gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Bir Avuç Kil...

05 Mart 2014, 19.27
A- A+

        Iki arada bir derede yaşadığıma artık emin değilim, farklı şeyler hissediyorum güneşe her baktığımda, perdeleri aralayıp bakmıyorum da artık, perde falan kalmadı evimin camlarında.
Aldırmıyorum artık gözlerimin altındaki mor halkalara, aynaya baktığımda ise bir başka şekil beliriyor karşımda, gözlerim kamaşıyor, kısıyorum gözlerimi, gülümsüyorum...

        Beşinci vitese taktığımda, derme çatma kullandığım, park ederken "bip" seslerine özen göstermeden, ve bazen gerçekten de çok şanslıydım dediğim anları anımsamadan otoban da yağan ahmak ıslatan yağmurun, cama vuran narin dokunuşlarına gözüm takıldı. Yağmur altında, ıslak çimler üzerinde çıplak ayaklarımız birbine dokunacakmıydı dans ederken. Yoksa bu da bir hayal olarakmı kalacaktı uzay boşluğunda..

        Telefonun ışığı doldurdu bir an arabanın minik odacığını. Bir kez daha, bir kez daha..Yine yazıyor..zaten, sadece devamlı yazıyor...

             ''' Bana bir daha neden ben deme, nedeni dudaklarından dökülenlerde
               misralarda kaybolmanda, bakanların baktığı gibi bakamıyorum.
               Gözlerim ağrıyor yüksek ışık almış gibi, bakamam öyle.
               Isığın kırılıp  beynime süzülen resimler  gibi, dokunamam hayallerime.
               Hafriyat yapamam  berrak duru ve saydam olan yürüyüşu ap aydın olan yolculuğa.
               Hiç bir istasyonda duramam...'''

         Bir ışık belirdi ilkin gözlerimde, kulaklarımı tırmalayan bir gıcırtı sesi, sonra cesurluğu yok edecek bir gürültü...yıldızlar yerde, asfalt çizgisinin gökyüzünde işi ne ? Bu acayip sıcaklık yavaş yavaş bedenimi ele geçiriyor. Aklım ise hiç bir istasyonda duramayacak olanda. Hep aklımı karıştırıyordu ki zaten. Ne den sonra anladım, araba ters dönmüş, kim bilir kaç takla attı,  kemer beni askıya almış tepe takla duruyorum işte ...telefonumun ışığı hala yanıp sönüyor, bir ulaşabilsem, başımı neden oynatamıyorum ? Neden uzanıp alamıyorum telefonumu ? Neden kemeri çözüp arabadan çıkamıyorum ? Ne yazıyorki ?
 
          Ön camın olmadığını ve sırılsıklam olduğumu  direksiyona konan serçeden anladım..artık sıcaklıkta hissetmiyorum. CD çalarda ise yine benim şarkım çalıyor zaten sadece iki şarkıdan oluşmuş bir bir CD bu ve sıra '' Amor mio ''da,  kapattım gözlerimi.. Nasılsa biri birazdan beni burdan çıkartır, çoktan Ambulans çağırmışlardır. Bir kez daha ışıklar yanmaya başladı..yine birşeyler yazıyor, gözlerimi araladım, aynaya gözüm takıldığında yutkundum... nasıl yani ? Arka koltuğun, anlam veremediğim bir köşesinde benim kol saatimin işi ne ve hala kolumdayken. Kıpırdamayı bir başarabilsem, bir doğrulabilsem ! Bin kez dinledim en azından bu şarkıyı, lakin bu kez ... ''   Daha Önce ölmüş olsam, inan bana senle tekrar ölünür...Hiç atası yok bir başkasına, kalbim ait oldu belki de bir tek sana ! '' Hayır, hayır ölmek istemiyorum. Şimdi olmaz ne olur, bitmedi ki yarım kalan işlerim..Daha düzene sokmam gereken koca bir yaşantım var. '' O '' daha yeni girdi hayatıma, yazıp durma ! Gel kurtar beni, kahramanım ol, nerdesin ?

          Kimbilir kaç saat gecti kimse yok ortada..telefonumun şarjı biteli de çok oldu. Gün ağarmak üzere. İşte tüm muhteşemliği ile güneş. Bu ilk bahar arifesinde, bu kadar göz kamaştırır mı ? Gözlerim kapanıyor, engel olamıyorum. Yoksa !

          Yoksa bir daha göremeyecekmiyim güneşin doğuşunu, anne diye eteğimi çekiştirecek bir kızım olmayacakmı yoksa. Martılara simit atamayacakmıyım Kızkulesi'nin karşısında. Daha denememiz gereken şeyler var '' O '' nunla. Mesela; göz yaşımızla bir kayayı delmeyi deneyecektik sahilde, birbirimize hiç sormadan nedenini, salya sümük ağlayacaktık kana kana. Gizli yaralarımızı sarıp sarmalayacaktık pamuk niyetine umutlarımızla, öpecektik tek tek acıtan sinir uçlarımızı. Hayır.. Hayır şimdi olmaz ne olur.

           Nihayet !  Gelebildiler kurtarmaya duyuyorum seslerini. Kurtuldum işte yarım kalmayacak hiç bir planım, kısa sürede iyileşirim zaten, benim bünyem kuvvetlidir. Ne badereler atlattım ben, kaç kez ölümlerden döndüm. Bu kez  de başaracağım..

           Burada neden hiç ses yok ? Hem ben neden artık hiç bir ses duymuyorum ? En son duyduklarım neydi ? Haykırışlar vardı, ağlayışlar, '' Paramparça olmuş yazık, daha gencecik ''...
       
           Aldılar götürdüler başka bir yere. Doktorun '' Annesi çok kötü durumda yazık, tek parça vereceğim evladımı o karnı doymayan kara toprağa dedi ya..içim bi fena oldu, kolun diğer parçasını uzatırmısın '' dediğinide duydum. Su sesleri ve dualar duydum uzaklardan, sardılar sarmaladılar beni pamuklarla korumaya aldıktan sonra o bembeyaz amerikan bezine. Neden Dedem gibi son gecemi evimde yatağımda geçiremedim ki ? Benim karnıma da neden bıçak koymadılar ? Neden çeneme tülbent bağlamadılar ?  Dikmişlerde halbuki tüm ayrılmış parçalarımı. Kan falanda kalmamış zaten okadar akmış ki, zerre kan akmazdı  yatağıma. Dedemin cansız bedenine dahası o bıçağa gözümü kırpmadan bakmıştım bütün gece, tabuta yatırılışını izlemiştim hiç ağlamamıştım, el sallamıştım cenaze arabasının ardından.. ne çok anı canlanıyor gözlerimde, ilginç, bebekliğimi bile izliyorum, karmakarışık ama, anlayamadığım sesler geliyor uzaklardan, arkadaşlarım, alt komşunun kaynanası, bakkal Hüseyin amca, annemin ahretliği Müzeyyen teyze, ve ismini bile hatırlamadığım, şu minicik hayatıma giren binlerce insan.. Aşık olduğum erkekler..

           Sakın ! Sakın.. Anne n'olur yapma, şimdi olmaz..Bana öğütlerini hatırla sakın ağlama..Neden daha sıkıca kapatmadılar pamuklarla kulaklarımı.. duymak istemiyorum, hadi daha çabuk, bitirin şu işi artık ... Baba alnımdan öpme bu kez n'olur, acıma artık yanaklarıma bıyıkların tahriş ederde solar diye, öp doya doya...damlasın gözyaşların yanaklarıma. Yeter hadi bitsin şu veda faslı..

           Sessizlik ! Mezarlıkların hep ne sessiz olduğunu düşünürdüm yaşarken, bu çıldırtan sesler alışık olmadığımdan sanırım... zamanla anladım ama siz bilmezsiniz bu sesleri, Tinnitus gibi sanki, zamanla alışılıyor, yerkürenin dönüş sesi bile hoş geliyor zamanla. Zaman demişken, ne kadar zaman geçti ki acaba ? Neyse ki o böcekler, solucanlar artık dolaşmıyor ilk zaman ki kadar içimde, iliklerimde..etlerimi yediklerini hissettim tek tek..her dişlemelini, her sömürmelerini, toprağa can verdim işte daha ne olsun,  ilk olarak tırnaklarim ayrıldı etlerimden sonrası hızla gelişti, beynim bir avuç kil oldu mesela, içindekiler ise dolaşıp duruyor işte, her bir anım, iyisi kötüsü ... kalbim çoktaan topraga can verdi, günahlarım sevaplarım yanımda, artık beklemekten başka yapacak işimde yok ...

          O hala yazıyordur birilerine... zaten yazmadan duramaz hele ki okuyan birileri de varsa... hem zaten çoktan da unutmuştur beni.

           Yukarıda bir hayat var devam eden, aşklar yaşanıyor, dertler çekiliyor, zulumlar devam ediyor, çiçekler açıyor işte, bahar gelmiş olmalı, cemreyi hissettim.. çocuklar ağlıyor düşüp, anneler öpüyor şevkat ile, sıyasetçiler yine yalancı, çalanlar hala utanmaz, caniler hala acımasız... Aman banane.


           Artık yukarıdakiler düşünsün ... ÖLÜM VAR...
  

YORUMLAR

06 Mart 2014, 03.18


         Kim ikna edebilmiş ki eceli? "Daha yapacak işlerim, yaşanacak şeylerim, edeceğim tövbelerim var" diye... İçimi kararttın Berrak, zaten aydınlık da sayılmazdı. Güzel yazmışsın arkadaşım. ÖLÜM VAR. Bi yorumcu arkadaş "insanları kötü düşünce ve edimlerden korumak üzere insanlara çip takılsaydı" demişti virüs programları gibi. Aslında Allah o virüs programını yerleştirmiş içimize, ismi "vicdan". Ha işte onu güncellemek gerek, güncellemeyince çalışmıyor. Neyse uzar da uzar yazmamayım daha fazla. Güzeldi Berrakcım yazın, duyguna sağlık.

06 Mart 2014, 12.50

   Gün olur ölüm gelir gökyüzünü boyar gider… Yaşlılar öldüğünde maviye, çocuklar öldüğünde siyaha, sevdalılar öldüğünde kırmızıya….  Çoğu zaman zamansız diye adlandırılır gelişi. Aslında bekleyene göre değişir ölümün rengi. Bütün mesele  geldiğinde kapıyı nasıl açtığımızda belki.

   Güzeldi güzel, kalemine sağlık arkadaşım

 


  

06 Mart 2014, 15.10
Sen öl, çek git, olanı biteni izle aşağıdan! Bir de amaan bana ne yukarıdakiler düşünsün de! İzle ööylee dimi! Kim yukarıda kim aşağıda düşünmek de bize kalsın böyle! Hıı Berrak, iyi mi böyle:) İpi sıkı tut, çekiyorum, çık yukarıya:) Artık ne kadar tutabileceksem:) Yardım edin ha!
06 Mart 2014, 20.47

Ya ben neden ilk başta konuyu anlamakta zorlandım:) Yorgun anıma mı denk geldi acaba? Konu, konunun anlatılış şekli, cümlelerin kurulumu güzeldi. Yalnız ahmak ıslatana takıldım biraz:) Sakın benim son blogumda ıslanmamla alakalı olması bu tamlama:)))


07 Mart 2014, 14.09

Önce başlığa baktım ' bir avuç kil ' dedim tamam kil maskesi tarifi veriyor arkadaşım .) bizde deneyip güzelleşicez.))

Okudukça alacakaranlık kuşağına giriş yapmış gibi oldum ... farklı duygular yaşadım okurken , ölüm gerçeğini hatırlattı en ağırından ..bir tutam duygu , bir tutam gizem, bir tutam merak , bir tutam geçmiş  biraz acı ,  yaşanmışlıklar ve yaşanılmak istenenlerle harmanlanmış  güzel bir yazı olmuş.

Emeğine , düşüncene , kalemine  sağlık ..

09 Mart 2014, 14.11
Aşağıdakiler ve yukarıdakiler!!!
Sevgi ve muhabbetle...
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın