gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Yarı Ölü Doğmak...

17 Kasım 2014, 10.41
A- A+
 
         İnsan canından başka her şeye ihtiyacımız var!


         Gösterişli, son teknoloji barındıran yapılara ihtiyacımız var bizim, son model olan her şeye ihtiyacımız var, ezik ve gösteriş budalasıyız çünkü. Bunları dışarıdan temin ettiğimizi bile unutup bu nesnel zenginliği ve şatafatı, geçmişimizdeki saltanatın özlemine dayanan büyük bir kompleksle üzerimize giyip özdeki "yoksulluğu, yoksunluğu, cahilliği, ahlaksızlığı, adaletsizliği" aklımızca kamufle ediyoruz. Ve işin kötüsü; bu yarattığımız şaheserin muhteşemliğine kendimiz de inanıyoruz. Kibrimizden gözlerimiz kör oluyor. Sanıyoruz ki; dışarıdan nasıl görünüyorsak öyleyiz. Dubai'nin ihtişamı gibi bir ihtişam özlemliyoruz. Aynı o şehir gibi yapaylığın dibine vurmuş bir "gelişim" inşa ediyoruz. Çölde suni vahalar kuruyoruz kendimize, gözleri boyamaktan başka bir halta yaramayan, yaşamayan, nefes almayan bir yeşile tav oluyor ve olunmasını bekliyoruz. Oysa burası çöl, burada insan yaşamıyor.


          "Yine uykusuz geçen bir gecenin, sabaha gözlerini ovaladığı saatlerde duyduk yeni bir utancı, acıyı daha. Mevsimlik işçiler, tıklım tıklım sıkıştırıldıkları devrik bir minibüste kapamışlar gözlerini pis kölelik düzenine. Bir minibüste 40 küsur insan! 12 dendi, 14 dendi, en son 15'te kaldı ölü sayısı, 27 deniyordu yaralılar için.

         Umutsuzluk içinde umudu beslemeye çalışır hallerdeyiz. Durmadan geliyorlar kalplerimize, göz pınarlarımıza ölüler. Kimi yanmış, kimi boğulmuş, kimi ıslak, hepsi kanlı, hepsi ölü... Ermenek'te bir bebek doğmuş, babası hala sular altında, yerin bilmem kaçıncı katında. Sanırım o da yüzme bilmiyordur(!)..."   Sat-Agraha yorumundan alıntıdır


         Ben bu yazıyı taslak halinde yazdığımda maden işçilerinden henüz umudu kesmemiştik. Onlar öldüler... Yazıyı bitirip ekleyene kadar bir inşaat iskelesi çöktü, altında kaldı işçiler. Onlar da öldüler... Ne denir ki? Kalbinizi bir el tarafından sıkılıyormuş gibi hissettirebilecek cümleler kurabilirim size, Sat'ın benim kalbimi sıkıştıran, bu yazıyı yazmaya sebep olan yorumundaki cümlelere benzer... Ama ne hacet, vicdana tecavüz bizatihi vakanın kendisiyse, tek bir kalbe değen cümleye bile hacet yok.


         Bizim ülkemizin hiç güncellenmeye gereksinim duymayan 19.00 haber bültenleri var. Bir hafta öncesinin haberini bugünün haberi diye yayınlasalar ruhumuz duymayacak. Bir ay öncesinin gazete manşetleri bugün atılsa hiç abes durmayacak. Bir yıl önce yazılmış bir makale bugün yaşanmış bir olayı anlatıyor olabilir pekala. Benim şurada yazmış olduğum birkaç yazı bile bundan nasibini alabilir. Soma faciasını yazmıştım, aylar geçti üzerinden. Konuyla ilgili tek bir yazıyla bir ömür geçirilebilir, ben o yazıyı yeni olan işçi ölümleri için veya hiç yaşanmamasını dilediğim ama yaşanmaması adına hiç umut taşımadığım gelecek bir faciada yine ekleyebilirim. Ne kadar mutluyum(!) ülkem için tüm zamanlara hitap edebilecek güncel(!) bir yazı yazmışım. Bu önüne geçilebilecek acılar nasıl oluyor da her daim geçerliliğini koruyabiliyor? Şapka çıkarılası bir istikrar hakim ülkemizde. Bu ülkenin emekçileri periyodik zaman dilimlerinde istikrarlı olarak ölüyor. Kimi yerin yedi kat altında, kimi göçükteki suda boğularak, kimi inşaat iskelesinin bakımsız asansöründe, kimi göçükte, kimi tıkıştırıldıkları bir amele minibüsünde... Aynıyla vaki, tekerrürle baki!


         İnsanın beş ay önceki çığlığı, beş ay sonrakine 'aynı'lık oranında benzer mi? Evet, benzer. Bizim gibi gelişmeyi yalnızca metaya dayandıran, insanın varlık olarak haklarını ve insani gelişmeyi ikinci plana atan, insanın etinden-sütünden bu biçim faydalanan ülkelerde benzer. Bu model bizim icadımız değil, bu tür gelişme politikalarını benimseyen her ülkede görebiliriz benzer durumları. "Yoksullaşmayı önlemeden zenginleşmek" demiş buna Marx yıllar önce. Biz bunu görmeyelim, kapayalım gözlerimizi. "Kadersiz doğmak" diyelim, "doğasında var" diyelim. Belli aralıklarla hep aynı tonda ve aynı notaya basarak, aynı renk çığlıklar atalım. "Riske mecbursan doymak için, zaten doğuştan yarı ölüsün" diyelim. Bunu kabul edelim, tevekkül edelim. Hiç olmazsa; iç huzuruyla ölüp iç huzuruyla gömelim ölülerimizi. Çünkü; insan canından başka her şeye çok ama çok ihtiyacımız var.


         İnsana, insani değer ve zenginliğe değil; bizi ezikliğimizden, kompleksimizden kurtaracağını düşündüğümüz ihtişama, morcivert saraylara bakıp öykündüğümüz morcivertimsi saraylara, süper-lüks makam arabalarına, her beşyüz metrekareye bir tane düşen avm'lere, başımızı kaldırdığımızda en son katını seçemediğimiz gökdelenlere, taşa-tuğlaya... kısacası nesnel olan şeylere ihtiyacımız var. Çünkü bu gelişmek demek. Bulutlara ulaşan taş-duvarların ufkunu seçemediğimiz gibi; başımızı o baktığımız yerden indirdiğimizdeki başdöngüsü hali, bize her türlü insani-ahlaki-manevi-medeni değerin yerin yedi kat dibe batmakta olduğunu ve daha da dibe battıkça, bakıp bakıp bir türlü ucunu göremez hale geldiğimiz bu asli değerleri de unutturuyor. Büyük Türkiye(!) Bu iğrenç estetik operasyonunda serum yerine insanları bağlıyoruz damarlarından, canlı canlı kanlarını içiyor, iliklerini kemiklerini sömürüyoruz bu varsıllık hevesiyle. Ehh birileri bedel ödeyecek, birileri de ölecek elbet değil mi? Yaşasın adalet(!)


         İnsan olsun, ülke olsun elbette gelişmeli, büyümelidir. Ama nasıl ve ne şekilde geliştiğidir önemli olan. Salt nesnel zenginlik ve tatmin ne bir ülkenin, ne de bir insanın boşluğunu dolduramaz. Ancak niteliksiz, doyumsuz ucubeler ve o ucubelerden oluşmuş bir toplum, bir ülke yaratır. Ve varolabilmek için ancak bir HiÇ sadece ve bu denli varsıla ve varsıllığa ihtiyaç duyar.


         Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

         Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür. Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey; yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.

         İstiklal, istikbal, hürriyet... her şey adaletle kaimdir.

                                                                                                                              Mustafa Kemal Atatürk


         Bir tarafta, yıllar sonrasını öngören, tüm zamanlara hitap edebilen müthiş bir sezgi ve akıl; bir tarafta, bırakın yarını görebilmeyi, bastığı yeri dahi göremeyen bir körlük hali...
         






YORUMLAR

17 Kasım 2014, 16.48

 İnternette izlediğim bir videoyu hatırladım yazıyı okuyunca. Kalp krizi geçiren bir hastaya, küçük bir hava aracı yollanıyordu sesli kullanma talimatıyla...O an içimden ne geçtiyse şu an da içimden o geçiyor. Bizim ülkemizin gündemine, tartışma konularına baktığımda utanç duyuyorum. Haber izlemek midemi bulandırıyor. Olaylar sonrasında yetkili ağızların açıklamalarını duyduğumda ekrandan içeri girmek istiyorum. Çaresizlik içinde kıvranmaktan bıktım usandım. İnsanların hakikati ve asıl sorumluları görememesinden bıktım usandım. Gözler açılsın artık. Yeter yeter yeterrrrrrr.

    Kalbimden geçenlere tercüman oldun sevgili Cezbe. Ben bu kadar güzel ifade edemezdim. Sevgilerimle...

18 Kasım 2014, 03.58
Bu harika paylasimin icin cok tesekkürler.
18 Kasım 2014, 04.41
Sevgili cezbe , isyanımı dile getrmişsiniz..B u millet artık sıkıldı,sabırlar zorlanıyor.Bir ülkede çocuklar ,ısınmak için tezek taşıyorlarsa,çöplerden ekmek arıyorlarsa,insanlar emekli kuyruklarında ölüyorlarsa .Sizin ,bin odalı sarayınızla,özel uçaklarınızla övünmeye hiç hakkınız yok.Şimdi de devlet hastane işine giriyor,yandaşlar yine iş başında.Bu kadar çetrefilli işleri düşünmekten ,ülke menfaatlerini düşünmeye zamanları yok.Şu güzelim ülkeyi  göz göre göre çağın gerisine çekmeyi   Kafaların koymuşlar alkışlar makarnacılara.Bu millet Kurtuluş Savaşı ndan başarı ile çıkmış,bizler O nların torunlarıyız,sabrın da bir sınırı vardır ,diyelim.
18 Kasım 2014, 05.17

         İşte size bir ihtiyacımız olmayan şey daha... Sanıyorum yaşayan ve üreten canlılarla alakalı sıkıntı. Ahu, Kakadu; teşekkürler yorumlarınız için.

zeytin25.jpg
18 Kasım 2014, 10.16
gır gır jenerasyonunun bir çocuğu olarak yıllar önce bir karikatür görmüştüm. çizgilerle anlatılmak istenilen şuydu. karikatürün birinci karesinde dar ağacının önünde bir idam mahkumu, boynunda yafta, suçu okunuyor. ikinci karede darağacına çekiliyor, üçüncü karede ise darağacı ortasından kırılmış, idam mahkumu boynunda ilmek ve darağacının yarısı ile kaçıyor ve şöyle düşünüyor, "DEMİŞTİM BEN BU ÜLKEDE HER ŞEY ÇÜRÜDÜ" diye.. ve o adam bu ülkede her şey çürüdü dediği için fikir suçundan idam ediliyordu..
sevgili cezbe bunu anlatmış, ölen maden işçileri, daha onların cesetleri çıkartılmadan diğer iş kazalarından ölen canlılar....
ne dersin sevgili cezbe? çürüdü değil mi  herşey ...hatta dar ağacı bile
19 Kasım 2014, 00.55

         Çürümez mi Turqoisee elbette çürüyor, hem içten çürüyor, asıl mesele de o. Atatürk'ün vurguladığı "milletin seciyesi" var ya, hah işte o seciye niteliksizleşiyor. Eğitimin gittikçe kötüye gitmesi tesadüf değil. Okumuş-okumamış cahiller yaratmak zorundalar ki varolabilsinler. Ancak düşünmeyen insanlardan oluşan bir topluma hükmedebilir bu tür zihniyetler çünkü. Veli Göçer misali bir müteahhitlik yapılıyor, göçük altında kalan "insan" oluyor. Çok şey var söylenecek, işte söyleyebildiğimiz kadar...  Teşekkür ederim yorumun için.


           Yarenxx, teşekkürler size de yorumunuz için. Katılıyorum ben de söylediklerinize ve eminim söylemek isteyip söyleyemediklerinize...

19 Kasım 2014, 10.57

Sevgili Cezbe, çok güzel ifade etmişsin içinde bulunduğumuz durumu genel olarak. İnsan bazen düşündüklerini bir başka dilden dinler. ''Hislerime tercüman oldu'' sözü de tam bu duruma uygun. '''İnsani değerler'' kavramı çok gerilerde kaldı. İnsana insanca davranmak nasıl bir anlayıştır çözemem. Aynı türden yaradılmışsak, farklı nasıl davranışlar gösterilir ki,aksi midir marifet olan, olması gereken bu değil midir? Özgürlük, adalet, eşitlik, kardeşlik, dayanışma ve daha bi sürü şey değil midir ortak değerimiz? Medeniyeti sağlam oturtmuş toplumlarda, bu değerlerdir insanı insan yapan. İnsan ayrımı yapmadan, sınıflara bölmeden, insan onurunu rencide etmeden, farklılıklara, inanç ve yaşam şekillerine saygı göstererek yaşamak değil midir esas olan? Evet böyledir, olması gereken de budur. Ama ve maalesef gördüğümüz, çizilen tablolar öyle çirkin ki, hani nerde diyesi geliyor insanın. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insan hayatının zerre önemi yok, önemli olan ETİKET.

Çalışanları için hayati risk barındıran işletmelerin kapısında kocaman yazar ''İşçimizin güvenliği bizim için herşeyden önemlidir!'' Ne kadar iç rahatladan bir bildiridir bu. Soma faciasının üstünden henüz aylar geçmişken, Ermenek faciası ile çok şaşırmadık görüntülere, söylemlere...Çünkü yine ihmal, yine insan hiç.Karşı tarafında ölen insanların hikayeleri. Aileleri, gözyaşları, biten umutlar, acılar acılar...

Ulu Önderimiz herşeyi belirtmiş yıllar evvelinden. İstikal, istikbal, hürriyet. Herşey adaletle kaimdir. Ne anlamlı bir söz. Yok edilmeye çalışılan, okumayan kalmasın, okusun ama benim dediğimi okusun, beyni ufku açılmasın, okuyan cahiller biriktirmek. Sivrilenleri başka bir yerde toplayıp susturmak. Ardından adalet...Ne olursa olsun bizi bölmeye kimsenin, hiçbir gücün gücü yetmeyecek buna inancım tam. Atatürkümüzü unutturmaya çalışanlar da kendileri bir bir unutulacaklar, kaybolup gidecekler. Dünyada bir çok lider kendini ispatlamıştır. İsimleri her daim anılacaktır.Fakat O'nu diğerlerinden farklı kılan özellikleri vardı. Önderimiz kendi milletine vatanına adanmış, adı Türk Milleti ile özdeşleşmiş bir Dehadır. Bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez...  

 

20 Kasım 2014, 04.01

         Akşam haberlerinde yine bir inşaat asansörünün 6. kattan yere çakılması sonucu 1 işçinin hayatını kaybettiğini, 2 işçinin de hastaneye kaldırıldığını dinledim. Daha bir ay geçmedi sanıyorum bir önceki asansör kazasının üzerinden. Ben de Ahu gibi acaba televizyonun içine mi girsem, yoksa kaldırıp onu dışarı mı atsam filan diye düşündüm. Çalışma Bakanlığının verilerine göre son 12 yıl içinde ölen işçi sayısı 13.510, üç gün öncesinin haberi olduğundan bugün Ankara'daki ölümü kapsamıyor, yani son sayı 13.511 olmalı, eh bakalım yaralananlar kurtulabilecek mi, ona göre ilave ederler üzerine sayının -sayı işte, bildiğin kafa sayısı-. Görüldüğü gibi istatistik konusunda gayet başarılılar. Şıp diye açıp bulabiliyorsun yılda kaç kişi ölmüş vs. Sahiden büyük başarı,. Alkış, kıyamet, numayiş!!! Düşünün ki; ciğerlerimizi korumak için ivedilikle yasalar çıkarıyorlar, buna rağmen bazı terbiyesizler bu yasağı tınlamıyor, ayrı mevzu.... Bence bu milletin kadınları beşer beşer doğurmalı, o konuda da haklılar. Bir yandan ölürken, bir yandan doğmalıyız çünkü, yeni yeni yarı ölüler doğurmalıyız. Haydi Türk kadınları doğuma!


         Bala; teşekkür ederim güzel yorumunla yaptığın katkıdan ötürü. 
22 Mayıs 2016, 02.56
maalsef her an her gün yaşanan  acı olaylar hergün daha kötü gelecğe doğuyo güneş bütün toplumlarrda yaşanıyo ama bazılarında az bazılarında çok bizim gibi  geliştğini sanan ama halen gelişemeyen ülklerde ise dahada çok cahillk arttıkça bu tür olaylarda artıyo 
 japonya günümüzdeki kalkınmaya teknolojye ulaşabilmek için hiroşima nagasaki bombalandıktan sonraki genel seçimlerinde eğitimi lise altında kşilere 2 dönem oy kullandrmamıştır sebebi daaha bilinçli insanların daha düzgün yönetici seçebilmesi için şuan ki eğitim sistemleriyse ilokula başlayan öğrenciler gruplar halinde önce büyük endüstri fabrikaları gelişmiş ulaşım araçları  elektronik tesisler ki dünya lideri konumndalar halen elektronik de bikaç gün gezdiriliyo ve anlatlıyo bunlara nasıl ulaşıldığı en son hiroşimaya götürülyolar ve orada deniyoki eğer ddiğerlerini yapamassanız işte bu olursnuz halen ağaç yetişmeyen yerler var hiroşimada   bi japon bakanı türkiye gezisinde dönemin eğitim bakanımıza bunu anlatyo bakanımız; ee bizde hiroşima yokki demesi üzerine japon bakan sizde çanakkale var bizim hiroşimamızdan 100 kat daha etkli der bizim bakanda hiçbşi söleyemez bunun üstüne maalsef  bizleri yönetenlerin kapasitesi bu 
 aynı ölçekli bi depremde gelişmiş ülkede insanların burnu bile kanamıyo bzde binlerce ev yerle bir oluyo 10 binlerce insanımızı kaybediyosak sebebi ahlaklı dürüst olamamızdan 

 maden işçilerimiz bu mubarek gecede Allah rahmetlerini bol eder inşallah kaybettğiklermizin 

300 kşiyi madende kaybettğimizden  10 gün sonra olan bi anım 
  köyde yaşıyorum kömürle ısınıyoruz kömür getirmitşm kömrlüğe yerleştirdim sora annem ortalğı spürdü toparladı falan kömür torbalarının üstündeki yazı dikkatini çekmiş (ithal afrika kömürü) bana döndü kömrümüzüde afrikadan getiriyozda bu ölen 300 kşinin günahı neydi niye öldüler 
 
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın