gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

ÇALMADI HALA...

04 Ağustos 2019, 11.54
A- A+

Sosyal medya bu kadar gelişmemiş, yoğun bakıp ünitesinde selfie dönemi başlamamış, cenaze defnedilirken üzerine tekrar toprak at diyen bir video servis edilmemişti sosyal ağlara. Ben de zaten sosyal değil, asosyal ve agresiftim.


O zamanlar ben, sevgilimin evinin önünden geçerken teybin sesini sonuna kadar açıp Müslüm Baba dinle(t)memiştim ama kendimi jiletliyordum fırsat buldukça. Birine, bir şeye kızdıkça.

Gençtim, Karadeniz gibiydim. Kilyos açıklarında ayağımın altından kumlar çekiliyordu ha bire. Ben zor duruyordum ayakta. Bir kere boğulmuşluğum bile var hatta.



Ve o gün, tam biri elimi tuttu, beni kurtarıyor diyecektim ki;
Bilgisayarımı kırmışım, telefonumu fırlatmışım odanın en uzak köşesine, kapının camı kırık, dağınıkmış odam, yatağın bir kenarından başım düşmüş, kolumun teki altımda, diğeri yastığın üzerine uzanmış yüzüstü yatıyormuşum. Üzerimde pantolon, tişört bir ayağımda terlik etrafta epeyce kan varmış beni bulduklarında.


Ambulans beklemeden, apar topar hastaneye götürmüşler. Biri biz bir şey yapamayız demiş, sarıp sarmalamış ambulansa koymuş. Yolculuk kısa sürmüş diğer hastaneye giden yolda ama epey korkutmuşum. Sanki öncesinde ben "kaybetmekten" korkmamışım gibi... Ameliyathanenin önünde bekletmişler daha çok kanı var bir şey olmaz diyerek. Sonra almışlar ameliyata, 1 saatten biraz fazla sürmüş, elbette herkes toplanmış. İçlerinde bir ümit bekleyen ve umutsuzluğa düşenler beraber. Sadece, yine sen yokmuşsun!


Kendime geldiğimde kaybettiğim 1 gün, kazandığım hep benimle kalacak bir izdi sadece...

Eve döndüğümde her şey bırakmadığım gibiydi. Cam takılmış, etraf temizlenmiş ve toplanmıştı.
Sadece telefonum attığım yerde duruyor, kırılmamış ve hala hiç çalmamıştı.

Bildiğim, aslında hep yaptığım gibi başkasına verebilecekken yine kendime zarar verdiğimdi. Yalnız bu kez fazla abartmıştım. Anlatılandan anladığım her şeyin bitmesi için birkaç saate daha ihtiyacım varmış veya daha çok çekeceğim.
Anlatmadıklarımdan anlaşılan ne, hep çok merak etmişimdir. Neyse ki sonraki zamanlarda kimse sormaya, ben anlatmaya çalışmadım.


Oysa hikayem, küçük saçmasapan bir kıskançlıktı yani çok basitti. Saatlerce ulaşamadığın bir kadın, ulaştığında azarlayan bir kadın ve sonrasında açılmayan, hatta hiç çalmayan o telefon.

Eve girdim, şiddetle kapıyı çarpıp kapattım. Odama geçtim, önce bilgisayarı devirdim ardından telefonuma son bir kez bakıp fırlattım. Yine çalmamıştı!

Kimse duymasın diyerek odamın kapısını kapattım. Cama bir yumruk attım, yatağımın yanına gelip uzandım. Canım yanmıyordu, boş boş ne yapacağımı düşünüp ağladım. Bayılmışım.

Sonrası bildiğin ama gördüğünde keşke diyen gözlerin gibiydi. Yani, anlamsız ama biliyor musun;


O günü her hatırladığımda; yastığımı atıp, sağ bileğimin üzerine koyuyorum başımı, sana dair dediğim izine batırarak rüyalarımı.
O günü her hatırladığımda; sol elimi göğsüme koyup, hala deli gibi koşuyor sandığım seni durduruyorum.

Artık kızmıyorum.
Söylenip durmuyorum kendi kendime.
Ağız dolusu küfürler savurmuyorum.
Ona buna çatmıyorum kavga edeyim diye.
Kendime zarar vermiyorum!
Nasıl tarif etsem, gün batımı gibiyim ölesiye dingin. 




Ama hala, çok özlüyorum seni...







YORUMLAR

07 Ağustos 2019, 15.37
Aslında yazıya yorum yapmak malesef olacak kadar boş . Ama şu cümle ;
'' O günü her hatırladığımda; sol elimi göğsüme koyup, hala deli gibi koşuyor sandığım seni durduruyorum ''
Bu cümle kocaman sağ elini sol göğsüne götürüp bana şarkılar söyleyen bir adamı ve bende ki yara larını hatırlattı.

Siz yine de beklemeyin...
emeğinize sağlık ...
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın