gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Öksüz Cemile -2-

16 Kasım 2014, 21.01
A- A+

-2-

            Sömestr tatiline kadar o veya bu şekilde okuluna devam eden Cemile’yi babası Edirne ilinde evli bulanan diğer kızı olan Aslıhan’ın yanına göndermiş okul hayatına burada devam etmeye karar verilmişti. Aslıhan Cemilenin ablasıydı, eniştesi asker kökenliydi iyi biriydi, Cemileye ablası gibi sahip çıkmıştı, ne kadar sevselerdi bile arada bir babasını Edirne’ye gelmesiyle o günler Cemileye bayram yaşatıyordu sanki. Babasını her geldiğinde babasından fazlasıyla harçlık alır, arkadaşlarına pastalar içecekler alıp verirdi. Paylaşmayı çok seviyordu, yoksula dayanamıyordu. İlkokul ikiyi bitirmişti ki, eniştesinin tayini Elazığ iline çıkmıştı. Oraların soğuk olacağını düşünen İbrahim Bey kızını oraya göndermemiş, 5. Kez evlendiğinden aynı yerde bulunan Cemile’yi halasının yanına yerleştirmişti. Cemile gün geçtikçe büyüyor, mahallenin erkek çocuklarına bile kafa tutuyor, kızlar ise zaten ona karışmaya cesaret edemiyorlardı. Canını hiçbir şey yakmıyordu sanki ama çok içli, çokta yardımseverdi. Artık ilkokulu bitiren Cemile baba evine yerleşmiş, ortaokula kayıt yaptırmıştı. İki dönemdi okul sabah ve öğleden sonra okula gidiyordu. Sabah erkenden kalkar babası ve üvey annesine kahvaltı masası hazırlar, kendisi de kahvaltısını ettikten sonra okula gider, öğle bir saatlik arada eve gelir sabahki masada bulunan kahvaltılıkları toplar, evin dağınıklığını hallettikten sonra tam yemeğe oturacağı zaman yanına gelen kız yeğenin karnını doyurur, yaka ve önlüğünde bulunan sökükleri halleder kendisine yemek zamanı kalmadığında eline aldığı bir şeyleri ağzına atar, ancak okula yetişirdi. Zeki biriydi ancak ev işleri yapmaktan ders çalışmaya pek zamanı olmuyordu.

 

            Okulda öğretmenlerine kendisini kısa zamanda sevdirmiş, onların güvenini kazanmıştı. Öğretmenleri onu hep soy ismiyle “Kutlu” olarak çağırıyorlardı. Hiçbir şeye tamah etmez elindekileriyle idare etmesini biliyordu. Zaten babası oldum olası kendilerini maddi yönden hiç mağdur etmemiş, yani hiç yokluk çekmemişti. Pek yemek seçmezdi ancak evde işkembe piştiği zaman o gün eve girmezdi. Kokusuna dahi tahammülü yoktu. Hafta sonuydu evde otururken kapı çalındı kapıyı açtığında, yoksul bir bayanın yaklaşan bayram nedeniyle giysiye ihtiyaç duyduğunu varsa temiz ve kullanmadıkları giysilerinden vermesini istemişti.

 

--Kızım kim o gelen.

--Bir yoksul anne.

--Ne istiyor kızım.

--Giymediğimiz giysilerden istiyor anne.

--Tamam kızım bak ve gerekeni ver, demişti üvey annesi, Cemile ise geçen gün kendisi için aldığı buluzu eline geçirmiş tam bayana verecekken annesi bunu görmüş, onu daha yeni aldıklarını, diğer buluzlardan birini vermesini söylemesine rağmen, Cemile elindekini vermeye çalıştıysa da annesi buna izin vermemişti.

 

            Anne sevgisi görmediği için, bunun eksikliğini her dönemde hissetmiş, en çokta bayramlarda annesinin yanında olmasını istemişti. Bazen de kendi doğumunda annesini kaybettiği için kendisini suçluyor, hatta babasının bazen kendisine olan hırsını bundan kaynaklandığını düşünüyordu. Babası kendisiyle çok ilgilenmese de kimsenin Cemileyi ezmesine de izin vermiyordu. Babasından kemerle dayak yediği günlerde oluyordu ancak o dayaklar bile bunun canını acıtmıyordu. Bir gün babası sebepsiz bir yere Cemileyi odaya çekerek dövmeye başlamıştı, her yediği tokat sonrası babasına, ( vurduğun tokat acıtmıyor) diyordu. Hırsını alamayan babası daha da hızlı bir şekilde vurmaya başlamıştı Cemileyi, aniden yatağın altında bulunan iki adet tabancayı eline geçiren Cemile iki tabancayı da babasına doğrultmuş, (hadi vursana ne duruyorsun) diye bağırmaya başlamıştı. Gözleri öylesine bir hal almıştı ki Cemilenin babası bile bu bakışlardan korkmuş bir daha da Cemileye karışamaz olmuştu.

 

            Artık ortaokulun son yılıydı. Cemileye bir haller olmuş dersleri eskisi kadar iyi değildi. Oysaki öğretmenler Cemilenin böyle biri olmadığını çok iyi biliyorlardı. Dönem ödevini bile yapmayan Cemileyi öğretmeni bir kenara çekerek söylemedik laf bırakmamış, hatta kendisini hayal kırıklığına uğrattığını bile söylemişti. Nedenini sorduğunda Cemle tek laf etmemiş yediği onca hakaret ona kalmıştı. Cemilenin babasına, zatürreye teşhisi konulmuş yapılan tetkik ve tedavi neticesinde evine gönderilmiş evde bakımının yapılması istenmişti. Bu iş diğer işler gibi Cemilenin omuzlarına kalmıştı. Babasına bakmaktan ev işlerini halletmekten derslerine bakacak zamanı bulamıyordu. Hatta çoğu el işi derslerinde yapılması gereken ödevleri bile arkadaşları kendisinden habersiz Cemilenin diye öğretmene vermiş, bu şekilde zayıf not almaktan kurtarmışlardı. Ancak cemilenin bundan haberi yoktu, haberi olsa kesinlikle kabul etmez alacağı nota razı olurdu. Sınıfta teneffüs zili çaldığında, o Cemileye bağıran öğretmen ( herkes sınıfı boşaltsın, yalnız Kutlu sen kal ) demişti. Herkes dışarı çıkmış, Cemile ise aynı hakareti yeniden duyacağı için üzgün bir şekilde beklemeye başlamıştı. Öğretmeni yanına geldiğinde bakışlarının öfkeden çok sevgi dolu olduğunu görüce rahatlamış içinden bir oh çekmişti.

 

--Kutlu,

--Efendim öğretmenim,

--Biliyordun ki burası küçük bir yer, duyulmayacağını mı sandın, bana neden babanın rahatsız olduğunu ve ona yalnız senin baktığını demedin, sana bağırdığım ve söylediklerim için özür diliyorum. Bundan sonra yapabildiğin kadarını yap yeter, demiş tekrar tekrar özür dileyerek sınıftan ayrılmıştı.

 

            Okul bitmiş diplomasını almıştı Kutlu. Ancak liseye kayıt yaptırmamıştı. Babasına bakması gerekiyordu. Üvey anne eline bırakmak istememişti babasını. Cemile artık büyümüş genç kız olmuştu, bu nedenle çoğu kişiden arkadaşlık ve evlenme teklifi aldığı halde hiç biri ile ilgilenmemiş, haber getiren arkadaşlarına ise o kadar istiyorsanız gidin siz alın diyordu. Duyguları çok değişkendi bazen anı anına tutmuyordu, öyle ki gülüp geçtiği şeylere bazen çok kızabiliyordu. Babası artık iyileşmiş eski gücüne kavuşmuştu. Bir gün Cemileye dönerek, yarın hazır ol seninle ildeki bankaya gideceğiz, herkes için aldığım hisse senedini kendisine vereceğim demişti. Kendisi babası ve ablası bankaya girmiş kiralık kasa içerisinde bulunan  hisse senetlerini eline alan babası, Cemilenin hakkından fazlasına Cemilenin eline tutturmuş, bunu fark eden Cemile ise babasına hayır kendi hakkımdan fazlasını asla istemem diyerek geri çevirmişti. Babası ise senetleri istediği kişiye verebileceğini buna kimsenin hakkı yok demesine rağmen Cemile kabul etmemiş, kendi hakkına düşeni almış ve bankadan çıkmıştı. Babası onun arkasından ablasına senetleri vererek bunları Cemileye vermesini söylemişti. Ablası senetleri getirerek Cemileye vermek istemi ancak Cemile kabul etmeyerek, ablasına şunu demişti. ( o bana verdiğin senetlerde senin de hakkın var bunu bilmiyor musun, bunun birde öteki dünyası var ben onun cevabını veremem ) diyerek reddetmişti.

 

            O kadar isteyeni var dı ki biç birine evet dememiş, sevgili manasında hiçbir erkek arkadaşı olmamıştı, hatta bir gün komşusu seni oğluma alacağım dediğinde oradan hızla uzaklaşarak, akşam eve gelen babasına kendisini istemeleri halinde onlara vermemesini istemişti. Çünkü kendisini istedikleri şahıs kendisinin küçüklük arkadaşı idi onu hep bir ağabey gibi görmüş ve öyle sevmişti. Birkaç yol sonra öksüz Cemile görücü usulü ile Mehmet Bey ile evlenmiş, kendi hayatını kurmuştu. 31.08.2014

YORUMLAR

17 Kasım 2014, 16.56

Türk  kızlarının değişmeyen makus kaderi Cemilenin yaşadıkları maalesef ve sonunda görücü usulü evlilik ,o da  mutlu olurmu, olmazmı  bilinmez ! Neyse ki  merak ediyordum Cemilenin sonunu  onu  öğrenmiş oldum ...

 

17 Kasım 2014, 22.00
yorumunuz için tşk ederim hanfendi.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın