gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Masallar Gerçek Olmayacak

06 Ekim 2013, 12.49
A- A+

MASALLAR GERÇEK OLMAYACAK BEKLEME BOŞUNA

 

İçimde büyük bir korku var. Sanki onunla karşılaştığım anda herşey allak bullak olacak gibi. Belki onunla çoktan karşılaştım. Dün onu gördüm. Onu gördüm ve seninle dün otobüste karşılaşmamız gerekiyordu dedim. Yanımda oturdu, elindeki kolayı kucağıma döktü ve güldük, katıla katıla güldük.  Sonra temizlemeye başladı. Bana gereğinden fazla dokundu gibi geldi nedense. Nedense ikimiz de aynı durakta indik. Sonra konuşmaya başladık.   Sonra bir an geldi, kendini aptal gibi hissetmeye başladı. Çünki birbirimizi hiç tanımıyorduk. Ama ömrümüz boyunca birbirimizi tanıyormuşuz gibi konuşmaya başladık. İşte o anda onun ne kadar güzel olduğunu anladım. Hemen oracıkta öpüştük, sokağın ortasında. O anı yıllar sonra bile hatırlayacağımızdan emindim. Birbirimizle karşılaşana kadar ilk görüşte aşka inanmadığımızı birbirimize anlatacaktık.  

Ama aramıza şişko bir adam girdi. Otobüsün kapısına yönelmişti, adam onu iterek önüne geçti. Adamın çevresinden dolaşmaya çalıştı çaresizce ve kolasını döktü. Aslında kolayı onun kokuşmuş ceketine değil, benim onu bekleyen kucağıma dökmesi gerekiyordu.

            Otobüsü kaçırdı. Ben de yanımdaki boş koltukla birlikte kalıverdim oracıkta. Ön koltuğun altındaki kuru üzüme benzeyen kurumuş sümüklere, kim bilir ne zaman yapıştırıldığı meçhul sakıza bakakaldım öylece..

Bu beklenmedik fiyaskonun ikimizin de hayatını ancak yaşayamadıklarımızı anladığımızda ne denli etkilediğini farkedecektik. Artık yollarımız uzun yıllar kesişemeyecekti. Tabi, beni  sevdiğini unutup, yandaki eve taşınana kadar. Yanı başımda bitiverecek ve ben ona delice aşık olacağım. O da evinin bahçesinde sevgilisiyle otururken bana el sallayacak. Sırf onu görmek için posta kutuma bakmaya gideceğim. Kedimin üstüne basıp, üç ahbap çavuşlar misali yere kapaklanacağım. Utanmış gibi gözlerini benden kaçıracak.  Ben de koşa koşa içeri gireceğim ve yastığıma kapanıp ağlayacağım. Sevgilisi yaptığım saçma esprileri, anlamsız paniklerimi başka şeylere yoruyor olacak ki, beni sevmeye başlayacak. Sonra bir gün evin önünde karşılaşacağız. Beni içeri davet edecek. Partinin bensiz olmayacağını söyleyecek ısrarla. İçeri geçip, bir köşeye çekileceğim. Kimseyi tanımadığım için bir kenarda fıstık kabuklarıyla oynarken içten içe kadınların yaptığı makyajla alay edeceğim. Şöyle dar bir kot giyse ne olurdu acaba?  Aptal görünümlü permasını kestirip, balyaj mıdır nedir ondan kurtulsa, bir de bu kadar kıkırdamasa daha çekici olabilirdi oysa diyeceğim odanın tam göbeğine konuşlanmış itici kadın için.

Sonra hayalimdeki kadın beni biriyle tanıştıracak. Bu Akın diyecek, yandaki evde oturuyor. Ben de hayır, benim adım Hakan diyeceğim. Adım Hakan. Eve kadar adım Hakan, adım Hakan diye haykıracağım içten içe.

İki yıl önce o otobüste tanışmamız gerekiyordu. Şu anda seninle divanımızda birlikte oturuyor olacaktık. Kitap okurken birbirimizin ayaklarıyla oynayacaktık. Gömleklerimi giymeni istiyorum, kâbus gördüğünde seni uyandırmayı hayal ediyorum. Kavga ederken bile sana bakarken gülmekten kendimi alamamak, güzelliğine hayran olmak istiyorum. Önümden merdivenden çıkarken kıçını çimdiklemek istiyorum. Adım Hakan, ama sen bana sadece senin söyleyeceğin bir isim tak. Varsın toplum içinde söylemekten çekineceğin kadar uçuk bir isim olsun. Kepçe Kulak, ya da ne bileyim Aşkım maşkım filan da olabilir. Bana aşık ol. Seninle uzun zaman önce tanışmamız gerekiyordu. Çok zaman kaybettik.

Ya bir gün, içimde sakladığım bu sır benliğimi sararsa? Ya, hiç yapmadığım şeylerin özlemini duyacak kadar pişman olursam? Ama otobüs durağında yanımda duran bir kadına nasıl yaklaşabilirim? Ya da bana gülümseyen bir çocuğa? Ya, bir gün kendimden geçersem ve uyandığımda kendimi evde yapayalnız bulursam ve sonra evlendiğimi anlarsam, hayatını bana adamış, namuslu bir kadınla üstüne üstlük. Çocukları okuldan almak zorunda kalırsam? Ya, elimden gelen tek şey iç geçirmek olursa ve daha geç sayılmaz, yola çıkarsam yetişirim diyip, şemsiyeyi kapıp yollara düşersem? Yağmur yağıyor, oysa bu sabah hava açıktı. Çocukların üşütüp okullarından kalmalarını istemem doğrusu.

Karıma süpermarkette kaçamak bir öpücük bile veririm herhalde. Yanı başımızda domates seçen yaşlı kadın hafifçe gülümseyip, genç aşıklar diye belli belirsiz mırıldanır belki de, kim bilir. Annesi bayramlarda ona gitmemiz için ısrar eder. Evde bir erkeğin olması, onun ne kadar özlemini duyduğu bir şeydir. Baba, eş, damat, ya da sadece bayramlarda ziyaret edilen bir büyükbaba olmanın huzurunu bulabilecek miyim içimde acaba?  Bir aile fotoğrafında yer almak nasıl bir şey olurdu? Baba unvanı yapıştırılmış biri olarak özellikle.

Hayatımı toplumun beklediği şartlar altında yaşayabilirim. Vereceğim cevaplar da en az toplumun kendisi kadar dürüst olur. İstediğim tek şey dost olmak ve gerçek dostları aramaktansa hemen yanı başımda bitiverme özelliklerine sahip olmaları. Seks dostça bir alışveriş de olabilir. Hep duygusal, ürkütücü olmayan. Benimle sevişirken ona saygı duyabilirim. Çünki bana saygı duyduğunu bilirim. Aslında o anda bilincini yitirmiş lanet olası kadının tek hissettiği boşluğunun dolma dürtüsüdür. Bunu yaparken bile tatmin olmaktansa, tatmin etme rolüne bürünmeye çalışır nedense. Dünyadaki tek kadın olma hayalini kurmaktan öteye gidemez. Soyadını bile kullanabilir. Ya da çift soyadı taşıyıp, bakın ne önemli biriyim rolünü üstlenebilir. Önemli olmanın yolunun kocasının değil, babasının soyadını taşıma fikri onu ne kadar önemsiz kılıyor oysa.

Lüks lokantalarda evlilik yıldönümlerimizi kutlarız. Tuvalete gittiğinde, hemen garsona koşup hediyesini özel bir şekilde getirmesi için kendime özgü bir saçmalık bulurum herhalde. Garson, yüklüce bir bahşiş alacağı için  yüzündeki riyakar ifadeye onun için önemli bir şeymiş edasını da takınmayı ihmal etmez tabi..

Ya, kendimi parkta yürürken yağmurun altında bulursam? Nefret ettiğimi söylemeye çekindiğim parfümünü de ter kokulu elbisesinin üstüne sıkmışsa ve ben ona yakın olmak zorunda kalırsam? O da onu seçtiğim için ne kadar mutlu olduğunu söyleyerek aslında kendini yüceltme kafasızlığını gösterirse? İki ateş arasında kalmak böyle bir şey olsa gerek. Ya da, birinin pervasızca yere attığı muz kabuğuna basarak düşüp ölmek gibi saçma bir şey de olabilir..                                         

Sırf spor olsun diye ormanda zavallı tavşanların peşinden de koşturabilirim. Koşarken ucu bucağı belirsiz bir çukura düşerim. Bir daha hiç çıkamayacak kadar derin bir çukurda ölümü beklerim ancak.  Bu bir süreç deyip geçiştirebilir miyim? Ama aklımın bir köşesinde biliyorum ki, bunu yalnız ben yaşıyorum, hala kendimi saklayabiliyorum. Kimseyi beklemiyorum, böyle bir kadını asla. Böyle bir kadının beni beklemesi, bu duygu bile tüylerimin diken diken olmasına yetiyor. 

Aradığım kız daha önce rastladıklarıma benzemiyor. Onunla tanıştığımda içim kıpır kıpır oldu. Anlatması çok zor. İçimde büyük bir korku var..

 

                                   SON?

YORUMLAR

06 Ekim 2013, 18.17
Bazı kelimeler , cümleler beni rahatsız etti..Güzel bir yazı olabilir ama ben sevmedim.
06 Ekim 2013, 20.39
GHakanZ, anlatım diliniz oldukça iyi. Daha önceki yazılarınızın yorumlarında hoş olmayan tartışmalar çıkmış olsa da  silmemiş olmanızı yeğlerdim. Kadın-erkek ilişkilerini, erkek gözüyle ele alıyorsunuz hep. Bunun bir müddet sonra okurlarda "Kazanova" algısı oluşturabileceğini hesap edebilecek olgunlukta biri olduğunuzu düşünüyorum. Arada farklı konulara değinmenizi, farklı alanlarda da yazmanızı beklerim. 
07 Ekim 2013, 18.50

         Biraz "kelebek etkisi" biraz hayal, biraz olabilme ihtimali, biraz "olursa ne olur".....çok güzel ve değişik bir yazı okudum. Satır aralarındaki kadına yönelik eleştirilere tamamen katılıyorum. Kadınlar bu yazıyı çok çok iyi okumalı :) "SON"un yanındaki soru işaretini de çok sevdim. İyi yazı olmuş Hakan...teşekkürler.

         Zamana_Karşı siz şaka mısınız? :) Mütemadiyen aile efradıyla alakalı yazılar yazan bir blog yazarının, gayet ilgi çekici yazılar yazan başka bir blog yazarına "değişik konuları ele alma" önerisi ne kadar sakil duruyor :) Kadın-erkek ilişkisi yazıyormuş, bir süre sonra "kazanova" algısı oluşturacakmış yazar ahahahaha. Bende hiç öyle bir algı oluşmadı şahsen. Erkek gözüyle bakacak elbette, kadın gözüyle mi bakacak :) Hani bir erkek doğum olayını ne kadar anlatabilir :) Ve sizin için de şöyle bir cümle kurayım ben; sürekli aile bireylerini anlatan yazılar yazıyorsunuz, bir müddet sonra "sıkıcı" algısı oluşturabilirsiniz Zamana_Karşı :) 
07 Ekim 2013, 20.44
Gayet yerinde bir tespit yaparak yazara yorumumu ve yapıcı eleştirimi yaptığım kanısındayım.

CeZbe,  "METAMORFOZ" başlıklı yazımı okumuş olsaydınız, "Aile efradı" gibi sözler etmezdiniz. Okuyun hemde defalarca okuyun, "sıkıcı" bulmazsınız. :)

http://www.gamyun.net/blogoku320/metamorfoz
08 Ekim 2013, 00.20

         Zamana_Karşı "oku" davetinize icabet etmedim kusura bakmayın...ki okumuştum yazdığınızda. Sivrisinek de aile efradından sayılır...netekim kanımızı emdiklerinden kan kardeş dahi olabiliteniz var :) Sizin adalet duygunuza hayran kaldım. Kendi yazılarınızı bir istatistiğe vurun bakalım...yirmi yazınız varsa onbeş tanesi aile bireyleriyle ilgili. Şimdi Hakan sanıyorum beş yazı filan yazdı...ki hatırlıyorum bir tanesi "dostluk" üzerineydi. Sizin pek doğru bulduğunuz tespitleriniz ve çıkarımlarınız için çok yetersiz bu yazı sayıları.


         Şunu da söyleyeyim size Zamana_Karşı; herkes her yazıyı sıkıcı bulabilir. Bu "ben ve yazılarım" egosundan vazgeçmelisiniz. Üstelik yönlendirerek reklam yaptığınız yazınız "bu sıkıcı değil ama diğerleri sıkıcı olabilir" sonucuna vardığınızı gösteriyor bana :) Dediğim gibi herkes her yazıyı sıkıcı bulabilir. Ben hemen her türde yazan bir blog yazarı olarak, yazılarımı sıkıcı bulmayı hak görüyorum okuyucu arkadaşlara. Siz de deneyin. Edebiyat öncelikle zevk meselesidir. Bu yazıyı beğenmemiş olabilirsiniz, bunu dile getirmek ayrı şeydir, yazarı adaletsizce eleştirip "kazanovalık" yolunda olduğunu iddia etmek ayrı şeydir. Üstelik Hakan da yeni katıldı aramıza. Kızılmavi'nin yazısındaki yorumunuzu da okudum...."yeni blog yazarı arkadaşları desteklemek gerekli vs" demişsiniz. Bu nasıl bir çifte standart? Tutarlı olunuz rica ederim :)
08 Ekim 2013, 02.24
Ne zaman akıllı bir insanla tartıştıysam ikna ettim, ne zaman kibriyle başını kuma gömme cehaletine düşmüş biriyle tartıştıysam mağlup oldum. :)
08 Ekim 2013, 06.45

        Hakaret etmek acizlerin işidir. En ufak eleştiride bu yola başvurduğunuzu görüyorum yazılarınızda da, bu yüzden hiç şaşırmadım :) Beni de ikna etme çabalarınız olmuştu yazılarınızın mükemmel ve anlaşılır olduğu noktasında hatırlarsınız... ki böyle bir şeyin iknası olmaz, ancak fikir yazısı yazmışsanız fikrinizi savunabilirsiniz...fikir yazısı da yazmadığınıza göre... :)


          Baktım ki eleştiri kaldıramıyorsunuz vazgeçtim yazılarınıza yorum yapmaktan, bu yazıda da haksızlık yaptığınız için cevap verme gereği duydum, yoksa görünmezlerdesiniz benim için yani :) Ama pis bir huyum var benim; hakarete uğrarsam gayet görünür olur karşımdaki. Bundan sonra yazılarınızı dikkatle okuma kararı aldım :) Bakalım bakalım hakaret etmeden eleştirilere cevap verecek bilgi ve görgüye sahip misiniz, kendinizi geliştirebilmiş misiniz... Evet ettiğiniz hakaretin benden çok sizi tariflediğini de belirteyim ve gideyim...gereksiz yere blog işgali yapmayayım daha fazla... kısmetse sizin yazılarınızda konuşuruz artık :)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın