gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Yansıma

02 Mart 2025, 14.08
A- A+
https:https://www.youtube.com/watch?v=iY2Ly30z0h0?si=wF4G-mOCDyvnTZdY
Mad World guitar cover (Donnie Darko) - Neogeofanatic


“Bir paralel evren oluştuğu zaman, girdaba en yakın olanlar, kendilerini yeni ve bir o kadar tehlikeli bir dünyanın merkezinde bulacaklar. 
Yapay olgular, paralel bir evrenin meydana geldiğinin ilk işaretlerini oluşturur. Bir olgu ortaya çıktığında,yaşayanlar onu büyük bir ilgi ve merakla geri alır.Yapay olgular metalden oluşur, tıpkı eski Maya ok uçları, veya Ortaçağdan kalma kılıçlar gibi... “ Donnie DARKO.

Kaderin sen düşlediğin zaman gerçeğin yolu olur.
İlk etki düşüncesinde yer bulur.Düşüncenin hızı yoktur. Yoluna çizersen, girersin. Çizersen şeklini görürsün. İşaretleri takip ediyorum dersin aslında, sadece dileklerinin onayını istersin. Ölü dünyanın yönetimden görürsün. Ölü suratların yüzünde…Ölü nesnelerin yüzeyinde… O yüzden hislerim gerçek olmayabilir, karşılığı olmayabilir ama hissettiklerim gerçektir, dileklerini gerçekleştirir!.Yarın yoktur ama dilekler yarında olur.

Hadi öğretmenim anlat bana dersimi, güzel rüyalarımı nasıl düşten uyandırırım. Bu çılgın dünyaya Teğet’inden nasıl getiririm.

Kimden geldiğinin ne anlamı var?
Nereden geldiğinin ne önemi var?
Anlamı koyan da ben, yaşayan da ben!.
Eşini bulan da dünyamın içinde koyan da Ben....
Aradığın bir kimyasal tepkime değil mi nihayetinde?
Sadece bir düşünce seni mutlu eden! 
Sadece bir düş!.Bir duygusun. 
Gerçeğinin başkalarının da gerçeği olması inanmana yardımcı olur, inancını pekiştirir ama kendi şizofren dünyanda zaten yarattıklarınla gayet inandırıcısın. Ha gündüz, ha gece düşünde ne farkeder. İzdüşümü veya kendisi? Önemli olan hissetmen, hissettiren ne farkeder!.


Ve mucizeleri görünce, sadece içten gelen bir kıkırdama konar insan olanın dudaklarına. Anladığında sadece gülersin en kötü düşüne…

Sadece korkunu takip edersin, ister bilincinle, ister bilincinin altıyla. Kendi gözlerinden, kendi dünyana uyandığında anlayacağın dilden konuşursun. Gerçeğin olabilir!. Neyi düşündüğüne dikkat et!. Neyi düşlediğine!. Detaylar önemli….Hepsi gerçek olacak. Ama gerçek istediğini kendi şeklinde yaratacak!. 

Dikkatli olmalısın!.

Dünya üzerinde yaşayan her canlı tek başına ölür. Tek başına ölürse tek başına yaşar!
.
Yıkarak üretirsin, merak ettiğin ortalık karıştığında neler olacağı...Farklılıkla, farkındalık yaratmak, belki de sadece ilgiyi üzerine çekmek.
Akılları durdurmak.

Yaparak üretirsin, merak ettiğin düşüne kimin dahil olacağıydı. Seni kimin seveceği!.
Çünkü yalnız düşünde biriyle kesiştiğinde bir kırılma meydana gelir. Teğetinin dünyasından düşüne biri gelir.. Korku bedeninden, bir kıkırdamayla düşer…Sevginin kucağına...


“Şu Aptal Tavşan kostümünü neden giyiyorsun?
Peki neden sen şu Aptal insan kostümünü giyiyorsun? “ Donnie DARKO


YORUMLAR

03 Mart 2025, 04.14

Rune,

Seçimler, gerçeklik algısı, paralel evrenler… her şey o ince çizginin üstünde geziniyor. Kelimelerin, bir "acaba?" fısıltısı bırakıyor insanın zihnine. Gerçekten de düşlediğimiz zaman kaderimizin yolunu çiziyorsak, ya yanlış düşlediysek? Ya dileklerimiz, bizi bambaşka bir gerçekliğe sürüklüyorsa?

"Kaderin sen düşlediğin zaman gerçeğin yolu olur."

Bu cümle, Joseph Murphy’nin Bilinçaltının Gücü kitabını hatırlattı bana. Düşüncelerimizin, bilinçaltımızın, gerçeği nasıl şekillendirdiği fikri… Joseph Murphy'nin dediği gibi "Bilinçaltına ne ekersen, onu biçersin." Ama ya biz bilinçaltımıza istemediğimiz şeyleri ekiyorsak? Ya korkularımızın peşinden gidiyorsak?

“Ve mucizeleri görünce, sadece içten gelen bir kıkırdama konar insan olanın dudaklarına. Anladığında sadece gülersin en kötü düşüne…”

Bu cümle, Matt Haig'in Gece Yarısı Kütüphanesi romanından şu duyguyu hatırlattı: Bazen ne kadar düşünürsek düşünelim, hiçbir zaman tamamen doğru seçimi yapamayacağız. Çünkü hayat zaten sonsuz ihtimalden oluşan bir labirent. Ve insan, en karanlık anlarında bile bir mucizeyle karşılaştığında sadece gülümseyebilir. Belki o gülümseme, deliliğin eşiğinde olduğumuz için, belki de en sonunda gerçeği anladığımız için…

Metnin boyunca, psikotik bir bilinç akışı var. Bu, senin kelimelerini bir rüya gibi, ama bir o kadar da kabus gibi yapıyor. Tıpkı Gece Yarısı Kütüphanesi’nde olduğu gibi, seçimlerimizin ve düşüncelerimizin bizi başka bir gerçekliğe sürüklediğini hissettiriyor. Joseph Murphy’nin bilinçaltına attığımız her düşüncenin gerçeğe dönüşeceğini söylediği gibi, senin metnin de “Dikkatli olmalısın!” diyerek bir uyarıda bulunuyor.

"Şu Aptal Tavşan kostümünü neden giyiyorsun?"
Peki neden sen şu Aptal insan kostümünü giyiyorsun?"

Son cümlen ise, tüm metnin özeti gibi. Gerçek dediğimiz şey ne kadar gerçek? Ya da biz, kostümlerimizi mi gerçek sanıyoruz?

Senin dünyana girerken, sanki Gece Yarısı Kütüphanesi’ndeki o sonsuz raflar arasında yürüyormuş gibi hissettim. Ama raflardan birini açtığımda, Joseph Murphy’nin sesiyle "Düşüncelerine dikkat et, çünkü onlar senin gerçeğin olacak." diyen bir yankı duydum.

Bu metin, sadece bir metin değil. Bir ihtimal. Bir düş. Ve belki de bir gerçek.

Zihnine, kalemine sağlık... 

03 Mart 2025, 10.16
Night yorumuna sağlık ne güzel noktalara değinmişsin bilgini de bize aktarmıssın bir yazı bu kadar ayrıntılı ve güzel incelenebilirdi tam da görmek istediğimiz hareketler:) teşekkür ederim smile Resmi

Evet düşlediğin gerçek olacak diyorum bu bir kabusta olabilir. Cehennemi de düşleyebilirsin cenneti de, korktuğum başıma geldi deriz sakınan göze çöp batar deriz, kuantum alanında her düşünce gerçekliğin olma olasılığını arttırır neye odağımızı kaydırırsak onu daha çok fark ederiz ve yanımıza çekeriz ve istemsizce aslında onun gerçekliğine örülen taşları da dizeriz, herşey önce düşle başlar, ondan sonra ufak eylemlerle devam eder ve ne ekersek onu eninde sonunda biçeriz. Zihin aslında bir tarladır. Burada önemli olan istikrarla vazgeçmemek, yolumuzdan ayrılmamak.

Hayat her zaman bir çıkış yolu sunar aslında ve her sorunun da bir çözümü vardır. Sorunlara odaklanırsak çözümü ne ararız ne görürüz sadece olanlara isyan ederiz. Tüm bu sorunlarla mücadele ederken bazen bir mucize olur ve tüm o kötü kurgular bulutlar gibi dağılır her şeyin eninde sonunda düzeleceğine olan inancın beslenir, aslında çok doğru bir noktaya değindin biraz da bu yarı delilik halidir Korkuların kaygıların uç noktalara vardığında karamsarlığın dibine vurduğunda, pencerenden giren ışığın kırılmasıyla odanda oluşan gökkuşağının büyüleyici renkleri sihir gibi kulağına güzellikleri fısıldar. Olmaz dediğin hiçbir şeyi de olduramazsın bu ön kabul her zaman hareket etmeni engeller o yüzden önce olacağını hayal etmek ve düşlemekle başlanır. Ve başına gelen her kötü şeyi önemsiz her iyi şeyi değerli kılarsan yapını değerler üzerine inşaa edersin. 

En kötü kabusuna gülebilenler o kabustan uyanabilir yoksa onu ömür boyu besler ve büyütürsün, bir bakmışsın artık taşıyamayacağın bir hal almış. 

Herkesin içi başka dışı bambaşka kırgınlarımızı örtmek için üzerini kapattığımız zırhlarımızın altında aslında yumuşak dokularımız var. Bunları örtmek bizi iyileştirmiyor sadece etrafa karşı ben güçlüyüm algısı yaratıyoruz ve bu gücü göstermek adına başkasını yaralıyoruz. Asıl savaşçı kendiyle olan savaşı kazanandır. Yoksa sadece düşman biriktirirsin.

Çokça toplumsal mesaj verdim:)) dediğin gibi söylenecek çok şey var, umarım bu dünyada cenneti düşleyenlerin sayısı artar çünkü üst bilinçte de her düş uc uca eklenerek gerçekliğini oluşturur.  

03 Mart 2025, 11.40

Güzel dönüşün için öncelikle teşekkür ederim. Bu konu uzun zamandır beni içine çeken bir şey. Okuyorum, izliyorum, düşünüyorum… Hatta yarım kalmış bir mini hikayemde de bunu işlemiştim. Tabii ne kadar anlatabildim, orası tartışılır. :)) (Hikayem demişken, reklamımı da yapayım. Olmayacak bir yerde bitirdim, birkaç güne paylaşacağım inşallah.)

Bu konu dipsiz bir kuyu. Konuştukça, düşündükçe yeni yerlere açılan, iç içe geçmiş bir labirent gibi. Ama bugün, psikolojik ya da metafizik tarafından değil, illegal de olsa bilimsel tarafından yaklaşacağım.

Gerçeklik dediğimiz şey gerçekten sadece dış dünyada olup bitenler mi? Yoksa biz fark etmeden, onu her gün yeniden mi şekillendiriyoruz? İnsan bazen kaderin kendi ellerinde olmadığını düşünüyor ama ya düşündüğümüz her şey, farkında bile olmadan içine düştüğümüz bir döngüye dönüşüyorsa?

Düşüncelerimizin kaderimizi etkilediğine inanıyoruz. Ama ya bu sadece soyut bir inanç değilse? Eğer bilim de bunun fiziksel bir gerçeklik olduğunu söylüyorsa?

Bununla ilgili bir deney var: Su deneyi. Fazlasıyla tartışmalı, pek etik olduğu da söylenemez ama sonuçları düşündürücü. Mahkumlar üzerinde yapılan illegal bir deney bu. İki bardağa su dolduruluyor, iki farklı mahkuma veriliyor. Biri, her gün suyuna sevgiyle konuşuyor. Diğeri ise tüm öfkesini o suya kusuyor. Bir ay sonra sonuç net: Sevgi gören su berrak kalıyor, hakaretlere maruz kalan su ise kararıyor ve çürüyor.

Şimdi bunu bir düşün. Beynimizin büyük bir kısmı sudan oluşuyor. Eğer su, kelimelere ve duygulara tepki veriyorsa, biz de her gün maruz kaldığımız düşüncelerle şekillenmiyor muyuz? Sürekli öfke, korku ve endişeyle beslenen bir zihin, tıpkı o kararan su gibi bulanıklaşmaz mı?

Daha da ilginç bir şey var: Beynimiz, her gece kendini temizliyor. Uyku sırasında, beyin hücreleri arasındaki boşluklar genişliyor, toksinler atılıyor, bir nevi gün içinde maruz kaldığımız her şeyden arınma sürecine giriyoruz. Ama eğer sürekli negatif düşüncelerle, korkularla, kaygılarla beslenmişsek… Bu döngü de kirleniyor.

Her gün hangi suyla yıkandığımızı fark etmek, belki de en büyük farkındalık. Çünkü düşüncelerimizi seçmek, hangi dünyayı inşa edeceğimizi seçmektir.


03 Mart 2025, 12.47
Night öncelikle hikayenin sonunu sabırsızlıkla bekleyenlerdenim çok da merak ediyorum nereye bağladığını, benim için sonlar her zaman önemlidir.

Su konusunda doğru bir noktaya değinmişsin , insan vücudunun yüzde sekseni su keza dünyamızın da aynı şekilde bitkilerin hayvanların da, canlılık da zaten suda başlıyor işin tuhafı taşı sıksa suyunu çıkarır demişler cansız maddelerde de su var, aynı zamanda hava da var zaten kadim öğretilerdeki beş element : su, toprak, hava, ateş ve tahta bunların evreni oluşturduğunu söyler çin tıbbı. Her neyse suya geri dönüyorum su aynı zamanda bir bilgi taşıyıcısıdır bu bağlamda dediklerin çok doğru, her gün hatta her an kaderimizi şekillendirebiliriz zira böyle olmasa özgür irade olmaz bir kukladan farksız oluruz şu da bir gerçek ama ben 47 yaşındayım bu yaşıma kadar yaşadığım tüm deneyimler uçup gitmedi depolandı ve artık birçok şeye otomatik tepki veriyorum hepimiz de öyle bu otomatik karar mekanizmasından dolayı beynin daha olay olmadan önce karar aldığını söyleyerek bazı bilin adamları özgür irade de hikaye derler bilimsel olarak mikro snler önce tepki verdiğimiz ispatlanmış, işe her zaman belli birr yoldan gidiyorsam o gün arkadaşım benimleyse ve onu başka yoldan bırakmam gerekiyorsa atladığım her zamanki yolumdan gittiğim çok olmuştur;) çoğu zaman otomatik pilotta yaşıyoruz öncelikle bunun farkına varmalıyız bu bize hız kazandırsa da kısır bir döngüye sokabilir. O yüzden ne kadarımız kukla bir bakalım her olaya çocuk gözlerimizi takınalım.

Ay amann sudan sapmayım dolunaydaki kurt adam hikayelerine geçeyim;) dolunay ayın dünyaya en görünür olduğu çekim gücünü en çok hissettiğimiz dönemdir zira sular çekilir gelgitler olur eee insanın da büyük kısmı su olduğuna göre bizi de gelgitleriyle etkiliyor ve aslında duyguların en tavan yaptığı dönemler de dolunayda gerçekleşir kendinizde gözlemleyin başka ispata gerek yok, yaratıcılığımız da tabiki dolunayda artar sevincimiz üzüntümüz korkularımız amann işte ne varsa çarpı 10 olur:)
 
Zaten su canlılık için gerekli olmasa marsta su aramazlardı:) bol su için diye boşuna demiyorlar ama maalesef artık bu suyu doğal olarak tüketemiyoruz dengelenmiş kimyasallarla plastik içinden içiyoruz ne kadar sağlıksız oysaki …ayrıca bu bir komplo teorisi mi gerçek mi ona herkes kendi karar versin şehir şebekesinin ve bu şişelenmiş suların içine florür katarak insanların korku ve kaygılarını arttırıyorlar florür beyindeki epifiz bezini kireçlendirerek işlevini azaltıyor. Epifiz melatonin salınımı gerçekleştirir yani mutluluk hormonu salınımı ;) peki niye mutsuz etmek istiyorlar? 
Senin gözlerin neden daha büyük? Daha iyi görebilmek için . Kulakların? Daha iyi duyabilmek için ;) 
Nedeni belli değil mi daha iyi yönetebilmek için diyerek sonlandırayım;)
İçtiğiniz hazır sularda florür var mı özellikle kontrol edin. Diş Macunu paketlenmiş gıdalara da dikkat. epifizinize zeval gelmesin

03 Mart 2025, 14.02
Gerçeklik olgusunun tek gerçek tarafı yanılsamalardan devşirildiği gerçeğidir. 
Hepimiz için sunulan gerçek sadece kurallar bütünü 
Hem de göz göre göre oluyor herşey .
En basit anlatımla 
Kur'an da ''haram'' olgusu sadece tek surede iki ayette geçiyor.
ama öğreti ilmihallerine bakarsan Koskoca bir dini argüman hatta tek dini argüman haramlar hellaller listesine indirgenerek değersizleştirilebiliyor .
Sadeleştirme adı altında.
Zihni meraksızlaştırmak ,
katılaşmasına ve yeni şeyleri almak ve kabul etmek yerine öğrendiğini tekrara yol açıyor.

Boş zihin geviş getirir...
 
Bu kuralları kendisine göre uyarlayabilen zihin kendiliğinden farklılaşıyor .

İşte o zaman geriye sadece kostümler kalıyor , kendimize seçtiklerimiz ve başkalarına seçtiklerimiz.

Algına hayranlık duymamak elde değil...

Seviyoruz Sevda mühendisi....

Bu arada Melih ne güzel adamsın olm sen :)

Ellerinize sağlık ikinizin de . 

Kar yağarken içilen taze çay gibisiniz yemin ediyorum.:)
03 Mart 2025, 16.05
İstensus nerelerdesin sen! bir görünüp kayboluyorsun, seni görmek her zamanki gibi keyifli, biz çaysak sen de şekersin ama şeker sağlığa zararlıdır dermişim;) şaka şaka “lokomotifi çeksin biz vagondan atlayalım” cümlemdeki bize dahil olanlardansın keza night da öyle, sevda mühendisi işi bıraktı artık sevda çiçeği olarak bir kayanın dibinde takılıyorum;) manzaram da şahane…

Bazen kan ağlasak da Ağladığımız duyulmuyor zaten hep, içimize içimize ağlıyoruz, Yüreğimizden söküp atamayacağımız atmak da istemediğimiz Güzel yürekli insanlardan Edip Akbayram da aramızdan ayrıldı, burdan anmadan geçemeyeceğim, ruhu huzur bulsun ışığı eksik olmasın. Bu şarkısı da benden nightla sana gelsin.

https://youtu.be/InE0bD-4hW8?si=KKHdk7XYC74w0DTk



Güzel konuya değinmişsin kurallar ne için hal yoluna sokmak için, toplum refahı için ama bu dayatılan ve özü kavranmamış kurallar sakat insanlar doğurtturuyor çünkü düşünmeden kabul edenler sağlıksız bağlantılar kurar. Ellerinde bir liste var ki bu dediğin gibi de çoğunluk Kuranda yok hadislerden alınma ve yorumlanma, yanına bir tik atarak cennete gideceklerini sanıyorlar baksan çoğu zaten Kuranı okumamış ben de dahil ;) Daha o algıya gelemedim şu an okusam yine yanlış yorumlarım.
Daha antik çağlarda dolanıyorum filozoflar, eski medeniyetler kayıp medeniyetler ;) elimde mısır'ın ölüler kitabı var ve ilk cümlesi;

 Tanrı uludur, birdir, tektir.
Ondan başka yoktur tapacak;
Bir tanedir, eşi yoktur,
O'dur bütün varlıkları yaratan…”

Bu sözler hiç yabancı değil, değil mi?

Bunu niye yapıyorum bir tarihin ortasından girip anlayamazsın gelişim sürecini irrdelemwn gerek, bigbang ten başlayacaksın;) dünyanın oluşumu darwin, antik dönem, çok tanrılı dinler tek tanrılı dinler uzayıp gidiyor her biri birbirinin takipçisi hiç bir yeni fikir pat diye gökyüzünden düşmedi öncesi vardı. Bir alt yapısı vardı, bu örüntüyü inceleyenler daha sağlıklı düşünüp karar verecektir.

Birçok kişi şeklen kuralları uyguluyor, bir arkadaşımla Kurandaki içki içmekle ilgili olan ayeti tartıştık önce iç diyor sonra ibadetten önce içmesen iyi olur sonra baktı olmuyor yasaklıyor ama aslında yasakladığı kişiler içince sapıtan kesim. Biri de çıkıyor diyor ki yassak hemşerim yassak. Bu nerden aklıma geldi karda sıcak şarap iyi gider de ordan;)

Sevgi sözcüklerinle beni yumuş yumuş yaptın seviliyorsun güzel yürekli İstensus

03 Mart 2025, 17.20

Isientus!
Sen ne ara kayboldun, ne ara geldin! Bir görünüyorsun, bir yok oluyorsun ama her gelişinde çayın yanına bir tat bırakıyorsun. Rune bunu hemen sağlığa zararlıya bağladı şekeri ama ben derim ki bazen şeker de lazım, özellikle bu soğuk kış günlerinde.

O değil de, ne zamandır okumuyoruz senden bir şeyler. Ne zaman gelecek?

Bu arada, güzel bulduğun, aslında senin gönlünün güzelliğinden. Mahcup oldum çok...

Konumuza dönersek;

Düşlemenin gerçeklik algısı yarattığından girip, suyun hafızasından çıktık derken içinde kaybolacağımız başka bir konu patlattın, Isientus. Dinler, inançlar... başka bir dipsiz kuyu. Ne konuşursak konuşalım, şu an fark ettiğim şey sorgunun, düşüncenin ne kadar önemli olduğu.

Bir şeyleri anlamaya çalışmadan, yalnızca listeyi tamamlayarak yaşayanlar, kuralları kutsal hale getiriyor. Oysa kurallar bir yol gösterici olmalı, bir hapishane değil. Rune’nin dediği gibi, her yeni fikir bir öncesinin üzerine eklenerek doğar. Hiçbir şey pat diye gökyüzünden düşmedi. Sorgulamadan kabul edilen şeyler, insanı içi boş bir kılıfa çeviriyor.

Mısır’ın Ölüler Kitabı’ndan Kur’an’a kadar insan hep aynı şeyi aramış. Ama ararken bazıları anlamayı, bazıları ise sadece uymayı seçmiş. O yüzden birileri "yassak hemşerim yassak" derken, bir başkası "bu yasak ne zaman, kim için ve neden konmuştu?" diye sormaya devam ediyor.

İnançlı bir insan olarak söylüyorum; hâlâ anlamını tam bulamadığım ama ısrarla anlamaya çalıştığım bir yerdeyim. Her görüşü, her anlayışı birebir kabul etmesem de, anlamaya çalışıp o gözden de bakmayı denediğim bir yerdeyim. Ancak, bana fazlasıyla uç gelen, beni inancımdan uzaklaştıracak ya da gerçeklik algımı altüst edecek kadar ileri gidildiğinde… işte orada durduğum, hatta geri çekildiğim yerdeyim. :))

Dinler, inançlar, kurallar... Bireysel ve toplumsal haklarımızı şekillendiren kılavuzlar değil midir? Beğensek de beğenmesek de kurulu bir düzen var ve tıpkı beynin bazı günlük işlevlerimizi otomatikleştirmesi gibi, biz de bu düzenin içinde fark etmeden otomatikleşmişiz.

Ama işte burada durup kendimize sormamız gereken soru şu:
Otomatikleştiğimiz için mi böyle yaşıyoruz, yoksa gerçekten böyle yaşamak istediğimiz için mi?
Belki de en önemli şey, okumak, özümsemek ve sorgulamak. Sadece ezberleyerek değil, anlayarak yaşamak. Çünkü insan, sadece inandıklarıyla değil, sorguladıklarıyla da var olur.

Üzerine daha bir çok şey yazasım var, ama bir es vermeliyim. :))

04 Mart 2025, 03.44
Arada gelip gidiyorum . size bakıyorum aslında  bie de bir  iki arkadaş daha var özlediğim her özlediğim de söylediğim onlara bakmaya geliyorum .
En son Cezbe bana  bir şeyler yaz dediğinde gülümsetmişti beni siz de gülümsettiniz :)
Diyor ya şair : 
Yazarız elbet hem yazmak dediğin kimin için ki :)
Bana bak night bizim çocukluğumuzda  bir ara konuşalım :) 
Eski mühendis yeni çiçeklenmiş kaya tozu seni iyi ki tanıdım yahu.:)


06 Mart 2025, 01.00
Hayatı iki çizgiye ayıramazsınız. O kadar basit değildir.

Ah Rune…Sorgulanacak az şey vardı ya, yenilerini yükledin.
06 Mart 2025, 13.07
İsientus hgdin beş gittin diyelim ya ne diyelim;) 
Night bu söylemine bayıldım , Oysa kurallar bir yol gösterici olmalı, bir hapishane değil. . 
Yelove hayatı iki çizgiye ayıramazsın derken inan neyi kastettiğini anlamadım , kafa karışıklığı iyidir biz her şeyi sorgulayalım elbet bir şeyler yerli yerine oturacaktır smile Resmi
06 Mart 2025, 18.22
“Hayatı iki çizgiye ayıramazsınız. O kadar basit değildir.“
Donnie DARKO sözüdür Rune.
06 Mart 2025, 22.28
Bu yazıyı çok önce yazmıştım çok iyi bir seriydi, Yelove filmi bana tekrar izleteceksin;) aklımdan uçup giden çok önemli replikleri olmuştur ben senin yazıdan çıkarımın olduğunu düşünerek sormuştum amadem öyle bir sonraki yazım Donnie Darko film incelemesi olsun, smile Resmi 
07 Mart 2025, 10.19
Yelove yine bir söz söyledin ahımı işiteceksin ;) biraz meraklı ve takıntılı biri olduğumdan ötürü inceleme yazısı yapmadan konuyu araştırdım, kafama bir şeyler oturmayınca oturtana kadar uğraşıyorum ne yapayım huyum kurumasın seviyorum bu huyumu, neye istinaden bu sözleri söylediği de bir boşluk oluşturunca ve merak uyandırınca repliği araştırdım buldum;)


“-öğretmen: Yaşam hattı iki kutupsal aşırılık arasında bölünmüştür Korku ve Sevgi, korku negatif sevgi pozitif enerji spekturumundadır. 

-Darko: Her şeyi basitçe iki kategoriye ayıramazsınız olaylar bu kadar basit değil

-öğretmen: Hayat hattı bu şekilde bölünmüştür
-Darko: Hesaba katılması gereken başka şeyler de var insan duygularının tamamı, her şeyi iki kategoriye ayırıp diğer her şeyi inkar edemezsiniz”

Hal böyle olunca Darkoya katılamıyorum, Evet hayatın iki ucu ve bize eylem yaptıran her şey korku ve sevgiden doğar.Bu iki duygu ittirici güçtür. Spinoza'nın çok sevdiğim Ethica eserinde insan duygularını ayrıntılı olarak önermelerle ve tümden gelimle incelenmiş, o nefret-sevgi olarak ayırıyor ve nefreti kederle, sevgiyi de sevinçle ilişkilendiriyor ve tüm duyguları sevinç ve keder ekseninde değerlendiriyor.
sevgi; dış bir nedenin fikriyle beraber giden sevinç
Nefret; dış bir nedenin fikriyle beraber giden keder
Örnek,
Kıskançlık bir insanın başkasının mutluluğuna kederlenmesine mutsuzluğuna sevinmesine yol açan nefrettir
Merhamet bir insanın başkasının mutluluğuna sevinmesine mutsuzluğuna kederlenmesine yol açan sevgidir
Pişmanlık zihnimizin özgür kararıyla yaptığımıza inandığımız bir işin fikriyle beraber giden kederdir
Güven gelecekteki ya da geçmişteki bir şeyin kuşkuya yol açan nedeninin ortadan kalkması fikrinden doğan sevinçtir

Gibi gibi fazla uzatmayayım. Nefrette bence korkudan doğar bu yüzden Darko burada yanılmış diyebilirim sadece ayrıntısı verilmeden detaylarına inilmeden bir bilgiyi öğrenciye yaptırımla aktaramazsınız. Bu tarz filmlerin ayrıntılarına bayılıyorum ama süre kısıtlı olunca bazı şeylere yüzeysel dokunuyorlar

10 Mart 2025, 04.28
İnanamıyorum sana :)
Bu kadar temeline inip kafanı yoracağını bilemedin ama ben senin tersine düşünüyorum ve tekrarlıyorum; hayatı iki çizgiye ayıramazsın, bu kadar basit değil :)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın