnektir. Güzeldi.eline sağlık.
30 Mayıs 2016, 12.47
 ''Hayvan hapishaneleri tam olarak bir tabiatanlılık/insanlık/varlık suçu diyorsan,'' ifadesindeki tabiat/canlılık/insanlık/varlık suçu diyorsan olarak yazdığımı zannediyordum. Tabiatanlılık da neymiş ya:):) Yazıyı edit yapmadan gönderirsem olacağı tam da bu işte ::):)
30 Mayıs 2016, 12.54
tuhalam teşekkür ederim okumak için ayırdığınız vaktiniz bereketlensin.
30 Mayıs 2016, 17.38
Hımmm Söleyecek ne söz var şimdi gelde toparla, Tam kendi bloğum için bir yazı yazmaya açmışken bu yazıyı okuyunca kendi cümlelerimle buradaki cümleler dimağımda hercümerç oldu : )) Suçlu sizsiniz sayın yazar ( ssayın okura ithafen ))

Yazının 3. Paragrafının tam ortasına gelmişken "Ah dedim ,Burada Selam verdiğime Merhaba dediğime bin pişman eden insanları hatırladım. Bodoslama gemisini karalarıma vuran tipleri "))

4. PAragrafa geldiğim de ise zülf-ü yare pek okundu bir Öğretmen olarak. Sınıf öğretmeni olarak okullarda öncelikli olarak "insan" olamak/olabilmek kısmını çok önemsiyorum. Velilerim duymasın beni taşlarlar belki ama 4 işlemdi, karenin üçgenin köşesiydi,sıfatların binbir sıfatıydı hepsi nasılsa bir şekilde öğrenilir ama aslolan Bireyde ki o olumlu davranış değişikliğini meydana getirebilmek bunun için çabalıyorum ,Ha dayatılan yarış içinde bunda ne kadar muvafakım bu da tartışılır elbet.

Dipnot: Yazıyı editlememek kelime haznemize ve Türkçemize bir kelime kattı bence "tabiatanlık" Şahsen ben yadırgamadım okurken .İyi türetilmiş bir kelime olmuş. : )))
Kaleminize sağlık..
30 Mayıs 2016, 19.28
Kuğ__ öncelike, işlediğim suçun sizde gülümsemeye dönüşmesine beni tanık ettiğiniz için teşekkür ederim :) Suç işlemede devrim yaptığım için kendime de teşekkür ettim :):)

Yok hayır, öğretmenlik mesleğinde olanların potansiyellerini kötüleme kastım asla olmadı ki. Bilakis sizlerden beklentiyi çok yüksekte tutarak sorumluğu savan biz velileri eleştirdim.

Bu kötü dünyayı şapkaya koyup bir çırpıda güzel dünyalar çıkarmalarını öğretmenlerden isteyip, yan gelip yatarak hazıra konmak isteyen herkesi eleştirdim. Siz sayın okuru ve bu yazıyı okuyan sayın meslektaşlarınızı istemeden üzmüşsem ben buna çok üzülürüm. 
Meslek piramidinin en tepesinde olan ve motivasyonlarını asla kaybetmemeleri gereken öğretmenlerimize negatif bir tutum takınmış görünmek beni çok üzer.

Tabiatanlık mı, humm :) O halde bu tabiatanlık'ı kavram yapayım ben nasıl olur? :):) Ama öyle kuru kuruya olmaz, tabi ki de içini doldurmak zorundayım. 'Tabiat ile eş zamanlı, tabiatın kendi işleyiş zamanındaki onun kendi özgün an'ına uyumluluk göstermek' gibi sözlük açıklaması getirile bilinir mi acaba? :):) 'Tabiatın kendisini defalarca çürüttüğü ve yenilediği döngülerde kendisinde barınan tüm varlıkların bu döngüyle eş zamanlı/mekanlı senkronize olabilmeyi başarmalarıdır' gibi bir anlam da sözlüğe eklene bilinir mi acaba? :):) 

Yazımı okumak için ayırdığınız vaktiniz bereketlensin umuyorum sayın Kuğ__ :) 
31 Mayıs 2016, 13.11
Farkındalık, duyarlılık, bilgi, birikim, gözlem ve düşüncelerini üzerine ekleme yapılmayacak kadar güzel yazmışsın.  Okumak için ayırdığım vaktime değer kattığın için teşekkür ederim. 
Bir çocuğun merak duygusunu öldürmemek bile onun ileride kendi yolunu ve kendini bulması için yeterli olabilir. (herşeyi deneyerek, yaşayarak öğrenmenin bedelini öder ve ödetebilir o ayrı konu.) Tabi bunun için en azından onun sorduğu her soruya başından savmadan cevap vermek gerekir. Malesef bazı anne babalar henüz çocuklarının sordukları soruya cevap verebilecek birikime dahi sahip değiller.
Hayvan hapishaneleri konusunda sorduğun sorunun cevabı yine senin yazında. Zaten senin yazdığın gibi yetiştirilmiş bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplumunda hayvan hapishanesi olmaz.  Tabi bu henüz olmayan ve olması çok uzun zaman alacak bir iş. 

Belki kimse para verip hayvan hapishanelerini ziyaret etmese ve hayvanlari hapsetmese haliyle bu ticarethaneler kapanır. Yani bu iş arz talep meselesi. Hani televizyonlarda en lay lay lom programların prime time da yayınlanması gibi. Senin bu güzel yazının 40 kişi tarafından okunmuş olması gibi. Ama bunlar zor ve işimize gelmeyen şeyler. işte ortacgilin de şarkısında anlattığı gibi "adam sendecilik", "bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık"  bunları gormemize izin vermiyor. 
31 Mayıs 2016, 13.13
Ah ne yanlış anlaşılmışım. Mesleki noktada tEsbitlerinize sonuna kadar katılıyorum demek isterken farklı aksettirmişİm yine kndimi. Yok Büyüteç müsterih olun beni/bizi üzmediniz sizi tam da anlatmak isteiğiniz noktadan anladıĞımı anlatmaya çalışırken başarız olmuşUm :)))
31 Mayıs 2016, 17.26
Serotonin_ vaktinize değer kattığımı bilmek çok memnun edici bir haber. Hayvan hapishanelerinin işlerliklerini devam ettirmeleri sizin işaret ettiğiniz talep arz döngüsü ile oluyor çok çok haklısınız. 
Eğer vakit bulabilirsem, hayvan hapishanelerinin çocuklarımızın ileri yaşlarında kullanmaları üzere bilinç altlarına stokladığı travmayı ve bu travma ile baş edebilmeleri için istem dışı edindikleri alışkanlıkları konu edeceğim bir yazı yazmayı düşünüyorum.  

Evet yazıların okunma sayısındaki azlık benim de dikkatimi çekti. Eskiden Gamyun'un blog portalında yayınlanan bir yazının okunma oranı 400 leri bulurdu. Eskiden derken 6 ay öncesini filan diyorum. 
Gamyun'un ara yüzünün ve konsolunun değiştirilmesi de okurları bocalatmış olabilir bilemiyorum başka etkenler de olabilir. Göz alışkanlığı zamanla oturunca oran yükselecektir zannediyorum. Bu benim fikrimdir, yeni konsepti yapılan yenilikleri ben çok beğendim. Yorumların akışta görüntülenmesi, yorum yazmaya karizma şartının getirilmesinin devre dışı bırakılması, ilk yorum onay almaksızın aynı kişice ikinci yorumun yapılmasına izin verilmesi gibi devrimsel yenilikler olmuş. Bu yeni durumu ben çok beğendim. 
Okunma sayıları ile ilgili bir başka tahminim de şudur ki, yazıları okuyan kimileri yazıları direkt siteye giriş yapmadan okuyor olabilirler. 
Sonuçta gazete basmıyoruz ki tiraj kaygısı yaşayalım :):) İnternette okunmayan her bilgiye veya yazıya, gün gelir herhangi birilerinin arama motorunda bir şeyleri ararken tesadüfen karşılaşması çok mümkündür :):) 
İnternet, sadece satın alanı bağlayan, okunduktan sonra çöpe atılan gazete türünden bir araç değil. İnternete yüklenen bir bilginin veya mantığın 5-10 sene sonra birilerince okunması çok yüksek olduğundan arama motorlarının kafalarını olabildiğince şişirmek gerekiyor, ki ben bunu yapmaktan hiç vazgeçmedim :):) 
Hani, filozoflar 200-300 veya bin sene önce kendilerinden nefret edilmelerinden korkmadan bir şeyler yazıyorlar ya, belki benim de 400 sene sonra okunacak bir yazımın dünyaya veya en azından ülkeme bir yararı olabilir :):) Dimi neden olmasın ki :) Okumayanlara küsüp okumak isteyen insanlar ile aramdaki mantık bağını hiç kesmedim ben.  


Kuğ__ Bu haberinize çokça sevindim, kendimi daha bir güvende hissettim teşekkür ederim :) 
07 Eylül 2016, 22.36
emeğinize sağlık. kaleminiz ve fikieleriniz daima sağlam olsun selamlar
08 Eylül 2016, 14.50
Teşekkür ederim selamlar benden de.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın