gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

AZEP KUVVETLERİ

19 Ağustos 2021, 11.40
A- A+
Azep,azab,azap...

Kendimce yaptığım araştırma aslının ''azep'' olduğu yönünde. İstanbul'lu arkadaşlar ''azapkapısı'' semtinden hatırlayacaktır kelimeyi.

Kelime anlamı ''bekar erkek'' olan azepler ,Osmanlı zamanında , meydan savaşlarında yeniçerinin önünde saf tutarlar ve düşmana ilk saldıran topluluktur. Yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. (vikipedi) Burada ''kale'' kelimesini aklımıza kazıyalım lütfen.

Bu topluluğun zamanında kışla olarak kullandığı mekana İstanbul'da şuan  Azapkapısı denilmekteymiş.

Savaş bittikten ve fetih gerçekleştikten sonra yeniçerilerin 1 gün ganimet hakkı varken , azeplerin 2-3 gün varmış. Hatta İstanbul fethinde yeniçerilere 3 gün tanınan ganimet hakkı azeplere 6 gün olarak sağlanmış.

Nedir ganimet hakkı ?

Uzatmaya gerek yok. Bildiğiniz yağma.

Yağma kültürünün hala genlerimizde olduğunu belirterek bu ''yağma'' kültürünün geniş olarak konuşulmasını ve tartışılmasını başka bir yazıya bırakacağım. Sadece bizde yağma var demediğimi ''vikinglerin yağması'', ''Roma'lıların yağması'' nı hatırlatacaklara belirteyim. 

Amacım yağma üzerinden Osmanlı'yı kötülemek değil. 

Azeplerin masraf ve iaşeleri toplandıkları yerlerin halkına aitti. (kaynak : https://www.ttk.gov.tr/belgelerle-tarih/osmanlilarda-askeri-teskilat/ )

Son günlerde ülkemize ellerini kollarını sallayarak ,yürüye yürüye :) gelen, ama yürürken ne hikmetse ellerinde azık torbası bile olmayan afganlar acaba azep kuvvetleri mi? Dikkat etmişsinizdir. Hepsi de  15-25 yaş aralığında. Bekar olmaları kuvvetle muhtemel. 

Şimdi konuyu nereye bağlayacağıma gelelim.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ; ''Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez'' demiştir.

Çıkan ya da çıkarılan yangınlar ile Türkiye'nin Akdeniz kalesi olarak nitelendirebileceğimiz Toros'larda yörük kalmayacak gibi. Çoğunluğu göçecek. 5 yıl içerisinde tekrar yurtlarına dönme imkanı sağlanmazsa ki benim hiç umudum yok, artık Toros'larda yörük diye bir topluluk kalmayacak.

Türkiye'nin Akdeniz kalesi boşaltılıyor.

Peki buralar kimlerle doldurulacak ? Bu kalenin koruması kimlere bırakılacak?

Buralar kimlere teslim edilecek ?

Ganimet olarak kimler yağmalayacak ?

Afganlar azep oldu, azepler de olacak bizim azabımız...

Afgan'ların ülkemize ellerini kollarını sağlayarak gelmesi basitçe ülkelerindeki sorundan buraya sığınıyor olarak değerlendirilmemelidir. 

Bunlar azep kuvvetidir ve Toros kalemiz bunlara teslim edilecektir. 

Umarım yanılıyorumdur....


Not: Irkçılık yaptığım yok. Hatay'da yaşayan biri olarak bu ülkede belkide bu kavrama en uzak insanlarız. Aynı apartmanda , aynı mahallede Alevisi,Sünnisi,Yahudisi,Hristiyanı,Arabı,Türkü ,Kürdü hep beraber yaşayan, bu kavramların neden önemli olduğunu üniversitede ''Alevi misin Sünni mi'' ''Arap mısın Türk mü?soruları ile karşılaşana kadar bilmeyen bir insanım.O yüzden yazımı ırkçılık üzerinden eleştireceklere toplu cevabım; klavyenize kürekle vurasım var.

YORUMLAR

19 Ağustos 2021, 16.55
Kapalı kapılar ardında neler dönüyor bilmiyoruz. Hani böyle bir konuda, kapıların kapalı olması da anlaşılabilir bir durum. Ama umarım; Türkiye, kendi geleceği açısından, doğru bir pozisyon almıştır Agresif. Bir umudum da bu işin arkasındaki ülkelerden birinin, gerçek dost bir ülke Pakistan oluşu. Zayıf da olsa bir umut işte...


Geniş açıdan bakıldığında, insana oluyor yine olan. İnsanların, kamyona asılan çocuklar gibi can havliyle uçağa asılıp iniş takımlarının arasında can vermesi veya yukarıdan bir taş gibi yere çakılmaları, sanırım bu dünyada görüp görebileceğimiz en büyük çaresizlik örneği. Nasıl bir korkuysa artık, düşleyemiyorum bile. Amerika'nın talibana karşı savaşmak için yetiştirdiği askerler onlar büyük ihtimal, katli vacip takımından yani. Olan kadınlara, çocuklara oluyor en çok. Cidden durum içler acısı, insan olmaktan utanıyorum. Bu kaçıncı ülke, bu kaçıncı kıyım, dünya izliyor mel mel. Taliban gibi bir düşünce sisteminin, bir ülkeyi tamamen yönetmesi, o ülkenin hakimi olması gelecek adına karanlık bir tabloya işaret ediyor bence, en önemlisi de bu.


Yazının giriş, gelişme, sonuç bölümlerini şahane biçimlemişsin Agresif. Bunu da söylemeden geçmek istemem. Aklına, kalemine sağlık.

02 Eylül 2021, 17.00
Başka bir ülkede yaşıyor olsaydık mükemmel "analoji" derdim ama Türkiye gibi "inşaat" hariç hiçbir alanda bırak uzunu, orta vadeli bir gelecek hesabı dahi yapmayan yöneticilerin, insanların yaşadığı topraklarda yaptığın çıkarım akim kalıyor. Bu arada "gelecek planı yap(a)mamak" sadece şimdinin değil, Osmanlı'dan bugüne kadar tüm zamanların problemi. Mesela 62 sene olmuş Avrupa Birliği'ne ortaklık için başvuralı ve hala aynı yerdeyiz. Avrupa Birliği iyidir, kötüdür başka bir konu ama bizi almadıkları için sürekli "Hıristiyan birliği onlar, tabii ki bizi almazlar" diye salak salak yorum yapan insanlar şu günlerde üye ülkelerin en azından mülteci politikalarına bakarak neden bizi içlerine almadıklarını anlamaları lazım. Avrupa ülkeleri iyi-kötü önce kendi halkının "geleceği"ni düşünüyor. "Afganlar, Suriyeliler zor durumda, biz de hümanist insanlarız, şimdi alalım da ilerde nasıl olsa topluma entegre olurlar" diyerek gerizekalı gibi kapılarını açmıyorlar. Estonya Başbakanı çıkıp "10 mülteci alabiliriz" deyince sosyal medyada sadece bizim insanımızın tepki göstermesi, dalga geçmesi, mizaha başvurması aslında Türk insanının zihninin, anlayışının, hesapsızlığının aciz olduğunun göstergesidir. Yani bu hükümet Afganlara, Suriyelilere kapılarını açtıklarında "gelecekte onları Toroslara, Akdeniz'e konuşlandırırız, onlardan şu şekilde faydalanırız v.s" gibi bir düşünceye sahip değiller. Tıpkı: "biz bu insanları alıyoruz da zaten sıkıntılı olan ekonomik şartlar içinde bunlara nasıl istihdam yaratacağız? Ekonomi kısmını geçtim, sosyolojik anlamda bu göç, ilerde ne gibi sorunlar yaratacak? O insanları ülkeye entegre edebilecek miyim? v.s" gibi soruları kendilerine sormadıkları gibi. Aslında hükümetin yaptığı, Fatih Terim'in Arsenal maçında söylediği gibi: "taktik maktik yok, bam bam bam". E o kafayla şansına sadece bir defa kupa alırsın, sonrasında rezil olursun. [Fatih Terim'in futbol bilgisi olmadığına inanan bir Galatasaraylı olarak yazıyorum bunu]


agrsifcim, birkaç tarihi bilgide de sıkıntı var. Sen kaynak göstermişsin, araştırmışsın elbette de, orada yazılan bilgiler sorunlu. Evvela bu "azeb"ler sadece Türklerden oluşur. Osmanlı, Türklere ne gibi bir güzellik yapmışlar da azeblere yapacaklar? Yani "yağma hakkı"nda azebler yer almaz. Hele Yeniçerilere nispetle daha yüksek oranda bu hakka sahip olması hiç mümkün değil. Bak bu Yeniçeri konusu da ilginç aslında. Bugüne kadar adam gibi yorumlanamamış. Yeniçeri dediğin "kurumsal eşkıya". Ne zaman "Osmanlı ve savaş" konusu olsa tüm olumlu şeyler Yeniçerilere veriliyor. Öyle bir şey yok halbuki. Kanuni zamanında toplam Yeniçeri sayısı 10.000 bile değil. Oysa en başarılı meydan savaşı olarak bilinen Mohaç'ta, toplamda 55.000 askerin olduğu kabul edilir. O 10 binin hepsi de savaşa gitmiyor, çünkü İstanbul'un güvenliği de onlarda. E, geriye kalan nerdeyse 50.000 asker kim? Osmanlı ordusunun temeli Tımarlı sipahilerdir ve Osmanlının çökme nedenlerinden biri de Tımarlı sipahilerin ortadan kaldırılıp Yeniçeri'ye ağırlık verilmesidir. Kanuni'den 100 sene sonra Yeniçeri sayısı 70-80 bine yaklaşıyor. Bu Yeniçerilerin efsanesi sadece Varna Savaşı'yla sınırlıdır. Varna Savaşı'nda "hilal taktiği"nin en önemli unsuru olan kanatlar dağılmış. Yeniçeriler normalde direkt savaşmazlar. Şöyle savaşıyor Osmanlı: önce Kırım tatarları, akıncılar, deliler gibi çok sağlam dövüşen birlikler ağır yaralar açıyor, sonra sağ ve sol kanat, göbekten de azebler saldırıyor ve sonra geri çekiliyorlar. Tarumar olmuş düşman hattına tek görevi "padişahı korumak" olan Yeniçeriler akbaba gibi saldırıp zaferi kendileri üstleniyor. İşte Varna Savaşı'nda kanatlar falan başarısız olunca karşı tarafa padişahın olduğu merkeze kadar gelmişler. Yeniçeriler de padişahı koruma amacıyla saldırıya cevap verip savaşı kazanınca Yeniçeri efsanesi doğmuş. Aman her neyse gereksiz mevzular :)


Bu yağma hakkı için "diğer ülkelerde de vardı, o yüzden Osmanlıyı eleştirmiyorum" demişsin. Şimdi tarihte iki türlü bakış vardır: whiggism ve anakronizm. İlki: "geçmişi, bugünü verecek şekilde sunmak" iken, ikincisi "geçmişi, bugünün değer yargılarıyla düşünmek" anlamına geliyor. Hani bitmeyen bir geyik vardır ya: "dönemin şartlarına göre değerlendirmek" diye, işte bu "yağma hakkı"nı da savunan ya da mazur gören kesim hemen buna sığınıyor [Senin böyle düşünmediğini biliyorum] Şimdi kardeşim, bu "dönemin şartları" dediğin şeye insan duyguları girmez. Eğer girer diyorsan inandığın dinin hiçbir kuralını bugün için uygulamaman lazım. Öyle ya, 1400 sene öncesi ile şimdi bir mi? Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesinin üzerine geldiyse bu din, nasıl olur da yağma hakkına izin verir? Yağma hakkı dediğin şeyin ana unsuru "tecavüz"dür. Yerim öyle dönemin şartını. İşine geldiğinde "Batı'nın ilmini alın, ahlaksızlığını değil" diyeceksin ama en büyük ahlaksızlık olan "tecavüz"ü: "ama Batı'da da uygulanıyordu hatta onlarda 'ilk gece hakkı' bile vardı" diyeceksin. "Dönemin şartları ile değerlendirme"nin hiçbir yerinde "insan" odaklı bir durum olamaz. Yani mesela Atatürk'ün her zaman hayranlık duyduğu, mevcut hükümet karşıtlarının ["muhalif" diyemiyorum. Çünkü muhalif dediğin şey "hakim" kültürün, düzenin, kişinin kusurlarını görüp onları da eleştirebilen insan demektir] her fırsatta kutsal bir ayet gibi "Han-ı Yağma" şiirini paylaştığı Tevfik Fikret'in, kendisi 24 yaşındayken 14 yaşındaki "dayısının kızı" ile evlenmesi o gün için de iğrençliktir bugün için de. İkinci halife Ömer'in, nerdeyse 60 yaşındayken Ali'nin ergenliğe henüz gelmiş kızı ile evlenmesi o gün için de anormaldi, bugün için de. Bunların dönemi falan olmaz. 
03 Eylül 2021, 09.41
 ''Yani bu hükümet Afganlara, Suriyelilere kapılarını açtıklarında "gelecekte onları Toroslara, Akdeniz'e konuşlandırırız, onlardan şu şekilde faydalanırız v.s" gibi bir düşünceye sahip değiller. ''

Bu sözüne sonuna kadar katılıyorum. Ama buradaki planlamayı yapan zaten bizim hükümet değil. 

Diğer yazdığın konulara harfi harfine katılıyorum. Ama burada bunları derinlemesine paylaşıma izin verecek mekanizma da yok , izin verilse de tartışacak ortam yok..

Teşekkürler yorumun için..
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın