gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

DOLU....

19 Temmuz 2012, 15.12
A- A+

                  Köyde sorunların olmadığı zamanlarda, yaşamın tabiat ile iç içe geçtiği anların tadına varılmaz. Hele ilkbaharda renge renk çiçeklerle bezendiği zaman kendini alamıyorsun doğa güzelliklerinden. Bazen doğanın sürprizleri olmaz olmazlarıdır. Bunun için insanlar hep hazırlıksızdır. Tam hazırlandım derken bu kez yetersiz kalıyorsun. İlkbahar tam kışın ağır yükünü sırtımdan attım derken bu kez yağmurlarla amansız mücadeleye giriyorsun. Bunun için olağanüstü çabaya gerek yok o hep üstün çıkar. Saf köylüm Allah’ın takdiri deyip yenilgiyi peşinen kabul eder.

Öğleden sonra gökyüzünde karabulutlar başıboş dolaşıyordular. Bir araya gelenlerde müthiş gürleme ile yeryüzüne korku salıyordular. Normal yağmurlu günlerden daha farklıydı uzakta hortum her şeyi paramparça edecek yaramaz çocuk gibi etrafında dolanıp duruyordu. Çayırlarda kuzularını otlatan çocukların bağrışması meleyen kuzuların sesine karışıp tabiatın dengesini adeta bozuyordu. Bulutlara bakıldığında sadece yağmur yağdırıp toprağa bereket verecek gibi masum görünmüyordu. Birbirine hızla çarpan bulutlar bir hiddetli süvari gibi gökyüzünü kamçılıyordu. Boydan boya aydınlatıp etkisi geçtikten sonra karanlığa itiyordu. Bu daha ürperticiydi. Sonra hangi yeri elektrik akımıyla yakacağı belli değildi. (Ne yazık ki yıldırım çarpması sonucu yaşamını yitiren insanlar vardır.)

Ben kapıdan durmuş tabiatın muhteşem manzarasını seyrediyordum. Annem-babamın yalvarmalarına aldırış etmeden ‘’çekil kapıdan yıldırım çarpacak’’ deyişlerini bile duymazlıktan geliyordum. Gökyüzünde güneyden yağan dolu köye gelmek üzereydi. Çıplak gözle tamamen fark edilen beyazlık bırakıyordu uzaktan.. Benim kendimden yana sıkıntım yoktu arada annemin feryadı gök gürültüsüne karışıyordu onu da zaten duymuyordum. Dolu müthiş bir hızla yağıyordu. Düşman saflarını bombalayan jet gibi değdiği yerin önce tozunu havaya kaldırıyor sonrada beyaza bürünüyordu. Bu bende inanılmaz heyecan yaratmıştı. Gökyüzünde serçelerin kurşun yemiş gibi yere düştüğünü dehşetle izlemiştim.

Evimiz köyün girişinde sol tarafta alabildiğince düzlük. Beni bu muhteşem seyirden kimse koparamaz diye düşünürken köyde bir feryat koptu. Dolu yavaş yavaş öncü buzlarını göndermeye başlamıştı, saniyeler sonra toplu olarak evleri vuracaktı. Zaten öylede oldu. Bir kadın bağırarak köyün dışına doğru koşuyordu bir yanda da şalı başının üstünde tutup kendini doludan korumaya çalışıyordu. Beni asıl dehşete düşüren sol tarafta köye doğru ağlayarak koşan küçük çocuk (sekiz-dokuz) yaşlarında. Yirmiye yakın kuzu ve birkaç buzağı. Gökyüzünün homurtusu, çocuğun can havlıyla bağrışması, benim şaşkınlığım birbirine karıştı. Dolu öylesine hızla yağıyordu ki böylesi bir durumda ancak ve ancak bir anne yavrusu için yuvasını terk edebilirdi. Bunun haricinde dışarı çıkmak tamamen aptallık olurdu. Asıl benim ne yapacağım önemliydi olay dolu yağışını seyretmeyecek kadar vahimdi. Hemen harekete geçmem gerekirdi. Dolu çocuğu dakikalar içinde öldürebilirdi. Bu düşüncelerle boğuşurken dışarı fırladım üç adım sonra kafamdan şişlerle tekrar eve döndüm.

 Eve dönmemle yatak yığınlarının üstünde yün yorganı alıp dışarı çıkmam birkaç saniye geçti. Dolu köyü tamamen esir almıştı. Tek kelimeyle korkunçtu. Kuzular dört bir yana dağılmadı hemen kümelenip kafalarını bir birlerinin kuyruğunun altına sokup beklemeye başladılar buzağılar o kadar içgüdüsel davranmadılar. Çocukta ise içgüdüsel olarak sadece deli taylar gibi bağırmak ve sağa sola koşmaktan buldu. Anne şuursuzca feryat ediyordu. Tam çocuğa yaklaşmak üzereyim bu kez can havliyle koşuşan çocuğu tutamıyorum iki elimle yorganı şemsiye gibi tutmaya çalışırken benim hareket kabiliyetimi bozuyor. Buda çocuğu yakalamama engeldi. Ben seslendikçe dur dedikçe o yırtıcının pençesinde kurtulmaya çalışan ceylan yavrusu çevikliğiyle elimden kurtuluyor. Nihayetinde çocuğu yakaladım ve yorganın altına çektim. Evden yüz elli metre uzaktaydım zorda olsa çocuğu yorganın altından tutarak eve taşıdım. Annesi de peşimden eve geldi. Yüzündeki minnet duygusu ve çocuğuna sarılıp öpüp koklaması dolunun yağmasından daha muhteşem doğa olaydı.

Dolu şiddetini kestiğinde, ne yazık ki bir anne yıldırım çarpması sonucu hayatını kaybetti.


D.R.

YORUMLAR

19 Temmuz 2012, 17.42

Yazının her satırına  gönülden itibar ederek  okudum.Hatta sizin yaptığınızı  annesinin  neden  yapmadığı  düşüncesine  rağmen.Taktir edilecek bir   davranış, hatta  kahramanlık sergilemişsiniz. Ama paylaşımda  büyük bir eksik  var.

  Amerika'da 20 metreden  düşen kız çocuğunu havada  yakalayan itfaiyeci de  kahraman oldu.Ve  kolu  sarılı  haldeyken mikrofon uzatıldığında , ''kolumda önemli birşey  yok, kim olsa aynı şeyi yapardı.''   diyerek  sizin kahramanlığınızda  eksik  olan  tevazuyu   fazlasıyla gösterdi.

  -  ''böylesi bir durumda ancak ve ancak bir anne yavrusu için yuvasını terk edebilirdi'' ( birde ben ) !!!      YU_CAN

   -  ''kim olsa aynı şeyi yapardı.'' (ben de  yaptım)         İTFAİYECİ

Sanırım  yukardaki 2  satır arasındaki fark  yüzünden ;  blogdan  oyun salonlarına  gidene kadar bir çok  kahraman evrim geçiriyor ...:))

 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın