gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Saydam

05 Haziran 2014, 23.57
A- A+

Kendinizi şiir’e  vuracaksınız  bazen. Kalbinizle aranızda ki mesafeleri kısaltmak için, içsel yolculuk yapacaksınız.

Hayatın, sizi bir değirmen taşında eritilen buğday gibi erittiği zamanlarda, çekip gitmelisiniz her şeyden, bir şeye, şiirin mısralarına.

 

Ben pek öyle çekip gidemem peltek yüreğimin küllenmiş yollarından. Az Gitmişliğim, çok görmüşlüğümdür yazacaklarım.

 

Sözlerin tükendiği yerlerde, sözleriniz solumalarınız olacak. Karanlıklar da, sema ya yükselen buğulu bir ateş dumanı gibi.

Kendinizi bulmak için yıkımlarınız olmalı. Edinip ganimet bildiğiniz, zaman zaman onlarla neşelendiğiniz yıkımlarınız…

 

Taşlar kadar konuşacaksınız. Onların sesini duymadan konuşmayacaksınız. Taş deyip geçmeyin. Her baktığın yerde çok olması,  onun değerini düşürmez.

 

Çokluk, değer vermenize engel mi olmuş yoksa. Oysa aranıp durursunuz, bu çok insanların içinde, dostlarım çok olsun diye. Her yerde taşlar kadar insanda var. Bazı maharetleri, taşlarla birlikteliğini, korlar da birleştirecek. İnsan taşa benzer, ama taş insana değil.

 

Kendine seslenen bir adam gibi, size en saydam yönlerimi göstereceğim.  Ayna ya  bakıp konuşan adam.

Kendisine söyleyecek bin sözü olduğu  halde,  kendisine söyleyecek bir sözü  olmayan adam.

Sinesin de    ağır  yükleri olan, konuştukça yığılıp kalan, kalbini taşa benzeten bir adam.

Üzüntüsünü,  gecenin örtücülüğünde,  mahzenlerde saklayan adam.

 

Size en saydam yönlerimi göstereceğim.

 

 Eksilerek  neleri nasıl doldurduğumu.  Eriyerek, zamanın unutturamadığı, derin  çizgilere  aldırmadan, size en saydam yönlerimi göstereceğim.

 

Aynaya hep yüz hatlarınızın  güzelliğini görmek için bakmayacaksınız. Bakıp göremediğiniz şeyleri   görmek için bakacaksınız. Biliyorum, bu çok zor geliyor aynada gördüğümüz kişi  için.

 

 İçimize ürperti giriyor. Bizi ürperten bir biz var içimizde. Bırakmıyoruz ki ayna kapısından   çıkıp gitsin. Görmeye dahi tahammül edemezken, içimizde yaşatmayı benimsiyoruz.

Hep başka   simalara mı göstereceğiz içimizde sakladığımızı.

 

İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan  şeydir saydam.

Bırakın sözlerim arkada ki şeyleri gösteren ışık olsun.  Bildiğiniz ama fener tutamadığınız şeyler için, sözlerim ışık olsun.     

Niye gidersiniz ki sizin gibi perdelenmiş benliklerin, kalıpsal testleri, her birinize aynı insanmış gibi uygulaması için deva hanelerine…

Oradan ayrılırken, ahh o sahte tebessümlerle,  kendinizi iyi hissettirmeye zorlanmalarınız. Oysa bütün reçetelerinizi verecek olan  ayna da gördüğünüz gözlerde.

 Ama siz gözlerinize bakıyorum, ışık yok.Işığın geçip beyninizde  görüntülediği resimleri bildiğiniz halde, aynadan onu süzüp alamıyorsunuz.

Bildiklerinizin saklamış olduğunuz kısmını, size söylenmesi, sizi hayrete, ilgiye  şaşkınlığa  iterken, her yön ile bildiğiniz kendinizde kilere , hala şaşmıyor, onlarla barışmıyor, içinizde nice dünya savaşları yapıyorsunuz.

Sürekli öldürüyorsunuz. Bir duygu katli gibi yok edicisiniz.

Öldürmeyin, önce saydamlaştırın. Bırakın mahzenleriniz aynadan size göründüğü gibi dışarı çıksın. Anlaşma yapın duygularınızla. Her birinin hakkını verin ama öldürmeyin.

Siz öldürdükçe daha kinlenecek öldürdüğünüz duygular. Siz, öldürdüm zannederken yaşatmak için, sakındıklarınızı o öldürecek.

Bırakın çıksın gözlerinizden.

En son ne zaman  özgürleştirdiniz duygularınızı. Nede heveslisiniz duygusal köleliklerinize. Oysa siz, verilmişlerin onuru ile efendisiniz.

 

 Ey kendi benliğini kutsamış zavallı insan…

 Kınadığında sensin, övdüğünde

 Bedenlerin farklılığı mı aldatır seni.

 Senin canın, bir başkasının  koluna mıncık atınca yanmıyorsa, ne diye  taşlara tekme atarsın yürürken yollarda.

 Senin için yol olup seni taşıyan, parçalanmış yol olmuş o taşlarken.

 

YORUMLAR

07 Haziran 2014, 14.41
Merhaba sevgili yazar arkadaşım ;
Öncelikle belirtmek isterim ki, uzun süredir gamyun'un blog portalındaki yazılılarına pek bakmıyordum. Bugün bir girip biraz birşeyler okumak istedim ve son yazılan bloglar arasında yazılarınızı gördüm.
Yazılarınız güzel oldugu kadar içten ve samimi kelimelerle donatılmış bu yüzden emeğinize, yüreğinize sağlık.
Yanlız gözüme çarpan, yazılarınız da bir şeylerin yanlış olduğu, amacım eleştirmek değil ,
sacede kalemi güzel olan bir yazar arkadaşımızın, yazılarını biraz daha itina ile yazabilmesi ve buna istinaden yazılarınında daha okunaklı olabileceği gibi,  sürükleyici bir görünüm elde edebilemesi için küçük tavsiyede bulunmak ..

1. Yazılarınızda hemen hemen her satırdan sonra bir boşluk bırakmaktasınız.
( bu yazılarınız sürükleyici olmamasına sebep olmakta).

2. Anlatım tazrınızda ki duygu ve düşüncelerin, yazı içerisinde giriş, gelişme ve sonuç'un nerede oldugu, malesef belli olmamakta.
( karalama defretine birşeyler karaladım görüntüsü vermekte) bana göre ..

3. ( Bu yazı içerisinde dikkatimi çeken bir kısım ). Yazı içerisinde sanırım ufak bir dikkatsizlik sonucu kurmuş olduğunuz cümleleri tekrarlamışsınız. Yada ben öyle hissettim.

(Size en saydam yönlerimi göstereceğim.)

Eksilerek neleri nasıl doldurduğumu. Eriyerek, zamanın unutturamadığı, derin çizgilere aldırmadan,  ( size en saydam yönlerimi göstereceğim.)


Başarılarınız devamını diler, bir sonraki güzel yazılarınızı okumak dileği ile..
Saygılar ..
07 Haziran 2014, 18.33

Yapıcı eleştirinizden ötürü teşekkür ediyorum. Eleştirilerinizi dikkate alıp bir sonra ki yazılarıma yansıtmaya çalışacağım.

saygılarımla...

07 Haziran 2014, 20.35
Ne güzel içsel bir dünya çizmişsiniz,duygularınızı o kadar güzel dile getirmişsiniz ve ışık  tutmuşsunuz ki..Işığınız yüreğimi aydınlattı bu yağmurlu ve karanlık akşamda.Çok isterdim yüreğimden gelenleri yazıya döküp ifade etmeyi ,iyi ki varsınızda hislerimize tercüman olupta okuyup bir nebzede olsun nefes alabiliyoruz.Yüreğinize sağlık, saygılarımla.
09 Haziran 2014, 08.43
Emeğine sağlık...         
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın