In The Year 2025
17 Mayıs 2025, 00.03 A- A+"Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür, alay her yere"
https:https://www.youtube.com/watch?v=zKQfxi8V5FA?feature=shared
'İnternet bizi özgürleştirdi'
Çok özgürüz! Taa Florida'daki bir Trump'çıya hakaret edip engelleyebiliyoruz artık. Demokratik olmayı öğreteceğiz bu kahrolası islamofobik ırkçı yankilere! Musk twiter'ı alıyor. Artık özgürsünüz, diyor. Ertesi gün 'mavi tikliler' dışındakilere tweet sınırı geliyor. Yakınlarda da 'Lütfen ülkenizdeki yasalara uyun' demesin mi? Beni alıyor bir gülme... Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Kaç yıllık 'Twitter' oldu mu 'X', oldu valla. Çok zoruma gitti çokk! Fırrrkk! Zuker'in zaten adı çıkmış 9'a inmez 8'e. Başımıza daş düşse ondan biliriz. Silikon Vadisi'nin öbür jönü 'aşı maşı' diyor. Bütün 'aşı karasızları' 'aşı karşıtı' oluyor. Bence şimdiye kadar Bill Gates'e toplum sağlığı alanında konuşmak yasaklanmalıydı. Hastanede dahi maske takmayan doktorlar aşı karşıtlarına 'cahil' diyor. Öyle makaleler koyuyorlar ki üç öğün aşı olasım geliyor. Bunu aşı karşıtlarının zihinsel dünyasına nasıl dahil edebilirim diye düşünüyorum. Sarımsak ve kelle paça ile 'long covid'i yenebileceğini düşünüyor. Kokoreç olsa neyse, bunlara karşı mücadele edecek gücü kendimde bulamıyorum! 'Doğalsa iyidir safsatası' çok tutuyor! Doğal ise orama, biraz da şurama, azıcık da burama! Son koz olarak 'Bana güven' demek geliyor içimden, kendimden ve herkesten şüphe ettiğimi fark edip vaz geçiyorum ve Covid'in dehasına şapka çıkarıyorum. Virüs bile olsa deneyime ve değişime açık oluşu takdire şayan. Kaç varyasyon oluşturdu? Sayamıyoruz, yetişemiyoruz.
Herkes kendi eppeğinin peşinde, kendi gemisini yürütme derdinde. Donumuz da sonumuz da plastikken 'omo moskolordoko plostoklor çok zororlo' diyip sözde bilimle özlü sözler yazıyorlar. Şöyle bir kitap yazıp köşeyi dönebilirim: 'Beş Büyük Ailesiz ve Çipsiz Asla'.
Tek ihtiyacım olan doktorluk ya da mühendislik diploması. 'Bu ne bilimsizliktir' diyen Özde-bilimciler pandemiyle sosyalizm gelebilir, diyor. İyi de sosyalizmin bundan haberi var mı? Hepsi yaşlıları, engellileri ve kronik hastaları yok etmek konusunda hemfikir. Yarım yamalak İngilizcemle twiterda maske/temiz hava/aşı farkındalığına sahip uluslararası bir ağa dahil oldum. İyi ki google çeviri var! Kimi maske temin ediyor, kimi rehberlik... Çoğu ya hasta ya yakınları hasta. "Covid grip gibi değil, hala engelli yapıyor öldürüyor, hastayız ve enerjimiz yok, bizim için de mücadele etmek zorundasınız" diyorlar. Altına en güzel imzamı atıyorum, fakat soğuk kış günlerinde açıklayıp paylaşmaya mecalim yok. Yine de hayatımın geri kalanını online aktivist olarak devam ettirme kararı alıyorum ve kendimle gurur duyuyorum! 'Maske ile selfi çekilir mi?' sorunsalını çözersem bu davaya havada karada ölüm yok!
Komplo teoricisi dünkü veletler bugün tvitır'da genç seçmenin oy tercihine yön veriyor. Daha kötüsü de var. Son büyük robot sevici Özgür Demirtaş ve muadilleri 'Tarihin Sonu ve Son Adam' diyor. Ya da ben öyle anlıyorum. Ana-babalarımız gibi 'memleketi sen mi kurtaracan, okulunu oku' demiş de olabilir. Çok tutuyor bu, 2 milyon mürit alkışlamak için hazır ve nazır kapısında bekliyor. Hep birlikte öldürdükleri 'ideoloji'yi toprağa veriyorlar. Bir fatiha da ben okuyorum. Eleştiren biri olursa basıyor engeli demokrasi sevdalısı Özgür! Tükkanın önünü kapamamak lazım, esnaf affetmez! Çok sinirlendim, ben de onu engelleyerek gününü gösterttim! Az ötede bir deprem müteassısı Suriyelilere nefret kusuyor. Alkış! En çok bu tutuyor. Her biri yalan yanlış bir haberin ucundan tutmuş mültecileri sınır dışı ettirmeye çalışıyor. Bense aynı şehir içinde nasıl taşınırım korkusundan ev sahibimin huyuna suyuna gidip zam yaptırmamaya debeleniyorum. Deprem oluyor, sosyal medyadaki dayanışma gözleri yeşertiyor. Edebiyatçılar enkazlardaki kitaplarına ağıt yakıyor. Hep birlikte kusuyoruz. Böylece 'Tır şoförü mü daha önemli edebiyatçı mı?' tartışmasını açık ara tır şoförü kazanıyor. Çok şükür 'İlbergiller'in modası geçti! Bazen bir iki zombi 'cahi..' diyemeden ağzının ortasına küreği yiyor. Ulusalcı inceller çoğulcu demokrasi diyen mor saçlı feminist genç kadınlara takmış, nefret kusuyorlar. Orta yaş ulusalcı karşıtlarının hedefi şaşmıyor: kemalist küt saçlı teyzeler. Bir de abla, teyze deyip iğrenç imalarda bulunuyorlar, böylece tiksindiğim akrabalık hitaplarını gömüp üzerine kireç atıyorum. Hep birlikte 'tayt üstündeki türban'a takmışlar kafayı. Muhalefeti tayt, memleketi türban yönetiyor sanıp 'bizimla değılsın' diyorlar. Lgbt-feministleri trolleyenler, arayıp bulup provoke edip 'aha bunlar böyle agresif' diyecek kadar da inceler. Aynı mizahi incelliği sizden de bekliyoruz diyorlar. Gene de şerlerinden mizaha sığınıyorum. Boş durmuyoruz haliyle, patladıklarında gevşek gevşek "mizah da mı yapmayahk az öte kusun' diyorum. Birlikte gülüyoruz. Mizahın dokunulmazlığı var.
Herkes ailecek tiktok'ta ailecek izlenmesi sakıncalı olan ve birbirinin aynı içerikler üretiyor. Bağcılar merkez kafasına göre herkes! Ne ara çıktı bu platform ne ara öbürsüleştirdik? Kendinde ışık göremeyenler anasını danasını fenomen yapma derdinde, fenomenoloji yetişemiyor bu hıza. Hoooop! 'metaverse geliyor yerinizi kapın' diyor bir hikaye anlatıcı. Hikaye anlatıcılar çok tutuyor. 'Barış Özcan'ın ses tonuna hallenenler grubu'nun henüz kurulmamasına şaşıyorum. Ben mi kursam acep?
Hep bir ağızdan 'The Banshees of Inisherin' filmini tavsiye ettiler. 'Tekrarı olursa kusarım' deyip listemin geri kalanını durdurdum. Filmi sevdiğim ve Siobhan'a aşık olduğum halde. Bir ara da 'Kuru Otlar Üstüne'yi tartıştılar zincir marketlerde indirim kovalamamışcasına: 'Politik zeminde mi ele alsak estetik açıdan mı sarsak?' Zincir market espirisini nerden düşürdüm acaba? Her şey çok hızlı, konuşuyorum ama zihnim buna yetişemiyor. Peki Nuri ve Zeki'den daha seviyeli tartışmaları şaka mı?
Müzisyen bir arkadaşımı insta'da ünlü bir müzisyen takibe almış. 'Beni de Facebook'ta Gün Zileli ekledi' diyorum, istediğim tesiri yaratmıyor. Altmış yaş üstünü facebook gemisine koyup Mars'a yollamayı düşünen bir grup kimselerce baskı altına alındım. Özgür Üniversitede bir katılımcı Türkleri eleştiren bir fikir paylaşınca buna tepki olarak Zileli'nin dersi terk ettiğini öğreniyorum. "Ne duruyoruz, hadi yollayalım şu fosilleri!" diyorum. Gün Zileli'nin heycanını atamamışken Umur Talu 'elinde kalpli yanındayım emojisi' bırakıyor bir yazıma. Okudu sanıp kabul ediyorum arkadaşlık teklifini, daha uğramıyor sayfama. Hıh! Ben de çok meraktım sana! Valla da gidip tek yorum yazmadım. O da hırsını beni listeden silerek aldı. Başka bir ihtimal göremiyorum. Her gün kitaplı bir yazarın listesine ekleniyorum. Gel dergide yaz, diyor bir editör. Sağıma soluma bakıyorum, ay bana mı dedi o? Güçlerini birleştirip sosyal medyada yazı yazmayı beceremeyenleri linç ediyorlar. Elimi attığım yerde Grammer Nazi. Bir yanlışımı bulup ulu orta rezil ederler korkusundan imla klavuzu aldım. "Ayrıca sen o '-e haiz'i doğru yaz önce '-i haiz' olacak onun doğrusu, yahut yazma, anan baban da mı '-i haiz'le konuşuyordu?" Bunu not defterime kaydettim her fırsatta 'de' ve 'ki'nin namus bekçiliğine soyunan edikörlere kapak yapıp kaçıyorum. İşşalla doğru biliyorumdur. Bağlaç olan 'de'yi bitişik yazanlarla niye bu kadar uğraşıyorlar hiç anlamıyorum. Ek olan 'de' yi ayıranları anlamaya çalışıyorlar. Akıl, mantık, duygular ve koşullar, hepsi çaresiz. Bölücü yaftasını hala yapıştırmamalarına şaşırıyorum. Yolla yaftayı gelsin anam! Valla '-i müteakip' daha şanslı. Cenaze duyurusu yapan görevliler kullandığından ayet sanıp kullanmıyorlar. Duyuruyu imamlar yapıyor sanıyorlar heralde. O an dank ediyor hiç müezzin ya da imam arkadaşım olmadığı. Bu sefer de 'Benim imam arkadaşlarım da var' diyemeyecek kadar kutuplaşmış oluşumuza canım sıkılıyor. Nüfusun onda biri nerdeyse, nasıl olur da sosyal medyada dahi gelip biri beni bulmaz? Biraz felsefe bileni, 'Sartre okumamış varoluşçu ıssız adam'ları gaz odasına tıkıp sabun yapmayı planlıyor. Bir gün 'ıssız adam' savunacağım aklıma gelmezdi. İnşalla ıssız adamlar bunu duymamıştır, hemen istavroz çıkardım! Heidegerciler bile Heideger'i anlamıyor demeye korkuyorum, 'bırakın şu allaaan faşistini' diyor ordan biri. 'Ne yapalım kitaplarını mı yakalım yani?' sorusundan sonra uzlaşılıyor. Kitabın dokunulmazlığı var. Heil Fahrenheit 451!
Kendimi kullanılmış hissediyorum, herkes bir şey tanıtmak için geliyor, kimi müzik eserini, kimi kanalını, kimi şiir kitabını...İlle de kitap! Tencere tava tanıtanları içeri alıp, 'kadife ceketliler'in üstüne kapatıyorum kapıyı, kaliteli ve sağlıklı tencere bulmak zor azizim. Sürekli çoğalıyorlar. Herkese ayar veriyorum. 'Sapyoseksüelliği geçici olarak yasaklama önerisi'ni oylamaya sunuyorum. Benden başka oy çıkmıyor. 'Hayat Üniversitesi Mezunlar Derneĝi'nden bir plaket gelmesi umudum da böyle bir derneğin henüz açılmadığı gerçeğini öğrenmemle suya düşüyor. Herkesin plaketi var, bir plaket alamadan ölüp gitmek istemiyorum. Hiçbir şeyden geri kalmamalıyım!
Ne ara yazdılar bu kitapları? Ne ara açtılar bu dergileri? Hepsi birbirinin aynı. Çok korkuyorum bir sabah elimde kendi kitabımla uyanmaktan, aslında neden olmasın da korktuğum şu ki: Kitap bastırma parasını ben vermemişimdir inşalla. Daha telefonun taksidi bitmedi, bitsin onu da alırız evelalla.
'Kitap öldü yaşasın pdf' diyor biri. İnstacıları bir korku salıyor. Kedi-Kaktüs-?. Peki ya üçüncü K ne olacak? Üç K kuralı affetmez! Bir arkadaş 'klavye' olmalı diyor.
'Hem okudum hem de yazdım
Yalan dünya senden bezdim'
Hep aynı kişiler yazıp çiziyor. Diğerleri 'emoji dili'yle anlaşıyor. Mobil telefonlarla emoji tarlalarına dalan orta yaş üstü grup bu sefer emoji yetersizliğinden birbirine giriyor : 'Sen buna nasıl kızarsın!?' Cevabı kafam kadar kızgın emojili bir yorum oluyor.
İstikrarlı Y ve Z Kuşağı:' Yoruma kafam kadar emoji ekleyen boomerdır!'
Alıngan kesim: 'Buruk gülüşcüler beni listesinden silebilir mi lütfen?!'
Emojileri tartışmak için olsa bile bir şeyler yazmaları içimi rahatlatıyor, 'emojiler yasaklansın!' talebimi geri çekiyorum. Önünü açsak bilim dili bile olur.
Yazıp çizenler de bir tuhaf, 5 dakka önce ölüye taziye 5 dakka sonra gırgır şamata. 'Çok iyi insandı, çok üzgünüz, gereği kadar üzüldüysek konuyu değiştirebiliriz artık'. Şu '5 dakkada hallet' videoları gibi. İşin tuhafı onları yapma süresi bile 5 dakkadan uzun sürüyor. 'Teknoloji ve internet zihnimizi değiştirir mi?' makalesi düşüyor önüme, sağdaki bannerda Zuck'la Musk'ın kafes dövüşü haberini görüp oraya atlıyorum. Her şey çok hızlı. Ortam mesajın kendisi miydi gerçekten?
Herkeste bir telaş, hepimiz internet geçmişimizi silemeden ölmekten korkuyoruz. Yok canııım, herkes herkesin porno izlediğini biliyor zaten, bu çok havalı. Esas sorun herkes herkesin google'da 'bugün nasıl yazılır tdk'yı arattığını bilmemesinde. Bir ağırlığım olsun istiyorum. Kısır tarifi aradığımı niye bilsinler? İdealize edilmiş benlikler öteki benlikleri sanal ve banal olmakla suçluyor. Sanıyorum o halde varım.
Ben olmasam gündem bensiz ne yapardı, diye kara kara düşünür oldum. Bir gün bir şey paylaşmasam 3. Dünya savaşı çıkacak sanıyorum. İyi ki varım! Yılda birkaç ay sosyal medya ve gündem kürü yapıyorum, oyun oynamak ve dolar dışında hiçbir şeye bakmayıp dolar kuru üzerinden gündemi tahmin ediyorum. Memlekette başka değişen bir şey yok. Döndüğümde bensiz de yapabildiklerini görüp rahatlıyorum. Öldüm sanıp, mesaj kutumu dolduruyorlar. Sosyal medyasız yaşanılabileceğine inanmıyorlar.
Herkes herkesle arkadaş, kimse birbirini tanımıyor. Daha kötüsü kendini tanıyan da yok. Kişisel gelişemeyenlerin kişisel gelişim zirveleri çok tutuyor. İlle de Verimli ille de Ortaylı ille de Şengör íle de France.
Balkon kapısını araladım, temiz hava girsin diye. Yukardaki kadınların sesi geliyor. Ne dedi o? Ahlak felsefesi mi, edebiyat dizisi mi?
"-Ahlaksızlar, edepsizlik diz boyu...
-Genşlere de kötü örnek oluyolla...
-Nikah yapmışlar mı?
(...)"
Ohh! İçim rahatladı! Kirli camlarımı konuşmadıklarına göre benlik bir durum yok. Bu kadınları da tanımıyordum. Dahası 'Niye maske takıyorsun covid bitti' diyen birilerini tanımak dahi istemiyordum artık. Sosyal medyada beni 'ilgi manyağı, dengesiz, bencil' olarak yaftalayanların, iki dakka yalnız ve selfisiz kalamadıkları için birbirlerini hasta edip öldürmelerini izliyorum ve tabi çocuklarını kronik hasta ve engelli yapmalarını...
Kalan sağlar sizindir. Üzgün emoji ile her tür vicdan temizlenir...Haa yooook, okumuş cahiller bunlar... İnsan hakları için atıp tutanlar, ağaç partililer, hani var ya SJW. Diplomalarını görünce dibim düşüyor. Öjenist olduklarının farkında değiller, farkettirecek oluyoruz kabullenemiyorlar. Elalemin yeşil partilisi mikrobiyolojiden kimya mühendisliğine kadar nerdeyse seminer verecek donanımdayken bizimkilerin hipokampüsünde sloganlar barikat kurmuş. Ertesi gün 'hayat enerjimizi emen vampirler' diye laf çakıyorlar asdasggdff.O çok sorun değil de karşı ataktaki 'faşist'i de kabul etmiyorlar. Bazıları kendilerini tanımlayacak yeni kavram setlerinin piyasaya sürülmesini bekliyor, ille de kendileri seçecek.
Onca kronik hastalıkla bu illetten sağ çıkmak tuhafıma gidiyor. Öldüm de cehenneme mi gittim acaba?
Hala izliyorum.
Sahi ne ara oldu bütün bunlar? Ne ara hem bu kadar değişip hem bu kadar aynı kaldık?
2024 Nisan ayında 17 Mayıs 2024'de yayınlanmak üzere yazıldıydı. Geçen yıl benim için zor bir yıldı, yayınlamak bugüne kısmetmiş.
Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Gününüz kutlu olsun!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir