gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Yıl 1958

27 Aralık 2019, 15.16
A- A+
Yıl 1958
Bir çoğunuz henüz portakalda vitamin bile değildiniz. Elbette bencileyin kulağı işitmez gözü görmez okuyucum da vardır! Allah uzun ömür versin; gecinden versin!
Altı yıllık leyli meccani Kepir yarı açık cezaevi mahkumiyeti sona erdi. Nankörlük etmeyeyim Kepir bize çok şey kazandırdı. Bizim Kepir'de öğrenime başladığımız yıl, 1952 yılı köy enstitülerinin kaldırıldığı yani bu okulların ilk öğretmen okuluna dönüştürüldüğü yıldı. Binalar aynı; öğretmenlerin çoğu aynı; yaşam koşulları aynı; müfredatta değişiklik yapıldıysa da çok farklı bir durum yok. İşte bu altı yıllık "Hamdım! Piştim! Yandım!" döneminin sonunda "Haydi bakalım! Artık ilkokul öğretmenisiniz!" deyip bizleri mezun ettiler. Atama bekliyoruz. Şimdi olduğu gibi o zaman da yönetime yakın olanlar, uzak olanlar, en uzak olanlar var! "Bizden" olanlar ve "Ötekiler" İki son sınıftan toplam otuz, otuz beş ilk mezunlarız. Babaları, akrabaları, tanıdıkları atamalarını takip etmeye Bakanlığa gidenler yakın bir köye atanacaklarından emin rahat beklemedeler.
Atamalar açıklandı. Bir çoklarının ataması istedikleri yerlere ya da yakın köylere yapılmış. Yine de pek memnun olmayanlar var; örneğin Çorlu'nun bir köyüne atanmayı beklerken Silivri'nin köyüne atanmış; mızıldanıp duruyor!
"Hakikaten haksızlık olmuş!" dedim. "Benim nereye atandığımı biliyor musun?" "Bilmiyorum. Nereye atanmışsın?" "Aşağı Şıhlar Köyü'ne" "Hiç duymadım nerenin köyü?" " Diyarbakır'ın Çermik İlçesi'ne bağlı" "Höö?" "Höö!" ya.
Evet! İlk atandığım okul Diyarbakır'ın Çermik İlçesi'nin Aşağı Şıhlar Köyü İlkokulu Öğretmenliği idi. 1958 yılı Eylül ayında göreve başlamam lazım. Başlamasına başlarım da
harcırah (yolluk) yok. Topkapı'da Birleşik Alman İlaç Fabrikası yeni çalışmaya başlamış. Bahçesinde inşaattan arta kalan bir baraka var. Yıkılması için geçici iki işçi arıyorlar. Başvurdum. Kim olduğumu ne iş yaptığımı sordular. "Yeni mezun ilkokul öğretmeniyim." dedim. Yakıştıramasalar da kabul ettiler; bir de o zamanki Yugoslavya'dan gelmiş bir delikanlıyla birlikte barakanın yıkımına başladık. Adamlar daimi işçilerle birlikte gayet güzel yemekler veriyorlar. Molalarda harika demli çaylar içiyoruz. Bir hafta kadar süren o işten yüz lira para aldım.
Yol parasını denkleştirince yeni görev yerine gitmek üzere yola koyuldum. Kara treni biliyordum. Mezun olmadan önce bir yaz tatilinde Adana'ya babamların yanına gitmiştim. Bir alemdir kara tren yolculuğu! İstasyonlarda durup karşıdan gelen treni beklersiniz. Çevrenizi onlarca satıcı çocuk çevirir, çeşitli meyveler, salatalık, testilerle su satmaya çalışırlar. Bir de "gazete; gazete! " diye bağırarak gazete isterlerdi. "Demek ki okumayı seviyorlar." dedim kompartımandakilere. "Ne okuması ?" dediler." Onlar gazeteleri babalarına, akrabalarına götürmek belki de kendileri için istiyorlar." "Ne yapacaklar?" dedim. "Tütün sarıp, sigara yapıp içiyorlar" dediler.
Ağustos ayı sonlarında Çermik Yayla Palas Oteli'ne yerleştim. Otelciye " Tek kişilik oda istiyorum." dedim adam bir oda açtı."Odada mı yatacaksın diye." sordu. "Elbette.Başka nerede kalabilirim ki?" Adam" sen bilirsin" dedi. Yatma zamanı geldi. Odama girmek istedim. Oda bir fırın! Yatmanın, uyumanın imkanı yok.Otelciye gittim. Adam" Ben sana sordum." dedi. Benim yatağı dama çıkardı. Baktım bütün otel müşterileri orada. Serin serin damda yattık.
Ay başı geldi. İlk maaşımı aldım 114 Tl. (yazıyla yüz on dört lira) 5 lira da ilkokul öğretmenleri yardım sandığına bağış kestiler 109 lira. (Bir hafta amelelikten yüz lira kazanmıştım.)
Bir sabah kahveye indim. Çay içmekte olan bir delikanlıyı görünce gözlerime inanamadım. Sınıf arkadaşlarımdan Ethem! Birbirimize bir sarılışımız var! Anlatılamaz ! Yaşanır! O mahur beste çalmaz ama Ethem ağlar; ben ağlarım! Dört gözümüz dört çeşme! Epey bir zaman ağlaştık! Onu da Çermik'e yakın bir köye vermişler.
Tabii ki burada bitmedi. Devamını yazabilir miyim bilemem. Yaşarsak görürüz! Hoşçakalın sevgiyle, mutlu, huzurlu sağlıklı kalın.
AliÇ.

YORUMLAR

27 Aralık 2019, 20.05
  ben çocukken yazları başka bir şehre gezmeye giderdik, yol boyunca köylere yaklaşırken çocuklar yola doğru koşar yaklaşır gazete gazete diye bağırırlardı,bir çok şeyden yoksunken okumayı ne kadar seviyorlar diye duygulanırdık.yola çıkmadan önce evde ne kadar gazete varsa toplar hazırlardık.  çocukalrı gördükçede arabadan onlara doğru atardık.güzel birşey yaptığımız düşünüp mutlu olurduk meğer sigara içinmiş öylemi.bunun böyle olduğunu bir kitapta okudum birde sizin yazınızda,..kaleminize sağlık...
28 Aralık 2019, 09.11
DRAMATURG..

Ellerınıze, emeğinize saglık...Okudukça haz aldım..bilgilendim...Biraz da hüzünlendim o yıllara gidip.Siz hep yazın anlatın.Biz seve seve okuruz..
28 Aralık 2019, 14.33
Teşekkür ederim sevgili _eski.Ellili yıllarda tütün ekicilerinin ürünlerini Tekel'e  yani devlete verme zorunluluğu vardı. Tütün kolcuları denen devlet memurları kahvehanelere, dükkanlara ani baskınlar yapar kaçak tütün ararlardı. Üzerlerinde ya da iş yerlerinde tütün bulunduranlar, para ve hapis cezasına çarptırılırlardı. Yine de köylülerin çoğu kaçak tütün içer; sigara sarmak için de gazete kağıdı kullanırlardı. Bununla ilgili Atatürk'ten bir anektod vardır. Köylü vatandaşlardan birini hükümet adamlarına sövdüğü için tutuklamışlar. Olay Atatürk'ün kulağına gitmiş. Atatürk adamın niçin sövdüğünü sormuş." Gazete kağıdına tütün sarıp içmek zorunda kaldığı için." demişler. "Söyleyin bıraksınlar." demiş Atatürk "Adam haklı. Ben içtim ne berbat şey olduğunu bilirim." AliÇ.
28 Aralık 2019, 15.25
Ben, henüz dünyada olmadığım o yıllara özlemle yaşadım hep, nedenini bilmeden...
Ama bu yazınızı okuduktan sonra biliyorum artık...
Küçüklüğümüzde hep, sokağımızdaki ninelerimizin, dedelerimizin anılarını, masal tadında dinleyerek büyüdük ben ve büyüklerle vakit geçirebilen, şanslı, benim kuşağım...
Umarım devamı gelir bloğunuzun, kaleminize sağlık...
30 Aralık 2019, 14.07
Sevgili Kayıp_ İnci;  teşekkür ederim sağ ol sevgiler; selamlar.
Sevgili  Helin babana selamlar... Çok teşekkür ederim (: Yazacağım! Çiçek ve çay için de teşekkürler.
Sevgili ! şiir yüreğine, duygularına sağlık.Teşekkür ederim.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın