gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Molasız...

25 Mayıs 2017, 07.32
A- A+


Tam bir karanlıktan, gözlerimi kısmama neden olan, parlak ve hızla geçen şehir ışıklarının böldüğü bir yarıkaranlığa uyanmıştım. Bu sıralar uykuyla saklıyordum kendi kendimden acılarımı. Gözümü açtığımda, tekrar o uykuya dönmek ve her şeyi unutmak istiyordum. İnsanın gördüğü kabusun bile, kendi gerçeğinden daha az huzursuz edici olması cidden içler acısı bir durumdu.


Artık geride kalan şehrin keskin ışıkları; yerini, banliyölerden süzülen tek-tük, cılız ışıklara bırakmıştı. Evdeki devasa salonun genel aydınlatmasını kapatıp lambaderi yaktığımdaki huzur yayılmıştı içime. Migren krizi geçiren birinin ışıktan sakınması gibi sakınıyordum çok ışıktan. Çok ışık, çok çıplaklık demekti. Ne kadar giyinirsen giyin, çırılçıplak kalıveriyordun iyi bir aydınlatmada. Gerçeği derinliğine gören birinin, sana tuttuğu aynadaki akis gibi çarpıcı, tersi iddia edilemez, su götürmez bir korunmasızlık haliydi bu. Damarları, çıplak gözle bakıldığında bile görülebilen yarışeffaf bir tenin mahremiyet yoksunluğu gibi korunmasız bir  hal...


Kendimi öldürme seanslarımın en kayda değmez, en sinsi ve en zevkli olan nesnesini; hayatımın ve ruh dünyamın aksine, tertemiz, tertipli ve düzenli olan sırt çantamın içinden almak üzere ön gözünü açtım. Tabaka ve çakmağımı trençkotumun cebine koyup 6 saatliğine kiralamış olduğum bu yürüyen mekandan çıktım. Saat geceyarısını biraz geçmiş olmalıydı. Kompartımanların kapıları kapalıydı, içlerinde ışık yoktu. Derinden, rahat ve rahatsız geçtiği belli olan uykuların senfonileri geliyordu kulağıma. Kesif yalnızlığıma halel gelmesin diye kimseyle karşılaşmamayı umut ederek, olası göz temasını engelleyecek olan fötr şapkamı gözlerimin üzerine indirdim, dar ve biraz da ürkütücü koridordan vagonun sonuna doğru yürüdüm.


Dışarıya çıkan kapıyı açarken; derin nefesler çekildiği belli olan bir sigaranın yanan ucunun devamındaki erkek silüetinin bana doğru dönen bakışlarını belli belirsiz gördüm. Derhal başımı öne eğerek, aksi istikamette bir yöne doğru gittim. Hiçbir soruyu, hiçbir cümleyi kaldıramayacak haldeydim. Bu halde kimseye görünmemeliydim. Bu alacağım yolun beni nereye götürdüğünü fiziken bilsem de, hayatımın bu dönemecinde nereye gittiğimi şimdiden bilemiyor oluşumu herkesten gizlemeliydim.


 "Yolculuk nereye" sorusuna cevaben, herhangi bir istasyon ismi bile dile getirmek istemiyordum. Hiç tanımadığım bir yabancıya yalan söylemek kadar kolay bir yalanın içinde olmak bile istemiyordum. Çünkü yolculuk, iki yer arasındaki uzaklığı katetmekten çok daha başka bir şeydi. Bir yeri bırakıp, bir başka yere gittiğinizde; geldiğiniz ve gittiğiniz yerde hayat, başka biçimde akmaya başlıyordu. Varlığınız ve yokluğunuz, mutlak her iki yeri ve elbette sizi etkiliyordu. Kelebek etkisinin ve termodinamiğin 2. yasasının sizi nereye götüreceği bilinmiyordu. Onların adı belli istasyonları; nefes alabileceğiniz molaları; mesafelerin, zaman cinsinden belirtebileceğiniz bir ölçüleri yoktu. Ve ben, nereye akacağını bilmediğim bir rotanın koordinatlarını, öyle kolayca kimselere söyleyemeyecektim.


Şimdilik hiçbir yere gitmiyordum, sadece iki nokta arasındaki fiziki mesafeydi katettiğim, hepsi o...


https://www.youtube.com/watch?v=Otu1o0yIk2g

YORUMLAR

25 Mayıs 2017, 16.33
her zaman derim. herşeyden kaçarsında bi kendinden kaçamazsın. bak kaçmayı anlatıpta en sonunda Return ''geri dönüş'' videosu paylaşmış olman bile mutlaka geri dönecegini benimsetmiş :) yani bu durumda eninde sonunda kaçamıyorsun. Return diyosun :)
29 Mayıs 2017, 04.12
Lost dizisi gibi;

Biraz rüya, biraz geri dönüş ve en gerçekcisi de korku.
Kaybolmak ? Kaybolmak istemek ? İstemeden kaybolmak ? İstediğin/istemediğin yerde olmak ?
Ve o nerden geldiği belli olmayan iyimser  ama korkutucu ışık süzmesi. Ak sakallıdan gelmesi de mümkün :)
Umarım o ışık süzmeleri herkes için ışığın kırılması gibidir, bir elmastan. Renk renk..

Hayırlı astraller :)
01 Haziran 2017, 07.55
Bir gülücük atacaktım alt tarafı sevgili yorumculara, uygun bulunmamış demek veya yetersiz bakiye smile Resmi

:)
02 Haziran 2017, 07.13
bence yeteneklisin,  daha uzun yazılarını paylaşmanı bekliyorum. 
03 Haziran 2017, 06.03
Teşekkür ederim Asksal, paylaşırım tabii smile Resmi
24 Haziran 2017, 11.34
Fantastik kurguları seviyorsun. İyi de yapıyorsun.  Fantastik bir anlatımla hayatın bir kesitini anlatmışsın. Monoton denen hayatlarımız saniyeler içinde çok şeye gebedir. Hayat andan ibarettir. Her an öldüğümüzü, bir adım sonra yaşamaya başladığımızı düşünüyorum. Anlar bittiğinde zaman durur canlı için. Zaman ve ölüm  kavramlarının açıklaması  da budur galiba.

Birikimli fakat biraz afacan, eğlenceli ama biraz gizemli, bilgili ama biraz delişmen, Verimli ama biraz müsrif bir üslubunuz var. Renk imparatorluğu serisinin 1. Bölümü inanılmaz çekiciydi. Masalsı bir saflıkla başladı ve davamı çok güzel gelecek tadıyla bitti.  2. Bölümde büyüklere mesaj kaygısını gördüm. Bu bölüm hızlı geçilmişti ve 1. Bölümdeki tadı kaçtı. Sonunda büyüklere verilen bir mesaja dönüştü.  “Ülke yönetiminde liderin önemi vardır.”  Mesajı uğruna masal tadı israf edildi.
Ama çok bilgece, çok ustaca hatta kurnazca beyin fırtınalarına zemin hazırlıyorsun. Bu çok önemlidir yazar ve şairlerde. Edebi eserlerde estetik değer de buradan gelir. Yazarın kurnazca başkalarının aklına bıraktığı imgesel unsurlar eseri değerli kılar.
Çok yeteneklisin. Kalemine  güç veren aklına ve yüreğine sağlık.  
Saygılarımla,

28 Haziran 2017, 02.05
Renk İmparatorluğu, "Tekel"e karşı olan Yeşilay'cıyı anlatır SeyitAli :) Kurnazlıktan ziyade, Türkiye'de yaşıyor olmanın getirdiği deformasyonun, çok naif bir dışavurumudur. Ki okuyan da aynı deformasyondan muzdarip olduğundan, algı o şekilde işler :) Norveç'li İngrıd olsam, yeşil dağlarda koşsam benim masalım da öyle olmazdı tabii :) Çok eğlendim yorumunuzu okurken, teşekkür ederim güzel sözleriniz için de smile Resmi
16 Ocak 2018, 11.37
Sizin birçok bloğunu zu okumaya çalışıyorum. Sizdeki yetenek bende yok. Eleştirmemde çok kırıcı olur. Ama roman yazabilecek kapasiteniz var. Dilerim kendinize özgün bi yazınız , kitabınız olurda bizde buradan a bu yazar bizim mahalleden der havamızı
 atarız. 
17 Ocak 2018, 23.05
Değeri, kendine katıp birlikte yücelmeyi düşünmek ve bunu hesapsızca ifade etmek erdem göstergesi. İnşallah Tiagmo, inşallah bir kitabım olur kendime ait :) Kendimi bu mahalleden hissetmesem de, bu mahallede çok değerli insan da bulmuşluğum var. Onlarla her daim mahalledaşız.


Haddim olmayan bir önerim olacak size bitirmeden: Bazı insanlara çok dikkat etmek gerekir. Onlar, arkadaşının bile ona uzanan elini akrep gibi sokabilir. Herkesi çıkarına göre kullanabilir. Dikkat çekmek, yukarı çıkmak vs. için malzeme etmeyecekleri şey yoktur onların. Sınırlı kültürünü, denk olmayana karşı kullanmaktan bile çekinmezler. Hem gerçek, hem mecazi olarak çirkindir onlar. Hem kendi, hem ruhu çirkin olanlardan uzak durun. Bunları size, fikir yürüttüğüm için değil; bildiğim, tanıdığım için yazıyorum. Güvenin bana.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın