gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Tahta Kaşığa Hasret !

31 Mayıs 2013, 08.04
A- A+
 

        Uzatmışım ayaklarımı yanmayan kalorüferin üzerine...Hazirana girdik gireceğiz ama bu soğuk memleket hala ısınmamak için aynı inatta..Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur da cabası..Zira iyide yapmakta, vatanıma dönmek için her geçen günün kayıp halinde olması canımı sıkıyor..Her yıl bir bahane bulunup bir sonraki yıla ertelenen yurda dönüş planları..'' Hadi artık kızım dönün gelin'' diyen telefonda ki ağlak ses..Camdan dışarıya, çook dışarılara doğru bakmalarım yeni değil zaten..Trenler gelip geçiyor..İnsanları ordan oraya, özlemden vuslata yetiştirecek olan, saat başı kalkan hızlı,tek katlı, çift katlı trenler..


         Geçen yıl karşı binada oturan yaşlı adam geldi birden aklıma..Kambur ve çok uzun bir adamdı..2.3 yıl yatalak eşine bakmıştı ..Sonrasında da 2.3 yıl yalnız yaşamıştı..Alman'ların yalnız yaşamalarına alışıktık..Markette karşılaştık..Paketlerini eve taşıyabileceğimi söyleyince kamburuna isyan edercesine kaldırmaya çalıştı başını..Sevindi markete yeniden girip bir araba dolusu alışveriş yaptı..Arabaya yerleştirip arkamı döndüğümde '' Hadi bir kahve içelim ..Ne dersin ? '' dediğinde çok şaşırmıştım..Oturduk Cafenin bahçesine, kahve yerine bir bira söyledi anlamakta zorlandığım anlarda, bunu hissedıp hemen daha basit anlatımıyla beni mutlu ettiği güzel bir sohbet içine girdik..Meğer bizim yaşlı kambur amca ( Her Schwach ) ünlü bir Profesörmüş, cebinde ki cüzdanından onlarca resim çıkarttı..Çocuklarının, torunlarının..Kendi resimlerini gördüğümde şok olmuştum..Öyle heybetli, öyle yakışıklı bir adammışki..Hayretimi gizleyemedim..Sohbet ilerledikçe daha da şok olmuştum..


        ''Mesleğim, yaptığım araştırmalar bana çok şeyler kattı..Gidip araştırmadığım ülke kalmadı, aile ve kuşak kavramı ve yaşantılar adına en büyük kentten en ufak mezra ya kadar gezdim araştırdım ama dünya üzerinde Türkiye de gördüğüm büyüğe özellikle aile büyüklerine gösterilen saygı gibisini görmedim, istatistik yapmıştım işim gereği, neredeyse yalnız yaşayan yaşlı insan yok gibiydi, özellikle kırsal kesimde..Birde Almanya ya bakın ..Kaç yaşlı insan çocuğunun yanında kalıyor.. '' dedi..Şaşırdım..Gurur duydum tabiiki ama çok şaşırdım ..


        Meğerse bizim kambur amca bundan 30.35 yıl önce gitmiş Türkiye ye...4. Kata taşıdık alışverişlerini..Telefonumu yazıp iliştirdim buzdolabına ..Sadece 4.5 kez beraber alışverişe çıkabildik..Sonrasında Huzur evıne götürdüler..Evi boşaltırlarken öğrendim öldüğünü...


           Diyemedim ....

           Anlatamadım....


            Artık Türkiye de gelişti, batılaştı, aynı avrupa ülkeleri gibi oldu diyemedim.. !

            Yaşlıya saygı kalmadı, tek yaşlıyamı ? İnsana saygı kalmadı dıyemedim..!

            Bayramlarda bile aile büyüklerine zıyaret angarya oldu diyemedim..!

            Evlatlar istesede, gelin yada damatlar tarafından bir şekilde yalnızlığa terk ediliyor büyüklerimiz dıyemedım..!


            Gençliklerinde heybetle esip gürleyen, geçmişte önemli mevkiilerde görev yapmış,yaşlandıklarında ise işe yaramaz, hiç bir işten anlamaz, yetersiz birer eşya gibi muamele görmek, ya da aksine zaten hayatın acımasız çarkında hep itilip kakılan, dünyaya getirdiği ve yaşlılığında ona destek olacağına inandığı, güvendiği çocukları tarafından yalnız bırakılan yaşlılarımız...Oysa ünlü Psikıyatrlar özellikle yaşlıların yalnız bırakılmamalarını salık verirken..İnsanlığımızı, vicdanımızı, en önemliside evlat olma sorumluluğumuzu hiçe sayıp, sadece rahatımız, ev huzurumuz ve sıralamaktan hic utanmayacagımız mazeretlerimiz le yalnızlığa mahkum ettiğimiz yaşlılarımız..Yalnızlığa itilen Yaşlılar, evlatları tarafından dışlandığını, unutulduğunu, terkedildiğini düşünüp depresyona giriyor ve ömürlerinin son dönemlerini çok daha zor geçirip ölüme daha çabuk kucak açıyorlarmış..Tahta kaşığa bile hasret, sızılar içerisinde, yok olup gidiyorlar..


       Tabiiki devletinde yaşlılar için yaptığı, yapacağı, yapması gereken çok şeylerde var..Ananelerimiz, kültürümüz, vicdanımız yavaş yavaş yok olurken..Canlarımız da yok oluyor..Pişmanlıklarımızda hep arkadan geliyor..İstisnalar tabiiki cok...Özellikle Anadolumuzda yalnız kalan yaşlı yok denecek kadar azmış, buda sevindiriyor bizleri...Lakin yetmiyor..Parası, malı, mülkü cok olanlar ayrı durumlarda tabiiki..Diyecek çok şey var ama....Denmiyor...


          °°Babacığım ben hiç evlenmeyeceğim..Hep senin yanında kalacağım..Sende dedem gibi yaşlanacakmısın baba ?...........Olsunnn ben sana bakıcam ..Söz ..!


                                                                Bazen çocuklar söz verirler..Ama....

YORUMLAR

31 Mayıs 2013, 10.12
Demediğiniz iyi olmuş, Her şey sizin gördüğünüz gibi değil münferit olayların fazlalaştığı bir dönemden geçiyoruz, Ama emin olun Ve Size söz veriyorum, Bir gün Kuran-ı Kerimi insanlar anladıkları zaman ve ona uydukları zaman saygının ne olduğunu anlayacaklar...
Belki yazınız vesile olurda aşağıdaki ayeti gören ve hala hayatta olan anne ve babasının gönlünü etmeye çabalar..
"İsra Suresi 23.Ayet"
"Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
31 Mayıs 2013, 10.23
Çok güzel çok çok güzel bir anlatımdı.O kadar derinime işledi ki cümlelerin babamı aradım:) Teşekkürler...yüreğine sağlık
31 Mayıs 2013, 10.44

Gençlik ilkbahar gibidir, yaşlılık ise kışa benzer, öyle bir kış ki, arkasından bahar gelmez  demiş Firdevsi... ne de güzel demiş. Hepimiz baharı yaşıyoruz ya da yaşadık da, yaşayacak son bir kışımız var. Yüreğine sağlık arkadaşım, yüreğine sağlık

31 Mayıs 2013, 11.51
Uff Berrakcım ya, zaten içim bir tuhaf bugün, senin hassasiyetin de eklendi üstüme nasıl bitiricem bugünü bilmiyorum. Nasıl güzel anlatmışsın nasıl, hele o son cümlen saf temiz çocuk sözü yok mu...
Medenileşmekmiş adı, moda ya, yapsalar bir türlü yapmasalar bir türlü o huzur ve yaşlı evlerini. Bir bakıma iyi, ama bir bakıma da tescillenmesi gibi sanki yaşlıların izole yaşamlarının. Hep mahallelerin git gide kalkmasına bağlıyorum ben bunu biraz da. Ninelerin mutlaka aynı evde yaşamasını savunuyorum mümkün olduğunca ve onlar istediği müddetçe. Dedeleri unuttum sanmayın he:)) Çocuklarınızı yakın yaşatın nine ve dedeleriyle diye söylüyorum herkese, o hikayeleri, o baş okşamaları yok muu ne zenginlik katıyor çocuk karakterine inanamazsınız. Ben de haftaya nineme gidiyorum denk geldi yazın yaa hayret. Berrakcımmm, bir oyunda bile denk gelemediğim blog arkadaşım sen, ellerine sağlık çok çok güzel yazın için...
aTAYA.
31 Mayıs 2013, 16.23
Keşke yüreğim kaldıracak olsa da arada bir huzurevlerine gidebilsem... Evlâtlarının bir kenara bıraktığı o cânım insanları hiç görmedim ninelerimin yerine koysam, dört yıl önce kaybettiğim dedemi onlarla yâd etsem... Bayram günleri dizinin dibine oturup hayat hikâyelerini dinleyeceğiniz bir büyüğünüzün olmaması o kadar acı birşey ki... Tulumba nasıl basılır, baklava nasıl açılır, İzmir köftenin iyisi nasıl yapılır, biz neden göçmüşüz, kaç yıllık göçmeniz, Dağlı-Doyranlı ne demek?? Bunlara benzer onlarca soru cevapsız ve öksüz kalmıştır.. Otobüste yer verdiğiniz ya da karşınıza oturan ak saçlı amca "birşey sorsun da cevap vereyim" der gibi gözlerinin içine bakmak var bi' de.. Havadan sudan bahsetsin.. Başka birşey değil... Otobüs nereden geçiyor, maç saat kaçta başlayacak, okuyor muyum, nerede oturuyorum?? Bunları sorsun.. Hâlbuki bilirim; ne ben bu soruyu umursarım ne de o cevâbı hatırlar birkaç dakîka sonra.. Rüyâlarda bile hayâl meyâl hatırladığın bir sevdiğini bir başkasının gözünde görmek, onla üç beş kelime olsun hasbihâl etmektir tek niyet.. Belki sormaktır, ben bu yaşımda kendimi yaşlanmış hissederken nasıl olur da onun benden daha dinç bir delikanlı gibi hayâta gülümseyerek koşturabildiğini??

Belki kaybedip kıymetlerini anladığım için, belki de ömrüm boyunca "kıymetlilerim" oldukları için... Sokakta gördüğüm en yabancı ak saçlı amcalar-teyzelerin benim öz ninemden-dedemden hiçbir farkı yoktur gözümde.. İçten içe kıskanırım anneannesine sarılan, babaannesini ziyârete gidebilenleri..

Peki ya şimdi?? Haberleri açmaya ürküyor insan.. Seksen yaşında bir nineye tecâvüz edildi, altmışlık-yetmişlik teyzeler sırf Ermeni diye (belki de başka bir sebepten) katledildi, evlâtlar yaşlı annelerinin bileziklerini almak için onları yaraladı ya da öldürdü, yine evlâtlar babalarının mîrâsına çökmek için "akıl sağlığı yerinde değil" raporu almaya çalıştılar, bir diğeri malını-mülkünü-ömrünü borçlu olduğu anne-babasını bir huzurevi köşesine terk etti.. Belki bunlar son yıllarda su yüzüne çıkmış olaylar ama bu konuyu dillendiren bir atasözümüz bile var:

Babası oğluna bir bağ bağışlamış, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş..

Diyecek çok söz var aslında ama diyecek hâlim kalmadı.. Yaşarken kıymetini bilin onları; Allah o nur yüzlü büyükleri hiçbir zaman başımızdan eksik etmesin!!
31 Mayıs 2013, 16.29

  Paylaşımının buharı  beni umutsuzluğa   itti.'' Ne  olacağım yarın'' düşüncesi hergecen gün şiddetini arttırırken,  sayende   bir güzel  sancılandım.:)

 Bugün kalbimi yakıcı  bir  aşk beklerken,  yarın  bedenime bakıcı  birini  istemekten  korkuyorum..:)

  Ve  sen bana  öncelikle bunları   hatırlattın  Berrak. Sonrası benden de  büyük.  Emeğine  Sağlık.

   Gaibe  not:  Yapboz  salonları da işe yaramadı. Daha  parlak  fikirler bekliyorum ...:))

31 Mayıs 2013, 21.55
     Aman be Berrakcım ya, göstermesene içimizdeki pislikleri bize ! Bak canım sıkıldı. Neyse ki Beymen'in yorumu bi gülücük attı tatsız yüzüme :) 

     Şimdiye kadar okuduğum en iyi blogundu bu. Yaşlı adamın "bir kahve içelim mi" demesi ne hoştu ve de senin davete icabetin. Güzeldi...
01 Haziran 2013, 20.40
Ne kadar hoş...bir sürü kültür, bir sürü yer görmüş ve  sızlanıyor :)

Bu hala yanında ailesi olan birinin bakışı tabi ki İleride değişebilir ya da değişmez bilemiyorum. gerçi şimdi de mecburi bağlar dışında kimse yok sayılır çevremde ama o yaşa geldiğimde büyük bir ihtimalle huysuz bir kocakarı olacağımdan yanımda hiç kimse kalmaz,  huzurevinden de atılırım gibi geliyor.İşte esas dram bu bence :)

Son zamanlarda bazı gereksiz yorumlara takılmam nedeniyle arada kaynamış bu güzel hikaye..Verilen mesaj klişe olsa da anlatımın gayet çekici bir de bold karakter olmasa yeme de yanında yat..Cidden göz yoruyor. Bold karakterle yazınca daha mı güzel oluyor sanıyorsunuz..peh!
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın