gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

BEYAZ KAĞITLARDAKİ HAYALETLER

22 Mayıs 2013, 19.39
A- A+

Kadının cebi insan doluydu...

Ne çok biriktirmiş, ne çok saklamıştı onları.

Annesi sordu: ‘ya ben;  ne yaptım sana kızım?’ diye.

‘Sen beni , küçücük, kodun gittin anne,daha ne olsun?’

 

Kadının önünde bembeyaz bir kağıt elinde de kocaman bir silgi vardı. Silgi kırmızı,silgi kendinden bile büyük...

Kadının gözlerinden, deli gibi yaş fışkırıyordu. Etrafındakiler, şaşkın şaşkın izlerken, o habire beyaz kagıtta ki, bir şeyleri siliyordu. Silgi artıkları dağ olmuştu solunda. Beyaz kağıdın üstündeki, kıpkırmızı, silginin izleri oluşmuştu. Öfke ; her tarafta idi. Kadın ağlıyor, silgi kanıyordu…Kahkahalar patlıyordu içinde, ve öylesine belliydi ki hüzün...

Etrafında, binlercesi, onu izliyor, kah gülüyorlar, kah duruyorlardı. Kadın ,yeni bir kağıt aldı, tekrar üstündekileri silmeye başladı. Yeni bir kağıt yeni bir kağıt daha... Akşam oldu, kağıtlar bitti. Kadının elleri parçalanmış, silgiyi tutan her bir parmağı , kan içinde kalmıştı…

Garsonu çağırdı, boş gözlerle , ‘bana kağıt, getirin’ dedi. Garson; ‘ yok  ki’ dedi. ‘O zaman bana gazete getir’ dedi. Gazete geldi. Kadın başladı, gazetede yazılı olanları silmeye....Gazete paramparça olmuştu. Etrafındakiler çoğalmış, binlere ulaşmıştı. Şimdiye dek, yaşamı boyunca tanıdığı herkes etrafındaydı. Herkes ; ‘ama, dur , ama , ben…’ diyordu.

 

Garson, günlerce, silgi artıklarını süpürdü. Süpürdü ve denize attı. On binlere varan insan kalabalığı da , gün geçtikte, her süpürge darbesiyle, yok oldular, gittiler. Tek bir parça kalmıştı. Garson bir türlü bu parçayı , süpüremiyordu. Her şeyi denedi, olmadı. Yapışıp kalmıştı, kadının ayaklarının dibinde. Kan kırmızısıydı. Kadın sessizce, eğildi yere, bir dokunuşta aldı, silgi parçasını. Kalp şeklini almıştı. Koydu cebine...

Bir tek, kara gözlü küçük bir kız, izlemişti kadını, yanına sadece o gelebilmiş, ve kadının kucağına oturmuştu, usulcacık. Baktı kağıtlara, kağıtlar bomboştu ama kadın siliyordu. Sustu küçük kız, hiç konuşmadı. Sımsıkı sarıldı, kadının yüreğine.

‘Sakın beni de silme’ diye, yalvardı sessizce…

Kadın baktı, uzaklara, sessiz yalvarışı duymadan. Elini cebindeki, silgiye götürdü. Küçük kız, gözünde bir damla yaş ile, kadından hızlı davranarak aldı, silgiyi. Kağıt önündeydi. Sildi, gördüğü gibi kadından, boş kağıdı . Kadın bir anda yok oldu.

Kimse hatırlamadı kadını, sonrasında. Hiç olmamış bir silinişti…

Küçük kız yine, yalnız kalmıştı.

Kahkahalar , tepeleme doluydu hüzünlere…

YORUMLAR

22 Mayıs 2013, 20.09
Well well well! Sayın kupabeys nihayet blogumuza teşrif etmişler. Okuduğunu biliyordum da yazmayalı epey olmuştu. Okurken kolay geldi silmek, bir deneyeyim dedim... ıhh bana göre değil  :)
22 Mayıs 2013, 20.23
kupabeysin yazılarını/yorumlarını hatırlıyorum, birçok yazarınkini hatırladığım gibi, bilindik hikayeler ama has anlatımlar; kupabeys'inin has'lığı. 
Her yazı bana bilindik geliyor, ya hayalgücüm çok çok büyük ya da her okuduğumu unutmuyorum ve beynimde eliyorum ya da sınıflandırıyorum konuları. O yüzden kusuruma bakılmasın...
Bilgenin kıytırık silgisinden değil benim silgim, gerçek ve sağlam, tıpkı hayalgüçlerim gibi; tıpkı umutlarım gibi deneklerin karşısında...Siliyorum ve bir daha, tekrar, yeniden..sonuca vardırıyorum sonunda, kimse yok olmuyor benim hikayemde.
Elmeğinize sağlık, çok iyiydi.
22 Mayıs 2013, 22.15

hüzün denizinde dibe vurdum okurken. harika bir dönüs yazısı...

silgime gelince, o henüz kücük, kücücük... düsündüm de ne mutlu bana. ceplerimi yokladıgımda, yazının kahramanın aksine, silmek istediklerim azınlıkta. suan su saatte bunu cek etmek ve müspet cevap almak kendimden bana huzur verdi.tesekkürler kupabeys, emegine saglık.kocaman sevgilerimle...

22 Mayıs 2013, 23.26
Nihayet kış uykusundan uyanmış, yazmışsın kupabeys. Ne uykuymuş ama...
Hoş geldin. Yazının önünde oldu gelişin bana. O yüzden yorumu geçtim, sahibini seçtim. Sevgiler.
Ataya.
23 Mayıs 2013, 00.02

 

     Çocuklar hayaletleri görürlermiş halbuki, öyle derler... Kadının gördüklerini o da görebilirdi, ona tek yaklaşabilenin de o kara gözlü küçük kız olabilirdi bu yüzden. Baktığımızda değil de, gözlerimizde bütün her şey aslında değil mi?

 

     İlk kez bir yazınızı okudum ben, diğer arkadaşlar biliyormuş tabii. E neden yazmazsınız Kupabeys...yazın e mi? :) Ruhunuza sağlık.

                                                                                                                                     CeZbE

23 Mayıs 2013, 01.33
Bir baktim KADIN olmusum, silmekten yorulmus sag kolum, sol yanimda baska sizilar..
Bir irkildim yazinin sonunda ki KÜCÜK KIZ olmusum, saskinligim saklanmiyor artik ciglik ciglik...

Sevgili kupabeys ne iyi etmissin ... Ne güzel yazmissin...Iyiki geri gelmissin .. Hosgelmissin ..
23 Mayıs 2013, 08.55
Yaşanmışlığın öfkesini,  sevginin yokluğunu , can kırıklarından kurtulmaya çalışmanın  farklı bir boyutunu hissettim yazında sevgili kupabeys.. kadının kucağında oturan küçük kız belki de kendisiydi,  annesiz ve sevgisiz kalışını hissettiği ilk dönem.. hoş geldin ve tekrar gitme lütfen. sevgimle kal.
23 Mayıs 2013, 11.05

Sevgili Dük,
Bu aralar,blog bombardımanına tuttum Gamyun'u....Yorumları, yokluğunuzu fark ettim.Girdim profilinize, ve şimdi asker olduğunuzu öğrendim...

Sular gibi, geçsin inşallah...Hayat tecrübesi artacak...Keyfini çıkarmaya bakın.Hiç birşey yapamıyorsanız, elinizde; askerlik arkadaşları ve askerlik anıları kalacak.Dilerim bu anılarda,hep beyaz sayfalar kalır.
Çabuk dönün,yorumlarınıza ihtiyacım var...
Sağlıklarla,sevgilerle.......Kardeşim
                                                      ***

İmla hatasıyla dolu mesajını ibretlik olarak yayınladığım için üzgünüm Kupabeys :) İzin almadım ama k. bakma
Şaka şaka ben yazamadığım da geçte olsa beni nadir hatırlayan insanlardansın.Hoş geldin/güle güle demeyi sevmiyorum.

Ara ara yazdığın bloglarına damlamasamda, mesaj atıp hal hatırını sormasamda bende seni unutmuyorum.

Sevgiler.
 
23 Mayıs 2013, 11.43
KENDİMİZİ TANIMAYA VE BİLMEYE İHTİYACIMIZ VAR.BİLEBİLDİĞİMİZ KADAR AYAKLARIMIZIN ÜZERİNDEYİZ. SİL   SİL  NEREYE KADAR.
23 Mayıs 2013, 12.33

Sevgili arkadaşlar, yorumlarınız ve hoşgeldinizleriniz için teşekkür ederim. 'Ben gitmemiştim ki , hep buradaydım, blogları okur, her gün 3-5 bankomu oynardım. Sadece blog yazmıyordum epeydir' diyecektim ki, sonra düşündüm, hergün de evlerinize kahveye gelsem , 'hoşgeldin' demek alışkanlık ve güzel adetlerimizdendir. Bu yüzden ben de 'hoş buldum' diyorum. :)

Bazen, bazıları hiç büyüyemezler. Aynı çocuk saflığında kalırlarda, o yüzden çok acırlar. Bu yüzden de kendini ve etrafındakileri red ederler, daha doğrusu büyümüşlerin , labirentlerinde kaybolurlar. Ama içlerinde ki çocuktur, en kolay çıkışa götürecek bizleri.

Bu arada gördüm ki , sen de benim gibi 'anıları,izleri' saklayanlardansın Dük. Sonra da yeri gelince , çıkaran:-) Ben çok yaparım bunu, hatta geçenlerde ,üniversiteyken arkadaşlarla , eğlencemizi, habersiz kasete çektiğim , kayıtları, diğital ortama iletmek üzere bir alet aldım. İyi ki saklamışım dedim kasetleri hatta.:-) Üstünden 33-35 sene geçmiş. Şimdi onları arkadaşalra göndereceğim. Kendi gençlik seslerini:-) kahkahalarını, saflıklarını. Hediye olacak onlara. Aynı senin bana gönderdiğin gibi.

Sevgiyle kalın...

 

23 Mayıs 2013, 16.58
yazsam olmuyor yazmasam olmazzzzzzzz...
24 Mayıs 2013, 02.01
biz büyümeyi beceremeyenleriz   
 ki ondandır çocukluğa özlem oysaki bakın çocuklara hepsi hemen büyümek ister
biz çocuklara çocuklar bize...

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın