gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

HAVA AYAZ...

17 Ocak 2014, 22.59
A- A+

Saat hemen hemen 5 olmuştu. Uyku mahmurluğumu henüz üzerimden atamamışken, başımı soğuk cama dayadım. Çok ama çok uzun zaman sonra bu kirlenmiş şehre bembeyaz bir şeyler yağıyordu. Binaların çatıları… Ağaçlar, arabalar ve toprak… Hiç itirazsız kara teslim ediyordu kendini. Belli ki onlar da özlemişti. İri iri süzülen binlerce kar tanesinden bir tanesini seçip toprağa düşene kadar takip ediyordum. Biliyorum.. Aptalca bir oyun bu… Ama seviyorum ben bu oyunu. Hem de çocukluğumdan beri….

 Nasıl desem? Bir an üşümek, karla karışık ben de yağmak istedim. Kaz tüyü montumu, beremi, atkımı aldığım gibi dışarı fırladım. Kar iri iri yağmaya devam ederken, sokakta bir tek ben ve sokak köpekleri… Bir tek benim ayak izlerim kirletiyordu bu güzelliği… Birden dilime bir şarkı dolandı… 

 Hava ayaz mı ayaz ellerim ceplerimde

 Bir türkü tutturmuşum duyuyorsun değil mi?

 Çalacak bir kapım yok mutluluğa hasretim

 Artık sokaklar benim görüyorsun değil mi?.... ( Allah rahmet eylesin. Amin)

 Evet… Artık sokaklar benimdi. Kendimi öyle hafiflemiş hissettim ki beremi çıkarıp, saçlarım karla ıslansın istedim. Sahi “ Saçlarım karla ıslanmayalı ne kadar oldu? “ …..

 Harbi.. Ne kadar oldu…

Akşamüstü sokakta top oynarken elinde poşetle eve dönen babamı görmeyeli ve ona doğru koşup kucağına atlamayalı ne kadar oldu?

Teneffüs: Gazeteden yapılmış kese kâğıtları… Poşetten inadına çıkan pırasa… Babaya verilen “ yemekten önce evde olma” sözü ve bu sözü tutmama… Bir oğlun babasıyla gurur duyması…

“ Ali topu tut.” , “ Ali topu at.” ve benzeri fişleri makasla kesmeyeli, fiş defterine itinayla yerleştirmeyeli, kırmızı kurdele almayalı, patates baskısı yapmayalı, sıcak sobanın yanı başında uzanıp kareli deftere ödev yapmayalı ne kadar oldu?

Teneffüs: Hazır plastik sayı fasulyeleri yerine beyaz fasulye kullanma… Yerli Malı Haftası… Kokulu silgi… Soba ile ısıtılan, duvarları afiş ve fişlerle dolu, sıraları kırmızı ve beyaz kareli örtülerle süslenmiş bir sınıf… Beslenme çantasında mandalina… İki kız öğrencinin tam ortasına zorla oturtulmuş en ön sırada bir erkek öğrenci… Boynu acıtan beyaz önlük yakası… Kız öğrencilerinki çoğunlukla desenli…

Salondaki halıyı toplayarak oyuncak arabayla hız yarışı yapmayalı, kendi ellerimle yaptığım tornete binmeyeli, o tornetten düşüp pantolonumun diz kısmını delmeyeli, kamış ve yağlı kağıtla uçurtma yapmayalı, gökyüzünde kendi yaptığım uçurtmayı seyretmeyeli, uçurtmamı takıldığı ağaçtan kurtarmaya çalışırken yere düşmeyeli ne kadar oldu?

Teneffüs: Uçurtma yaparken 404 yapıştırıcı bulunamadığında cıvık hamur kullanma… Uçurtmanın terazisi ayarlamaya çalışma… Mahalleler arası tornet yarışları… Köpek yalasa doyacak kıvamda elin ve yüzün terden kirlenmesi… Uçurtmanın her defasında takıldığı ceviz ağacı…

Bir arkadaşımla kan kardeşi olmayalı, herkesten gizli kuytu bir köşede bir dal sigarayı sırayla tüttürmeyeli, bisiklet üzerinde mahalle kızlarını kesmeyeli, kızlara hava atmak için ön tekerleği kaldırarak tur atmayalı, yaşça daha küçük çocuklarla kızlara mektup göndermeyeli ne kadar oldu?

Teneffüs: Her kan kardeşliğinde kan tutması ve buna aldırmamak… BMX marka bisiklet… Lastiği patladığında tükürükle patlağın yerini tespit etmek ve yamalamak… Ön tekerleği kaldırmayı bir halt zannetmek… Demet’e mektuplar… Demet’in mavi gözleri ve çirkin ayakları:).

Bir yazılı sınavında gizlice defter açmayalı, arkadaşla yazılı kağıdı değiştirmeyeli, tahtada sözlü olurken terlemeyeli, ansiklopedileri karıştırıp dolmakalemle yıllık ödev yazmayalı, okulu kırıp bilardo oynamayalı ne kadar oldu?

Teneffüs: Yazılılarda Şakir’in berbat yazısını okumak için şaşı olmayı göze alma… Arif Hoca ve soru şekline girmiş boru soruları… Son iki güne bırakılan yıllık ödevler ve kalem tutmaktan acıyan parmaklar… Gazetelerden kupon karşılığı alınan Meydan Lauresse ansiklopediler… Hiç yararlanılmamış olsa da yıllık ödevin en son sayfasına bir dünya kaynakça yazma…

Yer sofrasında yemek yemeyeli, sofra örtüsüne dökülen ekmek kırıntılarını avuç içine toplayıp ağzıma atmayalı, sofra başında uyuşan ayağımı ve dizimi uzatıp ovmayalı ne kadar oldu?

Teneffüs: Beyaz ve siyah desenli sofra… Sofra sermek… Bağdaş kurmak… Dört ayaklı sini altlığı… İçi motiflerle süslü, kalaylanmış bakır sini… Önce yemeğe babanın başlamasını bekleme... Uyuşan ayağı anne ve babadan utana, sıkıla uzatma… Sofra bezini hayvanlarda nasiplensin diye bahçenin bir köşesine silkelemek…

Arabayı kaçırıp Talas’a gitmeyeli, yol kenarına arabayı çekip sigara dumanı eşliğinde Kayseri’yi seyretmeyeli, Çamlıbelde açık alanda eşli 101 oynamayıp hesabı son elde okey atarak Şakir’e yıkmayalı, trafik polisleriyle ehliyetim olmadığı için köşe bucak kaçmayalı ne kadar oldu?

Teneffüs: Fındıklı kola… Oynarken içinden cep harçlığı ve hesap karşılaştırması yapma… Sineklere ( oyunu yandan seyredip, beleşten yiyen ve içen kesim) uyuz olma… Mecburen son el okey 1 deme… Gül kurusu Doğan marka oto… Her kazadan sonra yeni sanayi 5. sokak… Kaporta ustasına yalvarma… Trafik polisine yalakalık… Yalakalık yemezse topuklamak… 

Arif amcaya tıraş olmayalı kaç zaman geçti? Hala saç kesiyor mudur acaba? Onun dükkanındaki tıraş koltuğunun üzerine konmuş bir tahtanın üzerine oturup tıraş olmayalı, salya sümük tıraş olmamak için ağlamayalı, babam çikolatalı gofret alınca ağlamayı kesmeyeli ne kadar oldu?

Teneffüs: Köşe başı bir berber... Beyaz önlük, sarımsı havlular, kırık berber aynası, eskimeye yüz tutmuş berber koltuğu... Burnu soğuktan akan berber çırağı... Köşede yanan soba.. Ve her seferinde itirazda etsem asker gibi kesilen saçlarım:) Namı diğer alaburus...

“Çanak çömlek patladı.” , “ Üç korner bir penaltı.” , “ Sağım solum söbe, saklanmayan ebe.”, “ Her ikisiyim çıtık”, “ Valla taş üstü, gol değil.” diye bağırmayalı ne kadar oldu?

Teneffüs: Erkekler misket oynarken kızlar çember çevirir… Mahalleler arası maçlar hep kavga ile biter… Şaban her zaman ebe, benim çektiğim her şut gol:)

Annemle ve babamla alışverişe çıkmayalı, bana alınacak botun ucuna parmaklarımın değip değmediği elleriyle babam kontrol etmeyeli, “ Ömer abi, senin oğlanlar gibi ayakkabı eskiten üç müşterim daha olsun Sakıp Ağa olurum valla” veya “ Bol olması iyidir abi, seneye de giyer.” laflarını işitmeyeli ne kadar oldu?

Teneffüs: Kayseri Kapalı Çarşı… Hep aynı küçük dükkanlar… Duvarlarında asılı çaycı mikrofonu… İçi yün bot sıcak tutar:) … Ama ne hikmetse hepsi su geçirir…

Üşüyorum… Hem saçlarım da ıslak… İşe de gitmek lazım… Artık sokaklarda yalnız da değilim… Ağır aksak dönüyorum eve… Ama sanki daha huzur dolu...

2013 Aralık tarihini anımsayamadığım bir sabah... 

 

YORUMLAR

18 Ocak 2014, 00.59
Nostalji ustası Türk, en çok sana yakıştırıyorum bu tarz yazıları. Bir çok kişi yazsa bile senin bu yazılardaki anlatımın bir başka güzel. Teşekkürler...
18 Ocak 2014, 02.03

  Her parağraf,  ortak  resimlerimizin  sıkca  olduğu  bir albüm  sayfası  gibi. Her  sayfada geçmişe huzurlu bir yolculuk, hüzünle  karışık  geçmişin en  tatlı  hatıraları  var satırlarda...

   Hepsi iyi  güzelde,  seninle yanyana  albüme   bakıp,  bu  nostaljiyi  yaşamam   biraz tuhaf oldu  be    TÜRK38  :))))

  Güzeldi..Gerçekten  güzeldi. Hafızana sağlık..

18 Ocak 2014, 02.18
 "Evet yaaaa evet!!" diyerek okudum her satırı. Hiç özlemem dediğim "eski" yi ne çok özlemişim meğer..Teşekkürler...
18 Ocak 2014, 03.33
elinize sağlık güzel bi sunum olmuş..
18 Ocak 2014, 05.49
Iste bir Turk 38 yazisi baska söze gerek yok...
Sey bide // Mahalleler arası tornet yarışları…// Bu tornet dediginiz, benim keyifle binip herkesi solladigim bilyeli mi acaba ? Hani benimkinin üzerinde bir kasa kasanin icinde de konforlu bir minder, dedem en büyük en güzel ve icinde pembe bilyeler olan en güzel bilyeliyi bana yaptirtmisti Dogan amcaya..arada bir yaglardi dedem bilyalari, evin önünde kocamaaaan bir zeytinlik, o yokusun en tepesinde de mahallenin tüm cocuklari ( cogu erkek ) ..Hep benmi kazanirdimm yoksa öylemi hatirlamak istiyorum bilmiyorum .. Arkada ayakta durarak benim daha hizli gitmem icin ayaklariyla yardim eden Baris ben kazaninca neden sarilip beni öperdi sapir supur bilmiyorum, kac yil gecti aradaaaan bilmiyorum .. Vay be Türk bu saatte bana bunlari hatirlatan bu yazina ne diyeyim bilmiyorum :))) Harikaydi.
18 Ocak 2014, 13.38
İnanın 80 ler  dizisinin senaristi gördüm sizi:)  Her  salı günü Annemle oturup o diziyi izlerken ve annem zaman zaman o günlerin yoğunluğunda benimle çok şey paylaşmıştır:)Meselaaaa:)) onunda bir Ergün plakçısı varmış:))Kasetler doldurup  şarkılarda kendini ifade edermiş:)Annem o döneme göre  daha özgür kızmış  ''.Özgür kız!! yaşayan Anneler  çok bilmiş oluyor vallla:)) O annelerden sakının:))Bir de tam o saatte başka bir kanalda  Gökhan var ..yani artık Acunun programı demiyorum farkındaysanız.:)Artık kızlar Gökhan ve Merhamet dizisinde   ki  Sermet (Babür)e bayılıyor...Yani boşuna baklavalarla saçınız başınız kıyafetiniz ve altınızda ki arabalarla'' Beni beğenmeyen ölsün'' triplerine girmeyin yani bunlarla ilgilenenler olduysa da  artık yok:))Herkes Gökhan vee Sermet karakterlerinin peşinde:))Her zaman yaptığım gibi atlaya zıplaya konuyu dağıta toplaya bir yorum oldu..Türk  38 çok güzel bir yazı olmuş.
18 Ocak 2014, 14.18
Hocamm:) Yaşlanıyorsun! demedi deme:p Laf aramızda senin modelin bir benzeri de bizim evde yaşıyor. Önceden "elektrikler kesilse, tv izleyemesek ve babam hatıralarını anlatmaya başlasa" diye düşünürdük. Şimdi elektriklerin kesildiği yok. Babamın hatıraları da içinde kalıyor. Oysa kimbilir anlatacak daha ne çok hatıraları vardır. Böyle yazıları sıkça yazman iyi bişey:) Yani bir anlamda bana da nostalji yaptırıyorsun.

Heee! Unutmadan..Hani seneye Ayşegül'ü yazıcam diyordunn. Sene olmadı mı? Valla sen bizi oyalıyorsun gibime geliyor smile Resmi
18 Ocak 2014, 20.02

Turk 38...Az yazar öz yazar.Her yazısında bizleri kilitler. Hiç mi sıkılmaz bir insan bir bloğu okurken? Hiç mi ne diyor bu adam yaaa demez? Çok hoşuma gitti çokkkk..

Hatıralar vardı, itiraflar vardı, özlemler vardı. Bunun adı ''Turk klasiği '' . Kutluyorum yürekten..

19 Ocak 2014, 02.44
Başka insanların özünü sevmiyorum Türk ...Neden? diyordum kendime..Neden bazı romanlar bana çok yabancı...okumayı sevmiyor muyum acaba?...Hayır değil..Bloğa takılıp içimizden birilerinin yazılarını okumaya başladığımdan beri,  daha bir sıcak ve daha bir ben(biz) dolu yazılarda kendimi buluyorum ben....Hah diyorum benden bir tane daha..ne güzel....Başka insanları istemiyorum sevmiyorum ben....Çünkü bir o kadar soğuk ve bir o kadar uzak geliyor bana....Bizden birileri olsun okuduğum..Hayatın karelerini bizden doldursun..O zaman kendimi sanki sahici,yaşanmışlıkların dolu olduğu bir hayat hikayesinde herhangi bir karenin içinde buluveriyorum....Geçmişe sanki bir kapı açıldı da sanki bende küçücük bir çocuk oluverdim ve senin kendine sorduğun soruları soruverdim bir kaç saniye içinde...Hiçbir şeyin kıymeti ne yazık ki yaşarken anlaşılmıyor da,kaybedildikten sonra anlaşılıyor ne kadar kıymetli oldukları.....Buzdan sarkıtlar geldi gözümün önüne...Çatılardan sarkan doğal dikmeler..Hemde baş aşağı..Diz boyu karda,soğuğa aldırmadan yarı donmuş vaziyette yaptığımız kardan adamlar,bulduğumuz küçücük yokuşlarda ki kayak yarışları.)))Yarabbiiii!!!!...Şu anda içimi bu kadar saf bir mutlulukla doldurabilecek olay o kadar az ki!....Sahi bir de kan kardeşliği vardı değilmi o zamanlar:)).....Arkadaşlıklar kanını akıtmaya değecek kadar değerliydi..Nasıl saf ve güzel hislerdi onlar öyle..Şimdi neredeler?Millet bitini kıskanır hale geldi neredeyse...Nereden nereyeeee...Birde erkeklerin alaburus takıntısı vardı sahi o zamanlar:))))Ne kızarlardı büyüklerine ''ne var sanki bu kadar kısa kestirecek,karizma yerlerde'' de kim takar karizmayı...Millet üç kuruşluuk ekmek parası derdinde....İki ay geç uzasa kar kardır:)))Şimdi milletin elinde IPhone 3_4..Cepte para yok..Öttürrrr ....avamız olsun abi....))))Sağolun ya iyi ki yazıyorsunuz da biraz da olsun şimdiki sıkıntılardan uzaklaştırıp ortak bir masada sanki sohbete ortak ediyorsunuz.....Ortak geçmişimizi konuşuyoruz:))Hoşça kalın Türk Hoş bırakın.))Şimdiki gibi.....
19 Ocak 2014, 05.30
hiç okumazdım ama iyiki uykum kaçmış pcyi açmışım iyiiki okumuşum geçmişime döndüm çocukluğumu  yeniden yaşadım ellerinize yüreğinize sağlık az içim burkuldu yüreğimde hafif bir caskı ağlamaklı oldum sahii  artık herşey mekanik yapay sevgiler bile :(
19 Ocak 2014, 13.50
  Büyük bir özlem var yazınızda.Okurken duygularım karma karışık oldu.Kah hüzünlendim,kah gülümsedim... Bir an alnını buz gibi cama dayayıp sokağı seyreden bukleli küçük kız çocuğuydum,bir an mahallenin erkek çocuklarıyla misket oynayan erkek Fatma.Çocukluğumun güzel hatıralarını tekrar anımsadım sayenizde.Bu duygulara vesile olduğunuz için sonsuz teşekkürler Sayın Türk ve hatta zümrem.Saygılarımla...
20 Ocak 2014, 00.03
 :) Zamanda yolculuk yaptirdin bizlere turk, gercekten  icim titriyerek ara ara gogsumden sirtima vuran bicak acisi gibi bir his, ve gulumsemem  esliginde okudum, cok guzel anlatmissin  hemen hepsi o yillari yasayan herkesin  yasanmisliklari, bazen dun gibi gelen bazense asir gecmis gibi hatirladigimiz topu topu kac yil oldu sunun surasinda, ozamanlar en cok buyuklerin bizlere katildigindaki keyif baskaydi, biz tazi gibiyken koca koca   adamlarin kadinlarin  dusmesi ayri bir keyifti, en cok ta hidrellezleri severdim  onu es gecmissin turk:)   is bitti yapi paydos tu o gun herkese  geceden baslardi keyfi  neyse  ben bir daha okuyup gulumsemeye devam edeyim yuregine hafizana sagliksmile Resmi.
20 Ocak 2014, 00.30
Herkese ayrı ayrı teşekkür ederim..
20 Ocak 2014, 22.32
Ben blog yazmayı denemedim hiç ama bu aralar okumaya başladım . Güzel yazılar çarpıyor gözüme... Bunlardan biri de sizin yazınız Türk. Yazıyı okurken eminim pek çoğumuzu alıp götürdünüz  çocukluğumuza. Sizinle birlikte biz de çocukluk ülkemize döndük. Farkına varmadan bellki de dokundunuz hayatımıza. Yazı bittiğinde hepimizin yüzünde tatlı, buruk bir gülümseme bıraktınız. Yazıyı okuduktan sonra yapılan yorumları özellikle okumuyorum etkilenirim diye yorum yaparken . Ama şimdi baktım da yanılmamışım. Kaleminize sağlık.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın