gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

ADAM sus DEDİ...

28 Temmuz 2019, 09.01
A- A+






İlk kez değildi bu kavga, hep aynı konuda ve hep aynı kelimelerle devam ediyordu son aylarda. Adam evliliğinin ardından uzun süre görüşmediği ve şimdilerde vazgeçemediği arkadaşlarının masasından kalkıp gelmişti gecenin bir yarısı eve. Üzerine sinmiş başka bir kadının parfümüne sarılı sigara kokusu, neredeyse alev alacak ağız kokusuyla. Her defasında gülümseyerek kapıyı açan karısı artık uyuyormuş gibi yapmayı seçiyordu aslında. Gözlerini kısarak eşinin sarhoşluğunda sağa sola çarpıp kendisine zarar vermesinden korkuyordu hala. Ve dayanamıyordu ama yine de zorla tebessüm ediyordu bir şey olmamış gibi, her gece onu sertçe yattığı yerde iterek uyandırmaya çalıştığında. Sabahı bekliyor, kahvaltıyı hazırlarken eşinin anlayabileceğine inanarak söylenmeye başlıyordu. Kendi içinin acısını, onlara verdiği zararı, henüz 3-5 ay öncesinin mutlu anlarını anlatarak ve susmuyordu...




Adam sus dedi!
Susmadı?
Adam boş-ver dedi!
Doldurup bıraktı kadın...



Şimdi peşi sıra teker teker döküyor içindekileri.
Bir sokak lambasının gölgesine sığınıp gözyaşlarını saklıyor adam. Derin bir nefes çekiyor sigarasından, boş gözlerle karşıdaki cama bakıyor. Beklediği ışık yanmıyor. Etrafını dolaşıyor, dönüp durdukça umudu kararıyor belkide bininci defa. Ve her defasında, sokak lambasına sığınıyor hıçkırıklarını susturarak. Bir sigara daha yakıyor. Ben susmalıydım diyordu dudaklarını ısırarak!



Haklıydı kadın!
Sustu?
Kadın çekip gitti!
Donup kaldı adam...



Her gün akşam olmasını bekleyip aynı sokağı arşınlarken, içinde aptalca yeşertmeye çalıştığı umudun solup kuruduğunu görmek istemiyordu. O her bakışında yavaş yavaş viraneye dönmeye başlayan evi de görmüyordu aslında hala hayalindeki ev vardı orada. Yıllarca yaşadığı, zeytin ağacından topladığı iri zeytinlerini her sabah benim eserim diyerek gururla seyredip, sonra yemyeşil bahçesindeki ağacın altında neredeyse her gün onun gözlerine bakarken çayını yudumladığı; küçük ama çok pencereli, eve girdiğinde hemen sağda bir, yanında genişçe bir mutfağı ve ardından daha büyükçe bir yatak odası olan, camları beyaz korkuluklarla çevrili, pervazlarındaki mavisi daha solmamış, her yerine sindirilmiş kadın kokulu kahvesi siyaha dönmemiş ev vardı aklında...



İç çekti adam!
Duymadı?
Isırdı dudaklarını!
Ağladı adam...



Bildiği ne kadar küfür varsa sanrısına doldurup tükürdü o günü andıkça. Gelen geçen kimseye aldırmadan ve dinlemeden söylenenleri, serkeşliğine bağırıp çağırdı sokağın ortasında. Etraftan topladığı taşlarla teker teker camları kırdıkça rahatladı. O kadar sıkmıştı ki elindeki taşları, avuçlarının içi, içinin kanamasına karıştı. Sustu adam. Sokak lambasının dibine saklandı, ağladı ağladı. Sızıp kaldı elini yakan sigarası, bitiremediği şarap şişesi koynunda.



Gözlerini açtı adam!
Bakmadı?



Avuçlarına baktı, yanan parmağını hissetti. Direkten güç almaya çalışarak, biraz yalpalayıp zorla kalktı. Pantolonunun beline bağladığı ipi sıktı iyice avuçları acırken, üzerinde bir kaç yama bir kaç delik olan hırkasını giydi. Hala dağıldığını hayal ettiği saçını düzeltti, sakalını sıvazladı. Evinin beyaz korkuluklarına zincirle bağladığı el arabasının iki kolundan sıkıca kavrayıp bismillah diye mırıldandı sabahın ilk ışıklarında şarap kokan dudaklarında. Hava serindi. Yollar ıssız, adam kimsesiz. Sokak köpekleriyle yapabildiği yoldaşlığı saymadığında.




Dalgındı adam!
Görmedi?
Tanımadı kadın!
Yanından geçti...



Köşe başındaki fırına uğradı. Sıcak bir ekmek aldı. Cebinden bir poşet çıkarıp özenle açtı. İçindeki 3-5 zeytin tanesini, 2 lokma ancak eder peyniri önüne serdi. Hemen oracıkta kaldırıma oturup, günlerdir süren açlığını dindirmek için yemeye başlayacaktı. Yutkundu daha ilk lokmasında. Evi geldi aklına, evliliği. Elindeki her şeyi, el arabasını bırakıp koşmaya başladı. Evinin olduğu sokağa döndüğünde birden durdu adam. Baktı!
Bir zamanlar karam diye sevilen gözleri parladı, iki damla yaş süzüldü yanağına. Dizlerinin üzerine yığıldı. Elini uzatıp tutabilmek, ben buradayım diye bağırmak istedi, yapamadı.
Ne kadar öyle kaldığını bilmeden defalarca yapmaya çalıştığı gibi yeniden kalkmaya çalıştı.
Hızlıca terini sildi, üzerindekileri düzeltti, cebinden çıkardığı dişleri kırık tarağıyla saçının yanlarını ve arkasını taradı. Sakalına diş geçiremedi, eliyle sıvazladı. Koşmaya başladı her adımda uzayan o kısa sokağı.


Göremedi!
Kadın gitti...





YORUMLAR

02 Ağustos 2019, 02.21
Burda ki adam olmamak lazım hayat a SUSmamak lazım.  Görelim herşeyi.  Hayatımız bir kadın gibi gitmemeli...
Emeğine sağlık...
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın