gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

SESSİZ SEVDA -2-

04 Eylül 2014, 00.34
A- A+

            5

Arkadaşının yadigarı idi, onu gözetlemek, sıkıntısını gidermek elbette görevi idi. Ancak koktuğu kadar düşünceli görmeyince, neşesi biraz olsun yerine gelmişti Halil ustanın.

 

-Çay içtiniz mi arkadaşlar,

-Sağol ustam biz içtik dediler,

- Uğurrr koş koçum bana bir demli çay kapta gel,

Uğur elindeki malzemeleri bıraktıktan sonra avuçların içini pantolonuna silerek koşa koşa çay ocağına gitti, üzerinde dumanı tüten bir bardak çay aldı ve ustasına verirken,

-Afiyet olsun ustam dedi.

 

Halil usta bir yandan çayını içiyor bir yandan da, yapılması gerek iş ve evrakları kontrol ediyordu, iş yeri telefonu böldü iş yerindeki sessizliği, arayan Doğan beydi, arabasının ilçeye 20 km kala arızalandığını yol üzerinde bulunan Jandarma karakoluna kadar çektirdiğini, şu anda karakoldan telefon açtığını bir usta gönderip gönderemeyeceğini soruyordu.

-Tamam Doğan bey merak etme hallederiz,

-Ben hemen usta gönderiyorum, dedi ve sonra telefonu kaptıktan sonra,

 

-Cihan ustaaa

-Efendim ustam,

-Doğan beyin arabası yolda kalmış, şu an Jandarma Karakolunda imiş çalışmıyormuş gerekli malzemeleri al ve araca atla git bak bakalım nesi varmış, çalıştırmadan gelme, Doğan bey  iyi bir insan ve arkadaşımızdır.

Doğan bey !!! ismini duyunca buz gibi kesildi Cihan usta, eyer başka Doğan bey değilse bu Elif’in babası olmalıydı, kaç kere böyle arızalara gitmişti ancak böylesine ne heyecanlanmış nede rengi kaçmıştı.

 

Cihanın yüzündeki değişikliği fark eden Halil usta,

-Hayırdır cihan rahatsız mısın, rahatsız isen Ali kalfa gitsin,

-Yooo ustam, bir şeyim yok, şekerim düştü galiba şimdi geçer dedi.

 

Acele acele takım çantasını toparladı gereken birkaç yedek parça alarak arabasına bindi hızla Jandarma Karakolunun yolunu tuttu.

 

Doğan beyi tanıyordu tanımasına ancak Elif’in babası olması ona ayrı bir heyecan katmasına yetiyordu, Doğan bey Güzelhisar Lisesinin Okul müdürüydü, etrafınca sevilir ve takdir edilirdi. Öğretmen olduktan sonra birkaç yer değiştikten sonra buraya atanmış ve burada yerleşmeye karar vermişti. Yazı’da Kış’ı da güzeldi burasının, en azından sakin bir ilçe idi, emekli olduktan sonra başka yere gitmesine gerekte yoktu o nedenle, Yenişehir mahallesinde bir apartman katı almıştı, evin penceresi hemen hemen tamirci dükkânına bakıyordu.

 

Birden arabanın kilometresine bakmak geldi aklına Cihan ustanın bir hayli süratli idi, hemen süratini düşürdü ve kendi kendine,

 

-Bu ne acele cihan Usta diye düşündü.

Aracın bir yere gideceği yok varsın beş dakika sonra olsun ne çıkardı ki.

 

Jandarma karakolunun önüne geldiğinde nöbetçi asker karşıladı onu,

-Araba tamircisi siz misiniz dedi.

-Evet benim,

-Aracın sahibi komutanımızın odasında, isterseniz sizi oraya gönderebilirim,

                                                                      

 

 

                                                                       -6-

-Tamam öyle ise gideyim dedi.

Yanına bir asker verilen Cihan usta karakoldan içeri girdi, önce asker arkada kendisi, içerir girerken bile heyecanlı idi, asker kapıyı çaldı,

-Gel

-Komutanım aracı tamir edecek usta geldi,

-Tamam buyursun,

Cihan usta içeriye çekinerek girdi, şu ana kadar hiç karakola yolu düşmemişti, ne kadar da olsa içinde bir ürperti ile birlikte girdi içeriye.

-Ben Cihan, Halil ustam beni gönderdi, Doğan beyin aracı arızalı imiş ona bakmaya geldim.

-Sen mi geldin Cihan usta dedi Doğan bey, iyi ki seni göndermiş ustan,

-Cihan usta ilçemizin eni iyi ustalarından biridir komutan,

-Eli çabuk ne yaptığını bilen birisidir,

Tokalaşmalar bitince,

-Oğlum ustaya bir çay getir,

Birkaç dakika sonra çay geldi, Doğan bey ile Cihan usta karşı karşıya oturmuş, aracın arızasının konuşuyorlardı, Cihan usta sık sık yüzündeki terleri mendi ile silerken bir yandan da çayını yudumluyordu. Çay faslı bitince araca bakmak için Doğan bey ile birlikte çıktılar odadan, zaten araç bahçeye çekilmişti,

-Kaputu açar mısınız efendim,

-Tamam açıyorum,

-Marşa basar mısınız,

Marşa basıyor ancak araç çalışmıyordu, bunun iki nedeni olabilir diye düşündü Cihan usta, ya marş kömürü aşınmış, yada platin elektriği normal olarak dağıtmıyordu. Platinin bulunduğu kapağı iki cıvatayı sökerek çıkardı, içerisine baktı herhangi bir çatlak yok ve, kabloları sağlamdı, içerisinde ulunan bakır levhayı elindeki tornavida ucu ile kazıyarak oksitleme olup olmadığın baktı, burası sağlam işimiz kolay diye düşündü. Hemen marş kömürü arızalanmış diye düşündü.

- Aracınızın korkulacak bir arızası yok Doğan bey, marş kömürü bittiği için araç çalışmıyor, akünüz sağlam, zaten sağlam olmasaydı hiç tıklama sesi bile gelmezdi. Direksiyona geçen Cihan usta orada bulunan askerlere arabayı itmesini söyleyerek kontağı açtı vitesi ikiye takarak ayağı ile debriyaja basılı tuttuğu halde, aracın belirli bir hız almasından sonra ayağını hızla debriyajdan çekerek gaz pedalına yüklenince araç bir iki sarsıntıdan sonra çalışmaya başlayınca el frenini çekip aracı boşa aldıktan sonra,

 

-Buyurun Doğan bey, aracı spot etmeden bizim dükkana kadar gelirseniz, yarım saat içerisinde yapar size teslim ederim.

-Tamam ustam teşekkür ederim,

Cihan usta arakada Doğan bey önde olmak üzere yola koyuldular, 15 dakika kadar sonra dükkanın önüne gelip aracı hemen içeri aldılar,

-Hoş geldiniz Doğan bey

-Hoş buldum Halil usta

-Hayırdın nesi varmış aracın,

-Marş kömürü arızalı imiş öyle dedi Cihan usta,

-O kolay öyle ise siz otur bir çaya için, gereğini hemen yaparız merak etme,

 

Ustasının söylemesine gerek kalmadan Uğur koşarak çay ocağına gitti dört bardak çay alarak geldi çayları dağıttıktan sonra ustasına yardım etmek için aracın yanına gitti. Cihan ustanın dediği gibi idi,  marş kömürü iyice azalmış artık ateşleme yapmıyordu, hemen yenisini yerine taktıktan sonra, kaputu kapatıp, aracın anahtarını Doğan beye verdiği zaman yirmi dakika kadar zaman geçmişti,

                                                                      

 

 

-7-

-Bu kadar çabuk mu oldu Cihan ustam,

-Evet doğan bey söylemiştim size kolay bir arıza diye,

-Eline sağlık ustam,

-Borcumuz ne kadar,

Cihanın yüzü kızarmış bir şey diyememişti,

-Canın sağ olsun Doğan bey diyebildi ancak kısık bir sesle,

-Olmaz öyle,

-Siz söyleyin Halil ustam ne ise borcumuzu ödeyelim,

-Öyle abartacak kadar önemli değil Doğan bey,

-Olmaz mı taa oralara kadar gelip aracımı tamir ettiniz,

Diyerek cebinden bir miktar para çıkartıp masanın üzerine bıraktı,

-Bu yeter mi Halil ustam,

-Yeter yeter Doğan bey kesenize bereket,

-Sizinde elinize sağlık,

Diyerek ayrıldı oradan.

 

Saat on ikiye doğru ilerliyordu,

-Ne yiyeceğiz çocuklar

-Canınızın istediği bir şey var mı,

-Yok ne olsa yeriz ustam önemli değil,

-Durun size bir tava yaptırıp fırına attırayım, yanına da kuru soğan kesip bir de ayran yaptırırsak pide ekmek ile güzel olmaz mı.

 

-Bundan iyisi can sağlığı dediler.

Malzemeler alındı, teker teker yıkandıktan sonra, malzemeler doğrandı üzerine salça suyu eklinde, özenle ince ince kesilen sarımsaklar dizildi, birazda karabiber ve tuz eklendikten sonra bir su bardağı kadar da su eklendikten sonra, Uğur yüklenerek fırına götürdü,

-Halil ustamın selamı var, koltuğa atsın yavaş yavaş pişsin dedi.

-Tamam söyle merak etmesin, bir saat on beş dakika sonra gelip alabilirsin,

-Tamam Ahmet amca, ben gelir alırım, dört tanede pide yap, geldiğimde alırım.

Dedikten sonra iş yerine geldi ve ortalığı toparlamaya başladı.

 

Öğle molası veren cihan usta cebinden cüzdanını gizlice çıkarttı içerisinde fotoğrafa benzer bir şey alarak girişteki duvara yaslandı bir elindekine birde karşı pencereye bakıp duruyordu.

 

İlkokulu okuduğu sırada Elif ondan iki sınıf geride okuyor,  o zamandan beri elifi tanıyordu. İlk zamanlar ilgi duyduğu kişiye sonradan sevgi duymuş, en sonunda ise aşık olmuştu. Elif 18 yaşında uzun düz siyah saçlı, kaşlarına varan kahküllü, kahverengi gözlü beyaz tenli, orta boylu zarif bir kızdı, çokta güler yüzlü sıcakkanlı olduğundan arkadaş çevresi hayli kalabalıktı, o da ortaokuldan sonra okulu bırakmış, okumamıştı.

 

Birden bire yaslandığı duvardan ayrılarak bir iki adım öne çıktı Cihan usta, Elif evin balkonuna çıkmıştı. Gözünü alamadı Cihan usta elindeki resim neredeyse yere düşecek gibi oldu zor tuttu.

 

-Ben birazdan gelirim ustam,

Diyerek hızlı hızlı adımlarla binaya doğru yürüdü, balkonun altına giderek cebinden bir kağıt parçası çıkardı, Elif’e gösterdi yarın der gibi saat işareti yaptı, Elif ise tamam der gibi başını salladıktan sonra, tekrar oradan ayrılarak iş yerine geldi ve sandalyeye oturarak öğlen yemeğinin gelmesini bekledi.

                                                                      

 

 

YORUMLAR

07 Eylül 2014, 13.46
ah cihan ah yaşı genç sorumluluğu ağır...hikayenin devamı gelse merak ettim.....eline sağlık bugrabey....
07 Eylül 2014, 16.39
teşekkür ederim kardeştürküler.
16 Mart 2015, 10.09
Ellerinze  güreğinze sağlık  Bugabey
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın