gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

GÖRGÜSÜZÜM BEN...

16 Aralık 2013, 21.54
A- A+

Şort üstü yıpranmış tişört rahatlığımı, aralıksız çalan kapı zili bozdu. Kapıyı henüz yarı açmışken “ Böyle görgüsüzlük mü olur? “ çıkışıyla karşılaştım. Elleriyle ayaklarımı gösteriyordu. Başımı eğdiğimde ayakucumdaki görgüsüzlüğü gördüm: 4 çift ayakkabı… Hele ayakkabılardan biri diğerlerinden 15-20 cm uzakta ters durarak görgüsüzlükte sınır tanımıyordu. O an düşündüm… Görgüsüz olan bu ayakkabı mıydı; ya da tüm ayakkabıların iştirak ettiği bir görgüsüzlük mü söz konusuydu? 

-          Şimdi küçük bey ( bu ben oluyorum herhal…). Daha önce hiç apartman dairesinde kaldınız mı bilmiyorum ama bu apartmanda bizzz kapı önüne kesinlikleeee ayakkabı bırakmayız!

Bu çıkışla tüm ayakkabıların görgüsüz olduğunu anlamış oldum:) Tam kem küm edecekken görgüsüz ayakkabıların sahiplerinin içeriden görgüsüz kahkahaları yükseldi. Karşımda duran ve bir okul müdiresi havasındaki bayanın sinirden yüzü biraz daha kızardı. “ Lütfen bir apartman dairesinde yaşadığınızı bir daha unutmayın!!! “ dedi. En görgüsüz o ters duran ayakkabıdan başlayarak, kapı önündeki görgüsüzlüğü temizlemeye çalışırken, “ Özür dileriz. Bir daha olmaz. “ dedim. “ Dün de çöpü zamanında çıkarmadınız, bişey demedim. “ diyerek bombalamaya devam etti. Modern insan böyledir dostlar… Karşısındaki insanın ilk hatasını büyük bir hoşgörü çerçevesinde affeder. Ancak bu tür hoşgörüler zamanla birer tehdide dönüşür. Bunu çok iyi bildiğim için sessiz kaldım. Ancak sessizlik biraz uzayınca “ Hangi çöpü?” gibi anlamsız bir soru sorma ihtiyacı hissettim. “Aaaaaa! Ne bileyim hangi çöpü canımmm! Sizin çöpünüzü ben mi bileceğim?” dedi….

Elimde bilmem kaç çift ayakkabı ( laf aramızda biri çok pis kokuyordu ) yüzüne baktım. Söylediklerini gerçekten çok önemsiyordu. Onun için mesele çöp veya rastgele saçılmış ayakkabılar değildi. Modern insanın sahip olması gerekli olan görgüydü. Ve görgüsüz kahkahaları olan ev arkadaşlarımla ben örnek olarak gösterilebilecek bu modern görgü abidesini ( yani apartmanı ) bekârlar olarak bozuyorduk. Bizler ayakkabıları ters duran, çöpü zamansız varlıklardık. Bu sebeple apartman düzenini bozmaktaydık. Ve daha kötüsü modern hanımın canını sıkmıştık. O an karar verdim… O canı daha fazla sıkacaktım:) Malum sıkı can iyidirsmile Resmismile Resmismile Resmi

………………………………………………………..

Bir daha asla ayakkabıların görgüsüzlüğüne müsaade etmedim. Çöpü her gün çöp saatinde kapının önüne koydum. Ağzını da sıkıca kapattım. Elimden gelse çöpe parfüm de sıkardım ancak öğrencilik işte:) Neyse… Görgü abidesinde her şey çok daha güzeldi artık… Huzur, sükûnet her yanı sarmıştı. Anarşistlerin kahkahası da duyulmuyordu. Modern hanımı her gördüğümde TRT spikerlerinin o muhteşem ses tonu ile selamlıyordum… İşler tıkırındaydı. Apartman girişinde ….

“ Sevgili apartman sakinleri, bu akşam bilmem kaçıncı kat, bilmem kaçıncı numaralı dairede apartman sorunlarını konuşmak üzere …. “ ile başlayan ve en altında da “CART CURT Apartman Yönetimi” yazılı notu görene kadar:)

……………………………………………..

Artık ayakkabıları görgülü, çöp saati belli bir birey olarak bu toplantıya katılmakta bir sakınca görmedim. Keşke katılmasaydım…

 

“ Apartman otoparkında insanlar istediği gibi park ediyor, akşam az geç kaldık mı arabamızı koyamıyoruz. Hayır madem doğru dürüst park edemiyorlar neden arabaya biniyorlar anlamadım “ dedi bankacı olan apartman sakinlerinden birisi…. Derdi park edememek mi yoksa usta sürücü olduğunu beyan etmek mi anlamadım gerçi ben…

 

“ Kapıya dilenci ve satıcı giremez” yazısı yazılmalı diye ekledi emekli astsubay…Asker ya her şeyi yazıyla belirtecek…Hani asker iken hep okumuşuzdur. “ Gereksiz ise söndür.” “ Kılık-kıyafetini düzelt” gibi…

“ Aslında çevre düzenlemesi yapmamız lazım. Çiçeksiz bahçe mi olur?” dedi bilmem ne işle meşgul hanımın birisi…

 

Yavaş yavaş darlanmaya başlamıştım… Kapı zilindeki eksik tuşlar, apartman görevlisinin yerinde her zaman durmaması, apartman girişindeki tümsek, çatıdaki kuş pislikleri, kalorifer kazanındaki çatlak matlak derken benim gözler hafiften kapanmaya başladı. Böyleyim ben… Sıkıldım mı uyuyuveririm:) Hafif kapalı gözlerle dava arkadaşlarımı dinlemeye devam ettim. ÇOK önemli konuları konuşuyordular:) Uyumamak için önüme konulmuş olan Türk kahvesi fincanına uzandım. Uyku halinden olsa gerek elim fincana çarptı. Ve kahve beyaz halı ile buluştu. Müdire Hanım acayip sesler çıkararak( cıyaklamak) yanıma geldi. “ Özür dilerim” diyebildim kısık sesle. Astsubay “ Dert değil, hemen silinirse kolay çıkar” dedi. Bankacı hariç ortamdaki her bireykahvenin halıdan nasıl temizleneceğine dair bilgileri paylaşıyordu. Bilirsiniz… Bu tür durumlarda bilirkişi sayısı birden artar ya, işte öyle bi şey…Neyse.. Tekrar fincana kahve konması, kahveyi yudumlayabilmem yaklaşık 15 dakika sürdü. Ve bomba patladı. Müdire Hanım “ İçimizden bazıları bir apartman dairesinde yaşamanın gerektirdiği sorumluluklardan yoksun.” deyiverdi… Bankacı “ Daha açık olun lütfen.” dedi… Müdire Hanım kaşları ile beni işaret ederek “ Herkes kendini biliyor” dedi.

 

İşte O an… O annnnnn! Patlayıverdim. Bana karşı kullandığı ses tonu, kaşı gözü ile beni fişlemesi yetmezmiş gibi; etrafımdakilerin basit bir apartmanı devlet erkanı gibi yöneltmeye çalışmasından, ceviz kabuğunu doldurmayacak meselelerin sırf dertsizlikten uzamasından, çatıdaki kuş pisliklerinden, kaloriferdeki çatlaktan, otoparktan ve etrafımdaki her bireyden tiksindim. Ne diyeceği mi bilmiyordum… “ Eeeee! Yeter ama!” deyiverdim.

 

Başka bir şey söylemeden yerimden kalktım. Olay mahallinden ayrılırken Müdire Hanım  “ Görgüsüz!” diye cıyaklıyordu. Kapıyı açtım. Ayakkabımın sağ teki ters dönmüş görgüsüzce duruyordu. Daireden “ Görgüsüzzzz!” bombardımanı devam ediyordu. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamadan merdivenlerden aşağıya indim. Kapıyı açmaya çalışırken hala sinirim geçmemişti. Kapı ağzından duran çöp poşetini tekmeledim:) O an yeniden çöpü zamansız bir birey olmanın anlatılmaz hafifliğini hissettim. Oh Beeeeee!

Düşünüyorum... Biz öğrenci olmasaydık Müdire Hanım kapımızı o şekilde çalarmıydı? Aylarca o apartmanda yaşıyor olmamıza rağmen bir tas çorba getirmeyen apartman sakinleri için kuş pisliği kadar da değerimiz yok muydu?

Modern İnsana Not : Sevgili modernim. Sen sen ol, tanımadığın birisine sarf edeceğin ilk cümle içerisinde “ Görgüsüz”  sözcüğü geçmesin. Sana gıcık oluverir. Bir bakarsın bir fincan kahveyi güzelim halına bohça eder:) Bilerek ya da bilmeyerek:)

Alakasız Not : T-shirt mü yoksa tişört mü yazsam diye az düşündüm sonra tişört yazmaya karar verdim. Sebebi ise television yerine televizyon veya radio yerine radyo kullanılması:) Aman her neyse...

Sağlıcakla kalınız... TuRK...


YORUMLAR

17 Aralık 2013, 11.45
Görgülü ayakkabılar da satılıyor artık Türk haberiniz olsun smile Resmi .Çok ciddi bir yönetimle karşılaşmak sizi sıkmış malum gençler ciddiyeti sevmezler. Öğrencilik anılarınızı ne güzel anlatıyorsunuz .Bir an öğrenciliğim aklıma geldi .Ellerinize sağlık .Her zamanki gibi hoş eğlenceli ve düşündürücü bir yazı olmuş.
17 Aralık 2013, 12.15

Mmmmm şey ona görgüsüz demeyelim de şey diyelim mm ney dur doğru sözcüğü bulamadım :)

Toplu yaşam alanlarını kullananların sorunları bunlar aslında. 24 daireli bir apartmanda balık istifi gibi yaşamak zorunda kalan birçok kişi gibi benim de bazı sıkıntılarım var bu konuda. Çöpler sıkıntı evet. Ara sıra olabilir tabiki istisnai durumlar  ona bir şey diyeme de kapını her açtığında eski halkalı çöplüğü gibi bir koku size merhaba diyorsa sıkıntıdır öyle değil mi :) Ah o ayakkabılar ah. Her katta dört daire varsa ve siz merdiven kullanıyorsanız   yolunuza devam etmek için, bazı katlarda engelli koşularda sporcuların nasıl efor sarf ettiğini anlayabiliyorsunuz. Ben böyle durumlarda  bazen kapıyı çalıp pardon koloni halinde mi yaşıyorsunuz demek istiyorum  :)  hayır yok ayakkabı adedi bir güç ve zenginlik ibaresiyse bilemem yani :) Şunu kocaman belirtmek isterim ki bunlar öğrenci ya da aile diye ayırt edilecek şeyler değil, yani benim gözümde değil.

Öğrenciliği yaşamayanlar,  yazınızda asıl anlatmak istediğinizi anlayamaz diye düşünüyorum.  Çoğunluk görmek istediği şekilde görür olayları ve canı istediği gibi de yorumlar. Bir ihtiyacınız, sorununuz var mı gençler diye kapınızı çalmak yerine asıl kendi görgüsüzlüğünü yüzüne vuran müdire hanımın kat edecek daha çokkk yolu varmış. Kendi öğrencilik yıllarım geldi aklıma…. Onca şey içinde bir de bayan olmanın,  hele hele de yerinden yurdundan uzak yaşayan yalnız bayan öğrenci olmanın nice zorlukları geldi… sanırım bizim işimiz daha zordu :) görgüsüzlüğün yanında bir de namuslu olmayı ispat etmek zorunda bırakıldık çoğu zaman…. Ne acı değil mi?

 Akıcı ve yine keyifli bir yazı okudum teşekkürler.

17 Aralık 2013, 12.45
:)))
Ben de sandım ki ''işte o an patladım ben'' deyince ahyaaakk diye avizeye asılacaksın bir sallanıp tık tık tık her birine ayak vurup en son da yöneticiyi devirip çıkacaksın evden öğrenci anarşistliğiyle:) Nerde hani? Küstüm ben gidiyorum yapmışsın Türk:) ''ee yeter ama'' diyerek:)
Böyle öğrenci hikayeleri, bekar evi makarnaları gibi şeyler çok güzel geliyor bana, sen de çok iyi kaleme döküyorsun.
O ayakkabı konusuna gelince.... Ahm uhm:):) Ya benim o konuda kafam gerçekten çok karışık. Kapının önünde çıkarma içeride çıkarma bazılarının yaptığı bir şey evet ve o kişilere misafir gittiğimizde mesela evin hanımı kapıyı açınca bir hamle içeri giriyoruz ya, kadın sanki bi gizli direnişte gibi oluyor, hani almayacakmış gibi. E ama o çağırdı bizi, ne bu diyor insan. Yere bakıyor ayaklara ayaklara aynen dediğin gibi. Ama ben de öyle dışarda nasıl çıkarayım o şeyi:( Temizlik hastalığı mı o nedir! Sil ne var. Bazısı da ( mesela eşim benim) aldırmadan girer, ne ı dışarıda çıkarması, düm düz içeri yürür:) Kadının saçları tel tel, bir şey de diyemez:)) 
Ben böyle duruk donuk olurum işte birinin evine gidince çünkü; erken yaşta gelin olduğumdan eşimin annesinde kaldık biz epey, ta ki ben bi evi az buçuk çevirme şeyine ulaşana kadar:) O evde işte Fazzo annem daha sabah giyinirken ayakkabısına kadar hazır çıkardı odasından. Evde çorapla filan gezen olmazdı hiç, gelenler de öyle girerdi işte. Ben biraz mızırdanırdım bebeklerim yerden bişey düşürünce yiyorlar diye ama aldırmadım sonra işte ne bileyim:) 
Büyüdüğüm ev ise, babaannemin evi olduğundan, babaannem de namaz kıldığından, eve girer girmez herkesin bi terliği var onu giyerdik. Babam sevmezdi terlik, o ayakkabı değiştirirdi ev için. Kafa karıştırıcı oluyor ev sahibinin o konudaki tutumu işte bir yere gidince. 
Kapı dışına ayakkabı bırakmak da iyi cesaret hani, çalsalar alacak paranız yok öğrenci haliyle:) Kadın da haklı biraz:)Pisler sizi:) Kadını gözümde canlandırdım biliyor musun Türk, hele de sen bilmeden(!!:)) ) kahve dökünce hele:)) 
Biri beni durdursun, bu ara bloga yazıydı yorumdu derken ne çok geliyorum di mi:) Utanmasam bugün de yazıcam ama utanma duygum var şükür ki. Tutu-yorum kendimi. 
Ataya:)
17 Aralık 2013, 13.10
Çok ciddi , ağır abi gibi gelmiştiniz bana başlarda. Sakın ha yanlış anlamayın. Demeye çalıştığım şu. Hani kişinin dış görünüşü, ilk bakışta sizi birazcık duraksatır ya, sonra konuştukça onun içinde var olan sevimli çocuğu keşfedersiniz ya; hah işte öyle bir vaziyet hasıl oldu bende:))))))Amma da yazmışım ha:)) Hasıl olmalar filan... 


Demek istediğim şu ki; mizahi yanınız çok ama çok güçlü. Düşünüyorum da;   reelde  bir arada oldugunuz insanlar çok şanslı.Ehhh, biz de Ayşegüllerle , şu anda yazmış olduğunuz gülümseten paylaşımlarla idare ediyoruz işte. Bu da bir şeydir....


Teşekkürler TuRK....İKİ DÜNYA SAADETİ DİLEKLERİMLE:))))))))))


17 Aralık 2013, 14.42
Zaman,zemin ve şartlar içerisinde insanoğlu gelişim süreci evresinde,değişik koşullara ayak uydurmaya mecbur kalmış,ayak uydurmaya uyum sağlamaya çalışırken bazı sıkıntılara karşı ya katlanmak veya mücadele etmek isterken istenmeyen sonuçlara sebebiyet verdiğinden dolayı üzülüp kahrolmuş,isyan etmiş,hayat törpüsü olup çıkmışkarşısına,hemde medeniyet,çağdaşlık kalkınmışlığın göstergesi olmuş adı.
Toplum olarak hemen hemen köy hayatını bilmeyen yok gibidir.Çünkü tarım toplumundan sanyi toplumuna geçiş çok hızlı ve dengesiz sürece girdiğinden köyden kente oluşan göçler neticesinde barınmaların köydeki gibi tek katlı evlerin yerine çok katlı APARTMAN binalarında yaşamak zorunluluğunda kalan değişik kültür ve yörelerden örf ve adetlerden gelip,ortak paydası olup da karekter ve huylarında çeşitliliği sonucunda adapte olmakta zorlanan içinde bulunduğumuz bu günün apartman hayatını teşbihte hata olmaz düsturu ile ele almak istiyorum.Köylerde hayvanların barınağına AHIR diyoruz.Onun da bir kapısı vede bir iki küçük penceresi olup,aynı kapıdan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların girip çoktıkları ihtiyaçları olan evleri.Ahıra girerken çıkarken birbirine saygı göstermelerini bekleyemezsiniz.Birbirine sürtünerek itiş kakış girip çıkarlar,içeride her hayvan yerini alır,gece dinlenmeleri için.İstirahata çekilirler.Kimsenin kendine has odası müstakil bir yeri olmadığından böyle bir lüksü de olamaz.Zaten hep bir arada kalıp birbirlerinin sıkıntılarına katlanmak zorunluluğu vardır.ŞÖYLE Kİ.
Eşek gecenin bir vaktinde anırmaya başlar Aİ….Aİ…..Aİ… diye hiç düşünür mü benim gibi yorgun argın gelip sabah işe gidecek,hayvan kardeşlerimi uykuda rahatsız ediyorum diye,düşünmez çünkü HAYVAN da ondan.İNEK tuvaleti gelince tezeğini pat diye bırakıverir etrafı kokutur.Etrafındakileri kokusu ile rahatsız eder.KATIR ve AT durdukları yerde tepinip gürültü çıkarırlar.SİVRİSİNEK ve sinek çeşitleri sabaha kadar bir o hayvana birbu hayvana sokulup kan emip,ısırır rahatsız ederler.KOYUN ise sessiz sedasız bir köşede kimseye ilişmeden uyur.Yani anlayacağınız ahırda ne kadar hayvan varsa o kadar HUY ve ÖZELLİĞİ var.Ve geceyi beraber geçirip birbirine muhtaç olduklarını bimeden düşünmeden sıkıntılı bir yaşam sürüp,verilen ömür sürelerini beklemeye kadar mecburlar,bu hayatı yaşamaya.Peki ya insanoğlunu hayvandan ayıran özellek DÜŞÜNCE değimli dir?Apartmanın AHIR dan ne farkı var……?
Apartmanın bir giriş kapısı yok mu?Büyük küçük insanlar sabah akşam giriş çıkış yapmıyor mu?BBir farkla herkesin odaları ayrı,yani evleri,peki her insanın bir özelliği,huyu,karakteri,görgüsü,örfi,adeti,eğitimi,farklı değil mi?Bunlar doğal olması gerekenler.Niçin bu özellikleri ile öne çıkıp diğer apartmanda ki insanları rahatsız edip huzursuzluk ortamı yaratıp,insanoğluna yakışmayan davranış sergiliyorlar hin düşündünüz mü?
Çünkü her insanda bir hayvan özelliği yani benzerliği ve davranış biçimi varda ondan.Atasözlerimize bakarsanız insan ile hayvana ilkişkilendiren bir çok konu da sözler var.APARTMANINIZDA HUZUR VAR MI?
Rahatsız olmadığınız davranışlar yok mu?Kavğa dövüş tartışma hiç eksik oluyor mu?Kimseye bir şey söylenebiliniyor mu?Birlik beraberlik var mı?Yardımlaşma,bayramlaşma,kandilleşme,saygı ,sevgi,hürmet görebiliyormuyuz?Hepimizi ilgilendiren ömür törpüsü olan apartman yaşantısında söylenecek çok laf ve söz var.Bir dokun bin ah işit.Deveye sormuşlar neren eğri.Şöyle bir bakmış çevresine NEREM DOĞRU Kİ demiş.Apartmanınızdakileri gözlemleyin hangi hayvan davranışlarını göreceksiniz kolay gelsin.Kimlerle oturduğunuzu yaşadığınızı hiç olmaz sa Adını koyarak bilinçli yaşar ona göre tavır takınıp önlemini alırsınız.
Etrafınıza bakın,yere kim tükürüyor,Kim sigara dumanı ile asansöre binip,izmaritini atıyor.Kim toz sikeleyip komşusunun çamaşırını kirletiyor.Kim yüksek sesle müzik dinliyor.Kim kavgacı,ahlaksız,görgüsüz,kalitesiz,eğitimsiz,Kim alttaki komşusunun üzerinde çocuklarını koşturup top oynatıyor vs.aklınıza ne gelirse.Bakın ahırdaki hayvan özelliklerini görecek ve o kişiyi bir HAYVANA benzeteceksiniz(teşbihte hata aranmaz)
4 de 1 okuyucuların iyi huyluların sayısının fazla olduğu,görgülü,kaliteli,asil,düşünerek yaşayan,kendini eğiten örf ve adetlerini,dinini bilen,ALLAH dan korkan İNSAN dan utanan bir toplulukla apartmanda yaşamayı temenni ederim.Sevgi ve saygı hürmetlerimle..Karga kekliği taklim edeyim derken  kendi yürüşünü şaşırmış:) 
17 Aralık 2013, 15.09
Kızlı- erkekli kalıyorduysanız dua edin ki ihbar etmemişler. :-)

Yazınızın içeriği de, anlatımı da güzeldi. "Yeter ama" dan sonra yazdıklarınız beklentilerime cevap vermedi acıkcası. Karşılarına geçip "Aylarca o apartmanda yaşıyor olmamıza rağmen bir tas çorba getirmeyen apartman sakinleri için kuş pisliği kadar da değerimiz yok muydu? Bu mu sizin görgü anlayışınız" diye haykırışlar karşısında, hitap edilen kitlenin, beklenmedik bir şekilde yüzlerine çarpan bu tepkinin yansımalarını görebilmeyi arzuladım yazıda.

tebrikler, keyifli ve akıcı bir zaman dilimi gecirdim yazınızla...

17 Aralık 2013, 15.25
bu apartmanlar hep sorun ya. yaz tatilinde teyzemlerde kalıyorum. bi akşam, toplantı var dedi teyzem aynı sizinki gibi. ben de gittim teyzemle. toplantıda biri dedi ki ben zemin katta oturuyorum asansör kullanmıyorum asansör bakımına para vermem. bunlar burdan bi girdiler, arabası olmayanların otoparktaki otomatik bariyerin elektrik parasını ödememesi gerektiğinden çıktılar :D
17 Aralık 2013, 15.50
bir an  acaba aynı apartmanda mı oturuyoruz diye düşünmeden edemedim :)))
17 Aralık 2013, 16.57
Güzel bir yazı olmuş))Ayakkabı ve çöp konusunun dışında bu yazıya yorum yapmak istiyorum Türk 38. Benim yaşadığım apartmanda Potansiyel tehlike görülen:)) bir ev var.  iki kardeş  ve bir arkadaş yaşıyorlar...Aparman da ki  ki çocuk ciyaklamaları kedi miyavlamaları köpek havlamaları ,karı koca! kavgaları duyulmazken. o potansiyel tehlike yaratan! dairede oturanların her yaptıkları  ne ilginçtir ki hep ı problem  yaratıyor  Benim yaşadığım apartmanın çok  çok çok büyüklerinin!!! düşüncesi ...hmmm uyuşturucu yatağı...kızlar girip çıkıyor.....evden  kahkaha sesleri geliyor!!!.  Be büyük...çok çok büyük insan.!!. ...Bir üst katında adam kadını boğazlıyor. Yan dairende .Kadın bir sınav için çocucuğunu delirtiyor..Başka bir evde ki  kadın sadece  para için ,kendini aldatan kocasına müziğin sesini açmış çemkiriyor...ama senin dinlediğin sadece o ev...Neden?? Ama onlar aile değil...!!!!Ama onların evinden hep kahkaha sesleri geliyor???
17 Aralık 2013, 17.16
Kadın haklı hocam:) O kapı önüne bırakılan ayakkabılar ve beni onca maymun edip sonrada çalışmayan sensörlü lambalar yüzünden ayak bileğimi incittim ben:( Hem sonra evli ya da bekar olmanın bu işle ilgisi de yok. Bir süre evde tek başıma yaşadığımda, çöpü kapıya zamanında koymadım diye apartman görevlisinden çoook azar işitmişliğimde vardır yani:) Haa bide şeye takıldım benn..Hani canın sıkılınca uykun geliyormuş falan..Sonra bizzat konuşalım bu meseleyismile Resmi Fena CART CURT olmuş orası:P Hakikaten çok sevimli bir yazıydı. Kocamaaann tebrik ederim seni smile Resmi
17 Aralık 2013, 19.18
 Eeee Yeter ama!! dediğiniz anda, ben de bir çok okuyucu gibi mini kıyamet kopacak dedim ama iyi sabretmişsiniz.Benzer olaylar hemen hemen hepimizin başına geliyor.Daha geçenlerde karşı komşum tarafından çöpü erken çıkarmamam konusunda uyarıldım.Hepsi hepsi yarım saat falan öncesi çıkardım.Zaten dakikası dakikasına belli değil ki çöpün alınacağı saat.17.30-19.00 arası çıkarılması yönünde karar var.Altı üstü 17.00 civarı çıkardım yani.Olay oldu.
  Arabayı oraya çekmeseymişim de,sabah saçımı kurutmasaymışım,evde koşmasaymışım da,merdivenden yavaş inseymişim...vs.vs.vs dertleri hiç bitmiyor ki.Ama ben çözümü buldum.Arabayı saçma sapan çekip,evde kurmalı faremle yarış yapıyorum.Penguenimde bize eşlik ediyor.Merdivenlerden zıplayarak inip,ıslık çalarak çıkıyorum..Şu sıralar kimse şikayete gelmiyor.İmza toplayıp atacaklar mı yoksa kış kıyamet demeden :)))
  Sayın Turk hocam, her zaman ki gibi çok keyifli bir yazıydı.Kaleminize sağlık.Saygılarımla...
17 Aralık 2013, 21.12
Adam anlatmış anlayan yok, anlatmış anlayan yok, demiş ki; "yavv nolur attan düşenbiri yok mu hiç aranızda, varsa beri gelsin" Anlarım o yöneticinin derdini :) Ahh ahhh, sırt ağrılarına karmıştım ben de o gereksiz, püsürükten şeyler yüzünden. Neden mi; üç sene o sizin müdire hanım kılıklı bayan gibi ben de uğraştım o boş işlerle. Birine dar gelen diğer site sakinine bol gelir, ona bol gelen diğerine dar gelir, aynı esvabı kesip biçip onca kişiye giydirmek zor iş blogdaşım zorr...Silkeledim de kurtuldum şükürler ola...Sizin de gönlünüze sağlık, elleriniz dert görmesin. Sevgiler.
17 Aralık 2013, 23.13
Oğlum Üniversite öğrencisi iken o müdire kılıklı kadın nerden bulduysa telefonumu oğlumu ve arkadaşlarını şikayet etmek için beni aramıştı telefonla, o kadar esprili yazmışsınızki ağzım kulaklarımda okudum elinize sağlık
18 Aralık 2013, 14.36
Yorum yazan, yazmayan herkese teşekkürler... Maksat biraz gülümsemekti... Sağlıcakla kalınız.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın