gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

İnsan Kimliğimiz Var Mı?

09 Eylül 2013, 18.52
A- A+
 
         Türk
         Kadın
         İslam

         Pembe kimliğimde bunlar yazıyor. Bu değerler, benim istemim dışında olan ve doğumumla gelen belirleyici özelliklerim. Aklı başında olmayan insan bu değerlerden yola çıkıp uç noktalarda pekala "Türk şovenisti", "feminist" ve "dinci" olabilir değil mi?


         Bu doğumla gelen ve boynumuza asılan yaftalar, mecburi dahiliyetlerimiz. Gerçi bir marjinallik yapıp bu üç durumu da değiştirebiliriz elbette ama sonuç olarak bu değerlere doğduğumuz bir gerçek. Esasında bir insanın cinsini ve ülkesini değil de dinini değiştirmesini çok önemsiyorum ben. Tabii öyle hani neydi bir manken vardı hatırlayamadım ismini onun gibi kocaköylü olup din değiştirmekten söz etmiyorum. Bilinçli bir değişimden söz ediyorum. Bunun için bütün dinleri öğrenmeli ve özümsemeli insan ki seçebilsin değil mi? Neyse konumuz bu değil dağıtmayalım mevzuyu...hem yanlış algıya sebebiyet verebilir :) Sadece öğrenmek ve akıllıca yargıya varmak adına verilen emek önemli benim için...bunu demek istedim.


         İnsanların arasında dil, din, ülke, etnik köken, mezhep, şu, bu gibi farklar olmasaydı, hiçbir şeyin de 'ist'i, şu'cu'su, bu'cu'su olmayacaktı sanıyorum. Dünya ne kadar huzurlu bir yer olurdu değil mi o zaman? Aslında sıkıntı bu değerlerde de değil. İnsanların milleti de, dini de, rengi de, cinsi de, etnik kökeni de vs vs'si de birbirinden ayrı olabilir. Sıkıntı düşünce tarzımızda ve kendimizi ifade ediş biçimimizde sanıyorum. Kendimizi ne kadar bu değerler üzerinden ifade edersek o kadar ayrımcı oluyoruz...farkında değil miyiz bunun? "Ben Türküm", "ben Müslümanım", "ben kadınım/erkeğim". Eeee hangi noktaya geliyoruz? Ben ve diğerleri; bana dahil olanlar, benim dahil olduklarım ve ötekiler. "Ötekiler" dediğimiz noktada da bitiyoruz farkında olmadan.


         İnsanın bütün bu dahiliyetlerinden bağımsız bir duruşu ve söylemi olmalı. Her ağzımızı açtığımızda Türklüğümüzden, Müslümanlığımızdan, cinsiyetimizi öne çıkaran durumlardan söz ediyorsak, mantığımızı sadece bu değerler üzerinden geliştiriyorsak ve varlığımızı sadece bunlar üzerinden konumlandırıyorsak, insanlık namına kendimizde ne var diye şöyle bir aynaya bakmalıyız. Biz bu sadece bize doğumla gelen özelliklerden müteşekkil bir varlık mıyız? Neden önce insan olamıyoruz da önce Türk, önce Müslüman, önce kadın/erkek oluyoruz? Evrensellik ve evrensel düşünce bu kadar önemliyken ve her şeyin yegane çözümüyken üstelik.


         Var mı şöyle en şeffaf tarafından dahiliyetsiz, ve aidiyetsiz bir insan kimliğiniz?

https://www.youtube.com/watch?v=4Yps944qARQ

YORUMLAR

09 Eylül 2013, 19.54
wawwwwww.......süper bir yazı olmuş....ne desem de eleştirsem dedim ama bulamadım :) Ekleyecek bir çok noktam var, neden olduğu yönünde fikirlerim var ama onları buraya sıralamamız halinde yazı amacından çıkabilir.Bu güzelliği bozmak istemedim. Tebrik ederim!!!
09 Eylül 2013, 21.18

Öncelikle yazı güzel diyeyim ve yorumuma da özeneyim. Gerçi yine rahatsız olacağın bir kimlik çıkabilir ortaya, bunun için de kusura bakma. Ne yapalım er meydanında herkes görüşünü yazabilir:)

İnsani değerlerin ön planda tutulması, kimlik, din, dil ayrımı yapılmadan barış içinde ve kardeşçe yaşanması kulağa hoş geliyor. İmkansız olsa da durum bu. Diğer yandan, herhangi bir kimliğe sahip olan insanlar bu değerleri yitirir diye bir şey de yok. Bunu demek istemediğini de biliyorum.

Fakat bu bakış açısı yoga gibi bir şey. Yurtta sulh cihanda sulh sözü de güzel ama ne kadar uygulanabiliyor ? Sen sulh etsen elin oğlu gelip sınırına dayanıyor. Sen iyi niyetli olsan karşındaki kişi kuyunu kazıyor...

Demek ki, herkesin kuzu gibi ve olduğu gibi yaşamasına izin vermeyen bir sistem var. Beğenilir beğenilmez ama sistem böyle. Sürekli bir cidal, yani mücadele söz konusu hayatta. Zamanı ve hayatı bizlere sunan, şartları belirlerken bize danışmamış, kendi bildiğini yapmıştır.

Ve bizler için sınırlar çizmiştir. Bazı sorumluluklar yüklemiştir. Daha önce kullanmadığımız bir elektronik alet için kullanma klavuzu üretilmesi misüllü (Eski kelimeleri severim), bizlere de kılavuzlar göndermiş ve kullanma talimatları hazırlamıştır. Ve bu talimatlar arasında en önemli maddelerden biri cihattır. Cihat derken kılıçla savaşa katılmayı kastetmiyorum. Kendi inandığın ve hak bildiğin değerleri savunmak ve diğerlerine anlatmak diyelim. (Ben bunu yapıyorum şeklinde anlaşılmasın, evrensel durum bu)

Bugün yeryüzündeki tüm savaş ve anlaşmazlıkların temelinde aslında bu durum vardır. Bir millet ezeli ideallerini gerçekleştirmek uğruna dünyayı kana bularken, başka bir millet te inandığı kılavuzunu ancak savaşlar çıktıktan sonra geri getirebileceğine inandığından, taş üstünde taş bırakmıyor. Topluluklara bizi almıyorlar, güçlü olmamızı istemiyorlar vs...

Doğal kaynak savaşları, kutsal toprak mücadeleleri, Afrika'yı sömürme rekabetleri, on yıllar sonrasının planları... Tüm bunların altında yatan ve mücadeleye iten tek sebep, milletlerin kendi inanışlarını yükseltme çabasından ibarettir. Bu mücadelelerde hangi inanışa sahip olanlar daha acımasız ve hangileri daha çok eziliyor, yoruma gerek yok.

Yani yazıda belirtilen her şeyden bağımsız ve sadece insani duygulara bağlı bir yaşam tarzı fiilen mümkün değil. Bu durumda safınızı seçmeniz gerekiyor. Seçmekle de iş bitmiyor, uygulama gerekiyor. Tam bir bağımsızlık için ya bir dağ başında ya da herkesten soyutlanmış bir mekanda yaşamak gerekiyor.

Sorumluluk terkleri adına ben bu yolu seçiyorum demek ise, sadece kendini kandırmak olur. Sistem buna izin vermiyor çünkü. Başı boş değilsiniz diyor. Bunca şeyi bize veren, hayat bittikten sonra iki metrelik bir çukurda uzanıp yatacaksınız dese abes olurdu.

Bir de işe şöyle bakalım...

İnsan

Hayvan

Bitki

Tıpkı kadın ya da erkek oluşumuzun irademiz dışında gerçekleşmesi gibi, zihayat (hayat sahibi) olarak insanlığa seçilmemiz de irademiz dışında. İrade dileseydi, bütün gün bir gölde vraklayan kurbağa ya da at kuyruğunda bir sinek olabilirdik. Ya da belki sonbaharda kuruyup ölen bir yaprak olurduk. Milyonlarca sperm arasından birinin hayat bulması gibi, sayısız hayatlar arasında insan olmak, ben olmak tesadüfün eline verilemez. Bir piyango biletinin ikramiye kazanması gibi değerlendirilemez. Ben bu hayatı istemedim, neden oldu da denilemez.

Bu tercihin hakkını vermek, teşekkürünü etmek tüm mesele... Seçilen din ya da belirlenen ırk ne olursa olsun, insani çerçeveler içinde yaşamak işin başı elbette. İnsan olamadıktan sonra diğerlerinin pek bir önemi kalmıyor. İyi insan nasıl olunur, içinde bulunduğum hayat tarzı ya da inanış biçimi beni gerçekten iyilerden kılıyor mu ? Bunun için de sorgulama gerek. Bu yüzden ilk emir olarak ''Oku'' denmesi manidardır. Oku ve doğru olanı seç...

(Uzun yorum için özür dilerim)

 

09 Eylül 2013, 22.27

Çoğunluğun insan olma vasfına eremeyeceği bilindiği için mi acaba doğumla birlikte gelen özellikler yardıma geldi diye düşünmüyor değilim :)

 

̲α̲̲g̲̲я̲̲є̲̲ѕ̲̲ι̲̲ƒ̲̲ ̲ de eleştirecek bir yer bulamadığına göre yazı güzel olmuş CeZbE :)))) Agresif latife yapıyorum hıı aman diyim :))

 

09 Eylül 2013, 23.17
her ıkınızınde elinıze yüreğinize saglık..
09 Eylül 2013, 23.49
Çok güzel yazmışsın Cezbe. Tebrikler...
İlk, tabletler kullanıldı bu yaftalama işi için yanılmıyorsam. Takaslar başladı, ve sonra değerli maden, para yerine kullanılmaya başlandı. Tapınaklara giriş bile tablete adını yazdırıp para yerine geçen madenlerle oluyordu. Yoksa koyun, yoksa tavuk:)) Onun kabilesi bunun kabilesi diye isimlendirildi insanlar. Vardı yani bu yaftalama işi. Leoparı avlayıp kadının önüne atan adam, sadece gurur duymuyor ,kürkü kadına giydirerek bu kürkü ben verdim diye nişan ediyordu; Aidiyet... Çocukları oldu sonra; Aidiyet... Mal savaşı, toprak savaşı, din savaşı derken, kabul edelim etmeyelim, herkes bir diğerini başkası-laştırıyordu işte.

İsteyelim istemeyelim, kabul edelim ya da etmeyelim aitiz, dahiliz. Yine de insanız ve bir çok konuda çok hatalıyız. Nerelisin sorusuna cevap vermeye çalışırken daha, biliyoruz ki ikinci soru '' içinden mi?'' gelecek. Bu ne peki:) Çemberi daraltma, bir tanıdık bulma, bir bizden misin sorusuna cevap arama...

Eline sağlık...
Ataya.
10 Eylül 2013, 00.13

         Sistemin ana ögesi insan...sistem eleştirisi yaptığım bi yığın yazım ve yorumum vardır okumuşsundur Mirza. İnsanın insanlık için savaşı veya senin söyleminle cihadı -bak kullandığın kelime bile kimlikli :)- bu eciş bücüş sisteme karşı olmalı zaten. Cidal içinde cihat için cedelleşiyorsun sen de değil mi? Mesele şu ki; bu diyalektikte kullandığın argümanlar mensup olduğun dinden, ırktan, milletten bağımsız olmalı....gerçek evrensellik budur. Bunu yapamazsan objektif olamazsın ve tüm dünyaya da hitabedemezsin. İki dünya bir araya gelse evrensel bir söylemin olamaz senin :) Yine de bu yorumunda kadının eteğine, şununa, bununa bulaşmadığın için blog yazından ve oradaki yorumlarından daha anlamlı buldum bu yazdıklarını.
10 Eylül 2013, 00.28
çok  saçma.kendi  değerlerinle  mantık kurgusu  yapıyorsun? arzun  ve  isteğinle mi geldin sanki ?varmak  istediğin sonuç  ne. yarından  bihabersin  ah  zavallı  insanoğlu.

10 Eylül 2013, 02.58
ilk önce ''insan'' olan yanımızla var olmak,  bu kimlikle hayata dahil olmak büyük sorumluluktur CeZbe..

Aidiyetler, bağlı bulunduğun örgütlenmeler, dini inançlar, ideolojik biçimlemeler... yani  bin bir türlü kimlik çeşitlemeleri altında var olmak kolay tarafıdır işin.  

Yaptıklarımıza bahaneler göstermek, sorumluluk yüklemek, bir adres vermek için gereklidir..
''bizler''  ''sizler'' ''onlar'' varken hayatta, daha çok varken,   ''ÖZ'' olarak kalmak ve insana bu pencereden bakmak yiğit harcı.. 
o büyük ve güzel sorumluluğu yüklenen güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler diyesim geliyor :))
tekrar tekrar okunası bir yazı olmuş. ve üzerinde uzun uzun konuşulacak bir konu.. tebrikler..
10 Eylül 2013, 03.49
Yazıyı okurken verilmek istenen ya da kabak gibi acik olan mesajın ta en başında olduğu asikardi. Yazi sonuna yaklasirken Çatalhöyük ismini hatırladım. Çatalhöyük 2008 ve 2012 kazi calismalari raporunu ilgilenen arkadaslar gogildan pdf olarak indirebilirler. Konuya en guzel ornek o olacaktir. Herhangi bir aitlik belirtmeden bir arada dipdibe yasamanin en guzel tarihi örneği.
10 Eylül 2013, 04.13
Belirtmeden gecemeyecegim; yyhh'nin yorumunu çok anlamli buldum ve cok sevdim... Guzel tespitler ve yerinde birakilmis. Bunu soylemek icin yeniden yorum yazma ihtiyaci hissettim :) ve şu da var ki, ilk yorumumdaki ilk cumlemin gelisiguzel yazıldığını sen de farketmissindir..istersen gormezden gel...
10 Eylül 2013, 13.12

Bu yazının sahibini kutlamamak tam bir bencillik olur. Tebrik ederim öncelikle...

Tarihe baktığınız zaman, hep etnik guruplar üzerinde yoğun baskılar, zülüm, işkence, asimilasyon, yerinden, yurdundan göç etmeye zorlama gibi unsurlar görmek mümkündür. Türkiye Türklerindir. Türk öğün, çalış, güven, bir Türk dünyaya bedel, ya sev ya terk, varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Öncelikle birbirimizi anlamak gerekir. Birbirimizin varlığını kabul etmek gerekir. Daha da önemlisi birbirimizin varlığına kimliğine saygı gösterilmesi gerekir. ''Kardeşiz''; bu büyük lafın sözde kalmaması gerekir. Bırakılsın ben kendimi nasıl rahat his ediyorsam o şekliyle yaşamımı sürdüreyim.

Ne istiyorum; ben senin dilini konuşuyorsam, sende benim dilimi konuş. Birbirimiz daha iyi anlamak için. Ben senin türkünü söylüyorsam,  sende benim türkümü söyle. Sevdamızı farklı dillerde haykırmak için. Ben senin kültürünü yaşıyorsam sende benim kültürümü yaşa ve yaşat. Ben senin bayramını kutluyorsam, sende benim bayramımı kutla. Küskünleri ortadan kaldırmak için. Hor görmemek gerekir, Hoşgörü!

Kişi bir ülkede yaşıyorsa etnik kökeninden farklı olarak; o ülkenin önce bayrağına sonra yasalarına bağlı olduğunu kabul etmesi gerekir. Asıl bu benim vazgeçilmezimdir. Aksı olarak o ülkenin asli ırkına varlığımı feda etmem. Ve bu kabul görmediği zaman ya sev ya terk et faşist düşünceye asla boyun eğmem.  Çünkü herkes gibi vatani görevim ve vergimi veriyorum, gerektiğinde canım pahasına ulusal savaşımı veririm.

Bu topraklarda yaşarken, kişinin efendisi kişinin kendisi olmalı. Benim değerlerim, benim kıymetlerim, benim yaşanabilirliğimin anlamı olmalıdır. İnsan olduğumuzu his etmek gerekir. Kendi ülkesinde kimse hırsız gibi yaşamak istemez.

 Saatin kurma kolu gibi gerekli zamanlarda ayarını yapıp, gerektiğinde onun ayarını bozmak için her türlü hileye başvurmak, beraberinde çok tehlikeli sonuçlar ortaya koyar.

Ötekileştirme, yıllarca totaliter baskıyla eziyet edilmiş bir toplumun bütün değerlerini yasaklamak, onun kültürünün yaşamasını engellemekte kötü sonuçları beraberinde getirir.

Herkesin; diniyle ırkıyla ülkesiyle, etnik kökeniyle övünme hakkı vardır. Hatta cinsiyetiyle. Önemli olan bu değerlere sahip olurken, başka değerleri saymamak ve ayaklar altına almamak, bizleri daha ileriye götürür…

Yıllardır, on yıllardır, yüzyıllardır. Ne çekiyorsak bu etnik köken, din dil ırk ayrışımı yüzünden çekiyoruz. Bilinmez bir güç, olmayan aklımızı çelip, bizlere olmadık şeyler yaptırıyor…

Bu güzel yazı için tekrar teşekkürler… 

10 Eylül 2013, 13.37
Çok iyi ifade edeilmiş, üzerinde her yönden, hayli düşünülecek, öğrenilecek, konuşulacak bir yazı okudum. Tebrik ederim.
Yorumları da okudum ve konu ile bire bir alakalı bulduğum ufak bir katkıda bulunmak istedim.

" Bilinçli bir değişimden söz ediyorum. Bunun için bütün dinleri öğrenmeli ve özümsemeli insan ki seçebilsin değil mi?" demişsiniz Cezbe yazının bir yerinde.
Sapasağlam, ayakları yere basan bir cümle bu. Öğrenmek ve Özümsemek...Sorunumuz burada değil mi zaten her konuda; öğrenip özümsemek yerine, en kolayından kafaya çakılanı özümsemekle -daha doğrusu belletilen ezberlerle-  sıvışıverilen, üzerine türlü çeşit ukalalık yapılan pişkin, azgın cehalet değil mi insanoğlunun baş derdi?..

"...Ve bu talimatlar arasında en önemli maddelerden biri cihattır. " denmiş yorumda.
Bu konuda, bildiğimce, dilimin döndüğünce yazacağım ben de. Hem yazıya çok uygun.

Bilindiği üzere, "Cihad" sözcüğü çok kullanılır, yerli yersiz sarfedilir ve cihad yolunda(!) kelleler koparılır da nedense, zor, çok zor olduğundan belki özü, diğer ana terimler; cihada gitmeden önce yapılması gerekenler bilinmez, kullanılmaz. En kolay ya da kurnazca olan yapılır; "Haydaaaa! Yürüyün cemaat cihada, gazanız mübarek ola!"!..
"Höyyytt! Dur bakalım hele! Nereye koşuyorsun böyle şuursuz? Gerekleri yerine getirdin mi ayarsız?" desen, olan senin kelleye olur büyük olasılıkla, "Konuşma len bre zındık!" diye diye, tekbir eşliğinde.
Cihad, Kuran'daki "Cehd"in, görünümlerinden biridir sadece. Cehd, bir amaç için bütün gayreti göstermek, sonuna kadar bu yolda çalışmaktır, ancak bu "Her yol mübah, yürü yürüyebildiğin kadar." özlü Makyavelist düşünce ile yakından uzaktan ilintili değildir.
Çünkü cehdin 3 hali vardır, sıralayalım:

Mücahede:
İşte Cezbe, sizin yazınızın amacındaki; anlatılmak istenenin bir önemli bilgisi de burada.
Mücahede, cehdin, önce insanın kendi özünü, iç dünyasını temizlemeye yönelik emekleri demektir. "Cihad-ı ekber" yani "En büyük cihad" olarak gösterilendir. Tasavvuf bakışıyla, "İNSANı insan yapan ve diğer amaçlara ulaştıran en büyük savaş, bu; insanın kendi özünü temizlemeye yönelik en büyük ve en zorlu savaşıdır. Kuran da, kişinin iç dünyasındaki temizlenme yapılmadıkça toplumların beklenilen ve istenilen insan için güzel yerlere gelmesinin mümkün olmadığını açıkça ifade eder.
Çünkü çekirdek bireydir ve çekirdek temizlenmeyince, "Sistem böyle kardeşim, boyun eğeceğiz, mecburuz." demek kimlerin sindirilmişliğidir adını ben koymuyorum. Oysa, "Ben hele önce kendimi ıslah edeyim." demek de var başka insanlarca kurulmuş çarkın, sistemin kölesi olmak yerine...

Cehdin, 3 görünümünden ikincisi İçtihad:
Yani cehdin bilimsel ve düşünsel olarak görünümüdür. İnsanın tüm gücü ile bilim ve düşünce üretmeye çalışmasıdır. -Bu uğurda çalışanlara da Müçtehid denir.-  Ancak tabii ki mücahede oluşturulmadan içtihad gerçekleşemez. Ön şart, kişinin özünün temizliği. Yoksaaa, hin kafalar da kıyasıya çalışıyor, biliyor, görüyoruz düşünce üretme(!) konusunda; bu kafaların ürünleri de daima insan aleyhine, insana müdahale, onu kıskıvrak bağlayıp köleleştirme yönünde, -Bilmeden bu düşüncelerin peşinde koşup alkışlayanlar da sistem köleleri işte- çünkü ortada güç var, para var, her türlü çıkar var...
Ne yapıyorlar bunlar? "İndirilen dine karşı oluşturulan uydurulmuş din." - İbn Teymiye'den alıntı cümledir.- geliştiriyorlar.
E, senin de, "Öğrenip özümseme" diyerek söz ettiğin zor yolu seçenlerin sayısı hayli az olunca da "Cihad yapıyoz biz oğluuumm!" diyenler baskın çıkmaya çalışabiliyorlar. Senin "Bütün dinleri öğrenip özümseme" dediğine yol vermiyorlar; haddine mi başka dinin argümanları eve sokuulsun? Haşşşaaa, olmaaazzz günah.(!) Haydi bırak tümünü, çoğumuzun evinde, en yukarılarda, saten zarflar içinde saklanan Kuran'lara el sürebilmek haddine miydi insanların? Çarpılırlardı(!) ellerseler. Öğrenmek yasaktı, çünkü öğrenilenler onların bindikleri dalları keserdi... Atatürk'ümü bir kez daha minnetle anarım.

Son olarak, en son sıradaki, cehdin 3. görünümü, yani cihad beliriyor.
Cihad:
Diğer iki aşamadan geçmeyi başarabilen insanın, insanı insan yapan değerlerinin tepelenmesine sessiz kalamayıp yaptığı her türlü çalışmanın, verilen kavganın, savaşın adıdır. Çok ince iştir yani ve yine Kuran'a göre mal, can ve dil ile yapılır.
Yok öyle "Yürüyün bre cihad var!" demek...

Sen Cezbe dil ile, insan adına dil ile cihad yapmışsın neredeyse.
Teşekkürler bu güzel yazı için.
10 Eylül 2013, 17.37

Teşekkürler agraha, yorumunu okuyunca silkinip kendime geldim. Bundan böyle köleliği bırakıp içimi temizleyerek, senin gibi olmaya çalışacağım.

Neyse kaale alayım biraz. Sistem dediğim ilahi sistemdir. Ben de o sistemin memnuniyetle bir kölesiyim. Kendi başıma hiçbir şey yapamam çünkü. Ben yaparım, dünyayı ben değiştiririm, gerekirse yukarıya da rest çekerim diyenler beni bağlamaz. Öğrenmekle ilgili cümlen tam bir kara mizah:)

10 Eylül 2013, 18.57
Ben mesajımı herhangi bir kişi için yazmadım, bir cümleden yola çıkarak blog konusuna ufak bir katkıda bulunmaya çalıştım bildiğimce.
 "O cümleyi ben sarf ettim, o halde bana dedi." gibi bir üstlenilme amacı gütmedim, - ha kişi kendini muhatap bulduysa da bana dert değil.-
Resmedilen sistem kölelerinden çok var zira, dünyanın, insanların canına okuyorlar el birliği ile...

Kendimi de örnek göstermedim -zaten gösterecek temizliğe de ulaşabilmiş değilim, sadece daha iyi olma yolunda çabam.- bunları yazmakla; "Senin gibi olmaya çalışacağım" alaysı cümle sarfının şımarıklığına da gerek yok dolayısı ile...

Kısası "Sen- Ben" çapsız çarkına girmeden okunulmasıydı isteğim.


10 Eylül 2013, 20.32

         Mirza -askibeka- neyin telaşındasın arkadaşım sen? Yani uzlaşmaya çalıştıkça olmadık şeyler okuyorum tarafından yazılmış. Senin ne haddine kendi fikrinde olmayanları veya bambaşka bir bilgiyle senden bağımsız olarak görüşünü bildirenleri "gerekirse yukarıya da rest çekerim vs vs" diyen inançsız kişiler olarak ilan etmek. Ne haddine !! İftira haram değil mi, günah değil mi? Bak dindarlıkla dincilik ve gericilik arasında ince bir sınır var. Hangi sınırdasın sen biraz kendini gözlemle iyisi mi... Ben aidiyetlerden sıyrılalım, evrensel bir dil benimseyelim diyorum sen ısrarla imam efendiden hallice yorumlar yapıyorsun. Artık din bile değil konuştuğun yani din üzerinden nemalanıyorsun bu kendini haklı çıkarma çabanla farkında mısın?


         Din insanın hayatının manevi bölümünün bir kısmını oluşturan bir kavramdır ve tamamen o kişiyle Allah arasındadır. Sen öğrenmeden, sorgulamadan kendini teslim edersin, bir başkası öğrenir, özümser aklıyla kabul eder. Sorgulamak sana hediye edilen aklın ibadetidir. Anlamıyorsun değil mi Mirza? Bu yazdıklarım da Papua Yeni Gine dilinde çünkü. Bak ben kolay kolay insanlara "anlamıyorsun" demem, genellikle "anlatamıyorum" derim. Ama sen sahiden de anlamıyorsun. Bırak şu haklı çıkma çabasını, burada haklı haksız yok bakış açıları var. Cevap yetiştirmek için sarfettiğin eforu, eleştiri aldığın noktalarda neden eleştirildiğini düşünmeye harcarsan eminim daha yararlı olur senin için. Konuyu daha da uzatmamanı umuyorum  çünkü giderek daha talihsiz cümleler kuruyorsun...benim sabrım sonsuz değil, seninle aynı tonda cevabını veririm daha da uzatırsan...kendi yazının altında yazdıkların da dahil.


         Eveet bağlayalım...Yorumcu arkadaşların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Gerek fikirleriyle, gerek bilgileriyle büyük katkıda bulunmuşlar yazıya, benim yazarken verdiğim emekten fazla emek vermiş bazılarınız. Hem beğeniniz için hem de bu verdiğiniz emekten ötürü tekrar teşekkür ederim. En çok ihtiyacımız olan şey aydınlık akıllar...


         * Corneil size teşekkür etmiyorum, başka bir şey de edemiyorum ne dediğinizi anlamadım zira. Fikirsiz zikirleri oldum olası sevmem. Başkasının değer yargılarıyla ve mantığıyla mı inşa edecektim yazımı. Neyse... emanet akıl fikir sahipleriyle ilgili geciken bi yazım var...bu zavallı insanoğlu o yazıyı yazınca gelip fikrinizi söylersiniz artık... varsa tabii.
10 Eylül 2013, 20.57

         Şu eklediğin linkteki şaheserin mucitleri neyi aşağılıyor bu yaptıkları saçmasapanlıkla acaba? Bence Müslümanlığa da, efsaneleşmiş Mussolini faşizmine karşı duruşu olan bir şarkıya ve özgürlük mücadelesine de hakaret etmekteler. Sen o şarkıyı o versiyonuyla dinle hatta ayağa kalkıp iki kıvır sağdan soldan hoş olur :) Bazılarımız da kıyıma, zulme, kana ve büyümeden ölen çocuklara karşı direnişin şarkısı olarak bu versiyonuyla dinleriz; 

11 Eylül 2013, 01.07
Herkes beğenmiş maşaallah . Tektip olunmuş ne ala ne hoş :)  Ben Türküm Müslümanım Erkeğim 
Mühim olan Voltranın neresini oluşturduğumuz değil mi . Ha kafatası ha ayak serçe parmak tırnağı... (cezbe.p)
11 Eylül 2013, 03.23

         :) Beğenmeyenlerin boynunu vurduruyorum, hemen blogun yamacında giyotinim var Fenerlim .p Ben diyorum ki yazıda "kop da gel, sıyrıl da gel" adam Fenerlim nickiyle geliyor ya :) Türk, Müslüman, erkek tamam da bir de fenerli .ppppp pis midir nedir 9nh4ğmeınm.
11 Eylül 2013, 03.57
Türküm, Müslümanım..Çok şükür..
Sizin doğuştan boynumuza asılan şeylere "yafta" demenize karşılık, ben bütün bunlara "hediye" diyorum. Bu hediyeleri şeksiz şüphesiz kabul ediyorum. Bana bütün bunları bahşedenin gönlünü incitip değiştirmek yerine, onları çok seviyorum. Ve bana doğuşumdan bahşedilen bu özelliklerim benim "insan" kimliğimi zedelemiyor, bilakis daha da güçlendiriyor. Çünkü ben; komşusu açken tok yatan bizden değildir, diyen bir peygambere sahibim.
Bunlardan daha güzelini bana gösterebilir misiniz?

Ey Ademoğlu! ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen ise kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. Geçimini üstlendiklerinden başla. Veren al alan elden üstündür.

(müslim, zekat.97; Tirmizi, Zühd,32)


(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lakin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak kendi harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.

(Bakara 272.)


Onların doğru yola iletilmesi sana düşmez, fakat Allah dileğini doğru yola eriştirir. Sarfettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı haksızlığa uğratılmaksızın size verilir.

(Bakara 2smile Resmi2)

Son olarak; elbetteki başka dinleri öğreneceğiz. Fakat öncelikle korkuyla baktığımız Kur'an-ı Kerimi anlamaya çalışmalı değil miyiz? 




11 Eylül 2013, 09.20
İlk yorumumda belirtmiştim, yazı amacından çıkabilirliğini. Yazar ne güzel önce insanlık diyor bazıları bundan müslümanlıktan ayrıl anlıyor:):):) sonra da bana kızıyorsunuz, azcık size öğretilenlerden uzaklaşın okuduğunuzu anlamaya çalışın dediğimde. Hele biri çok anlarmış gibi meal yazmış buraya. Cezbe kelime-i şehadet getir hemen geri dön müslümanlığa :)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın