gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Ahmet Abi'nin Hatıraları -2-

08 Aralık 2014, 15.51
A- A+
  Bu blog rakı öyküsüdür.

 

 

-- Öyleyse.. dedi

         -- Binin arabaya gidiyoruz.

        

Biz kahvehanede iki oyun dediğimiz halde sekiz oyunu bitirmiş, dominonun bu hafta ki zevkini ziyadesiyle almıştık. O ise arabanın içinde dört kırmızı birayı öldürmüş ve bir ufağın yarısını da peşi sıra götürmüştü bizi beklerken, bir de güzelleşmişti ki sormayın esprinin bini bir para, güldürmekten yere yatırıyordu bizi. Bir de belden aşağı yapmasaydı esprileri buraya da yazabilirdik en azından.

 

         Yılların verdiği yük altmışa yaklaşan yaşının ağırlığı ve pamuk tarlasına benzeyen bembeyaz saçları, ayrı bir tatlılık veriyor. Ufacık boyuyla otomobilin önünde nerdeyse gözükmüyordu.

 

-- İki buçuk kilo hamsi aldım. Dedi.

-- Rakıyı da siz alın..

Emirleri kesin ve netti cebinde parası sınırlı olmasa kesinlikle rakı alın diye emretmez tekel bayisine herkesten önce girerdi.

 

Hepimiz perem – perem olduk kimimiz rakıyı aldı (parası o gün çok olan) diğerleri biraz et ve bol miktarda yeşillik meyve rakının yanına yerleşebilecek her neyse.

 

-- İki buçuk milyon istediler temizletmedim hamsiyi. dedi.

-- İyi etmişsin zaten hem iyi temizlemiyorlar, hem de kılçığını almıyorlar. dedim.

        

O alaycı bakışıyla tatlı sarhoşluğuyla alaycı – alaycı yine baktı yüzüme..

         --  Hadi işine o..…lu.. dedi.

         Hepimiz yerlerdeyiz gülmekten..

 

         Ameliyat geçiren ve  en az  bir ay bizimle gelemeyecek arkadaşımıza ait bağımıza vardık.  Ki kimse karışamaz oranında hakiki sahibi gibi girer çıkardı, bütün mobilya ve benzeri inşaat işleri elinden geçmiş o üç katlı bağ evini maharetleri ile villaya çevirmişti. Anahtarı ile kapıları açtı kuşluktan yine güvercinler gitmişti komşu bağ sahibine okkalı bir küfür salladı güvercinleri kendi yuvalığına sokuyor bırakmıyor diye.

 

         Hayatımda ilk defa hamsi temizledim yoksa mezeler yetişmeyecekti üstelik acıkmıştık, dört kişiydik iki kişi balık temizlerken, o mangal yakmaya başladı. Diğer arkadaşımız salata işini aldı derken.

 

Gürsel,

-- Ahmet abi mangalda yapmayalım sobayı yak da tepsiye dizelim. Dedi.

 

Tatlı sarhoşluğuyla uyumlu – uyumlu denileni yapmak için içeri girdi.

 

Bünyan  kasabasında  doğmuş  orda  yaşamıştı  belirli  bir tahsili  yoktu ama çok güzel okur – yazar her konuda kendince fikir beyan ederdi. Bünyan’da Emniyet Bekçiliği’ne başlamış gençliğinin o hızlı zamanlarının birinde birine kızmış ve çakı sallamıştı. Üç – beş sene hapis yatmış çıkmış ve daha güzel olan emekli olduğu yer Şeker Fabrikası’na kapağı atmıştı. O nu sevmeyen olmazdı. Öyle ki geceleri camdan rakıyı iplikle sallar sabaha kadar içermiş yakalanmadan, Müdürleri sevdikleri için fazla üstüne gelmez ama rakıyı nerede sakladığını bir türlü çözemezlermiş. Hep içerdi, hep içti, hep içecek inşallah.

 

         Zorlaya – zorlaya sigarayı bırakmasını sağladım, sigarayı bıraktı. Benim rakı içerken sigara içmememe hayranlık duyar takdir ederdi. Şimdi de başkaları ona hayran, bıraktı sigarayı.

 

         Ne güzel olmuştu tepsi de hamsi, aldığımız litrelik yeni rakı da bitmeye yüz tutmuş, ikinci tepsi hamsiyi de sürmüştük  göçmen sobasının fırınına. Defalarca anlattırdığım bir hikayeyi tekrar anlattırayım istedim. Önce nazlandı sonra başladı  anlatmaya.

 

         Onunla  beraber  çalışan bir yaşlı amca varmış emekli olmadan beraber çalışırlarmış. O da tatlıymış, kalendermiş eski toprak ya! Dın diyene ana avrat sövermiş yalnız, çok küfürbazmış Müdürleri – şefleri bilirmiş bunun huyunu ve ağzının bozuk olduğunu. Ahmet abiyle lojmanların genel ihtiyacına ve tamir durumlarına bakarlarmış birlikte. Bir gün bunun küfürbazlığını bilen şeflerden biri ısrarla evine davet eder ve lojmanda çay ikram eder.

 

         Birinci bardak çaylar içilir Şef Muzip:

 

         -- Hanım. Demiş eşine

         -- Hani sana küfür eden amca var diyordum ya o bu amca işte!!

        

Hanımı şakadan – latifeden anlayan biri, atılmış hemen.

 

-- Amca niye bana sövüyorsun sen.

        

         Amca’da bet beniz geçmiş utanmış, sıkılmış gelini sayılacak kadının yanında mahcup olmuş. Ne diyeceğini şaşırmış ve şaşkınlığıyla.

 

-- Yok kızım ben sana söver miyim hiç bu avradını bilmem ne yaptığım dek durmuyor ki  (!)  demiş sövmemiş yani!

 

Böylesine keyifli hikayeleri bulur ortaya çıkarırdı.  Litrelik de bitti kaldık mı Ahmet abinin 35’liğinin yarısına vermez – inat vermez. Hepimizin beyni uyuşmuş içki yetmemiş az gelmiş. Vermez Ahmet ağabey vermez.. Kafası da düşüyor yavaş – yavaş artık sarhoşluk duvarını çoktan aşmış.  Vermez bize rakıyı vermez.

 

Mustafa kulağıma fısıldadı :

 

-- Osman geldiğimizde alelacele bir paket indirdi boduruma, gel bir arayalım.

 

Vay uyanık vay yapardı böyle şeyleri eskiden beri zom olana kadar içmezse rakıdan zevk almaz sinir küpü olurdu. Genelde de hep o eksik kalır daima aldığımız rakı az gelirdi sessizce aşağı indik bayağı uzun süre aradık ama rakıyı bulduk bodrumda.

 

O halen :

 

-- İşinize – işinize..diyordu. Sızma moduna geçmiş,  rakıyı bulduğumuzdan habersiz gırgır geçiyordu.

  

Ama asıl gırgırı biz geçtik, bulduğumuz yetmişliği de gömdük mideye.

        

         Toparlanmış, bulaşıkları yıkamış, yanacak her şeyi sobada yakmış şişeleri ve yanmaz çöpleri arabanın bagajına istif etmiştik. Çöpler bağdan çok uzakta belediyenin çöp aldığı yol üstünde bir çöp kutusuna itinayla atılır. Çevre temizliğine özel önem gösterilirdi.

 

         İncesu’dan Kayseri 30 kilometre yolu katettik, Ahmet abinin evi Kayseri girişinde kapıya arabayı çektik, saat gecenin biri, hepimizde içkinin verdiği sarhoşluk Ahmet abi buyur in dedik.

 

         Arabadan indi önce bir bakındı sağa sola..

 

         -- İşine – işine bura bizim apartman değil be.. dedi.

 

         Halbuki evinin önüydü Mustafa bozuntuya vermedi bir iki dolaştırdı ev beğendirdi apartmanın yan tarafından yaklaştılar ve apartmana girdiler. Birkaç dakika sonra Mustafa geldi.

         -- Zor bindirdim asansöre.dedi.

Halbuki

 

         --Sür gidelim dedik. Herkes yatağını özlemişti artık..

 

         Tam Mustafa marşa basıyordu ki arabanın camına biri vuruyordu geri gelmişti.

 

         O gece zor soktuk eve artık ben evine dek çıkarıp, zile basıp yengeye teslim ettim.

 

 

        

 

12smile Resmismile Resmi06 – 15 .00   - Kayseri

 

YORUMLAR

08 Aralık 2014, 16.05
Harika bir kalem. Tebrik ederim :)
08 Aralık 2014, 20.05
Süpersiniz yine sayın Osmani kaleminize yüreğinize sağlık...
09 Aralık 2014, 08.21

Sevgili perimasalı ; Harika olan sizin alkışlayan yüreğinizdir.

Siz sevgisiniz, teşekkürlere sığmayacak,  peri masallarında kalmayacak...


Sevgili &YAŞAMSAL ; Okuyan-yorumlayan-beğenen gönlünüze teşekkürler.

Siz sevgisiniz, muhabbet kadar insansal, dostluk kadar yaşamsal...   

   

09 Aralık 2014, 14.53
Güzel bir yazı ve anı her zamanki gibi eline yüreğine sağlık ...saygılar..
11 Aralık 2014, 01.14
inşallah Allah dilerse manasın da dır , Allah hiç bir kulunun günah dehlizin de yürümesini dilemez . İnşallah hep içecek , bu kelimeleri bir arada kullanmak abesle iştigal olmuş .Yazılarını keyifle okuyoruz , emeğine sağlık.
11 Aralık 2014, 17.58

Sevgili BLue__Su ; Hep destekleyen , her zaman desteklen yüreğiniz var olsun.

Siz sevgisiniz; dilerim ki gönlünüz hep sevgi bulsun.



Sevgili mesut_kolcu ; Evet İnşaAllah Allah dilerse değil de Allah izin verirse anlamındadır (aynı şey sayılabilir) ve tek "a" ile yazmak da doğru  değildir. Haklısınız yazının orasında da lüzumsuz ve  sert  bir dilek olarak gözümden kaçmış!

Okumanız ve haklı eleştiriniz için teşekkür ederim.

(Aramızda kalsın 70'li yaşlarda ki Ahmet Abi'de içemiyor, 50 'li yaşlardaki Osmani'de içemiyor artık; anlatımlar da ki  yaşanmışlıklardır geriye kalan, var mıdır içkiyle mutluluk bulan (!) Ender keyifli anlardır gönülde kalan !) 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın