gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Cezbe...

25 Ocak 2013, 04.09
A- A+
 
      Yatağa uzanmıştım...tavandaki minicik böcek, bir noktadan çıkıp yarım daire çiziyor, birazcık ileri gidip, o daireyi içeren daha büyük bir yarım daire çiziyordu, sonra aynı noktalardan geri dönüyordu. Bunu defalarca tekrarladı, artık bakmaktan sıkılmıştım. Dikkatimi çekmiş olmakla beraber, bu ritüelin saçmasapan, sıradan bir tekrar olduğunu düşünüp vazgeçtim bakmaktan. 

     Karşıdaki ayna hüzün veriyordu bana. ""Görüntüler hep çok etkilerdi beni...aynadaki aksi görmek, hissedilenin onaylanmasıydı benim için. Belki de onun sonraları bana söylediği gibi "taş duvar" olmuştum, onun için icazet istiyordum aynalardan"". Sırrının her bir pulunda, başka bir an'ım vardı...yüzü, gözü, elleri vardı. Çok yakışmıştı elleri bedenime...biz çok yakışmıştık...öyle güzeldik ki....

      Çelik grisiydik...birbirimize yansıyor, birbirimizden yansıyorduk. Işıltımızdan gözlerim kamaşıyordu. Bir hamster çemberinde, tutkuyla basamakları tırmanıyorduk. Varmak değil, yol almaktı önemli olan...daha hızlı..daha hızlı. Yorgunluktan bitap düşünce, birbirimize kıvrılıyor, öylece kalıyorduk. Sonra yine başlıyorduk hevesle, hiç bir şeyi bu kadar ve birbirimiz kadar sevmiyorduk. 

       Zamanın ve mekanın dışında bir yerlerdeydik...birbirimize karışmış, kaybolmuştuk. Tekliğimize ait, hiçbir an, hiçbir görüntü, renk ya da ses yoktu. O gitarı benim parmaklarımla çalıyor, ben onun sesiyle söylüyordum şarkıyı.....sonsuza doğru uzayıp giden bacaklarım, onun kollarıyda nihayetleniyordu....onun saçlarının siyahı, benim gözlerimin elasına karışıyor, apayrı bir renk oluyordu henüz yeryüzünde görülmemiş olan...benim kokum, onunkiyle karışınca ancak o kadar güzel oluyordu. Kimseye sarılmadım öyle..kimseyi sevmedim...kimse beni öyle sevmedi.

       Sonra geliyorduk yine o lanet olası eksik basamağa....şaşkın kalıveriyorduk. Dönemiyorduk..gidemiyorduk...yavaşça ayrışıyorduk birbirimizden. O benim aczimi yüzüme vurdukça, ben kendime duyduğum öfkeyle ona saldırıyordum. Hoyrattık...ikimiz de öyle keskindik ki, aldığımız her darbede kanıyorduk çelik grimizden. Kimin yarası daha ağırsa, o itiyordu ötekini eksik basamağın boşluğundan. Bitiş...siyah...simsiyah...zaman....aylar..aylar......

       Çaresizce çabalıyorduk o bizim olmayan yarımızı kendimize tamamlamak için, birbirimizsiz varolabilmek için. Olmuyordu...bu bizim karışımımız olan şeyi öyle sevmiştik ki..bu ikimizden varolanı.....yapamıyorduk. Telafisi olmayan bir zafiyetti bu, çaresi de ikamesi de yoktu. Dayanılmaz olunca ayrılık, o el uzanıyordu yine merdivenin  eksik boşluğundan.....bu defa zaman önce öfkeyle ittiğini, tutup yanına çekmek üzere. Bir sonraki cehennemimize kadar yine cennet oluyorduk. 

       O eksik basamağın yerini biliyordum. Çemberi tamamlayabilir, sonsuza taşıyabilirdim bizi. Bütün hayatımın , biriktirdiklerimin en altındaydı o basamak. Çekersem onu yerinden yerle bir olacaktı her şey. Yapamıyordum....yapamadım.

       Hep döndük birbirimize, hiç aynı noktadan değil ama. Çünkü, geri dönüş yolunda aynı yerlere basamıyorduk. O kadar büyüktük ki, bir bakışta görüyorduk birbirimizi...hep varıyorduk hedefe, ama hiç aynı noktadan ulaşamadık...ne o, ne de ben.

       Bacaklarımı göğsüme çekip kendime yuvarlanmıştım. Tavandaki böcek, bin yıl süren hayallerimden sonra, yine olduğu yerdeydi. Bir noktadan çıkıp yarım daire çiziyor, birazcık ileri gidip, o daireyi içeren daha büyük bir yarım daire çiziyordu....sonra aynı noktalardan geri dönüyordu. Hiç anlamsız değildi, hiç saçmasapan değildi. Salgılarıyla yapıyordu bunu, büyük ihtimalle bu yüzden hiç şaşmıyordu yolu.

       Bahşedilmemişti bu bize, gittiğimiz yolları işaretleyemiyorduk. Ancak göz kararı, el yordamıydı dönüş yollarımız. Görünmeyen ayak izlerimize basıp bulamıyorduk yolumuzu...yaradılıştan acizdik bundan.

      Giderken biriktirdiklerimiz kayboluyordu, heba oluyordu. Sağa sola savrulmuşları, hızlıca ceplerimize sokuşturuyorduk. Taşları hep yeniden diziyorduk, hep 'pat'la biten bir satranç oynuyorduk. Bu yüzden sonraki oyun hep zevkliydi, hep oynanmaya değerdi. Yoruluyorduk, hırpalanıyorduk evet...ama hep değerdi....hep değdi. 

       Şimdi sıra bende...kocaman bir nefes alıp, seni tutup çekmeliyim attığım yerden..
       
       Orda mısın ?

       Tut elimi.......


       Tek aşk hikayesi - Cezbe

YORUMLAR

25 Ocak 2013, 09.19


Ama şahsen değil mi?

Bütün gidişler şahsen.



Bütün hamlelerde ‘‘şah’’ sen.



Mat bir renktir tenim.

Mat edişlerinden bilirim.





Emre GÖKCE / Ten / Yargâh kitabından..
25 Ocak 2013, 09.36

Vay be böcek sen nerelere kadirsin, millet korkup bağır çağır minicik böceği odadan atmak için savaş verir,  Cezbe ilham alıp neler döktürmüş :$..

Benim için böceği yok sayarsam yazı çok etkileyiciydi, özellikle bikaç cümleyi başa sarıp okudum. Umarım orada olmasını istediğiniz kişi hep orda olur ve tek aşk hikayeniz çoğalır :)

Ayrıca Kabus adlı üyelinin yeG'ten aldığı alıntı çok hoşuma gitti :)

Emeğinize, gözlerinize, parmaklarınıza sağlık...

25 Ocak 2013, 10.37
    Kabus şiir cidden harikaymış..teşekkürler. Eklediğin şiir bu hikayenin şiiri olsun.ben de  link eklemeyi unutmuşum. Bu hikayenin şarkısı da aşağıdaki linkte. Hiçbir aşk hikayesi birbiriyle örtüşmez elbette...hikaye, şiir, şarkı ayrı aşkları söylese de dilleri aynıdır mutlaka. 

http://www.youtube.com/watch?v=v_sgrUxCCzM&list=FL94yQpMtzs0DdJQLdTgOUng&index=17

Şarkı "Boş Ev" film müziği..yönetmen Kim Ki Duk. Alternatif müzik, film sevenlere tavsiye olunur.
      
25 Ocak 2013, 10.54
Bu yazının üstüne ekleme yapmak ahmaklık olur. Ama belirtmeden geçemicem;

Fena halde afalladım yazıyı okurken. "Cezbe Oluşumu" isimli filmde böceği izlemekten gelen bir "İç sinema" izledim. Birbirinden kopuk gibiydi olaylar. Konuda gidip gelip, böceğin saçma görünen ritüelinden iç hesaplaşmaya kadar varan düşüncelerden bitişe zar zor geldim. Başrol oyuncusu rolünü iyi oynamış.

Bir dahaki aşk ya da aşk acısı, ateşten fırlayan kıvılcımdan doğmayacağı ne malum Cezbe bu. Tek ama son olmasın...
25 Ocak 2013, 12.12

Eksik Basamak...

Saygıyla, vakarla, cezbeyle cebelleşerek yazdığın bu duygu yüklü yazını, olmamışlığı bile kendi eksik, kırık basamağına bağlaman sana hayran bıraktı beni. Ve bence okuyan herkesi. Arabeskleşmeden, inletmeden de duygular anlatılabiliyor ya, işte bu harika. Yazı, yorumsuz bırakılacak kadar güzel. Belki hiç yapmadığım bir şeyi yapar, sana mesaj yazarak duygularından nasıl etkilendiğimi anlatırım, bilmiyorum kararsızım.Teşekkürler CeZbe, yazdığın için...

AtayaG.

 

25 Ocak 2013, 15.24
TEK KELİME HARİKA BİR YAZI...BENCE DEVAM ETMELİSİN YAZILARINA.KOLAY GELSİN.
25 Ocak 2013, 16.16

çok ağır ve kasvetli bir yazı olmuş inanın sonuna kadar okuyamadım resmen içim daraldı kusura bakmayın cezbe hanım

 

25 Ocak 2013, 16.57
TEK KELİMEYLE BERBAT BİR YAZI....
25 Ocak 2013, 18.33
    Sen burda da mı buldun beni ya colley..Gizem miş :) Yüz tane nickinin ellisinin yasaklandığını varsaysak, diğer ellisiyle abuklayabilirsin yani mesele yok. O kadar belli ki buraya ait olmadığın. Kendim ve devamım gülüyorum sana :)
25 Ocak 2013, 23.40

Eleştireyim derken emeği hiçe saymak, saygı duymamak bizim toplumumuzda kronik hale gelmiş bir hastalık gibi... Emeğe berbat ifadesini yerleştirmek bedbaht bir durum... 

Ben sizin en çok " Kağıt Kesiği" yazınızı beğenmiştim... Bu yazı da güzel ama onun kadar değil... Bir önceki yazdığınızdan ise daha güzel..Bazı yazılar bazı ortamlara ağır kaçabiliyor.. Sanki bir batman ağır olmuş gibi bu sefer...

Tabi ikinci paragraftaki tüm duygu ve düşünceler şahsıma aittir:) 

26 Ocak 2013, 13.27
     Türk öncelikle desteğiniz için teşekkür ederim. O yorumları yazan  yüce şahsiyet, benim takıldığım salondan, blogla yazıyla alakası yok, şahsi saldırı yani :)...edebiyata alakası küfür edebiyatı boyutundadır :)
      Kağıt Kesiği ni ben de çok sevmiştim evet.. önceki zaten ölünün ardından atıp tutma konusunda,  gösterilen tepkiye karşı yazılmış, güya kendini aklama bloguna olan tepkimdi, yorum kapalı diye blog yazdım, yazı diyemem yani ona..yorumdu o :) Bu yazının biraz ağır olduğu da doğru, platformu baz alırsak dediğiniz gibi. Merakı olan okur ama, hafifler  zaten bolca yazılıyor. Söylediklerinizin ortak noktasında az ya da çok beğeni var yazılarımla ilgili...benim için sevindirici bu. Siz onu seversiniz, başkası bundan etkilenir gayet normal..akılda kalmış olması yeterlidir benim için. Teşekkür ederim yorumunuz için. 

      Ataya bizim frekanslarımız tutuyor senle, his noktasında yakalayabiliyoruz birbirimizi...en önemlisi de bu kalp yakınlığı. Beğenini güzel sözlerinle ifade etmişsin, başka şeye de hacet yok zaten. Mahçup bile oldum hatta, öyle güzel şeyler yazmışsın ki... Pişman etmeye çalışanlar olsa da, iyi ki yazmışım evet, sözünü dinledim :) yazmaya da devam ediciiiim..., daha çoook  duygulandırıcam ben seni :) Yazı yorumlarında kimin dediği ve ne dediği önemli benim için...bunları senin söylüyor olman farklı yani bende. Güzel yorumun için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. 

     Özdür ben seni döverim :ppPp "bitişe zar zor geldim" de ne demek. Bu sıkıldım mı demek oluyor...vallahi döverim :))))) Ben aslında öyle demek istemediğini bilmek zorunda mıyım her defasında.....nooolucak bu halin senin :pppPP Ordaki tek, sonluğu ifade ediyo bu arada, karışma bana ! :)

     Sonsuzluk, Kırıstal sizlere de teşekkürler  beğeniniz için. 
     
26 Ocak 2013, 16.35
Suyun titreşimlerinde , birbirine karışan , birbirini tamamlayan , renkler gibi ebrunun güzelliğinde yaşanan bir birlikteliği  hissettim satırlarında ve çok çok beğendim.  bence orada hadi uzat ellerini...
26 Ocak 2013, 19.57
Tahayyülünüze sağlık, güzel yazı olmuş. Sadece benim öneride bulunmak istediğim birkaç şey olacak affınıza sığınarak; 'cezbe' yani trans bölümünü sanki biraz fazlaca tekrarlanan duygulardan ve sözcüklerden yoğurmuşsunuz, bu nedenle okumak (yanlış bir tabir kullanmak durumundayım ama kesinlikle kötü niyet ile değil) biraz sıkıcı gelebiliyor, bu ayrıntıya odaklanırsanız kanımca yorumlarınızda tatsız şeyler görmezsiniz (elbette muhteşem yazılmış bile olsa o yazıyı beğenmeyenler olacaktır, bu da popülasyonumuzun beğenilerinin çeşitliliğindendir) diye düşünüyorum. Başlangıcı-sonu sorunsuz, bir de şu 'cezbe'yi, okuyanın boyut değiştirmek durumunda kalacağı sihirli sözcüklerle biraz daha süslerseniz tadından yenmez, saygılar..
27 Ocak 2013, 00.21
Ne Gizeminden bahsediyorsun?
Bir kere o ben değilim ve bu önyargına bende gülüyorum devamı olan biri olarak :).(sizde yok o :) malesef...
Turk_38 evet bedbaht bir durum çünkü nereden baksanız 10dk'mı boşa harcamış oldum burada tesadüf eseri yaptığım yorum üzerine:)


27 Ocak 2013, 02.12

kulağım çınladı geldim  birileri hakkımda konuşuyor :)) gizem benim, diğer arkadaşla hiç bir alakam yoktur..Cezbe hanım yorumuma çok kızmış olabilirsiniz ama beğendiğimizi veya beğenmedimizi söylemek biz okurların hakkıdır, siz usta bir yazar, bende eleştirmen değilim .Medeni cesaretinizi elbette takdir ediyorum ama o günkü içinde bulunduğum ruh halim biraz kasvetliydi yazdıklarınızda tuzu biberi oldu. Kusura bakmayın istemeyerek sizi kırdım galiba ? Siz   yazmaya devam edin bende sizin yazdıklarınızı okur ve inşallah güzel yorumlarla gönlünüzü alırım. Dostca kalın

..... 055_gizem

27 Ocak 2013, 03.41
       De Colley kendini bana bulaştırma. Tesadüfen yapmış olduğun yorumları yine tesadüfen :) arka arkaya gelenleri  de al git bence...Hayır ne istiyosun yani, istersen bi blog yazayım ben bu konuda. Senin ettiğin ağız dolusu küfürlere, bi cevap aldın benden. İçine oturmuş olması doğal :) Israrla bana "ne dediğini söyle" diyosun. Ben bırak burayı bi blog yazıp o küfürlerine cevaben ne dediğimi söylerim. Bu kadar mı rezil etmek istiyosun kendini :) Bak "arkadaşlık isteği" göndermişsin ya...orda var aslında bana izin "söyle" dediğine dair.. Ama ben yine de sorayım sana insanlığımdan..cidden istiyo musun söylememi burda :)))))))) Ekran resmi de aldım, hani siliniyor ya bi süre sonra...garanti olsun. Fotolu falan bi blog olur değişik olur :) O kadar küfrü sansürden geçirebilir miyim senin gibi onu bilemiyorum...uygun dille ifade edebilmem benim becerime kalmış ama inan denerim :) Kendi dünyana dön bence sen...git kendini çok rezil ettirmeden hatta :)))))))))))

      Veda teşekkür ederim güzel ifadeler eşliğinde beğeni belirten yorumunuza.

       A Nomad  çok mutlu oldum yazımı okuduğunuza, beğenmeniz mutlu etti beni. Trans kısmındaki tekrarlar inanın yazarken beni de düşündürdü, pek de içime sinmemişti açıkçası sizinle aynı fikirdeyim.. Bu yazıyı bir daha yazsam kesin olarak dikkat ederdim ona. Bi aşk hikayesinin içinde, geri dönüş yolunda kaybettiklerimizi anlatmak istemiştim aslında böcek metaforu yaparak. Yazı sonunda biraz kaymış ifade bende :) Bu da benim eleştirim olsun sizinkine ilaveten. Sihirli cümleler konusunda da haklısınız  aslında. Ben yalın yazmayı seviyorum. Ama yine de özellikle bi aşk hikayesi kaldırırdı bunu. İçerisindeki benzetmelerde biraz kullanmaya çalışmış olsam da, daha vurucu sizin tabirinizle sihirli :) cümlelerle daha güzel kılınabilirdi yazı. Ben çok şey aldım yorumunuzdan...eleştirilerinizle bu yazıyı daha güzel bi hale getireceğime emin olun. Çok çok teşekkür ederim. 

      
28 Ocak 2013, 17.18
hahahahahaha  sadece gülüyorum sana neler varmış meğerse içinde :D yaw birşey istediğim falan yok ne isteyeceğim senden.ama ilk yaptığım yorumdan sonra oyun masama gelen başkasımıydı :DD ve ne yazdığını burda yazmaya gerek yok filtreden geçmiyor denedim çünkü:)) arkadaşlık teklifi yorumunu okuyuncada kahkahalarla gülüyorum sna ne yazdım orada yazda herkes okusun teklifte:)bak burada bir blog yazısı yazarım sen en başta hayran okuyucularımdan olursun :D.yazıma asla yatağıma uzanmıştım diye başlamam herhalde.Bir hamster çemberinde tutkuyla basmakları tırmanıyorduk ne demek ya :D ben orayı değiştiyorum şöyle yazmalıydın fareler gibi lağım kanallarında dolaşıyorduk.:))) 
29 Ocak 2013, 03.22
    Aslında, bütün bu sana cevap vermelerim falan bile fazla sana :) Ama tabii ortalık yerde oluncu bunlar insan cevap vermek zorunda kalıyor. Neyse ki blog eskidi fazla kişi okumaz :) Masaya gelip "ezik :) " dedim sana. Cidden öylesin :) Burada blog yaz evet takip edelim. Gerçi sen oyunda bile program kullanan bi şahsiyetsin, burda da alıntı, çalıntı falan kullanırsın büyük ihtimal :) Hamster faredir, onları farklı kılan dna dizilimdeki ufacık bi farklılıktır sanıyorum, ama ikisi de faredir geniş açıdan bakarsak. Hani geniş açıdan bakarsak ikimiz de insanız...aynı böyle :)
16 Mart 2013, 02.54
Böylesi güzel ve içten bir yazıyı "beğen"mek gelmemiş kimsenin aklına; teessüflerimi iletiyorum okuyan ve yorumlayan herkese en önce.. :)

Sonra... Onlarca cümleden en çok aklıma kazınan söz şu oldu: Çelik grisi... Çelik kadar sert, parçalanıp ayrıştırılması zor, parlak, dayanıklı ve paslanmaz-bozulmaz... Güzel bir tanımlama; ne var ki insanın, özellikle de iki insanın çevresini saran o "çelik" tabaka sıyrılınca altında et-kemik çıkıveriyor yine.. İçin için çürüyoruz biz.. Ve çelik grisi sözü, aklıma şu şarkıyı getirdi.. Tarz olarak uymasa, dinlemek istemeseniz bile sözlerini bulup okumanızı tavsiye ederim:

"Bizim gri rengi dudaklarımız olurdu ağlardık" (Saian - Al Sevgilim Anne Ol Bununla)

Oldum olası başladığı yerde biten filmleri de hikâyeleri de ayrı sevmişimdir.. Tavandaki böcek gibi... Hem cümlenin ilk harfi, hem de noktası.. Bütün hikâye de bu iki karakter arasındaki uzunca cümle aslında.. Ve birşeyi fark ettim.. İnsan, zaman, mekân ve olaylar ne kadar farklı olursa olsun yaşananlar aslında hep aynı.. Ve hiçkimse, ne bi' başkasının ne de kendi hatâsından ders almıyor.. O hatâyı bile bile yaşamak o kadar güzel ki... Acı ve güzel...

Ben yazınızın dilini, anlatımını, cümlelerinizi eleştirmek istemedim.. Bana hissettirdikleri bunlar.. Belki fazlası da var ama... Neyse... :)

Yanlış anlaşılmamasını en baştan ricâ ederek şunu söylemeliyim; benim sâbit bir ilham perim yoktur.. Tanıdığım ya da yabancı herhangi bir insanı görür-duyar-okurum ve o benim nöbetçi ilham perim olur.. Bâzen de sâdece kendimi... Bu yazınız ve yazınızdan öte anlattıklarınızla aklıma şu cümle geldi ve muhtemelen bir sonraki yazımın çıkış noktası olacak:

Bir artı bir her zaman iki etmez..

En önce duygularınızı paylaştığınız, sonra başı da sonu da belli olan bir yol çizip gözlerimizi yormaksızın gönlümüze dokunduğunuz ve sizi bize en cesur ve saf hâlinizle anlattığınız için teşekkür ederim size bu yazıya gözü değen herkes adına..

Uzattığınız elin havada kalmaması dileğiyle...
16 Mart 2013, 16.24
     Teşekkür ederim Muhalif güzel sözleriniz için. Bi sonraki yazınız için, aklınıza bi şeyler düşürmüş olmak mutlu eder beni tabii :) Ben rap çok severim, sözleri harika şarkının.  Yazardım hepsini buraya ama herkes okumalı. Bencillik yapıp bu blogun altına yazmıyorum. Ama bi sonraki blogunuzun altına hiç üşenmeyip güzel güzel yazıcam emin olun "Al sevgilim anne ol bununla" sözlerini.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın