gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

HAYVANLAR VE DOĞA

11 Ekim 2021, 23.30
A- A+
19.yy’da başlayan Hayvanları Savunma Hareketi; yaklaşık kırk yıldır; Almanya, Hollanda, Fransa, Amerika, İngiltere, Norveç ve Rusya gibi birçok ülkede gelişerek devam eden hayvan özgürlüğü hareketiyle; dinamik ve politik bir güç kazanmıştır.
Tüm canlıların geleceğinin birbirine bağlı olduğu düşünüldüğünde, hayvanlara yapılan kötülüklerin, onların yaşamlarını olumsuz etkileyen tüm davranışların, birer bumerang olduğunu söylemek gelecekteki olabileceklerin yanında az bile kalır. Hiçbir türün yaşamını diğerinden tam olarak soyutlamak mümkün değildir.
Hayvanlar yok edilirken, insan yaşamı için gerekli ekosistemleri ve doğal yaşam alanları da yok edilmektedir. Aynı şey bitkiler için de geçerlidir.
Bu olumsuz gidişin önüne, hayvan veya bitki tüm canlılara saygı duyarak ve tüm türlerle, doğal yaşamla uyumlu ilişkiler kurularak geçilebilir.
İnsan, hayvan ve dünya özgürlüğü mücadeleleri birbiriyle ayrılmaz bir şekilde ilintilidir.
Gezegenimizi tehdit eden tür kıyımını önlemeye çalışmak; geleceğimizi kurtarmaya çalışmaktır.
Hayvanlara gereksiz acı verilmemesi gerektiğini, onlara acı verilmesi ya da onların ölmesi gerekiyorsa bunun insani bir biçimde yapılması gerektiğini ileri süren görüşler; hayvana işkenceyi önleme yolunda bir çaba ve iyi niyet göstergesi olarak düşünülse de ulaşılması gereken hedef değildir…
Peter Singer’ın, 1983’te basılan The Case for Animal Rights -Hayvan Hakları Meselesi- kitabının okura ulaşmasıyla Hayvan hakları felsefesi yaygınlaşmaya başlamış ve günümüzde; hayvanların da insanlar gibi hissetme yetenekleri olduğu; kargalar, şempanzeler, kediler, köpekler, yunuslar ve bazı diğer hayvanların, kendini bilme ve geleceği algılama gibi kompleks mental yeteneklerle donatıldığı bilinmektedir. Düşünebilme ve konuşabilme yetilerine sadece insanların sahip olduğuna dair argümanlar; hayvanlar hakkında yeterli birikime ulaşamamış insanların yanılsamalarından; bilimsel bir temele dayandırılamayan düalist düşüncelerinden öteye geçebilecek gibi değildir…
Ülkemizdeki Hayvanları Savunma Hareketi sistematik bir sosyal eleştiriden yoksundur ve duygusallıktan öteye geçemeyen hayvan severlik hareketi olarak devam etmektedir.
Kötü insanları hayvanlara benzetmek büyük bir yanılgı ve bilmeden doğaya zarar vermektir...
Ustaların bile, kötü insanları, yılana, çıyana, danaya, köpeğe ve diğer hayvanlara benzeterek, "Yılanın başı küçükken ezilmeli", “Elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun.” Elleriniz ve Yalana Dair/ Nazım Hikmet, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığınız yılanların, bir sonraki hedefi siz olursunuz.” Aziz Nesin, “Celladını kurtarıcısı olarak gören bir toplum, kasabın bıçağını yalayan aptal danaya benzer.” Karl Marx örneklerinde olduğu gibi özü yanlış, sözde özdeyişlerin, isteyerek veya istemeyerek; bilerek veya bilmeyerek, insanlarda alttan alta doğa düşmanlığı yarattığını düşünerek ekoloji ve hayvan hakları perspektifinden baktığımızda birçok düşünürün, entelektüelin, şairin ve yazarın; türcü ve tutucu tavırlar sergilediğini, görebiliyoruz…
Herkesin kendi günahını kendisi çekmesi gerekmez mi? Neden kötü insanların günahları köpek, dana, yılan, çıyan gibi hayvanlara yükleniyor?
“İnsanlar hayvanları katletmeye devam ettikçe birbirlerini öldürmeye de devam edecekler.” diyen Pisagor’u duyma zamanı; “Hayvanlar söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir; hayvanlar için bu sonu gelmeyen bir Treblinka’dır.” diyen Isaac Bashevis Singer’in yanıldığını gösterme zamanı; bilmeden ve istemeden bilinçlere kazınan bu tür örneklerin yanlışlığını gösterme; hayvanları ve doğayı düşünme zamanı gelmedi mi?
Aydın, hayvan haklarına saygılı, doğayı seven, geleceği düşünen insanların; genel ve metaforik anlamda seslerini duyuramayan; insanların kendi dillerini, kendilerinin de insanların konuştuğu dili tam olarak bilmemesi nedeniyle insanlarla tam iletişim kuramayan, göz yaşlarıyla, bakışlarıyla, çeşitli davranışlarıyla, sesleriyle ve çığlıklarıyla; ihtiyaçlarını, isteklerini ve seçimlerini ifade eden bu canlıları dikkatle dinleyerek bu canlıların adına konuşmaları, onların haklarını ve özgürlüklerini savunmaları tüm canlıların yararına olacaktır.
“Hayvanların kaderi benim için gülünç görünmekten daha önemli. Bu mesele insanın kaderiyle çözülmesi mümkün olmayan bir şekilde birbirine bağlıdır.” diyen Emile Zola’yı; “Merhamet dairesini yaşayan bütün varlıkları kapsayacak denli geliştirene dek İnsanoğlu huzur bulamayacaktır.” diyen Dr. Albert Schweitzer’i; duymak ve anlamak tüm canlıların yararına olacaktır.
Bir faytoncunun atını kırbaçladığını, atın kırbaç darbelerine tepki veremez halde bitkin düştüğünü gören ve o acıyı kendinde hisseden Nietzsche’nin, olayın etkisiyle on yıl kimseyle konuşmadığını ve akıl hastanesine yatırıldığını; Dostoyevski’nin Suç ve Ceza' adlı romanında, bir arabacının ve yanındakilerin, arabacının bitkin düşmüş atını, işkenceyle öldürüşlerinin acısını içinde yaşayan Raskolnikov’un, bu acıyı yıllar sonra kâbuslarla, şiddetli acıyla yanan iç sesleriyle verişini düşünüyorum; bu hissedişin derinliğine ve gelecek için katkısına saygı duyuyorum…
Hayvanların ve doğanın korunması, insanlığın korunmasından, geleceğimizin korunmasından ayrı değildir…
Martin Luther King’in, şiddetin ve ayrımların olmadığı dünya hayalinin, barış ve eşitlik değerlerinin; bütün hayvan ve bitki türlerine de değer verecek şekilde gerçekleşmesi dileğimle…

YORUMLAR

12 Ekim 2021, 10.13
İnsanların hayvanları öldürdüğü kadar birbirlerini öldürse, 27 günde insanlık kalmaz diye bir istatistik okumuştum.

Bu istatistik dahi durumu özetliyor...




12 Ekim 2021, 16.28
Hayvanlara verilen zararın doğaya da yansıdığını; doğaya verilen zararın ise insanlar dahil tüm canlılara ve daha ötesine...
13 Ekim 2021, 11.20
Sayın Luebecker bu benim hassas konum. dün gece de bununla ilgili canımı sıkan bir rüya gördüm. senin yazdığın yazı ile tevafuk etti. Hayvanlara işkence edenlere çok kötü şeyler söyleyesim var ama yine de edebimi bozmadan Allah ıslah etsin diyorum.

Son olarak bir hadisi şerif yazayım. "Canı yanan sabretsin; can yakan da canının yanacağı günü beklesin." Hz. Muhammed (sav) 
13 Ekim 2021, 11.33
"19.yy’da başlayan Hayvanları Savunma Hareketi; yaklaşık kırk yıldır; Almanya, Hollanda, Fransa, Amerika, İngiltere, Norveç , Rusya ve Avusturalya "

Konunun paylaşımı fevkalade doğru bir paylaşım lakin
Yukarıda Belirtmiş olduğunuz ülkelerin havyan hakları ile hiç bir alakası yoktur ya sizin dünyadan haberiniz yok yada gerçekten gözü kapalı yaşıyorsunuz. Buradaki tepsitim resmen belirtilmiş ülkelere sempatizm ile bakmaktır. Her yıl bahsettiğiniz ülkelerin doğa yaşamına zararlarını bir araştırın derim. Yanlış bilgi toplumuda yanlışa sürükler.  Dünya genelinde hayvanlara en iyi davranışı  Türk-i topraklarda verilmiştir. Bunuda araştırın lütfen.

Teşekkürler saygı ve sevgilerimle..
13 Ekim 2021, 15.28
Merhabalar,

Öncelikle hoş geldiniz blog ortamına.  Baktım bu ilk yazınız. :)
Yazınız anlatım ve içerik açısından oldukça başarılı,  güzel sıralanmış, güzel anlatılmış. 

 İnsan denen canlı dışında yaşamak için ihtiyacından fazlasını isteyen başka hangi canlı var bilmiyorum, ya da var mı ?
Doğayı katletmenin yaşamı katletme olduğunu idrak edemeyen insanların bulunduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ya da bilmek işlerine gelmiyor, kendi çıkarları için her şeyi yok etme hakkına sahip olduğunu düşünen ahmaklar ordusu mevcut ne yazık ki.

Yazınızı okuyunca hafif kendimi yokladım açıkcası, hangi durumlarda hayvanlara gönderme yapıyorum vs. diye düşündüm. Yapıyorum çünkü bunu, ha illa kötü durumlar için değil ama yapıyorum. Çok sevdiğim birine eşek  ya da köpek diyebiliyorum mesela. Kuzummm , ya da kuşumm diye de sevebiliyorum insanları. Kaba bulduğum davranışları için ayı diyorum mesela insanlara. Hoş gördüğüm tek ayı da burnuna halka takılıp oynamaya zorlanan bir ayıydı sanırım. Ha bir de hayvanat bahçesinde görmüştüm. Ne kadar acı... 
  Pislik yaptığım zamanlarda kendim için kullandığım ifade var mesela, itlik yaptım gibi kelimeler kullanıyorum. Ha köpek deyince sevimli de it deyince neden sevimsiz onu da anlamış değilim. 

Yapıyorum yani ben bunları... :((((  Ama eziyet etmiyorum şükür.  Elimden geldiğince konu hakkında  bilinç oluşturmaya, duyarlı davranmaya çalışsam da ne kadar başarabiliyorum bilmiyorum.

 

Teşekkürler paylaşım için...   smile Resmi






17 Ekim 2021, 12.20
Doğru söylüyorsun sevgili agrsif. Ülkemizde hayvanlar konusunda yeni çıkarılan yasayı da yeterli bulmak mümkün değil, ama yine de bir adım atılmış olması bile gelecek açısından bir kazanım olur dilerim... Bu konuda ülkemizde çıkarılan ilk yasa... Şaman geleneğinde yaşayan uluslarda hayvan sevgisi hep vardı, ama bu sene çıkarılan yasa ilk somut adım oldu... Sevgi ve selamlarımla. 
17 Ekim 2021, 12.25
Evet sevgili flatearth canının sıkılması ve öfkeni anlıyorum; bu senin içindeki sevgi ve hassasiyet yoğunluğunun bir göstergesidir aynı zamanda...  

Sevgi ve selamlarımla.
17 Ekim 2021, 12.29
Hoş buldum sevgili Babette, hayvanlar konusunda duyarlı oluşun ve bu sıcak karşılayışın için teşekkür ederim.
Sevgi selamlarımla.
17 Ekim 2021, 21.25
Teşekkür ederim sevgili Noname,
Gerçekten de yanlış bilgi kimilerini yanlış yöne çekebilir, ama bir toplumun içindeki donanımlı bireyleri düşündüğümde; onların doğrunun ve yanlışın ayırdına varabileceklerini de göz ardı edemiyorum.

İnsanın eksikliği bitmez tabii, bu bağlamda ben de " sempatizm"i anlayamadım. Sempati olabileceğini düşündüm bir an, ama sempati sözcüğünün "izm" eki almaması nedeniyle bu düşüncemden vazgeçtim.

 Sevgi ve selamlarımla.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın