gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

GEZI NOTLARI

26 Ağustos 2018, 19.38
A- A+

1. ~Vienna'dan~

Şehre ilk girişimiz merak ve beklenti doluydu.. Uçaktan iner inmez gözlerimiz bu şehrin bizim şehirlerimizden farkını aradı.. ilk etapta bakımlı bir Türk şehrinden -abartılı olarak- ayrılan parçalar görmedik, ama yine de söylemeliyim ki ilk dikkatimizi çeken, -sigaraların bitmesine yakın olunduğundan olsa gerek- hatırı sayılır alanda bir tek sigara izmariti bile görememiş olmaktı.. Sonra birkaç gofret ambalajı, poşet, plastik atık var mı diye  bakınırken bulduk kendimizi.. Ve bu bakınma, şehirden ayrıldığımız bugüne değin sürdü(!), çünkü gezilerimiz boyunca ~değil çöpsel bir ayrıntıya~, bir kibrit çöpüne, bir ağaç tohumuna dahi rastlamadık.. Hayranlık uyandıracak  titizlikle temizlenmiş bir evdi sanki şehir..

İnsanlarının bizim görünüşümüzden pek farkı yok: Bizden çok uzun/çok kısa, çok sarışın/çok esmer değiller (kıyafet seçimlerimiz de fazlasıyla benziyor).. Fark şu ki, anne-babamızın, sevgilimizin/eşimizin, mesaide müdürümüzün, hatta evimize gelen misafirimizin (vs.) yanında ne kadar özenli ve saygılıysak, o denli dikkatli ve nazikler.. Cafeye girersiniz, size kapıyı açarlar ya da kapıdan geçişte erkek/kadın, genç/yaşlı size yol verirler (teşekkür etmek zorunda kalırsınız).. Konuşurken ellerindeki işi gücü bırakıp tüm dikkatlerini size verirler -birbirlerine karşı da böyleler- .. Sokaklar kalabalık olmasına rağmen siz bu kalabalığı fark etmezsiniz zira büyük bir sükunet ve sadelik içinde sessizce hedeflerine yürürler.. İş yerlerinde insanlar ince bir üslupla mesafeli tonda konuşurlar ve bedenleri de büyük bir farkındalıkla sözlerine eşlik eder.. 

Trafikte yayalar karşıdan karşıya geçmek için turuncu bir platformda yeşil renkteki butona basar ve geçiş için izin isterler, 1 dakikalık bekleme sonrasında da karşıya geçerler.. ~Trafik ışıkları süresizdir, yayaysanız butona basıp beklersiniz~ (Hiçbir yaya, -araç olmasa dahi- kırmızı ışıkta karşıya geçmez).. Trafik ne kadar yoğun olursa olsun bir tek korna sesi duyamazsınız.. Yol, yüzlerce araca rağmen bir tören alanı gibi nizami ve sakindir, sürücüler kendi şeridinde gider, hiçbir sürücü diğerini rahatsız etmez.. 

Sokağa bir kürdan dahi atamazsınız, asaletleriyle sizi utandırırlar ve siz attığınız herhangi bir şeyi eğilip almak suretiyle elinizdekini çöpe atmak zorunda kalarak cezalandırılırsınız:) (bu,kişisel bir deneyim değil, ince bir gözlemdir;)).. İnsanlar kendi hallerindedir, kimse size farklı ve yabancı olduğunuzu hissettiği için rahatsız edici bakışlar atmaz.. 

Nüfusun önemli bir bölümü (%40) ateisttir.. Geri kalan çoğunluk hıristiyandır, bu nedenle katedraller ön plana çıkar.. Şehrin otoyollarının etrafına doğal ortamın gürültüden etkilenmemesi için ses yalıtımı sağlayan paneller vardır.. Şehir bir barok şaheseridir, binalar barok stilde inanılmaz bir özenle yapılmıştır.. (Bir tabloya baktığınızı zannedebilirsiniz..) 

Sanatçı olarak bu şehre gelirseniz size sanatınızı en iyi şekilde icra edebilmeniz için en az 500 Euro maaş bağlanır çünkü sanata ve sanatçıya büyük bir saygı vardır..Sanatçıların eserlerini icra etmek için sanat evleri var Vienna'da....  (Fazıl Say'ın burada, -şehrin en gözde sokağında- bir evi bulunmaktadır)..Atatürk'ün, "Adalet mülkün temelidir"sözünün ilk tecelli ettiği yerdir.. 

S. Freud ve -maalesef- Hitler gibi önemli isimlerin iz bıraktığı şehirdir Viyana.. 

Hamile bir kadın, hamileliğinin 4. ayından başlayarak, bebeği 4 yaşına gelene kadar izne tabiidir (Bu arada maaşını kesintisiz alır).. 

Tv kanallarında reklamlar 2 dk.yı geçmez.. Kanallar müzik yayını ve bilgilendirici aktüel program ağırlıklıdır.. 

Şehirdeki sarayı dilediğiniz zaman ziyaret edebilir bakan ve milletvekilleriyle etrafınızdaki insanlarla konuşur gibi konuşabilirsiniz.. 

Tek kelimeyle bu şehre hayran kalmış olmakla beraber, incecik bir detay kafa karıştırır: Otel dahil hiçbir tuvalette taharet musluğu göremezsiniz:) (Bu durum tüm Avrupa şehirlerine ve çoğunluk hıristiyan halka özgü bir durumdur ).. Yine de girdiğiniz tüm Cafe/restaurant vs. tuvaletlerinde klasik müzik dinler ve tuvaletlerin temizliğine ve freshliğine hayran kalırsınız.. 

Bir gün yurt dışı turlarına katılmayı düşünürseniz buradan başlayın:))


2. -Rüya Prag’dan izlenimler:

Vienna’dan çıkıp otoyolda Prag’ın izini sürerken yine doğal ortamı gürültüden koruyan ses panellerine rastlıyoruz. Uzakta büyük çatılı sevimli köy evlerini ve sağlı sollu tek tip/çalımsı ağaçları izliyoruz. Landzeit dinlenme tesislerinden sonra Alp eteklerinden yola tekrar koyuluyoruz, bu arada yeni bir bilgi öğreniyoruz: Otobüste ayakta gider ya da herhangi bir nedenle sivil trafik memurlarına ayakta yakalanırsanız 70 euro ödüyorsunuz.
Avusturia’nın 2. büyük kenti Linz yine mükemmel bir trafik disiplini içinde karşılıyor bizi, tek bir korna sesi yok! Kapalı bir kış havasına adapte biçimde gümrük bölgesinden sorunsuz geçişimizi tamamladıktan sonra klasik müzik eşliğinde Çek Cumhuriyeti sınırlarına giriyoruz. Saat 11.33

Bohemya Bölgesi-Chesky Krumlov (Prag’ın küçük kardeşi):

Unesco tarafından Dünya Kültürel Mirası ilan edilen şirin kenti gezerken, hiç bozulmamış bir Ortaçağ şehri sokaklarında yürür, bir film setini adımlar gibi hissedersiniz..Şehir meydanını, St. Vitus kilisesini ve sanat merkezini mutlaka görün derim. Vltava Nehri boyunca yürürken şehrin nefes kesici manzaralarını hafızanıza iyice kazıyın, çünkü dünyada bir benzeri daha yok..

Ve Prag (Avrupa’nın kalbi):

Tam anlamıyla bir Gotik kraliçesi olan Prag, bence Orta Avrupa gezisi yapmak isteyen birinin gitmesi gereken ilk yer.. Hitler’in bombalamaya kıyamadığı, bu yüzden 2. Dünya Savaşı’ndan zarar görmeden kurtulan büyülü şehir Prag; P. Kalesi, 10. yy.dan kalma Eski Kent’i, ve 15. yy.’a ait Yeni Kent’iyle, Charles Köprüsü’yle, (yanı sıra Astronomi Saati ve gezip görülecek yüzlerce tarihi bölgesiyle) aşık olunacak bir şehir.. (Şehirde Türk Lirasını tanımıyorlar.. Geçerli para birimi Çek kronu.. Şehir Prag1 Prag2 Prag3 şeklinde bölümlere ayrılmış…)

Charles Köprüsü’ndeyiz: 15. yy’ın sonlarında bitirilmiş bu köprü birçok savaş, direniş, doğal afet geçirmiş olmasına rağmen kulesi ile dimdik ayakta.. Sağlı- sollu birçok heykel görülmeye değer gerçekten de.. Köprü, araç trafiğine kapalı olduğu için rahatlıkla gezebilir, sokak müzisyenlerini izleyebilirsiniz.. (Bu arada adım başı karşılaşacağınız 2 Euro’ya satılan Hot Wine’ı mutlaka tadın, içinizi ısıtır:)) İnsanlarının oldukça kaba olduklarını söylemeden geçemeyeceğim: Fotoğraflarını çekmek istediğinizde mutlaka izin alın! (“Fotoğraf çekmek için izin almak bir fotoğrafçılık etiğidir.” diyerek bu tuhaf durumu bize açıklayan Bülent Abi’nin de kulaklarını çınlatıyorum buradan..:))

Anlatacak çok şey var aslında.. Ancak anlatacaklarımın birbirini tekrar etmesinden çekindiğim için Prag’la ilgili duygumu son cümlemin içine katmakla yetiniyorum:

Her dokusuna tarih ve sanat işlemiş olan bu şehre büyük bir aşkla bağlanmış olarak ayrılıyoruz

_exael


YORUMLAR

27 Ağustos 2018, 11.07
_exael ;Çok güzel gözlemlemişsiniz gezdiği niz yerleri.Evet yazdıklarınızın hiç biri bizim ülkemizde  yok.Toplu taşıma araçlarında özellikle gençlerimizin kulaklıkları nı takıp yaşlı bir insanı görmezlikten gelmesine ve buna benzer hatalarımız var bu aşikar...

Bir çok konuda geri kalmışız.

Böyle bir yerde yaşamak istermiydim asla.Nedenine gelince,onlarla bizim aramızdaki tek fark bir şey veya bir olay yaşadığımız da kimse bizi tanımaz , yardım etmez.

Ama , bizim ülkemizde bu yazdıklarınız olmasa bile yaşadığınız bir olay karşısında duyarsız kalmıyorlar , canı pahasına olsa dahi yardım ediyorlar.

Bizim insanımız kadar yardım sever , misafir perver bir ülke yok .

Güzel paylaşımın için teşekkürler....

27 Ağustos 2018, 12.18
Örnek alınması gereken çok güzel tarafları var. Ama iç tarafını bilmek te önemli bi kere wc adabı yok onlarda, o insanlarla aynı havuzu paylaşmam. 
Bide halkın bilmem kaçı şu dine mensupmuş, burda bilinç altına yerleşmek var. Tuçe kazaz örnek bak. Bi deneyim yaşayın derim, arasatta kalmaktan kurtulursunuz.
27 Ağustos 2018, 13.25
Güzel bir paylaşım sizin gözlerinizden güzel bir gezi yaptık kutlarım. Ve sayın tiagmo, böyle bir yazıyı öyle bir yere bağlamışsınız şapka çıkartmamak mümkün değil.

Tuvalet adabı bilen ancak; aman mayo ha zinhar olmaz günah, iç çamaşırı üstüne giyilen taytla havuz yada denize girenlerle aynı havuza girmek daha sağlıklı değilmi? Nede olsa tuvalet adapları var....
27 Ağustos 2018, 15.40
_Exael; çok kocaman teşekkür bu güzel paylaşım için. Sanırım epey bir uzun süredir, okumaktan bu kadar mutluluk duyduğum bir bloga rastlamamıştım. Hem ifadeniz, hem gözlemleriniz çok başarılı. Ben daha ziyade egzotik yerleri gezmekten hoşlansam ve Avrupa ülkelerini görmeye bir miktar burun kıvırsam da; sizin yazınız, Avrupa seferlerine tekrar başlamak gerektiğini hissettirdi bana. İspanya gezimi hatırlattı. O kadar yakışıklı erkeği bir arada hiçbir yerde görmemiştim misal :) Güzel kadınlar, güzel erkekler ve hepsi çok şık ve kibarlardı. Ülkenin güzelliği, tarihi dokusu da ayrı konu tabii... "Burada yaşayabilirim" diye düşünmüştüm. Türkiye'ye aşık olan ben; bu ülkenin gittiği noktayla paralel olarak, bu aşkı kaybettim ne yazık. Artık medeni insanların olduğu, medeni bir ülkede yaşamak gereğini hissediyorum. Bu çok acı.


Efendim; gelelim akıl- fikir ve bilgi yoksunluğu yaşayan yorum sahiplerine. Bu konu önemli. "Bilgi, tırt bir şeydir, yok şudur ve budur; efendim, okuyan bilmez gezen bilir vs. abuk-subukluk doruklarının müdavimlerine, bir iki şey söylemeli. Değil mi ki; çok gezen bilirmiş. Gezdiklerimden bilgi vereyim ben.
Müslüman ülkelerin hepsinde taharet musluğu yoktur, bir hafta çarşı pazar "muslim shower" aramışlığım vardır, o pek bi Müslüman ülkelerde mesela. Sonunda, Türkiye'den temin edebilmiştik ancak. Sonra, mabadı temiz tutmanın, illa bizim bildiğimiz yöntemlerle icra edilmesi gerekmiyor. Değişik tuvalet biçimleri vardır;  Avrupa'da da, bazı müslüman ülkelerde de... Gayta muhabbetini burada kesiyorum. Millet Mars'ta yaşam yoluna girmiş, biz nelerle uğraşıyoruz!


Pislik mi diyorsunuz siz? Pisliğin alasını en çok Müslüman ülkelerde görürsünüz. Mutfakları, evleri rezalettir misal. O mutfaktan çıkan çayı bile içemezsiniz görseniz. Sürekli sağa sola tükürürler, ellerinde ne varsa sokaklara atarlar, üstlerini başları leş gibi kokar. Bu anlattıklarım sadece bir gezi sonucu bildiklerim değil; uzunca süre ikamet ettiğim Müslüman ülkelerde yaptığım gözlemler. Sanıyorum en temiz Müslüman ülke Türkiye'dir. Bizim de halimiz ortada; bu bayram sonrası, sahillerin, piknik alanlarının çöple dolu olduğunu biraz haber filan izliyorsanız görebilirsiniz. Ama tabii, biraz idrak gerekir bunları kavrayabilmek için. "Türkiye ve Türk insanı şöyledir, böyledir" diye sallamamak lazım. Özeleştiri her şeydir. Akıl-fikir-bilgi yok, zikir çok; ama neyse ki totolarınız temiz.

27 Ağustos 2018, 16.17
Cezbe rahatlamışındır, epeydir laf sokmuyodun bana. Arada streslenince gel, benim yüreğim geniş kaldırır korkma.
Sizi kışkırtıyorum büyük laflar ediveriyosunuz. Dini kelam etmedim hiç. Sadece adapsızlar dedim.  Tuçeyi de alaycı değil samimi söledim. 
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın