gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Bitirimhanede !...

20 Kasım 2014, 21.39
A- A+

Bir rakı öyküsüdür. 


     Sanki dalga geçiyordu “Ahmak Islatanla” inadına kapalı yerlerden yürümüyordu, inadına ıslanıyor. Hakkıyla enayi oluyordu bu özlemini çektiği İstanbul sokaklarında, züğürt tesellisiydi üstündeki polar, artık bir sünger misali toplamıştı yağmuru bünyesine varlığı daha bir ıslatır olmuştu vücudunu, nezleli genzini bir yokladı hafif bir öksürdü öylesine ayak üstü içtiği tek rakı iyi gelmişti boğazına, Barmenin verdiği üç parça çerezi bile atmamıştı ağzına alkolik/akşamcılar modundaydı havalı!

         Baba’ya verdiği söz bir ayrı, kendisini bu ıslak kaldırımlarda bekleten Müfide’ye duyduğu kaygılar bir ayrıydı, hafta sonunu fırsat bilip gelmişti İstanbul’a öyle ya kızı vardı onun özlemini çeken, o yardım edecekti Baba’nın arzu ettiği bu toplantıyı yapmak için yoksa yutacağı belliydi bu bilmediği sokakların onu.. Gerçi “Gececi Neşet” vari kabarıyordu biraz, üşümüşlük omuzlarını Kabadayı misali düşürmesine sebep oluyordu, öyle ya gece Kayseri’de de gece burada da geceydi  ve gecelerin adamı sayılırdı en tutarsızından.  

           Diliyle ıslak bıyıklarını  yaladı yağmur tadıyla bir rakı bulaşığı gelmişti diline hoşlandı keyiflendi, neredeydi bu kadın neden telefonuna bakmıyordu anlam veremiyordu, bilmem kaçıncı kez dokundu arama tuşuna açabilirliğinden umutsuz, arkadaşının geleceğinden emin umursuz, pes edip girdi bir dükkan kepenginin altına yağmur iyice sağanağa çevirmiş, kendini çektiği bu korunakta bile tokatlıyordu kaçak damlacıklarla.

         Senelik izin almış insanlarla fazla irtibat kurmaksızın bitirmişti Ramazan’ı öyle ya Allah sabrını veriyor bir kez dahi aklına gelmiyordu alkolik tadında tiryakisi olduğu rakı isteği! Öyle ya hep dediği gibi pencü-dü Müslümandı el-mahkum o Müslümanlığı ancak bu kadar yaşıyordu(!)

         Cağaloğlu’nun yağmura yenik düşmüş karanlığında kendini iyice yağmur almayacak bir yere saklayan bir gence sormuş, Piyerloti yokuşunu öğrenmiş ve o yöne  yönelmişti, Kadırga'ya inip Çiftegelinler caddesini takiben Kumkapı'ya ulaştığında saat akşamın yedisiydi ve hava kararmıştı. Sağ gömlek cebinde ki telefonu, sağ göğsüne masaj yapmaya başlayınca çaldığını anladı, telefon zilini ölse açmaz bu nedenle bazen dostlarını duymazdı kaygısız (!) Arayan Müf.tü “Kızıyla ilgilenmesi gerektiğini daha sonraki saatlerde katılacağını” söylüyordu ve bu Kayseri yolcusunu teselli ediyordu “Ben Yorgo’ya tembih ettim o yapması gerekenleri yapacak sen kendini üzme Os.”

         Şükür üzülecek bir şey yoktu elbette, lakin beyninin en mezelik yerlerinde ki kaygılar durası-durulası değildi, yağmursa durmayı bırak azalmaya niyetli değildi.

         Anlam veremediği bir şeyse neydi bu duygu yoğunluğu çözemiyor, dudaklarında tam uyaklı mısralar resmi geçit yapıyordu, yok almalıydı şu gazetecilerin kullandığı küçük teyplerden böylesi hallerinde teybe mırıldanmalıydı; Çünkü hatırlaması ihtimallerde değildi kaldırımlarda akan yağmur suyu gibi boşalan bu dizeleri.

         Kapıdan girişiyle nasıl tanıdı Yorgo onu nasıl bildi kırk yıllık dost gibi nasıl karşıladı anlaşılan en noksansızından tarif etmişlerdi Baba ile Müf. çehresini, kendine yönelen bakışlardan utangaç ama  bulduğundan memnun rakı’daşlarını “Boğaz Ola” dileğine verilecek kaç çeşit cevap varsa sağollar, yarasınlar, beraber olsunlar uçuştu mekan müşterilerinden, suç işlemiş gibi yavaşça poşetteki vakumlanmış pastırma-sucuğu mutfak barına iliştiriverdi, üç beş odun atılarak  parlamış sobaya yaklaştı sıcaklık iyi geldi ıslaklığına.

         Sıcak çay misali içini ısıtıverdi az ıslatılmış rakı, boğaz iltihaplarına iyi geliyordu, birde su soğuk olmasaydı keşke, binde bir yakalandığı bu grip onu yıpratmış bu bilmediği diyarlarda mazur, hatta mağdur etmişti en zaliminden; Yeğeni kızlara da yük olmuştu şu son iki üç gün boyunca düzeleceğine daha bir artmıştı boğaz enfeksiyonu, kızlarına geçecek diye korkmuş doyasıya sarılamamıştı bile onlara, kuaför mü – butik mi dedikleri o küçücük evde onları yeterince rahatsız etmiş Baba’nın çağırması ile eyvallah çekmiş kapılmıştı bilemediği diyarlardaki rakı işlemeli bu yörüngeye!

         Bütün dostlarına tek –tek bayram mesajı çekmişti alışkın olmadıkları kafiyesiz bir cümleyle kutlamıştı bayramlarını alelacele, sonrasında komşusuna ait otobüsün en önüne kurulmuştu beleş yolculuğa amigo vari, hoşlanmasa da katılmıştı gençlerin taraftar bağırtılarına, hatta taktik vermişti bir ara hatır soran Tolunay’a dili dönmese de ‘takımı yerden oynat, topu defansın arkasına indir, Agohawa’ya depar attır.’  diyerek çok bilmiş direktör  edalarıyla, hayret ki ne hayret tutmuştu taktiği Kayseri’si Fener’i dörtlemiş attığından çok da kaçırmıştı direkten dönenlerle birlikte, ikinci bayram olmuştu bu yengi her ne kadar Fener’li arkadaşları üzülseler de, öyle ya bu sene daha çok düşeceklerdi Dede’leri ile birlikte bu üzüntülere !

                  “Naporsun” dedi Yorgo “Naporsun Pasam; ne düsünosun, üsümeyesin yaklasasın sobaya” oysa rakı bir yandan, dostlarla ilgili düşünceler bir yandan, Yorgo’nun misafirperverliği bir yandan çoktan ısıtmıştı onu ters çevrilmiş tahta sandalyenin arkalalığına serilmiş kurumaya yüz tutmuş polarını alıp giyiverdi sırtına, hafiften ateşlenmiş miydi ne yine!?

         Koyacaktı gücenmişliğini bir yana, alınganlık zırhını çıkaracaktı üstünden bu geceye gelmeseler bile burada kalacağı günlerin birinde Barbella’nın söz verdiği – ısmarlayacağı ufağı içecekti.

         “Efharisto” dedi Yorgo “Efharisto Osmanaki” daha önce görmüş tanımış olduğu birisine enikonu benzeterek, anlamasa da “İyiyim” dedi “Daha da iyi olacağım inşallah” rakısını tazeleyen Yorgo’nun ardı sıra baktı ne babacan adam dedi içinden ne babacan adam.

         Belki de aklından geçenleri uygulamayacak, Yorgo’nun “Kuklamu Simura gelmelisin kuzum aksama” serzenişini duyacak Şebnem Hanım yetişecekti yoklamaya, görecekti o zaman “kimi söyler şarkılar, hangi dillere name” olacaktı dostluklar!      

         Baba’nın sazını-sözünü çok sevdiği Mutlu ile tanışmalı güzel ritimlere alışmalıydı, Müf.de çalar-söylerdi bir şeyler geceye uygun, gelseydi bir gecikmeden daha fazla.Eh canımıben de org çalarım 10 parmak diye düşündü olmadı kuru bağlama Mihriban menşeli!

         Kapıdan giren bu heybetli adamda kimdi ıslanmaktan yeterince koruyan yağmurluk benzeri montuyla, aa tanımıştı onu bu Kahraman hani bir sürü dizide her gördüğünde o an beraber olduğu insanlara tanıştırırdı ya sürekli “Eniştem” diye kendisi tanışmadan henüz, acaba kardeşimi de getirdi mi diye düşündü, kapıdan yalnız girdiğini görünce bayağı bir üzüldü, Yorgo’yla konuşuyordu şu an sanırım bizleri soruyordu belli ki bu görüntüm ile resimler kılavuz olmuyor  beni tanıyamıyordu, olsundu  Yasmin’ini -Yaman’ını soracaktı birazdan ona, olsundu…


D.Var

YORUMLAR

21 Kasım 2014, 10.59

...... Ö z ü r .........


Sevgili Dostlar, İnternet  özürlü olmam nedeni ile bir önceki yazımın yorum kısmını işaretlemeyi unuttum ve yazımın yoruma kapalı olmasına sebep oldum, zaten çift çift yolladığım  yazının  Sevgili Editörlerce yoruma açılmasını isteyerek meşgul etmek istemedim, yazılan bir paylaşımın yoruma kapanması bence tutarsızlıktır. Bu nedenle okumuş olanlardan özür dilerim.

Bu bağlamda özelden destekleyen - beğeni mesajları gönderen tüm Dostlara teşekkür ederim.   

22 Kasım 2014, 13.02

         Roman okuyor gibi oldum Osman(ab)i, güzel betimlemeleriniz, üslubunuz... Bence bu bir rakı hikayesi değil, "alkol içerir" dediğiniz yazılarınız da alkol hikayesi değil. Siz kendi hayatınızdan anekdotlar aktarıyorsunuz, alkol de hem neşeniz, hem belanız olmuş, haliyle yansıyor yazdıklarınıza. Yazılarınızın içinde bu unsurun olması yazının kalitesine halel getirmiyor, doğru düzgün okuyucu için yani... En beğendiklerimden biri oldu bu yazınız. Tebrikler.
22 Kasım 2014, 21.06

Sevgili CeZbE;

Beğeniniz ve doğru tespitiniz için teşekkür ederim.

Blog zaten bir roman denemesinin bir kesitidir. Bazen düşününce ne çok şey yaşamışım dediğim oluyor. Muhabbetlerin bir köşesinde alkol de olunca mecburen alkol kokuyor yazılarım ama ben paylaşmayı seviyorum.

Sevgi kalın.

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın