gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Berduş...

14 Şubat 2012, 02.07
A- A+

Önünden belki de yüzlerce kez geçmiştim ama içeriye hiç girmemiştim. Merakta etmiyor değildim içerde ne var ne yok diye. Ama biz yaşlardakilerin o zamanlar o tür yerlere girmesi pekte mümkün değildi.

Yazları önündeki yeşil boyalı demirleri saran sarmaşıklar, kışları ise aynı demirleri kaplayan kar yüzünden, defalarca göz ucuyla bakmış olsam da Berduşun kahvehanesine, hiç görememiştim içini. Oldum olası korkardım ayrıca Berduştan. İri yarı adamdı vesselam. Hatta belki de hayatımda gördüğüm en iri yarı adamdı. O gün ilk kez konuşmak zorunda kaldım kendisiyle. Tam içeri girecektim ki  kahvehanenin kapısında karşılaştık.

 

-         Hayırdır evlat! Nereye giriyorsun ?

-         İçeriii. ( Tırsmıştım )

-         Hele bak şuna. Yaşın kaç bakim?

-         Yok, ben dayıma bir şey diyecektim.

-         Kim ki dayın?

-         Fethi.

-         Haaa. Tamam içeride, yeniliyor yine:)

 

İçeri girdiğimde ne yalan söyleyeyim beklediğim kadar ilginç bir manzara ile karşılaşmadım. İlk dikkatimi çeken zemin olmuştu. Tahtaydı. İlk defa tahta zemin üzerinde yürüyordum. Her adımımda tahtalardan gelen gacırtı biraz rahatsız etmişti beni. İçeridekilerin çoğu 60-70 yaş arasıydı. (Erkekler bilirler, o yaşlılar kahvehanelerin gülüdür. Biz gençlerin memleketi kurtarmak adına söylediklerini ti’ye alarak dinleyen bir avuç sevimli ihtiyar topluluğu hemen hemen her kahvehanede vardır zaten.) Bir radyo sesini fark ettim sonra. Şu eski radyolar vardır ya, siyah, büyükçe olanlar. Hani frekans ayarlamak için kocaman düğmesini çevirdiğimiz eski radyolardan birinden haberleri dinliyordu üç- beş kişi. Sonra duvardaki resimler ve takvim dikkatimi çekti. Eskiydi resimler ve köşeleri sararmıştı. Birkaç adım atıp daha yakından incelediğimde birkaç padişaha ait olduğunu anladım resimlerin. ( O zamanlar hangi padişahlar olduğunu bilmiyordum ama şimdi hayal meyal resimleri gözümün önüne getirdiğimde Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim’e ait olduğunu düşünüyorum. ) Ben resimleri incelerken biri bana seslendi. Çay ocağınından  Berduştu seslenen. Ben aval aval etrafıma bakınırken o çoktan geçmişti ocağının başına. “ Şu köşede bahh dayın” . dedi bana. Onu her nedense hep o anki giyim kuşamı ile hatırlıyorum. Sağ omzunda bir peşkir ( havlu ), kollardan dirseklere kadar sıvanmış mavi iş önlüğü ile elindeki demlikle boş bardaklara sırayla çay doldururken hatırlıyorum Berduşu. Onu ilk gördüğüm gün gibi …

Yaşım ilerledikçe pek çok kez gittim kahvehanesine. Onunla ilgili pek çok olaya şahit oldum. Yandım Allah diyene kadar çayın arkasını kesmezdi. Arada limonlu çay mı içsek diye kendisine takılanlara gücenik ifadeyle bakar ve başını sessizce sağa sola sallardı.İnsanlara zorla evden getirdiği ama kimsenin tadına alışamadığı yemeklerden ikram ederdi. Çay hesabında asla belli bir rakam istemez, o an yuvarlak bir hesap alırdı. Çoğu zamanda ufak meblağlar olurdu. Kahvehane önünde mahalledeki başı boş kedilere bir kapta süt içirirdi. Kahvehanede “namevcut” listesine girmeye başlayan birini yolda gördüğünde zorla koluna girip kahvehaneye götürürdü ve o zift gibi çayından içirirdi. Gerçekten değişik bir insandı…

Peki ama neden “ Berduş “ lakabını layık görmüştü mahalleli kendisine inanın bilmiyorum. Benim bildiğim Berduş başıboş veya serseri kimse anlamına gelir. O ne başıboş ne de serseri idi. Bir keresinde kendi ağzından hayat hikayesini dinlemiştim…

Kendisinden büyük bir abisi varmış, pehlivan. Berduşa kız istemeye gidecekleri gün abisi güreşte böğrüne ( aynen bu kelimeyi kullanmıştı ) aldığı bir darbe ile  oracıkta hayatını kaybetmiş. Onların geleneğine göre ölen kardeşin hanımı baba evine gönderilmez ve diğer kardeşle evlendirilmiş. Berduşta bir başkasını sevse de ve hiç istemese de aile baskısıyla mecburen yengesi ile evlenmek zorunda kalmış. Ve evlendiği gün memleketini terk etmiş. Sokaklarda yatıp kalkmış, evsiz, yersiz yurtsuz yaklaşık 3 yıl geçirmiş. 3 yıl sonra memleketine döndüğünde kendisini kimse tanıyamamış. (Belki de hayatındaki bu üç yıl sebebiyle lakabı Berduş idi). Döndüğünde yeğenleri Ali 6 ve Mehmet 4 yaşında imiş. Yani Berduşun hiç çocuğu olmamış, rahmetli abisinin çocuklarını büyütmüş.

Ne zor! Sevdiğini alamamak, üstüne üstlük zorla ağabeyinin hanımı ile evlendirilmek… İnsan Berduş olmasında ne olsun. Bu nasıl akıl almaz bir töredir, hangi mantıkla bir insanın hayatı bu şekilde karartılır anlayamıyorum.

Berduş yaşlanınca 2 oğluna yani Ali ile Mehmet’e devretti kahvehaneyi. Büyük oğlu memuriyeti tercih ettiği için küçük oğlu Mehmet ilgileniyor şu an . Mehmet bugün yaşını başını hayli almış olmasına rağmen babası için yazılmış şiir ve sözlerin duvara asılı panoları arasında aynı titizlikle işletmektedir kahvehaneyi. Laf aramızda kalsın rahmetli babasından daha güzel çay demliyor:)

Sokaklarda yaşayan milyonlarca insan var.Hangi insan evsiz, barksız berduş hayatı yaşamak isterki. Onları bu hayata iten mutlaka bir sebep vardır. İnsanlarımızın sokaklarda kaybolmaması temennisi ile...

YORUMLAR

14 Şubat 2012, 12.39

selam kardeş çooook güzel bi hikaye ve çooook güzel bi anlatım yüreğine sağlık.....

 

14 Şubat 2012, 14.08

Sokakta her gördüğüm çileli yüze aklımdan bin tülü senaryo yazarım ben nice yanlızlıklar içeren...Dışarda olup ta,  hikayesini içinde yaşayanlardadır gercek hayat...

kalemine sağlık...

14 Şubat 2012, 14.55
İNSALLAH güzeldiemegine saglık kardesim ..
14 Şubat 2012, 14.57
bir sürü yer ve  insan gözlemledim ama kahvehane dışında. Benimde içimde uhtedir bu ama bizdeki kahve kültürü erkeklere özgüdür. zaten farklı olsaydı diğer kafelerden farkı olmazdı. Bir gün erkek kılığına girip yapsam diyorum ama bir de dilsiz taklidi yapmanın zorluğu ile üşeniyorum .Zaten de bizim insanımız yemez her kahvenin müdavimleri var gibi yabancılar hemen farkedilir gibime geliyor.

Bir de kahveler eskiden okuma(kitap vs) amaçlı açılmış sonradan okeye dördüncü aramalar aylak aylak tünemeler başlamış

güzel hikaye
14 Şubat 2012, 17.02
Sokaklarda kaybolan insanlarımızdan ziyade, "Gamyun aşkları"nda kaybolan insanlarımız rağbet görüyor sanırım. Tüm yazılarınız gibi ilgiyle okudum. Klavyenize sağlık...
14 Şubat 2012, 22.04
Anlatımınız yine çok güzel türk örtmenim , paylaşım için teşekkürler...
14 Şubat 2012, 22.20
Eskiden komşumuz vardı ,birde benden 1 yaş ufak oğlu.Babası hiç eve uğramazdı,çok az gördüm babasını.Aylık alışverişi yapar giderdi.O zamanlar çocuktum,pek anlamazdım aile ilişkilerinden.Geçen sene o çocuğu gördüm madde bağımlısı olmuş.Geldim annemle paylaştım,babası dediğim kişi meğer amcasıymış.Ondan gelmezmiş hiç eve.Sarıp sarmalayacağı yere ondan boş bırakmış yeğenini.Kardeşi genç yaşta ölünce evlenmek zorunda kalmış yengesiyle.Yüzüne bile bakmamış ne yeğeninin nede yengesinin.Rezil adetlerimiz yüzünden bir çocuk ilgisiz kaldı ve madde bağımlısı oldu.Amcasına babalık görevi verilmese daha çok ilgileneceğinden adım gibi eminim.
14 Şubat 2012, 22.45
Emeğine sağlık. Duyarlılık kokan bir yazı olmuş. Ayrıca mirza78'e katılıyorum. Bu aralar bloglar ve yorumlar çok geç onaylanıyor. İllaki geçerli bir sebebi vardır ama, kendi adıma söyleyeyim bu durumda sevdiğim blog yazarlarının yazılarını bazen kaçıyorum.
15 Şubat 2012, 00.43

okadar cok sey yazdimki  onaylamadan bi okuyayyim dedim  yoruldum:D kendim yazdim kendim okudum ve sildim:)

kisaca paylasiminizdan dolayi tsk ediyorum , ve boyle torelerin yok olmasini diliyorum.  hamdolsun  benim cevremde ne iki evlilik nede olen es yerine ayrilan es yerine kardese nikah yok olmaz  olamaz  . bencilliktir bu aslina bakilirsa.  eee kendi soyadlari altindan cikmis falancanin kizi denmiyo artik filancanin gelini deniyo baskasiyla evlenirse olurmuuu ne ayippp ver siradaki evladina tovbe tovbeeeee.sultan gelin gibi neyse gene cok yazicam   galiba kesiyorum tskler yureginize saglik.

15 Şubat 2012, 17.43
"İnsanlarımızın sokaklarda kaybolmaması termennisiyle..." diyerek bitirmişsiniz yazınızı.Bu temenniye katılmamak mümkün mü?Nice canlar yandı bunun gibi kahrolasıca töreler yüzünden.Her birimiz bunun benzeri olaylara ya şahit olmuş ya da duymuşuzdur.Tek dileğim günün birinde tüm bunların son bulmasıdır.Yüreğinize sağlık....
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın