gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Beni Dağlıca Dağlamadı. Dağlıca'yı Türkiye'ye Unutturan Çıkmaz Sokak Siyasi Kavgalar Beni Dağladı Kü

08 Eylül 2015, 06.22
A- A+
 Nereden başlamalı, hangi kimi sorgulamalı, hangi kimi yargılayıp ceza belirlemeli. Her kesimin kendisine göre adalet arama başlangıcı saptaması saçmalığı ilk çözmemiz gereken problemdir. Terör konusunda dahi Türkiye'nin bu denli polemize olması çok vahim. Çıkış yollarını acilen bulmamızı gerektiren bu çok ağır problem için yas tutmayı bile ertelemek zorunda kalıyoruz. 


Ben şimdi burada sosyal medyada her gün gördüğüm siyaset pornografisine kendimi ve bu yazımı okuyan okuru kurban etmeden ülkemin faydası için aklım kestiğince bir şeyler yazacağım. Biraz sert olacak.


Terörün bitirilmesi için son 3 senedir yürürlükte olan yol haritası süresince pkk nın savaş hazırlığı yaptığını ön görmeyen devlet kurumlarının düştüğü gafleti bir tarafta tutalım. Bu gafletin elbette bir cezası olacaktır. Ama şimdi değil. Çünkü, bu gaflete kefenleriyle sahip çıkan milyonlarca insana dert anlatacak kadar bol vaktimizin olduğunu zannetmiyorum. Problemlerimizi çok önemli ve önemli olarak ayırarak kategorize edip sıralamaya sokmalıyız. Çok net anlaşılır örneği şu: Astımsın, balkon kapısını açık bırakmışsın, yoldan geçen bir kamyonun damperi tam evinin önünde açılıp taşıdığı kum yere dökülüyor, evinin içi tozla dolmak üzere, astım krizi ile karşı karşıyasın. Ama o da ne, kamyon sürücüsünü elinde bir şişe şarap ile görüyorsun. Koltuğundan aşağı inmiş, dökülen kuma kahkaha attığını görüyorsun. İlk önce balkonundan onunla mı tartışırsın; yoksa tozu önlemek için balkonunun kapısını kapatır, hemen polisi mi ararsın. Durumumuz biraz böyle. 


Canavarlar ve alçaklar tarafından yönetilen bu terör belasını çok önemli sınıfına almadan diğer önemli sorunlarla vakit kaybettiğimizde şu oluyor: pkk nın maçta kendisine gerekli golü bulması için hakemi değiştirip maça sürekli uzatma dakikaları eklettiğini göremiyoruz. Çünkü, biz o esnada takımımızda oynamak isteyen futbolcuları takıma sokmadığı için teknik direktörümüzle yedek kulübesindeki arkadaşlarımızın kavgasını seyretmekle meşgulüz. Karşımızda hali hazırda mağlup olması kaçınılmaz olan düşmanımıza vermemiz gereken dikkatimizi yedek kulübesine veriyoruz. Aslaolan ile, ikincil olan arasında nitelik ayırdını saptayamıyoruz. Yedek kulübemiz = siyasettir. Evi tozdan steril etmedikçe siyasete kızmak ve hesap sorma lüksümüz yok. Çünkü vakit yok. Gözümüz kulağımız ne zaman ki siyaset pornografisi ile oyalansa, pkk hakem üzerine hakem değiştirip maçı uzatıyor. Türkiye'yi TBMM yönetemiyor gibi görünse de, aslında Türkiye'yi Türkiye'nin kendisi yönetemiyor. Merak dürtüsü iki çeşit insanın bağımlılık koşusudur. Çok çalışkan veya tembel insanların vazgeçilmez tek ortak tutkusu meraktır. Uzlaşıya gözü kesmeyen, yedek kulübesindeki dedikoduları biriktirip evinde iş yerinde lak lak yapmak isteyen bizler tembeliz. Maçta sürekli öndeyiz, ama bu maç bir türlü bitmiyor. Ve bu saçmalığı kendi seyircimiz görüyor. pkk nın yaptığı hakem şikesini fark eden seyirci bu durumu önceleri garipse de bir zaman sonra severek alışıyor. Çünkü, seyirci elinin altında her istediği zaman yenmek isteyeceği, gol yemekten, başarısız olmaktan asla utanmayan bu rezil rakip takımı kaybetmek istemiyor. Bu rezil takımın hakem şikesi gibi değişik hilelere baş vurduğunu gördükçe iyice keyifleniyor. Karşısında sürekli namertlik üzerinden bir çeteye tribünde geyik çevirmek, karşısındaki bu barbar ve ilkesiz takımın utanmazlığından dolayı, yedek kulübesini seyreden kendi takımına kızmama hoş görüsü (!!!!) seyircimizin afyonu oldu. Çünkü bu pkk pisliğinin yaptığı her uzatma dakikası hilesini her ayıplayışında seyircimizin bir mertebe daha erdem atlaması gerekiyor. İşte bu yüzden bu pisliklerle maç yapmayı reddedemiyor. Maçın bitmesini işte bu yüzden isteyemiyor. 


Bu düzenbaz kalleş rakibi diskalifiye etmesini GEREKTİRMEYEN sonracıl gündemleri aklına geliyor. Adalet, sağlık, eğitim, kadın cinayetleri, sokaklarda uyuşturucu bağımlısı çocuklarımız, evsiz insanların sorunları, gelir eşitsizliği üç kağıdı gibi halletmesi gereken sorunlarla baş etmesi gerektiğini düşünüyor. İyi de merak etme potansiyeli olan bu tembel seyirci aptal mı? Kendisinin 3, çocuğunun 3 ve torununun 3 günlük dünyası için kendisini neden yoracak ki? Ama gamsız yaşadığı o 3 günlük dünyasına elveda deyip öldüğünde, arkasında kıyamete kadar bıraktığı kuşaklarının her birinden işiteceği 3'er günlük iğrenç aşağılamaları peşinden sürüklediğini bilmez. Daha fazla yapay erdem hazzı, vasat iyinin çukur kötüye galip gelme takıntısı hazzı, aklına bile itiraf edemediği insanisizliğinin lekesidir. Sahaya inse, hakemin şikeli olduğunu kendi takımına söylese, kendisine inanılmayacağını, oyun bozanlıkla suçlanacağını, ''sanki maçı bitireceksin de ne olacak geri zekalı, dışarıda daha önemli bir işin mi var sanki, otur mabadının üzerine vaktini geçir, seyretmeyeceksen ikile'' diye yersiz yurtsuz olarak damgalanacağını zannediyor. Denemediği, ispatlamadığı, pratiğe geçirmediği zannını 3 günlük dünyasına kurban eder, kendisine bir zan tuzağı örer, ve yaşlandığında hiç olarak ölür. Bana göre hiç; Alp dağlarında bir kayaya düşen kar tanesinin neden burnumun ucuna düşmediğine kafa yormamam gerekliliğidir. Düşmese de olur. Uzak merceğimdeki hiç budur. Yakın merceğimde ise, o seyirci yaşamasa da olur'dur. 


Optiğimiz kaydığında, siyasetin çukurunda ipsiz kaldığımızda, verdiğimiz şehitlerin can değerlerini sadece teoride önemsemiş oluyoruz. Pratikte onların kötü olanı durdurmak için şehit oldukları gerçeğini es geçiyoruz. O kötülüğün bize daha fazla yaklaşmasını engellemek için şehit oldukları gerçeği pratiğimize nüfuz edemiyor. Ölen bir insanın canına değer vermek, onun peşinden şehit olacak olan mehmetçiğimizin küs olmadan savaşmasını sağlar. Verdiğimiz bir şehit, her gün daha az şehit vermemizi sağlayacak bir kenetlenmeyi bizde oluşturmayacaksa, o zaman bu işte bir sakatlık var. Ben o zaman şunu sorarım: Doğrulara can kaybı vererek bile ulaşmayı beceremeyeceksek, yaşamımızı tehdit eden bu terörü tamamen bitirene kadar birbirimizin suçlarına vereceğimiz cezaları erteleme mecburiyetini akledemeyeceksek, bizim başka hangi bir konu üzerinde kendimizi başarılı addetme lüksümüz olabilir ki? Madem ki terörle mücadelemiz esnasında siyasi görüşümüze bakmadan bizi şehit eden bir terör örgütü var karşımızda, ben şimdi soruyorum, biz sürekli hayatımızın şehitlikle sonlandığı mezarda mı ittifak halinde olacağız. Adam diğerine her bulduğu fırsatta ağza alınmayacak hakaretleri savuruyor, ama şehit düştüğünde gözlerinden yaş gelerek kahroluyor. Böyle bir riyakarlık olabilir mi? Oluyor işte. Böyle bir saçmalığımız var. 


Demek ki şu var: Biz aslında kendimizden nefret etmiyoruz. Biz, bize dayatılan nefretle uğraşmaktan vakit bulamayanlarız. Birbirimizle UZLAŞMAYA UTANIYIORUZ. Bu ittifakı hayatta kaldığımız sürelerde yapmak utanç verici mi? Ayıp mı? Ya birisi çıksın desin ki bu geri zekalılık üzerimizde bir lanettir, kıyamete kadar sürecektir desin de herkes rahat etsin, herkes istediği gibi vur patlasın çal oynasın yapsın. Sadece benim bilmediğim, ama herkesin bildiği bir lanet mi var. Yaşarken ölümüne nefret, ama şehit olunduğunda ölümüne sevgi. Bu kadar açık ara devasa tepki değişimleri yaşamak sağlıklı bir insan örneği olamaz. Mühim olan yaşarken ittifak kurup, bu terör belası karşısında herkesin birbirini 20 yaş üzeri yaşatmasıdır. Yoksa, şehidimizin arkasından utancımızdan kendimize bile itiraf edemediğimiz vicdan rahatlatma türü benim midemi bulandırıyor. Bu apaçık bir afazi durumudur. Yani GERİ ZEKALILIKTIR. O zaman şunu mu yapacağız: Ölen her şehidimizin hangi partiye oy verdiğini tespit edip ona göre mi üzüleceğiz? 


Öyle ya, hayatta iken nefret ettiği insan tarafından güven içinde yaşaması için onun şehitlik mertebesine muhtaç olduğu bir sebep sonuç ilişkisi olamayacağına göre sıkıntı nedir anlamıyorum? Böyle saçma bir sosyal bağ olabilir mi? Bu nasıl bir deliliktir ki herkes herkese şehit olduğunda insan diyebiliyor. Düşün bir, 20 yaşında bir insanın hayatı ne kadar çok sevme potansiyeli olduğunu düşün. Ülkesinde o partiden bu partiden insan ayrımı yapıp kendisinden nefret edenler için canını vermemeyi rahatlıkla düşünebilir. pkk ile savaşmamak için pekala her yolu deneyebilir. Ama bunu yapmıyor di mi? Niye? Çünkü o 20 yaşındaki evladımız ülkemizdeki herkesi gerçekten çok seviyor. Bir de böyle bakıp, karşımızdaki sevmediğimiz insanları parti seçmeni statüsünden ayırarak onlarla uzlaşmak için çaba sarf etmemiz gerekmiyor mu? Eğer bu yolu seçersek düşman diye gözünü oymak istediğimiz partilerin ve o partilerin liderlerinin otomatikman buhar olacağını zaten görürüz. Matrikste Neo'ya ''aslında bir kaşık yok'' diyen o çocuğu hatırlıyor musunuz?


Gerçek olan şu: Türkiye sınırları içinde terör örgütleri var. Bu terör örgütlerinin yasalarınca yönetilmek istemediğimizi biliyoruz. Bu terör ŞİRKETLERİNİ ebediyen yok etme önceliğimizi bize unutturan ne kadar egosu şımarık insan varsa şöyle bir kenara çekilsinler. Bu iş tamamen bittiğinde, şehidimizin annesinden bayrağı geri isteyeni, ona bu emri veren üst yetkiliyi, şehide saygısını bu derece yitirmesini sağlayacak kadar o üst yetkiliyi partisine robot yapan o çok üstteki yetkililerle de görüşülecek, hesap sorulacak. Ama şimdi bu sineklere ayıracak vakit yok. Önce kahrolası terör kokusunu yok edeceğiz. Bu sinekler o zaman ya kaçarlar, ya da içlerinde Türk halkına hesap verme şerefi olanlar çıkar, işte o vakit onlar geciktirdikleri bedeli ödeyecekler. Takımlara nitelik kazandıran seyircidir. Bir kere kendimize karşı dürüst olacağız Bizler Türkiye'de ne seyretmek istiyorsak bize o seyrettiriliyor. Tüm Türkiye olarak Türkiye içinde sadece Türkiye için oyun kurucu mu olacağız, yoksa yukarıda bahsettiğim seyirci modelinde olmaya ısrar mı edeceğiz? Seçim yapmak zorundayız. Aklı ilerletememek, insana özgür iradesine yetersizliğinden ötürü bana göre doğrudan yalancı hükmünü bandroller. 


Dağlıca'da ve öncesindeki kayıplarımızın üzerine kendime olan saygımı sorguladım. Ben neyim dedim. Şehitlerimizin can verme hal dilleriyle bana vasiyet ettikleri 'UZLAŞI MİRASI' için hangi kör noktaları bulmam gerekiyor dedim. Bunları düşündüm. Düşünmek zorundaydım. Çünkü, düşünmek için şehitlerimden yaşam opsiyonu aldım. Daha doğrusu ben almadım. Onlar bana ömür kredisi açtılar. Kendilerinden sonra nasıl daha az şehit verilebilir, ve bir gün nasıl hiç şehit verilmeyebilir sonuçlarına ulaşmam için bana ve herkese, şehit olarak Türkiye'de yaşattıkları herkese uzlaşı için vakit hediye ettiler. Hayat hediye ettiler. 


Bu nedir biliyor muyuz? Doğum gününde alınan herhangi bir hediye midir? Veya bankadan çok istenen o krediye kavuşmak mıdır? Şehitlerimizin bu hediyesindeki ağırlığı hissediyor muyuz? Yolda gidiyorsun, can düşmanın yolunu kesiyor. Sevdiğin birisine telefon aç, senin için canını verirse seni bırakacağım diyor. Senin için canını verecek birisini bulabilir misin? Milyonda 1 belki. Ama 20 yaşında hayatlarının başında olan çocuklarımız bunu yapıyor. Hem de onlara telefon açma minnetine bizi sokmadan. Hayatta kalmak adına, canlarını vermeleri için onlara yalvarmamıza fırsat vermeden bunu yapıyorlar. Bu asalettir.

 
Bence bu çok eşsiz, çok muhteşem, çok şık, ama çok da ağır bir ödül. Şehidimizin bizi sevecek kadar kendisini feda etttiği gibi, kalan sağların da birbirlerini sevebilme yeteneğini acilen geliştirmesi gerekiyor. Şehitlerimiz kendi aramızda oluşması gereken uzlaşıya, saygıya, sevgiye referanstırlar. Eğer bunu yapabilirsek ne âlâ. Yapamazsak şehitler ölür vatan bölünür. Asalet odur ki eğer ödül olarak verilmişse mutlaka taşınmalıdır. 


Not: 

YORUMLAR

09 Eylül 2015, 16.17

Son derece önemli bir yazı, bir o kadarda milliyetçi duyguları körükleyen Türklüğü yücelten bir o kadarda yeren bir yazı, her şeye rağmen bir şeyler yazma fırsatı doğurduğu için önemsiyorum.

Yazacaklarımdan önce yönetime bir ricadan bulunacağım. Ben seviyeli ve kimseyi incitmeden bir tartışma yapmak istiyorum. Yorumları redl etme veya onaylama hakkınızı kullanırken daha titiz davranırsanız daha sağlıklı bir tartışma olacak kanısındayım.

Bu ülkede yaşananlar hepimizin sorunu, bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme hakkına sahip değiliz. Yeni doğmuş bebekten tutun en yaşlı insanına kadar sorumluluk payı vardır ve bir şey söyleme hakkına sahip.

Bu yaşanan olayları kınamayan, lanetlemeyen bir zihniyet olamaz. Bende kınıyorum, lanetliyorum hem de bütün bu olayları yaşatan herkesi lanetliyorum! Iğdır’da yaşanan olay ise apayrı bir acı bıraktı bende. Çünkü olayın yaşandığı yer benim ortaokul okuduğum yerde. İşin en acı ve acımasız tarafı aynı toprak üzerinde yaşayan insanların bir kıyama girmeleri! Hiç kimse bunları hak etmiyor! Şehidin acısını, ölen babasının, ağlayan çocuğun acısını, dul kalan gencecik kadınların, nişan yüzüğü parmağında kalan nişanlı gelinin acısını paylaşmayan namerttir.

Sadece terörü ve yapılan eylemleri lanetlerseniz sağlıklı bir sonuca varman imkânsız hale gelir. 35 senedir hep aynı düdük çalınıp yönetiliyor bu süreç! Örgüt eylem yaptıkça devlet misliyle (kendi deyişleri) yaptı. Köyler boşaltıldı, insanlar yerinden yurdundan edildi, gözaltında kayıplar, insanları sokak ortasında infaz etmelerle v.s gücünü ispatlamaya çalıştı!

Hiçbir Allahın kulu çıkıp ya bu insanlar (halkı) ile örgütü bir birinden ayırmadı. İnsanlar adeta ‘’kaya balığı gibi deniz vurdu kayalığa kayalık denize doğru itti’’ yaşanılanlar aynen böyle. Şimdide yaşananlar tarihin birer tekrarı, savaşanla ya da gördüğün düşmanınla halkı bir birinden ayırmıyorlar. Gene uzakta keskin nişancılar pusuda! İnsanlar abluka altına alınmış. Kürtlere ait iş yerleri kundaklanıyor otobüs firmaları taşlanıyor ölen çocuklar buzdolaplarında muhafaza ediliyor. Milliyetçilik ırkçı söylemler ala bildiğine yol almış ve linç kampanyaları!

Şimdi ben bunları söylerken kesinlikle sen ajitasyon yapıyorsun denilecek. Yukarda da söylediğim gibi kimle savaştığını bilip ona göre davranmak gerekiyor, savaştığın tarafla aynı dili konuşuyorlar diye onların üstüne zülüm yapmanın ne kadar insanı yönü vardır.

Bütün bunları söylüyoruz ama devlet Türk halkına da zülüm yapıyor yıllardır Kürtler bölücüdür paronayasıyla korkuttular. Ve halende aynı korku tünelinde ilerliyorlar. Tek bir kelime söyleyeceğim Kürtler kadar Bu ülkeyi seven olsaydı şimdiye kadar her şey daha değişik olacaktı

xkurpiyer : . Şimdiye kadar korkmadığım kadar korkuyorum. Terör denilen illeti bitirebilirsin, hatta hepsini yok ederek kafaları koparılarak yapılabilirsiniz. Korktuğum bu değil. Korktuğum ülke daha büyük felaketin eşiğinde; herkes birbirine düşman edilmiş durumda, korkunç boyutlarda ayrıştırılmış kundaklama içgüdüleri kabarmış!

Şimdilik bu kadar…

09 Eylül 2015, 20.38
Terör siyasileri.devlet ileri gelenlerini ya da halkı değilde askeri-polisi hedef alıyorsa, devlet tarafından çıkarılmıştır.
Olay bu kadar basit, her şeyi geçtim parti il başkanına ya da belediye encümenine bile en ufak saldırı yok. Yarbay şehit oluyor olaya bak. 
Günlerdir yabancı ülkelerde ki terör saldırılarına(hedef, amaç ya da mekan) bakıyorum. Hiçbiri böyle değil. 

Yanlış anlaşılacak ama terör dedin mi canlı bomba olacak halkı iliklerine kadar korkutacak. Yani bu lanet olay her yerde böyleymiş. Bizde ki olay gündem olayı, gündem değişsin karmaşa çıkmasın, gündem değişsin oy gelsin, gündem değişsin yaptırım yapılmasın gibi.
Ülkemizde ki olayın 11 eylül olayından farkı yoktur. Onlar Afganistan için halkını feda etti, bizimkiler kolluk kuvetini feda ediyor. Çünkü biz oğlumuz, kardeşimiz öldüğünde üzülmüyoruz şehit diye seviniyoruz. Parasını verip memurda yapıyorlar. Bide bizde işinin fıtratı muhabettide var. Para alıyorsa o ölecek abi, onun işi bu... Gibi
09 Eylül 2015, 21.50
DIGOR
Türklüğü, milliyetçilik duygularını yücelten bir yazı olmuş saptamanı okuduğumda acaba yazıma hackerlar müdahale mi ettiler de söylemediğim bir şeyleri yazıma iliştirdiler diye yazdığım yazıyı tekrar okudum. Ama senin zannettiğin anlamlara rastlamadım. 


20 yaşında sadece Türkler mi şehit oluyor ki? Vatanını seven her etnik kimlikten evladımız şehit oluyor. Yazımda bir şeyi açıkça yücelttiğim doğrudur. Vatan milliyetçiliğini, Anadolu milliyetçiliğini, iyi insanların teröre karşı mücadele etmek için içlerinde büyüttükleri erdemi yükseltmeye, dediğin üzere göklere çıkarmaya çalıştım. Bunun neresinden ırkçı bir anlam çıkardın anlayamadım. Şayet kötülüğe karşı verdiği mücadelesinde toprağa düşen şehitlerimizi bile etnik olarak tasnif etme dalgınlığına düşeceksek vahlar olsun bize.


Amma ve lakin madem ki işi Türklüğe getirdin, o zaman ben şunu söylerim. Evet ben bir Türk'üm. Ne mutlu Türküm demekten gocunacak bir yaram yok. Benim adıma, Türklük adına, yani benim ismimi kullanarak 80 lerde 90 larda Türk Kürt, ve sağ sol ayrımı yapmadan insanlara zulüm eden diktatör devletten herkes çekti. Bir kısım kibirli Kürtlerin eline silah almasını gerektirdiğini zannettikleri haksızlıklara Türkiye'de herkes aynı ölçüde inan ki maruz kaldı. 


Ama hiçbir Türk Samsun'da, Trabzon'da, Antalya'da veya İzmir'de silahlı örgüt kurarak katliamlar yapıp insanları kedere boğmadı. Bundan dolayı ne mutlu Türk'üm demekten kimseye zarar gelmez. Toprak terbiyesi almış, tek millet şuurunu edinmiş, vatan ahlakını özümsemiş ister Türk olsun isterse Kürt olsun ne mutlu Türk'üm veya ne mutlu Kürt'üm veya ne mutlu Boşnağım demesinden daha doğal ne olabilir ki. Anadolu'nun bekası için çalışıp didinen, teröre bulaşmayan, teröre prim vermeyen herkes pekala her şekilde kendi kökeni ile mutlu olabilir. Çalışırsın helalinden kazanırsın ayağına güzel bir ayakkabı çekersin mutlu olursun. Meşru çalışıp bir araba alırsın mutlu olursun. Yani doğru iş yapan, dosdoğru yaşamasını bilen herkes her sosyal özelliği ile övünebilir. Bu, bir takım güruhun kaka yaptıkları üzere kaçılması gereken bir kibir göstergesi değildir. Bunu fazla abartmaya gerek yok ki. Doğru yaşayan herkesin gerek Türklüğü, gerekse Müslümanlık ile, Kürtlük ile, Zerdüştlüğü veya Nusayriliği ile kendisini mutlu hissetmesinde ben hiçbir sorun göremiyorum.  Bizler bin sene önce Anadolu'ya girdiğimizden bu yana ve daha önceki tarihimizde de kendi kökenimden beni utandıracak bir sebebim olmadı. Yukarıda verdiğim 80-90 lar örneği gibi yol kazaları elbette oldu. Ama herkese oldu. Sadece Kürtlere olmadı. 


Çözüm süreci adı altında son 3 sene içinde pkk nın şehirlerde, ilçelerde, belediyelerin yardımı ile silahlı örgütlendiği, teşkilatlandığı gerçeğini unutmayalım. pkk bu savaş hazırlığını yaparken devletin seyrettiğini de unutmayalım. pkk tarafından kaçırılan çocuklarını geri almak için bölgelerdeki belediyelerde çadır açıp bekleyen annelerin o belediye başkanlarınca kovulma rezaleti de bir kenarda dursun. Silahların konuşulmadığı, bölgedeki sivil halkın pkk yı sınırsızca protesto etme alanının açık olduğu bir dönemde olmalarına rağmen o insanlar hâlen neden korkuyorlardı. Soru bu? 


Cevap: Çünkü devlet tarafından o ılımlı dönemde bile kendilerini pkk ya karşı savunmasız hissettiler. Devlet onları koruyamadı. Devlet aman sürece zarar gelmesin diye pkk ya sus pus oldu. Sürece zarar gelmesin diye ses çıkarmadığı silahlı örgütün hızla güçlenmesi, ilk fırsatta sürece balta vuracak bir nedendi zaten. Devlet, karşısında eskisinden daha da güçlü bir GÜCÜN oluşmasına göz yumdu. Devlet bu noktada aptal davrandı. Bu kadar aptal davranmasının nedenini bilen varsa yazsın. Bu ve türevi 'boynu kalın' sorulara acil cevaplar gerekiyor.


Şimdi bakıyorum esmer gördükleri her insana saldırıyorlar. İş yerlerini kundaklıyorlar, mevsimlik işçileri linç ediyorlar. pkk zaten böyle olması için iç geçiriyor. Süreç devam ederken son 6 ila 4 sene içinde bölgede halkı milliyetçilik ile kışkırttığını zaten biliyoruz. Kürtleri sokağa döküp sivillere bölünme şarkıları söyletmek istediğini zaten biliyoruz. Bunu yapamadığı için Türklerin bu linç ve kundaklamalar ile bu plana yardım ettiğini gören Kandil eminim çok seviniyordur. Korkularını anlıyorum ama katılmıyorum. 80 lerin 90 ların faşist dönemine asla geçilmeyeceğini iyi biliyorum. Devlet eğer ki pkk yı tam olarak yok etme iradesini tüm Türkiye'ye ispatlarsa, Kürtlerin pkk ya daha açıktan karşı çıkacaklarını görürüz. pkk nın zayıflaması bölge insanlarını devlete yaklaştırır. 


Bir şeyi anlamalısın. Şehidinin tabutunun başında bir Kürt'üz, pkk kafirdir diye haykıran şehit yakını Kürt'ün de, Konya'da abisinin tabutunda selam veren şehit yakını Türk'ün de öfke kontrol limiti bellidir. Bir enerji sıkışması oluyor. İnsanlar gevşeme gereği duyuyorlar. Sonuçta hiç kimse eğitim almış uzman psikolog değil. Çelik gibi sinirler herkeste olamıyor. Kürtlerin geneline olan bu nefret boşalımı bir ara dönem olarak görülmeli. pkk nın Kürt halkına Türkiye'den bölünme için yaptığı o kadar propagandaya rağmen buna prim vermeyen Kürtlere bu yapılanların haksız olduğunu elbette biliyorum. Ama dedim ya işte, insanlar içlerinde biriken enerjiyi atmak zorunda kalıyorlar, ki uzun vadeli kitlesel zehirlenmeler yaşanmasın diye. Kundaklamaları, linç girişimlerini biraz böyle görmek gerekiyor. Devasa bir erozyon olmaması için sosyal dokuya dikilen ağaçlar olarak görmeliyiz. Çünkü bu olayları seyreden ve içinde intikam biriktiren insanlar dışarıdan bunları seyrediyorlar. Olaylar olurken dışarıda seyirci kontenjanı olması çok önemli. Eğer dışarıda kimse kalmadan herkes bu nefret boşalımında sahada olsaydı, ben şu anda bu satırları hiç yazamazdım. Çünkü yazılanı okuyacak sağduyu çoktan yok olurdu. 


Korkacak bir durum yok. Şu anda iç çatışma olacak diye bir algı terörü estirilmeye çalışıyor. 2 günlük aşırılıklarda Türkleri kullanıp Kürtler üzerine oynanıyor. Her biri güya haysiyet sözcüsü olan belirli odaklar tarafından Kürtlere yapay onur pompalanıyor. Şu anda yapılmak istenen bu. Kürtlere aşırı güç yükleyip, güç zehirlenmesi yaşamalarını, bu zehirlenme ile sokakları hareketlendirmek isteyen Suriye, Libya senaristleri iş başındalar. Panik yapmadan, algılara teslim olmadan, Anadolu'nun arifliğini baz alarak öngörü yapmalıyız. Gösterilerde aşırıya giden Türkler'de bunu biliyor. Doğruları kabullenmek ile, gerçeklere karşı çelik gibi irade edinmek arasında kalın bir çizgi vardır. 


Ara ara ohal ilan edilen yerleşim merkezlerinde olan masumların öldürülmelerine tabi ki de her vicdan sahibi onaylamaz. Sokağa çıkma yasağı zaten sivillerin can kaybı yaşamaması için alınıyor. Bu tür olaylar nasıl oluyor araştırılmalı ki pkk terörünün eline yeni bir propaganda aleti vermeyelim. Şunu çok iyi biliyoruz değil mi: Devlet ve Türkler tarafından sebepsiz zarar gören her masum Kürt yurttaşımız pkk nın elinde yeni bir propaganda malzemesi oluyor. 
10 Eylül 2015, 13.02
Digor kardeş literatürde yalnızca Türk Milliyetçiliği yok. Her yazının altına ezilen Kürt Halkından bahseden sende Kürt Milliyetçiliği yapıyorsun. Dikkat ediyorum ezilen Doğulu demiyorsun, ezilen Kürt diyorsun ya da lafı oraya getirip Cumhuriyetten bu güne mevcut düzeni eleştiriyorsun.
Kusura bakma ama böyle tarafsızlık olmaz. İkimizde aynı coğrafyadan bitmeyiz ırklar arasında ki düşünce farkına örneğiz.
Köyün 1 km ilerisine 400 kilo patlayıcı gömülecek üzeri asfalta kapanacak ama halk ve belediye görmeyecek, bu doğrumudur? 

Nedense doğunun bile Kürt Bölgelerinde bu oluyor kardeşim. Türklerin yaşadığı yerde bu olmuyor.

Eskiden "biz çocuklarımıza hepimiz kardeşiz demeyi öğretirken, bazıları ezildiğini ve intikamı öğretiyor" derlerdi inanmazdım. 
Ya senin gibi tanıdığım olsa sürekli öyle ezildik böyle ezildik dese ya ben ezene köpürürdüm. Şimdi ki durumun nedenin kaynağıda senin bu düşünce tarzın.
Annem bu sene çok istedi memlekete gönderemedim ya, böyle bir olay var mı. Şu olaylarda bile ezilen halka getirip masuma kaçıyorsun.


10 Eylül 2015, 15.07
Ben bu platformda dahil, hayatımın hiç bir anında ben şu kökene sahibim, bununla övünüyorum, ben böyleyim ben şöyleyim demedim. Demek ihtiyacı hissetmedim. Çünkü benim insanlığımın, hayata bakış açımın, savaşa karşı duruşumun, barışa olan aşkımın göstergesi asla bu olamaz. Biz ne zaman bu farkı görür de herkesi kendimiz gibi benimser ve seversek bir şeyler gerçekten değişecektir. Bu ne kadar mümkün bilmiyorum ama umarım önce ülkemizde, sonra dünyada  tek hakim olan şey BARIŞ olur... Bu arada, 30-40 yıldır süren bu savaşın en büyük bedellerini bu coğrafyada bizzat yaşayarak ödedim. Sebebi kim olursa olsun, sebep ne olursa olsun, bir CAN'a kıyanlar bunun hesabını nasıl verecek ? Zaman taraf olma zamanı değil, sağduyu ve barışı destekleme zamanıdır.
Allah, ülkeme ve dünyaya barışı nasip eylesin... AMİN.
10 Eylül 2015, 15.52

xkurpiyer Aslında ikimizde aynı dilden konuşuyoruz fakat birbirimizi anlamaktan zorlanıyoruz. Sırt sırta konuşuyormuşuz gibi. Söylediklerinin hepsine katılıyorum. Yalnız bir durum tespiti yapılırken taşları doğru yere koymak gerekir alta koyamadığın bir taşı sonra yerine koymaktan zorlanıyor insan.

Ben Kars’ta doğdum, devlet okullarında yatılı okudum. Sinop’ta askerlik yaptım ve İstanbul’da yaşıyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, aynı bayrağın altından yaşayan, dışarıda gelebilecek en küçük tehdide karşı en büyük reflekse bu değerleri canım pahasına koruyacağıma bir salise bile tereddüt etmem. Iğdır da gelişen olay okuduğum yerde meydana gelmiş. Iğdır dil ucu karakolu ismini duyduğumda yaşadığım travmayı anlayabiliyor musun?

Çözüm sürecinde kim zaaf gösterdi, kim gizli hesaplar yaptı, kim pusu kurdu, kim süreci bozdu, toplumun belliğinden yerini almıştır. Böyle durumlarda at izi ile it izi birbirine karışır. Yalnız devletin yanılgıya düşme lüksü yok. Ve çıkıp en yüksek makam ben yanıldım demek kadar büyük bir gaflet olamaz. İleri seviyede düşünen ülkelerde; vatana ihanetle eş değerdir. Eğer devlet 30 yıldır savaştığı düşmanını tanımıyor ve onun en ufak hareketini kontrol altına almayı becermiyorsa yarın beni gelip şehidim için ağlamama ikna edemez!

Ben yapılan yanlışlardan bahsetmek etmek istiyorum.  Bu ülkede daha düne kadar kim kendi etnik kökenini özgürce zikredebiliyordu!? Varlığımız Türk varlığına armağan olsun. Kırşehir de Kürt diye genci çırılçıplak soyup Atatürk’ün büstünü öptürmenin arasında ki fark nedir? Ve bunu insanlar üzerindeki oluşturacak etkiyi varın sizler düşünün.

Yapılan yanlışlardan bahsediyoruz dedik ya. Devlet hiçbir zaman PKK eylemleri ile halkı birbirinde ayırmadı en büyük hayati hatayı buradan yaptı. 12 Eylülden sonra koruculuk sistemi ile insanlar karşı karşıya getirildi. Ondan sonra aşiret reisleriyle gizli güçler oluşturulup günahsız insanlar dağlara taşlara gömüldü. (Susurluk olayı yakın tarihe bakmak yeterli.) bugün bile aynı yanlışlar yapılıyor. Cizre de kaç gündür sokağa çıkma yasağı var.

Kürt kelimesinin tanımı bile başlı başına o insanlara nasıl baktığını gösteriyor, aşağıda kısa bir örnek vereceğim;

Türk tanımı; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse: “Ne mutlu Türk'üm diyene!” -Atatürk. 2. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse: “Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur.”

Güç, kuvvet. 2. Güzel, civan. 3. Türk soyundan gelen halk. 4. Adam, insan.

Kürt Tanımı: Gölge ve ortaoyunlarında Doğu Anadolulu bir tip! Çocuksu, yumuşak başlıdır, sık öfkelenmez. Taşıyıcılık, taşıyıcıbaşılık, aşçı yamaklığı ya da bekçilik yapar. :

laz    

(Kar.) Karagöz oyununda kayıkçılık ve kalaycılık yapan tip. Trabzon ağzıyla konuşan, ağzı kalabalık, geveze bir tiptir.

Gölge ve ortaoyunlarında sık izlenen bir tip. Ağzı kalabalık olmasına karşın, anlamlı birşey söylemez, kimseyi de konuşturmaz. Çabuk öfkelenir ve çabuk yatışır. Kıpırdaktır, yerinde duramaz. Ya gemici, ya kalaycı, ya hallaç ya da tütüncüdür.

Çok fazla uzağa gitmeye gerek yok 12 Eylüle bakmamız yeterli bütün halklara yapılanların ne denli iğrenç durumlara ulaştığını görmek mümkün. Birde şu var;müthiş düşman yaratma parayonası insanlarda gelişmiş.  Hemen her alanda kendimize hayali düşman yaratma yanılgımız vardır. Türkiye’de belli bir kesim ya büyük Ermeni kurulması veya Büyük İsrail kurulması düşüncesinde. Kürt sorunun temel sebebi bunlar mış!?

Feodalite de bir yönetim biçimidir devletin kendine yakın bildiği aşiretler üzerinde insanları yönetme önce onları yoksul ve muhtaç duruma düşürüp açlıkla terbiye edip itaat etmeye zorlamak. Bugün doğuda ve güneydoğuda yalnız başına ülkeyi tarımda şaha kaldıracak yerler vardır. Bir GAP prejesi bile her şeyi değiştirmeye yeterdi. Sonuç sabancı bile oraya gidip toprak aldı, Koç aldı, Çay ve Sigara firmaları nasiplenmeye çalıştılar bumudur toprak reformu!?

Marlborо Senin sevgi anlayışın nedir bilmiyorum. Birbirimizi sevmek zorundayız derken zor bir soru sormadım. Yolda giderken ne bakıyorsun deyip gelip kafa atmak gibi bir şey senin dediğin. Halen sevgiden bir şey anlamıyorsan git bir malbora yak efkâr dağıt veya çift cepli bir tombala bezi yap malborasına tombala oyna.

Duk45  Memlekete gittiğinde bana haber ver beraber gideriz belki yol boyunca sana anlatmak istediklerimi anlatma fırsatı bulurum. Kim bilir senle belki yaylalarda dolaşırız
10 Eylül 2015, 18.40
Digor ben sizi gerçekten anlamaya çalışıyorum. Birincisi Kürk ve Türk tanımını nerden aldığınıza bakayım dedim. Türk tanımını tdk dan almışsınız. Kürt tanımını? tdk böyle birşey yazmıyor.
aşağıdaki şekilde var. Siz bun tanımları polimik haberlerinden mi buluyorsunuz?
Kürt -t'ü
özel, isim (kürdü) 1. özel, isim Ön Asya'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse

Şurdan almışsınız buldum ..sizin verdiğiniz tanım kurt  tanımıymış.Kürt değil! gösteri sanatları terimler sözlüğünde....

Gölge ve ortaoyunlannda Doğu Anadolulu bir tip. Çocuksu, yumuşak başlıdır, sık öfkelenmez. Taşıyıcılık, taşıyıcıbaşılık, aşçı yamaklığı ya da bekçilik yapar.
BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü (1983)

http://nanosozluk.com/kurt-turkce-latince-ceviri/

Ayrıca söylenecek çok söz var ama destan yazasım şimdilik yok. tek birşey diyeceğim.
Atatürk gibi yüce bir lider "Ne Mutlu TÜRKÜM diyene" demiş. "Ne mutlu TÜRK olana" dememiş. nekadar ince bir çizgi vardır!


11 Eylül 2015, 02.07
DIGOR, Yazdıklarımdaki panoramatik açıyı tam olarak yakalamanı isterim. 12 Eylül anayasasını dile getirmişsin. Bu blog yazımdaki açık ajandalardan birisi de hedef olarak iyileşmesini istediğim 12 Eylül yasasıdır zaten. Önce şuna karar vereceğiz. Biz burada 12 Eylül yasalarında diğer etniklere yapılan haksızlığın terör sebebi olup olmadığına birbirimizi ikna mı edeceğiz; yoksa her zaman hukuk, her zaman hukuk mu diyeceğiz. Burada netleşmemiz gerekiyor.


Şu anki Türkiye'de bir Kürt, polis, kaymakam, vali, yargıç, savcı, avukat, m vekili oluyor değil mi? Siyaset kapıları sonuna kadar açık. Kendisine yapılan bir hukuksuzluk varsa mahkemelerde hakkını arayabiliyor. Eğer hukuk düzeninden bir yakınması varsa buyursun işte siyaset yapsın, adalet bakanı olsun, problem gördüğü noktaları Türkiye adına düzeltsin. Anayasada tespit ettiği çifte standartları düzeltsin. Tutan yok. Ama siyaset yaparken, Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyan silahlı kuvvetlere alternatif başka bir silahlı kuvveti gizli ajandasında tutarsa bu insani olmaz.


Cumhurbaşkanı adayı oluyorsun, Türkiye Cumhuriyeti'nin baş komutanlık görevi için önünde bir alan açılmış. Ne bekleniyor anlamıyorum. Türkiye'nin pkk dan korkup SD'ı Türkiye'nin kurucu atası ilan edilmesi mi bekleniyor. Siyasi aklının başarısızlığını böylesi bir konforla rahat mı ettireceğiz. Adam yalan konuşuyormuş seçimden çıkıyormuş, devlet imkanlarını kullanıyormuş, seçim kazanıyormuş. Tamam bunları yapıyor. Daha fazla rezaleti de yapıyor, iğrenç algı dayatmaları yapıyor milleti bocalatıyor biliyoruz. İyi de şimdi ne yapacağız, SD'ın mantığına göre devletçe ezilen her siyasi partinin elinin altında silahlı bir terör örgütünün olması mı gerekiyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? O zaman çadır devletinden ne farkımız kalır.


SD'ın, Kürt'ü Türk'e kışkırtan pkk ya karşı tv ye çıkıp tüm Türkiye'nin desteğini alması yürek ister. Annelerin yüreğine su serpecek cesur adımları canını ortaya koyma pahasına atması gerekiyorsa ki gerekiyor, o halde bu adımı atacak. Trabzon'un, Uşak'ın caddelerinde özgür dolaşmaya niyeti varsa, Karadeniz'in veya Ege'nin insanından güler yüz beklentisi varsa tarafını cesaretten yana belli edecek. pkk terörünü amasız, nedensiz kesin bir dille Kürtlerden arındıracak, pkk nın yanında olan herkesi kesin bir dille terörist ilan edecek ve Türkiye'ye sığınacak. Almanya'da veya herhangi bir Avrupa ülkesinde dolaşıp kulis yapacağına, Türkiye'nin 81 ilinde dolaşıp Türkiye ile pkk ya karşı kulis yapacak.


Kürt'ün ve Türk'ün daha uzun yaşaması için gövdesini nedensiz amasız taşın altına sokacak mı ve bu atacağı adımın Türkiye için bir milat olacağına inanıyor mu, bu vizyonu var mı? Bu atacağı adım sonrasında tüm Türkiye tarafından pkk ya karşı korunacağına ben adım gibi eminim. Ama o emin değil. Çünkü insanlara güvenmek onun için zaaf sayılıyor. Türkiye'de şu anda olan toplumu hâlâ Ku Klux Klan sanıyor. Güven eşiğini geçmişi sürekli takrar ederek ıskalıyor. Yani demem şu ki; samimiyetine güvendirsin ikna etsin Türkiye'yi yönetsin. Bunda bir sorun yok. Risk almadan güven veremez. Risk almadan güven de kazanamaz.


Realist bir insanım. Bir sorun gördüğümde yaşadığım günün aklını kullanırım. Güncelin problemini geçmişte yapılan aksaklıkları biteviye dile getirerek bütünüyle içinden çıkılmaz hale getirmek hiç kimseye bir fayda sağlamaz. Olması gereken budur. Olmaması gereken ise; anayasadaki isimlerin lugat karşılıklarını vererek maalesef diyorum, senin bilinç dışı olarak teröre 'ama' deyiş türün beni hayal kırıklığına itti. Bilinç dışı sergilediğin bu 'ama' türünü belki hiç niyetin olmadan sergiledin. Teknik yaklaşımdaki ısrarım işte bu yüzdendir. Profesyonel akıl, terörün bitirilmesi için öncelikle kitlelerin sözcüsü olarak toplumun önüne vitrin olarak çıkan liderleri dizayn etmeli.


Türkiye lider eğitme konusunda veteran değil. Sıkıntımız bu. Liderlerin ne yapması gerektiğini bir tarafa bırakıyoruz, bunun yerine 80 leri 90 ları konuşuyoruz. Tarihe boğulmanın sonu yok. O zaman ne yapacağız, oturup tanzimatı mı konuşacağız. Cengizhan'dan girelim, Selahaddin'den çıkalım. Günün sorunlarını çözme aklından uzak oldukları için, tv lerde seyirciyi ve okurunu tarihimizdeki anakronik aktörler ile sürekli linç eden gazetecilere siyasetçilere mi döneceğiz. Bu palyaçoları seyrederken onlara artık kızamıyorum bile. Ertesi çıkacakları programda söyleyeceklerini özenle ayıran bu fakirler, demagojiyi bile israf etmeden kullanıp tasnif ediyorlar :) Böyleleri doğuştan aşağılanamıyor. Aşılılar. 'Vurdumduymaz toplum aşısı'. Her yorumda yazılanı başka bir versiyon ile tekrar yorum yazmak sıkıcı oluyor. Süreç içinde devlete dair getirdiğin eleştirileri hem yazımda, hem de ilk yorumumda belirttim. İlk yorumunda Iğdır'daki bahsettiğin konuya ilk yorumumda bir açıklama getirmiştim. Konu tekrarına girmeden tartışmayı zenginleştirmeyi deneyelim.


Bu portalın sevdiğim bir özelliği var. Diğer kahrolası portalların yazarın kendi yorumunu silmesine izin verme uygulamasını çok şükür ki gamyun uygulamıyor. Onlara gerçekten anlam veremiyorum. Düşünsene, adam orada sana bir şeyler yazıyor, karşı fikir geliştiriyorsun ve yazıyorsun. Ama bir de bakıyorsun ki adam kendi yorumunu silmiş. Ee ne oldu şimdi. Senin yorumun askıda kalmış, kendi kendine düşünen monologcu gibi ortada kalıyorsun.


Şu ifadeni ilk yorumundan aldım: ''Yazacaklarımdan önce yönetime bir ricadan bulunacağım. Ben seviyeli ve kimseyi incitmeden bir tartışma yapmak istiyorum. Yorumları redl etme veya onaylama hakkınızı kullanırken daha titiz davranırsanız daha sağlıklı bir tartışma olacak kanısındayım''. Bu düşüncenin eşitine düşmediğine inandığım Marlboro'ya karşı sarf ettiğin agresif ifadelerine, Marlboro'nun yorumunun alt yapı oluşturduğuna kani olmadım. Marlboro'nun yorumunun satır aralarında, kendin için değilse bile, bölgede istihdamı artırmak isteyen devlet ve özel sektörün faaliyetlerini her biçimde sabote eden pkk ya karşı 3 maymunu oynayan kimi Kürtler için bir parantez açabilirdin. Suça göz yuman, o suçu bertaraf edecek bir çoğulculuğu oluşturma gücü olmasına rağmen bunu yapmayanlar adına tepki vermene bir anlam veremedim. Reform istemek ile, reforma hazır olma bilinci arasında senin bir sorunun olmayabilir. Ama doğunun tek gerçeği sen değilsin. Senin gerçeğin ile yaşamayanlar da var.


Büyük Ermeni Devletinin kurulması veya Büyük İsrail'in kurulmasına ilişkin yazdığın ön cümlelere önce bir link vereceğim. Bu link, Ermenistan'ı ilgilendiren bir link. Daha taze, dün retweetledim. http://www.dha.com.tr/mhp-igdir-milletvekili-sinan-ogan-aciklama_1022454.html  

Komplo teorilerini çoklu filtrelerden geçirerek değerlendiren birisiyim. Bunu yapıyorum çünkü, devasa planları sütrelemek için daha asgari komplo senaryolarını toplumlara boca ediyorlar. Hani 10 ton uyuşturucu kaçırmak için aynı güzergahta 5 kiloluk bir uyuşturucuyu ihbar edenler gibi. Geridekinin geçişi için narkotiğin gözünü boyayan baronlar vardı. Belki halen vardırlar bilemiyorum.. Komplo takibi de aynen böyle olmalıdır bana göre. Gerçek komplo üreten sistemlerin, bunlara bağlı global şirketlerin birbirlerine dirsek teması yaptıkları 'kazan kazan' kardeşliği ile 200 - 400 - 800 yıllık planlar üzerine çalıştıkları akıl almaz tesadüfleri (!) Türkiye üzerinden gerçekleştirmekten başka çarelerinin olmadığını bilmeyen duymayan neredeyse kalmadı. ''Hayali düşmanlar üretiyoruz'' derken şaka yaptın galiba. Çünkü o hayali düşman diye önemsemediklerine karşı önemli bir sorun olarak tam merkezlerinde olan birisiydim yakın geçmişe kadar. Türkiye gündemi malum, fırsat bulduğum ilk anda yine o matriksin içinde olacağım. İsrail'e de açmak istediğim bir parantez var. Ama yorumum uzadı. Mecburen noktalıyorum. 

11 Eylül 2015, 14.53
xkurpiyer irlandalı boksör olayını buraya taşıyan sendin degil mi ? O bitti , Ülkenin gündemini mi buraya taşıdın Şehitlerimizidemi burda tartışıcaz.Sosyal medya zaten karışık millet sosyal medyada vatan kurtardıgını sanıyor.Eller klavyede gözleri oyunda oturdugu yerden orayı burayı eleştiriyor.Gerçi burasıda farksızda sosyal medyada yayılan haberlerin % 70 yalandır.Misal buzdolabında saklanan çocuk cesedindan bahsetmiş bir arkadaş o haber ve onun gibi bir çok haber yalandır,Araştırmadan etmeden gelip herşeyi yazı burda ne kadar basit iftira atmak.Şehitlermiz konusunuda burda tartışacak degilim.Ülkeyide burda oyun oynarken savunuruz artık....

11 Eylül 2015, 15.54

xkurpiyer Evet, daha dikkatli, kimseyi incitmeden tartışacağımı yazdım. Halen bu söylediklerimin arkasındayım. Daha dikkatliyim merak etme. Yanlış ve incitici bir yorumda bulunduğuma kanı getiriyorsa yönetim hemen benim yorumlarımı silsin.

Tahterevallide birbirimizi aşağı çekmeye çalışıyoruz gibi geldi bana! Ya Allah aşkına artık statükocu ağzıyla konuşmayalım, hep aynı kızılcık sopasıyla dövülmekten, 35 senedir bunu anlatmaktan bıktım. Ne zaman konuyu tartışsam bu soru bir zebani gibi karşıma çıkıyor. Kürtler; savcı, avukat, hâkim, kaymakam, subay, hatta başbakan hatta ve hatta cumhurbaşkanı olmuyor mu ee.. daha ne istiyorsunuz, bir tek siz mi eziliyorsunuz denmekte? Gerçekten bu soruyu hem anlamaktan hem de cevaplamaktan bıktım usandım. Evet, oluyorlar; hatta Yaşar Kemal gibi bir edebiyat dehası da çıktı, Mehmet Uzun, Musa Anter daha niceleri. Bitmez tükenmez bir kültürün içinde yaşıyorlar. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan bir halktan bahsediyoruz. Mülteci ya da uçmakta kanatları yorgun düşmüş, ağaçlara tünemiş göçebe kuşlardan değil. Konumuz bu değil, hadi konumuz bu varsayalım. Ben bütün bu yanlışların baş sorumlusu devlettir derken, beni nerdeyse şeytanlaştırıp düşüncelerimi yok sayarsanız ömrümüzün sonuna kadar sen bu soruyu soracaksın, ben bu soruyu cevaplamaktan terleyeceğim!

İnan ki nasıl bir dille konuşacağımı şaşırmış durumdayım. Kürt halkı diyorum milliyetçilik, doğu ve güneydoğu diyorum bölgeselcilik, halklar diyorum Hooop oradan dur sadece bir tek halk vardır deniliyor. İyisi mi sizler bana bir şablon gönderin ben içini doldurum!

 Şehir ortasında koloniler kurup kendilerine karşı gelenlere grup halinde saldıramaz. Şurada işlenen cinayetlere, hırsızlıklara, uyuşturucu madde satışlarına bak. Hepsi mevzumuz olan halk’’. (Kürt) ler kastediliyor. Bunlar bile kalkıp rahatlıkla biz kardeşlik tohumları ektik diye biliyor. Bu kadar hor gördükten sonra dünyanın tüm çayırlarına, tarlalarına kardeşlik eksen beni samimiyetine inandıramazsın! Şu anda kitlesel linçlere iş yerleri yakmalara nasıl cevap verilecek?!

Sevgili kardeşim ben pkk nın eylemlerini geçmişte ve olası yapılacak tüm eylemleri kınadığımı, lanetlediğimi yazdım daha ne nasıl bir dille konuşmamı bekliyorsun? Zaten biraz daha konuşsam neler neler söylenecek? Bak 3. Yorumum gelecek, hiçbir değeri incitmeden tartışıyorum. Agresif olmak başka, hakaret içermediği müddetçe.  Bu hassas dönemde herkesin dikkatli olması gerekmiyor mu? Medya (bazılar) akıllara durgun programlar yapıyorlar. Bir güvenlik uzmanı operasyon görüntülerini izlemiş. Nasıl 100 savaş uçağıyla operasyon yaptıklarını, 400 pkk lıyı nasıl ördürdüklerini 250 lıyı nasıl yaraladıklarını söylüyor. Bunu söylerken İzmir’de Kürt olduğu için başka televizyonda linç haberini veriyor (o linç edilen ailenin dün işid onun kardeşini Suriye sınırında şehit etti.)Bütün bunlar savaşın getirdikleridir deyip geçersen bunlar böyle anlatılırsa provokasyona zemin hazırlanmış olur diyorum. var mı burada yanlışım?

Şu anda bile 8. Gündür bir Cizre olayı yaşanıyor. İsrail’in Filistinlere uyguladığı ambargodan ne farkı var!? Mavi Marmara gemisi neden 9 insan hakları savunucusu şehit verdi? Mısırda kalbinde vurulan Rabia için dökülen gözyaşı sahte miydi? I on minutı destanı o sinirli davranışların altında bir suçluluk psikoloji yatıyor derken dünyaya sahte meydan okuma mıydı?  

Türkiye Cumhuriyetinin en büyük projesini hayata geçireceksin (GAP) ve bunu pazarlamaktan zorlanacaksın. Vay efendim pkk sabote ediyor, buna kargalar güler, sen keçi çobanı mısın kardeşim her seferinde bir keçiyi kurda kaptırıyorsun demezler mi? Hadi pkk düşmanın, halkı neden kazanmıyorsun, deme hakkım doğuyor? 

Pkk Yanlış yönetenlerin günahıdır. Ve bu düşüncemden hiçbir baskı beni vazgeçiremez. Hep yanlış politikalar yanlış davranışlar yüzünden. Bu dünyada işlediği günahların cezasını cehennemde çeken günahkâr insanın ruh halini yaşıyorlar yöneticiler. İşte ne yazık ki o günahkârlar halkların ayağından çekip kuyulara sürüklüyorlar.

İşin kötüsü Kürt siyaseti de bunlara yardımcı oluyorlar. Bir siyasetçi; Kürt siyasetçi yetişmiyor derken çok doğruydu. Bu konuda bende sitemkârım.  Çıkanlarda zaten zamanla yok olup gidiyor.

Mevcut siyaset (HDP) şu anda en büyük sınavını veriyor. Ben Türkiyelileşeceğim derken bile yanlış bir terminoloji ile yola çıktılar bana göre. Kimse diğer partilere necileşeceksin demedikleri gibi. Kendiliğinde bu oluşuma zemin hazırlıayacaklardı. Maksat sen kürtsün önce Türkleşmen gerek. Çünkü tamda aşırı milliyetçiler ulusalcılar ki bunlar bana göre ırkçı söylemlerle hep yüksek perdede bağırdılar (Bana Türk-Kürt eşittir dedirtemezsiniz.) bütün bu karmaşada istenilen olmadı. Daha düne kadar gel ovada siyaset yap diyenler pkk nın güdümlü siyasi bombasıdır demelere başladılar. Onlara oy veren güvenlik güçlerin şehitlerin kanında parmakları var dendi. Tüm hareketleri gözlemlerken onların hatta yapma lüksleri yoktu ve olamazdı da. Bu kanın dökülmesine engel olamadıkları için kendi nezdim de kimseyi vicdanımda afetmem. Bende bu ülkede yaşıyorum en yakınımdan tut en uzağıma kadar yüzlerde tanıdığım ölmüş.

Türkiye çadır devleti değil demişsin. Evet, doğru ama çadır devleti zihniyetiyle yönetiliyor. Bir yönetim biçimi ve yönetmelik var. Giden gelene bırakıyor, gelen ise kapağı değiştirip içeriği aynen uyguluyor.

Dostuna daha sevecen, düşmanından daha kurnaz olacak. Yoksa uyudun mu maazallah düşmanın gelir değirmenin çarkını döndüren suyun yönünü değiştirir? O zaman Ermenistan, İsrail, Rus, Yunan düşmanlığını zihninde yaratma gereği kalmaz. Düşmanından veya düşman gördüğün her kim varsa ondan on kat hızlı düşünmek zo-run-da-dır.

RЦИЄ Allah seni daha mutlu kılsın ne diyim başka. Ben orda zihniyetin tanımını sorgulamışım, senin tanımın nedir? Bu benim için önemli.


 

11 Eylül 2015, 17.40
inadına_beşiktaş, şehitlerimizin kanlarına haşa halel getiren ifadelerim varmış gibi beni suçlaman doğru değil. Bu yazımdaki ve altındaki yorumlarımda vatanseverlikten başka ne yazdım ki bana bu kadar sert tepki veriyorsun. Nasıl etsek de karşımızdaki gruplaşmış insanlara doğru bir şeyler anlatsak diye çabalıyorum. Şehit vermeden anlatım yoluyla, fikri zenginlik ile karşımızdaki terörün kıskacında olanlarda kemikleşen bilince alternatif bilinçler üretmenin nesi yanlış. Savaşlar yarı yarıya fikri propagandalar ile kazanılır veya kaybedilir. Oyun oynarken ülke savunuluyor demişsin. Ne yani şimdi ayakkabımızı giyerken etrafta olan biteni görme yetisini kaybeden bir tür müyüz ki, gamyuna girip oyun oynadığımızda dış dünyayla bütün bağlantımızı keseceğiz. Karamsarsın, saygı duyuyorum. Ama bu kötü dünya yüzünden karakterime sinen karamsarlığın bir dirhemini bile tanımıyorsun tamam mı? Her şeyden elimi ayağımı çekmeme gerekçe olacak umutsuzluk koridorlarıma girmemeyi nasıl başardığım hakkında hiçbir fikrin yokken, beni tuzu kuru birisi olarak lanse etmen hiç mi hiç adil değil.


Biliyor musun adil olmayan bir şey daha var. Geride kalan mehmetçiklerimizin uzun yaşaması için, şehitlerimizin canları pahasına bana öğüt verdiklerini işaret ettiğim satırları bu yazıda işlememe rağmen o satırları gözardı edebilmen de çok yanlış bir tutum. Beni bir robot gibi mi görüyorsun? Duygusu olmayan, okeyde bankoda puan kaybetmemin Türkiye'nin bu ağır gündemindeki kederi bana unutturduğunu mu düşünüyorsun? İrlandalıyı yazma, teröre karşı psikolojik üstünlük sağlayacak bir şeyler yazma, onu yazma bunu yazma. Niye? Çünkü burası bir oyun sitesidir, burada herkes oyun oynamak için dış dünyaya edilgen mi olmalıdır. Bunu mu diyorsun?


Ne yazacağım? Danimarka'da veya Yeni Zelanda'da yaşamadığımı belirteyim. Kanada'da otobüs duraklarında yapılan salıncaklı koltuklardan alamadığım hazzı mı yazacağım, ne yazacağım? Şiir yazmaya seviyorum, masal yazmayı seviyorum. Ve kötü gittiğini bildiğim konularda inisiyatif kullanan aktörlere bir şeyler anlatmayı da seviyorum. Doğru bir şeyler söylemeyi seviyorum. Bunun nesi yanlış. Her gündem, kendine özgü açılması ve geliştirilmesi zaruri olan cümleler barındırır. Eğer bunları bulup söylemezsek, birileri çıkar kendi kötü emelleri için kendi parantezlerini açar toplumun üzerine döker.


Son olarak asparagas haberler üzerine bir şeyler yazayım. Saptamana doğrudan katılıyorum. Hatta; %90 oranında yalan bilgiler dolaşıma sokuluyor. Bir bakıyorsun Guardian'da veya Die Welt'de devlet şöyle zulüm yapmış etmiş diye haberler çıkıyor. Sonra bakıyorsun o haber anında bizim sosyal medyada dolaşıma sokuluyor. Kanıt yok, şahit yok, hiçbir şey yok. Amaç pkk terörüne yalan bilgi kirliliği ile AMA dedirtmek. Toplumun hassas değerlerine oynuyorlar.

12 Eylül 2015, 11.14
xkurpiyer:Ben sana şunu yaz bunu yaz diyemem .Kendi bilecegin birşey ama burası oyun salonu adı üstünde oyun oynanır..Ülkenin gündeminde olan bu kadar önemli ve hassas konuları burda  tartışılmasına karşıyım.Sosyal medyada zaten yeterince kirlilik var.Bazı yazılarını gözardı ettigimi söylemişsin.Benim anlatmaya çalıştıgımda genel olarak iyi veya kötü bu tür yazıların burada tartışmaya açmak yanlış.
DIGOR:Senin yazdıklarınıda okudum hayretle bu konulara fazla girmek istemiyorum.Herkez farklı görüşlerden Kürt halkının sorunlarından bahsetmişsin.Bana göre kürt sorunu yoktur.Çünkü kendine sorun yaratan bir topluluk var.Sorun desteklediginiz ve kürt halkını temsil ettigini düşündügünüz (hdp) bana bu oluşumun kürt halkı için neler istedigini ve neler yaptıgını anlatırmısın.Ben kısaca anlatıcam kürt sorunu vardır deyip olan sorunları anlatmaya geldigi zaman elle tutulur birşey yok.Doguya yatırım mı isteniyor batıya ne yapılıyorsa doguyada aynısı yapılsın mı deniyor(bunu söyleseler Türkiyeni %90 destek verir emin ol).Ama yok yapılan hizmetleri engelleme iş makinalarını yakma okulların açılmasına yakın tekrar yapılmaya başlanıcak olan okulları yakma v.b şeyler.Yapılmak istenen  şeyleri engellemek.Halkı sokaga davet etmek .Son zamanlarda ortaya atılan özerklik ilan etme benimde aklıma şu geliyor acaba sorun mu çıkartılmaya çalışılıyor.Sorun yok demiyorum herkezin oldugu kadar var tabiki.
Cizrede olan sokaga çıkma yasagınıda eleştirmişsin.Ne yapıcaklardı! alın buyrun sizin olsun mu denmesini bekliyorsun.Açılan hendekler yollara döşenen mayınlar saklanan silahlar falan bunlara hiç deginmemişsin.Gündemi nereden takip ediyorsun bilmiyorum ama diger kanallarada bak derim.Dükkanlara saldıran yakıp yıkanlarda bu ülkede ortalıgın karışmasını isteyen çevreler tarafından insanların içine yerleştirilmiş provokatörler .
Hdpnin yaptıgı şark kurnazlıgından bahsetmiyorum bile yazılacak daha bir çok şey var.Sorun yok yeterki kendi içinden olmayanlarada güvenmeyi ögrenmelisiniz.

12 Eylül 2015, 11.36

xkurpiyer; Gittikçe tribünlere oynama başladın! Takımının kazanması için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan holigan bir taraftarın kalıbına büründün. ‘’Doğru bildiğim şeyleri yazmayı seviyorum’’ söylemin bile başlı başına çelişkilerle dolu. Ve şu günlerde yaşanan evveli yüzyıllara varan kahredici olayları bile asparagas, televole panoramasında seyrediyorsun. Ben sana daha ne anlatım, tartışmamızın ne anlamı var, bir yaz gecesi bodrumun barlar sokağında sana yılın bomba frikiğini verdiğimi mi sanıyorsun? Daha gerçekçi ol lütfen, seninle bir ülkenin sorunlarını tartışıyoruz!

Unutma ki vatanseverlik senin, benim ve  hamasetle geçinenlerin tekelinde değil! Vatanseverlik yapacağın zaman; önce herkesi her toplumu seveceksin. En önemlisi avucundaki Muzu karşındakine fırlatmayacaksın. Bunu söylerken bile bugün canını feda eden, bu ülkede yaşayan bütün halkların vatan şehitlerine saygınlıktan kusur etmiş olursun ki bu çok tehlikeli!

Çanakkale ruhunu; 5 metre mesafede göğüs göğse savaşan şehitlerin, Sarıkamış ruhunu; bütün ordusunu açlıktan, soğuktan Allahuekber dağında kaybetmiş, gözünü kırpmadan, kağnı ile cepheye cephane taşıyan vefakâr Anadolu kadınları nene hatunları, ortaokul çağındaki cephede savaşın acımasızlığında canlarını veren 120 çocuğun ruhunu incitmiş olursun. Bak bu konuda çok doluyum senin bana göndereceğin bir ‘’0’’ içini bile bir destanla doldurur sana gönderirim. Şundan adım gibi eminim ki sen karmaşık düşüncelerinden sıyrılana kadar, Doğunun en ücra köşesinden, batının diğer ucunda, Karadeniz’de, Akidenizde milyonlarca insan canını feda eder.

Ayrıca ‘’gruplaşmış’’ cümlene dikkatini çekmek istiyorum. Eğer ben seni uzun zamandır yazılarınla tanıyorsam, yazdıklarını sildiğin için, yorumlarını sildiğin için hem offline mesajlaşmada hem de yorum yoluyla sana sitem eden biri olarak sende tanıyorsan benim kesinlikle gruplara kamplara ayırmayacağımı bilmen gerekirdi. Ben burada milletvekilin oğlu için sıraya dizilen polisin hakkını da bu sitede tartışmaya açtım Şengalde tecavüze uğrayan kadının hakkını, tarlada öküzle koşulan çocuk kızlarında. Beni ve düşüncelerimi gruplaşmış olarak görürsen tartışmanın anlamını saptırmış olursun ki bizleri okuyanların gözü önünde beni ‘’hedef’’ göstermiş olursun. Beni karşı tarafın oyuncusu olarak görüp hata yapmaya zorlama ne olur? Dikkatli ol derim, daha düşüncelerimiz bize çok yarayacak. Ben son derece dikkatliyim gmsnn nın yorum reddlemede ne kadar hızlı olduğunu en iyi bilenlerdenim, inşallah 3 saniyenin altına düşmemiştir…

 

 

 

12 Eylül 2015, 20.44
DIGOR, kullandığım ifadeleri nasıl oluyor da bu kadar marjinalize ediyorsun heyret ettim. Aşırı paranoya. En masum düşüncelerden bile kendine kompleks üretiyorsun. Yanlış yolda olduklarına inandığım insanlara söylediklerimi sürekli neden üzerine almak zorundasın ki? Yüzyıllar önce olan biteni asparagas olarak nitelendirdiğim bir ifadem olmadı. Bununla beni itham etmenin sözlükte bir karşılığı var. Ancak şu günlerde yaşandığı iddia edilen olayların çoğu asılsız. Vatanseverlilik, kitle ruh halinden belirli gerekçeler ile doğar ve o topluma yerleşir. Ve o topluma aidiyet hisseden herhangi bir insanın kendisine vatanseverlik addetmesi suç değildir. Panik atak geçiriyorsun. Kuruyorsun, sonra bu kurgularını ++duygusal bir ruh hali ile travma olarak buraya yansıtıyorsun. Yani şu: Bildiğin yolda devam et. İlk iki cümlendeki çıtaya inememeye özen gösterdim.
14 Eylül 2015, 23.56
Yazılarınızı okudum ellerinize sağlık,herkes eteğindeki taşları dökmüş.Kimilerimiz patır patır,kimilerimiz yavaş yavaş ,ürkekçe.Bakın çok uzaklara gitmeyelim,yanıbaşımızda bir Irak,Suriye örneği var .Ülkelerinden kaçanlar.Denizlerde boğulanlar.Küçücük bebekler ,Aynı duruma mı düşmek istiyoruz?Bu doğuda yaşayan kürt kardeşimin,batıda yaşayan Türk kardeşimin isteği değil.Arkadaki büyük güçlere bakalım ,oyuna gelmeyelim.Benim Kürt öğrencilerim vardı,kendi çocuklarımdan ayırmadan öyle sevdim O nları,hala arıyorlar.Hala özlüyorum .Bu ülke bizim Türk,Kürt,Laz,Çerkez,vb vb Ne kadar zengin bir mozaik.Kenetlenelim örnek olalım.Dünya ya meydan okuyalım.Siyasilerin kimliklerinizle oy  almalarına malzeme olmayalım.Biz büyük bir aileyiz.Kızlarımız ,oğullarımız,gelinlerimiz,damatlarımız oldu torunlarımız var bizim Kürtle Türk annebabalardan .İzin vermeyin. Siyasilerin koltuk sevdalarına kimliklerinizi suistimal ettirmeyin .Ben Kürdü,Türk ü,Çerkez i,Laz ı siyahı,beyazı Müslümanı ı  diğer dinden olanları Ben İNSANI
15 Eylül 2015, 02.30

      Yazıyı okudum , iyice bir düşündüm.Zor günler yaşıyoruz . Barışın her şekilde vurgulanması gerektiği bir dönem. Şimdi her şeyden daha çok hoşgörüye ve empatiye ihtiyacımız var.

  PKK olaylarının altındaki sebep etnisite sebepler gibi gösterilse de gerçekte amerikano vardır.Bir asker çocuğu olarak doğuyu karış karış dolaşan ve orda lise dönemi de dahil yaşayan biri olarak diyorum.Olayların başlangıç dönemi 1945 tir ancak SSCB ye karşı siyasallaştırmak için bir süre olaylar suskunlaştırırılmıştır. Daha sonra 1969 da hazırlık evresi 1974 te de olayların palazlanmaya başladığı dönemdir.Adını sol ve sağ grupların eylemleri karşısında silik kaldığı için ancak 1984 te duyurmuşlardır. Ne hikmetse İBDA-C ile aynı seneye tekabül eder bu olaylar.

 İstihdam sorunu , işsizlik, yoksulluk olayların gelişiminde etkili olmuştur ve tabii 12 Eylül darbesi tuzu biberidir.Bence devletin de hataları vardı ,bu hatalar batıya ve örgüte koz oldu.Sonuçta olaylar bu noktaya geldi.Her kesimden ölenler var ve her kesim acıyı yaşıyor doğal olarak. Bu acılara empatiyle bakmak ülkemize kazanç olur .Gencecik insanlarımız toprağa düşüyor.Daha acısını yaşama ihtimali de uzak değil Coğrafyamıza sıçratılacak bir savaş ki komşu coğrafyalarımızı ne hale getridikleri ortada hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Bu yüzden Kürtler de Türklerde aklı selim düşünmek ve olayları yatıştırıcı tavırlar geliştirmek zorunda.Geçmişi deşmek bize bir şey kazandırmayacak . PKK cici diyebilir miyiz ? Hayır uyguladıklarını hoş görebilir miyiz ? Hayır . Ancak Olayları KÜrt Türk çatışmasına dönüştürmek isteyenlere ve ülkemizi kan gölüne dönüştürmek isteyenlere bir cevabımız olmalı. Biz kardeşiz diyebilmeliyiz.Güç olmalıyız tek yumruk olmalıyız . Halk olmalyız yok Türküm yok Kürdüm vs yim hepsi boş . Olaylar bittiğinde ki her şey biter bugüne baktığımızda keşke dememeliyiz.

16 Eylül 2015, 22.48

kurpiyer yazın çok uzun ve sıkıcı özet istiyosan mirzanın yorumunu oku.Mirzanın yorumu herşeyin özetidir kim ne derse desin olay bundan ibarettir

 

17 Eylül 2015, 13.10

pkk 3 yılda boş durmadıysa bizde boş durmadık eskiden oldugumuzdan dahada güclendik her konuda .

 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın