Dinlemelisin Önce
19 Temmuz 2020, 07.24 A- A+
Daha çok çok küçüktün henüz ve merak edilip sorulan iki soru vardı hakkında. Yürümeye başladı mı ya da ne zaman yürümeye başladı ve konuşmaya başladımı ya da ne zaman başladı konuşmaya? Yürümen ve konuşman onlarca kişinin hiç bir zaman işine yaramayacak olsa da iki cümle fazladan olsun diye soruldu hep tıpkı diğerlerinin çocukluğunda olduğu gibi.. Konuşmaya ne zaman başladığın merak edildi de dinlemeye ne zaman başladığın hiç merak edilmedi daha ilk baştan.''Ne zaman dinlemeye başladı'' sorusu yer bulmadı yüzlerce soru cümlelerimiz içerisinde.. Ve senin de soruların farklı olmadı,bu yaşa geldin ama sende aynı soruları sordun da demedin hiç'' ne zaman başladı dinlemeye''?
Konuşma , güzel konuşma ve etkili konuşma üzerine sayısız sayıda eğitimler verildi de dinleme, güzel dinleme, etkili dinleme üzerine verilmiş olan bir eğitimin telaffuz edildiğini dahi duymadın sende diğerleri gibi. Halbu ki , konuşmak için bilmiş olmak, bilmiş olmak içinde okumuş ya da dinlemiş olmak gerekirdi. Dinlemek, önce gelirdi konuşmaktan..
'' Başım çok ağrıdı dün akşam'' dedin henüz ve cümlenin devamını getirecektin ki karşındaki buna müsaade etmeyerek '' sorma dün benim de'' diye başlayan sözcüklerle kendi ağrılarını anlatmaya başladı bile. Arkadaşlarınla sohbet ettiğin anları hatırla kimi zaman sözü kesilen kimi zaman söz kesen oldun çoğu zaman gayri ihtiyari de olsa. Tv de haberleri izlemeye başladığında bile spiker herhangi bir konu üzerinde daha ilk cümlesini etmişken buna dair yorumlar yapmaya başlıyorsun yanındakilere ve sözün bittiğinde spiker başka haberlere geçmiş oluyor bile çoktan. Hiç te yabancı ve uzak gelmedi değil mi bunlar sana!..
Oysa konuşabilmek için dinlemek gerek önce. Dinlersen anlarsın çünki ve anlarsan anlatabilirsin. Anladığın ölçüde çözebilirsin sorunları. Ama bakıyorsun etrafına herkes konuşmak istiyor , herkesin sorunları ve anlatacakları var , çözüm bekleyen sorunları var da dinleyen yok.. Ahmet amcamızı evde dinleyen yok, kahveye gidiyor orda dinleyen yok, sokakta dinleyen yok ve dolayısı ile asabileşiyor sonuçta diğerleri gibi. Bir dinleyen olsa kendisini rahatlayacak aslında bir nebze..
Dinlemek üzerine yaşamış olduğum bir çok anım içerisinden bir tanesini nakletmek istiyorum şimdi sana.
Çalışmakta olduğum yıllar içerisinde bir müşteri gelmişti çalışmış olduğum müdürlüğe işlem yaptırmak üzere ve sırasını bekliyordu ki ben önünden geçerken ,'' ..... bey , bundan on gün önce '' diye söze başlayıp '' şikayetçiyim, ne yapmam gerekiyor'' diye bitirdiğinde aslında ifade etmiş olduğu sorunu bizimle ilgili olmayıp yine kurumumuza bağlı bir başka birimle ilgili olsa da oraya yönlendirmeyip '' Şimdi ben çayımızı söylüyorum, siz işleminizi bitirene kadar gelir ve işleminiz bittiğinde sizi odama bekliyorum'' demiştim. Müşterimiz odama geldiğinde önce onun rahat olmasını sağlamam gerekiyordu ki yer gösterip oturmasını ifade ettikten sonra kolonya da ikram etmiştim ve çaylarımızda gelmişti. O söze başlamadan önce ben nereli olduğu, ne iş yaptığı ve hayatın kendisi için nasıl gittiğine dair şikayetçi olduğu konudan tamamen uzak bir kaç soru sormuştum ki sanki işte buldum dinleyecek birisini nihayet dercesine başladı anlatmaya. O anlattıkça ben zaman zaman başımı hareket ettirerek zaman zaman tek kelimelik sözcüklerle onaylıyor ve hak verdiğimi iletiyordum kendisine. Gözümü kendisinden ayırmayıp dikkatle de onu dinlediğimi ifade ediyordum beden dilimle.Abartısız yarım saati geçen bir anlatım ve dinleme süreci olmuştu ki '' ..... bey , çok teşekkür ederim beni ağırladığınız ve dinlediğiniz için daha fazla zamanınızı almak istemiyorum'' dediğinde , şikayetçi olduğu konuyu hatırlattım. Dediği şu idi. '' Önemli değil o konuyu ben unuttum sizde unutun, çok memnun oldum, teşekkür ediyorum tekrar.''
Unutma, sorunların çözümü konuşmaktan önce etkili dinlemekle gerçekleşir. Dinlemek, kendi ve diğerlerinin yaşamına damga vurmaktır pozitif olarak... Gönül kazanmaktır dinlemek aslında... Ve dinlemek Cenneti kazanmaktır kimbilir....
YORUMLAR
Geçenlerde kütüphaneyi şöyle bir gözden geçireyim derken henüz okumadığım onlarca kitap olduğunu farkettım. Okuma ve her gördüğü kitabı sahiplenme isteği bende arsızlık derecesinde olduğundan bir sürü kitabın okunmak için beni bekliyor olması çok olağan bir durumdu...Ki bu durum da bana büyük keyif vermektedir.
Kitapların arasında benim tarafımdan alınmamış bir kitap görünce merak edip şöyle bir karıştırmıştım. Belli ki eşim almış, okumuş, oraya bırakmış...Bloğunuz yayınlandığı anda(okuduktan sonra) aklıma o kitap geldi.Esra Uluç tarafından hazırlanmış, ''Güzel, güzel konuşmak istiyorum''isimli bir kitaptı. Ordan birkaç cümle aktarmak istiyorum.
Konuşma, insanı insan yapan;iletişim kurmayı sağlayan en önemli özellik...Konuşma, kişiliğin dışa vurumu..Hatta ve hatta zekanın en önemli göstergesi.Yaradılışımızdan ötürü konuşma bir ihtiyaçtır.Çünkü duygu ve düşüncelerimizi aktarmanın en dogru yolu konuşmaktır..
Ancak sadece konuşma değil dinlemenin de oldukça önemli olduğu konusuna da parmak basmıştır..(Sizin de üzerinde durup aktarmaya çalıştığınız gibi.)
Dinlemede kişinin iradesi devreye girer.İşitmek dinlemek degildir deniyor.Bilerek ve isteyerek işitmekdinlemedir deniyor.Karşımızdaki insana''evet anlıyorum''manasında başımızı hafifçe sallayarak onaylama ifadeleri kullanmak da hem güven veriyor, hem rahatlatıyor hem de önemsendiği konusunda ipucu veriyor...Tıpkı kendi yaşadığınız örnekteki gibi.....
Farklı bir konu güzel tespitler...Kaleminize saglık
Not: Yorumumu çok uzun yazıp sıktıysam da affola.....