gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

PARMAKSIZIM...

24 Nisan 2014, 07.11
A- A+

Eminim siz de hayatınızda birkaç kez bu durumla karşılaştınız. Birçok kez karşılaştığımız türden bir zeka sorusu soruyor arkadaşım. Bu tür bir durumda soruyu soran cevabı biliyor olmanın avantajıyla genellikle pişkin bir tavır sergiler. Soruya muhatap olan ise; cevabı bilirse zeki olduğunun tescilleneceğini gibi absürt bir düşünceyle pür dikkat dinler soruyu. Arkadaşım soruyu sorduğunda içimde ki hazzı tarif edemem. Çünkü soruyu daha önce duymuştum ve cevabını da biliyordum. Ama soruyu ilk defa duyuyormuş gibi davrandım. Güya düşünen adam edasıyla elini çene altında yumruk yapma, sağ ellin başparmak hariç diğer parmaklarıyla başı kaşıma, gözleri hafif kısıp dalma gibi çeşitli tavır ve mimiklerle soruyu muhakeme ediyormuş gibi yaptım. Kısa süre sonra çok zeki olarak adlandırılacağım. Soruyu soran eleman suratında pis hatta yılışık bir gülümseme ile beni izlemekte. Ben ise cevabı yapıştırmak için en uygun zamanı beklemekteyim. İşte o an geldi! Patlatıyorum cevabı:) Masadakiler şaşkın, soruyu soran morarmış halde:) Ama ben gayet alçakgönüllüyüm. Sanki cevabı bulmuş olmak çok önemli bir olay değilmiş gibi davranıyorum. O anın yağından, sütünden olduğunca yararlanıyorum. Artık hem zeki ama aynı zamanda zekiliğini önemsemeyen insanüstü bir varlığım:) Ve o soru ile tüm çarklar ters dönüyor…. “ Kesin daha önce duydun sen bu soruyu??? “ …. Cevabım hazır “ Hadi lennnn ordannnn!”

 

Tamam; kabul ediyorum. Yaptığım hoş bir şey değildi. Ama az sonra okuyacaklarınızdan dolayı inanın bana hak vereceksiniz. Neden o soruyu biliyormuş gibi davrandım? Cevabı taaaa ergenliğimde gizli….

………………………………………………………………………………………

“ Yapamıyor musun?” dedi. Ve bu soruyu dalga geçer bir ses tonuyla sordu. Tepemde dikilmiş o fizik sorusunu çözemememi büyük bir hazla seyrediyordu. Üniversiteye hazırlanıyordum. Torpille çok parlak bir öğrenci olmadığım halde dershanenin iyi bir sınıfına kayıt olmuştum. İğrenç bir sınıftı…. Ben hariç herkesin parmağı hep havadaydı. Öğretmen daha soruyu sorar sormaz cevabı kafasında beliren çocuklar arasındaydım. Sanki bu sınıfa “ bilmeyen insan nasıl olur?” sorusunun cevabı olarak konmuştum. Benden başka kimse teneffüse çıkmıyordu. Çünkü tek sigara içen bendim. Benden hariç hepsi hatırladığım kadarıyla gözlüklüydü. Eminim siz de şahit olmuşsunuzdur bu tiplere. Kocaman çerçeveli gözlükleri olan, parlak suratlı, saçları dana yalamış gibi taranmış, ne futboldan ne de kızlardan bahsetmeyen geleceğin bilim adamı adayı bir ton insanüstü varlık:)

Ben daha tahtaya yazılan soruyu okuyamadan tüm parmaklar havaya kalkıyordu. Gözlüklünün biri tahtaya kalkıp ben hariç sınıftaki her bireyin cevabını bildiği soruyu çözüyordu. Acayip canım sıkılıyordu. Onlar tahtada soru çözerken kendimi tebeşirin çıkardığı cıyk sesi gibi hissediyordum. Aslında bir kez parmak kaldırma fırsatım olmuştu. Ama kaldıramadım. Bir deneme sınavından sonra kimyacı “ bu sınıfta 10 dan daha az neti olan yoktur sanırım” dediğinde parmağımı kaldırabilirdim. Cesaret edemedim. Şimdi olsa “ 3,5 netim var” diye parmak kaldırırdım. Ama o an 3,5 attım ve parmağımı kaldıramadım….

Ve o fizikçi. Her defasında tepeme dikilip “ Yapamıyor musun?” diye soruyordu. İşte sadece o zaman kafalar bana dönüyordu:) Basit makineler denilen o lanet konunun soruları ismiyle çelişecek derece neden basit değildi sanki? İple tavana bağlanmış kaldıraçların olduğu bir soruda Ahmet isimli bir öğrenci işi gücü yokmuş gibi neden dengeyi bozacak şekilde ağırlığı yanlış kaldıraca koyar ve neden bu Ahmet’in yaptığı hatayı bulmak benim gibi öğrenciye düşer? Allah belanı vermesin Ahmet:) İnsan doğru yere koyar şu ağırlığı:)

Bu sınıfta benden sonra parmaksız olarak adlandırılabilecek kişi Harundu. Harun ve ben başka bir sınıfta olsak belki parmaksız olmayacaktık. Ama kader bizi bu sınıfa hapsetmişti. Bu sebeple ikimizin parmakları bu sınıfta genellikle sıraya bir şeyler karalamakla meşguldü. Bir gün sınıfa yeni bir gözlüklü geldi. Öğretmen Harun’un yanından beni kaldırdı ve yeni gözlüklüyü benim yerime oturttu. Sınıftaki konumum artık daha da belirginleşmişti. Neresi boş ise oraya oturandım. “ Verilen bu bilgilere göre aşağıdaki şıklardan hangisi kesinlikle yanlıştır?” sorusunun cevabıydım. Tepemde dikilen fizikçinin “ kurbağa gibi adamsın valla, bugün hangi sıraya zıplayacaksın bakalım” diye alay ettiği zavallıydım:)

Ama bir deneme sınavı sonrası her şey değişti. Bu deneme sınavı sonrası eşkenar dörtgen kafalı bir gözlüklünün “ Hocam o sorular neydi öyle ya? İlk on soruyu gözümle çözdüm.” yılışıklığından sonra, hocanın benim gözlerimin içine bakarak “ Abartmayalım arkadaşlar, eminim sınıfta o soruları çözerken 3-5 defa kalemini açmak zorunda kalanlar var” demesi ve tüm sınıfın bu iğrençliklere kahkahalarla gülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Matris kafalılar o soruları kalemle çözmeye çalışanların tepesine çıkıp zekalarını kutluyorlardı. O an bilmem ne kafalı gözlüklüleri kutsayan hocalara, gözleriyle soruları çözen tüm bu tiplere kafayı takmamayı başladım. Deneme sınavlarında kendime rakip olarak benim seviyemde puanlar alan “ kirpi” soyadlı tanımadığım bir elemanı seçtim. Kirpiyle yarışmaya başladım. Sonunda sınavı kazandım. Siz bu satırları okurken bu başarımda pay sahibi olarak o gözlüklülere seslenmeyeceğim. Sadece Kirpi’ye teşekkürü bir borç olarak gördüğümü bilmenizi isterim. Sağolasın Kirpi kardeş. İnşallah sen de sınavı kazanmışsındır.

 

NOTUN DİBİ:

-         Merak ettim. Yazıyı okurken başparmak hariç diğer dört parmakla başın nasıl kaşındığını deneyen oldu mu acaba?

-         Eminim bazılarınız da o zeka sorusunu merak etmiştir. Üzülerek belirtiyorum ki merak etmeye devam edeceksiniz. Çünkü şu an o soruyu hatırlamıyorum.

-         Hala o soruyu biliyormuş gibi davranmamı yadırgıyorsanız ilelebet susunuz:)

-         Bu paylaşımı okuyan ebeveynler lütfen çocuğunuzun bilmem ne kafalı olmasını engelleyiniz. Elbette geleceğini düşüneceksiniz. Ancak bırakın çocuk az top oynasın, sinemaya gitsin, test manyağı olup hayattan kopmasın, karşı cinsle oturup üç kelam etmek zorunda kaldığında suratı pancar gibi kızarmasın. En önemlisi bir şey bildiği için başkalarının zekasıyla alay eden bir tip olup çıkmasın.

-         Notun dibi ifadesi biraz saçma oldu sanırım ama okuduğunuz üzere parmaksızım ben:) Yani görmezden geliniz lütfen…

YORUMLAR

24 Nisan 2014, 09.05

 

  Fizik mi dediniz? Üniversitede fizik1 ve fizik2 adı altında 1. sınıfta gördüğümüz dersleri kaçıncı alışımda verdiğimden hiç bahsetmiyim. Daima nefret ettim o dersten. Hala da tek bir bilgim yok. Hele o kuvvet ve hareket yok mu Allahhhhhhh....

  Bahsettiğiniz tiplerden dershanede benim sınıfımda da vardı ama genel olarak derslerden kaçtığım için pek görmezdim onları. Sadece matematik derslerine girerdim onda da hedefim hocayı bozmak, zorlamak, çıldırtmaktı:)) Mesleğe başladığımda kendim gibi sevimsiz bir kaç öğrenciyle muhatap olunca hakikaten tiksindim kendimden. Hocalarıma yaptıklarımın intikamını ziyadesiyle aldılar benden. Sevgili Ali hocamdan bu vesileyle özür diliyorum. Ne çektin benden be hocam sen.

  Yazıyı okurken başın nasıl kaşındığını gözümde canlandırdım. Valla elimi başıma götürmedim:))

  Sayın Turk hocam, lütfen bloğa konu olan soruyu hatırlayınız. Siz bir sayısalcısınız.  Hafızanız güçlüdür. Tembellik etmeyin zorlayın biraz yahu.

  Her zaman ki gibi son derece keyifli bir yazıydı. Güne gülümseyerek başlattınız. Teşekkürler...

 

 

 

24 Nisan 2014, 12.06
Üniversiteye hazırlanırken, gittiğim dershanenin kimya hocasından ayrıca ders almak istedim. Ama bu hocamız, biraz kendini beğenmiş ve hep parlak öğrencileri seven, diğer öğrencilere sempatik davranmayan bir hocaydı, bana da davranmazdı sempatik.

Gerçi bana sempatik davranmamasının sebebi şimdi anlatacağım olay olabilir. Bir gün derse turnusol kağıdı getirmişti. Tükürüğümüzün asidik mi bazik mi olduğunu öğrenecektik. Tam da benim sıramın dibinde durdu, incecik şerit gibi bir kağıt. Tükürüğümü damlatmamı istedi, o an heyecandan damlatamadım, ağzım kurumuştu, "hadi oğlum ders sonuna kadar seni mi bekleyeceğiz" diyince, o an ki heyecanla, aniden tükürüverdim. Aslında turnusol kağıdını hedeflemiştim ama çok ince bi şeritti ve hocanın parmağına gelmişti tükürüğüm :(

Bu olandan dolayı belki bana sempatik davranmamış olabilirdi. Neyse, babam, bu hocayla konuştu ve kimya dersinde daha başarılı sonuçlar alabilmem için özel ders verip veremeyeceğini sordu. Hocanın cevabı; "oğlunuz oldukça zeki ve kimya dersinde başarılı, bence özel ders almasına gerek yok" demişti ama ben zekamın seviyesini biliyordum ve deneme sınavlarında 5 netten daha fazla çıkaramayan biri olarak başarılı olmadığımı da biliyordum. Kısacası, hoca, ders vermek istemiyorum dememişti ama babama gazı vermişti. Adam eve geldi bir mutlu bir mutlu, ağzı kulaklarında. Hocanın anlattıklarını duyunca, donmuş, kendimi çok gerizekalı hissetmiştim, kadın hesapta babama beni övmüştü ama kendi durumumu bilen ben için durum tam tersiydi ve dalga geçmişti benimle.

Aradan yıllar geçti, bir akşam bir yere eğlenceye gittiğimizde, öğretmenlerin kutlama gecesi varmış, o hoca da ordaydı. Gecenin sonuna doğru, ısrarlara dayanamayıp, kafkas oynarken, dans gösterimin sonunda, nerdeyse herkese tek tek selam verip geçerken, o hocanın önüne gelip, selam verirmiş gibi yapıp vermemiş, yılların intikamını almıştım. Bak bak, intikama bak hele sen :) Gerçi o anlamamıştır selam vermediğimi çünkü kendimi o kadar yormuştum ki, zaten elim kolum tutmuyordu :)

Son olarak; anlatım, tanımlama 10 numara, 5 yıldız. Kanaat notu da verdim, bu dönem tamamdır Turk, yırttın :))
24 Nisan 2014, 19.00

Selam:)

illa_ahu; tüm samimiyetimle belirteyim ki soruyu hatırlamıyorum. Bahsi geçen sorunun mazisi biraz geçmiş:) İsmi Ali olan bir matematik Hocası olarak özrünü kabul ediyorum:))

gmsnn opum:) O kağıdı hayal meyal hatırlıyorum. Harbi inceydi:) Ya opum bana hani kanaat notu vermişsiniz, ama üzülerek belirtmek isterimki MEB kanaat notunu kaldırdı:))) Anlayacağınız yine yırtamadım:))) 

Kurcaher, siz de benim yaşadıklarıma ( benimki kadar acı olmasa da) ve gördüklerime şahit olmuşsunuz. Ama keşke diyorum şu parmak kaldırdıklarında lastik atma işini daha önce duymuş olsaydım:))

Aslında bugün benim için kötü bir gün. Ama şu kısacık zamanda sizlerle karşılıklı olmasa da birşeyler paylaşmak az rahatlattı beni. Kimbilir.. Belki içeriz birgün bir fincan kahve... 

24 Nisan 2014, 21.25
Ben daha miniminnacıkken baş parmağım yok sanıyordum. Taa kiiii dersaneye yazılana kadar..Tek parmak kaldırmanın komik, bütün parmakları kaldırmanın karizma olduğunu keşfettim sonra:) Baş parmağımı kaldırıp hocanın beni görmesini beklemektense bütün elimi taaa tavana kadar uzatıp 'ben de varım, önce beni gör' mesajı veriyordum kendimce:) Peki işe yarıyor muydu? Genelde evet:))
Yorumcu notu: Taaa o zamandan elini korkak alıştırmamalıydın hocam:) Çünkü bugün bunun ceremesini ben çekiyorum:(
Çok sıkıntılı bir zamandan geçmene rağmen çok hoş, çok eğlenceli bir yazı çıkarmışsın. Çok beğendim çok..

24 Nisan 2014, 22.59

   Hımmm şimdi ben Türk hocamın yaşadığı bu olay sonucunda hiçbir öğrencisinin tepesine dikilip ‘’Yapamıyor musun?’’ dediğini  sanmıyorum :)))))  

   Öğrencilik yıllarıma dair bir çok anımı hatırladım, teşekkürler zamana yaptırdığın yolculuk için hocam. Yorumunuzda kötü bir gün benim için demişsiniz. Umarım her şey yolundadır.

  

24 Nisan 2014, 23.34
     Evet Türk 38 yine eğlenceli ve geçmişe götüren bir yazı yazmışsınız. Nedense bu tür anıları dinlemek benim hoşuma gidiyor .Belki de içimizde ki çocuğa daha yakın oluyoruzdur  yada başka bir şeydir ...  gmsn nin  yorumları ise bloğa ayrı bir tat veriyor ,bence kimya öğretmeni gerçeği söylemiş yada gerçeğin bir kısmını mesela zeki olduğunu . İlla ahu ise zaten cezasını çekmiş öğretmen olmuş mesela , benim öğretmen olacağım ise hiç akıla gelmezdi nerden çıktıysa bu fikir sonuçta artık bu işi yapıyorum cezammıdır bilmiyorum ama  çok sakin bir çocuk olduğumu hatırlıyorum ,okulun yanından geçen yeşil arabaları saymak dışında da yaramazlığım yoktur ,ha birde sınıfta nöbetçiyken sıraların üstünde zıplayarak koşmuştum .Siz yine anılarınızı yazın lütfen ,hayata sıcacık bir bakış var içinde çünkü ...
25 Nisan 2014, 02.11
Sevgili Türk 38 selam...Yazınız çok güzeldi :))))Hele başlığa bittim ben:)))Parmaksız deyince acaba? dedim kendimce ne oldu ki?:))))))İlahi yaaaa..Nereye bağlandı konu.....Parmaksızlık bence hocaların önce öğrenci üzerinde kurdukları ,ayrımcılıktan kaynaklanan,istenmeyen çocuk havasını öğrenciye bastıra bastıra ,bakışlarla tavırlarla kabul ettirten,çirkin tavırlarının bir sonucu....Süper bir zekaya da sahip olsanız biraz çekingen bir yapıya sahipseniz ve bu hissedildiyse ve gözlüklü(!) de değilseniz (bu zengin çocuğu olabilir,çok çok çok abartılı zeki ve özgüven sahibi çocuk olabilir v.s.) öyle bir sınıfta vayyy halinize....Sinir bozucu resmen...Anlatım mükemmel olmuş bayıldım:)))“ Verilen bu bilgilere göre aşağıdaki şıklardan hangisi kesinlikle yanlıştır? Tamda ortama uygun bir soru:)))))))))Vallahi harikasınız...Kurbağa benzetmesi ayrı güzel:)))) Babam benim ilk öğretmenimdir...Evet meslek olarak değil elbette ama çok kültürlü bir insandır..Ve bana söylediği şu söz hep kulağıma küpedir''kızım kimseyi gözünde çok büyütme, o debdebeli hayatları yaşayanlar,o süslü elbiseleri giyenler,dışarıya mükemmel imajını fışkırtanların(bu kelimeyi ben sokuşturdum buraya:)))... hayatları çoğunun yalan dolan,ataların lafını boş sanma,çok laf yalansız çok mal haramsız olmaz''.....Kendisini çok güçlü göstermeye çalışan ve sürekli başkalarının üzerine oynayan insanlara bak...Mutlaka bi yerlerindeki açıklarını kapatmaya çalışmak için ,daha gözün açılmadan saldırıya geçerler..Önce kişiliğinle başlarlar ki öz güven çöksün...Anlattığınız duruma gelelim:)))Çok kişi yaşamıştır sanırım benzer durumları...Yoksa memleketin sokakları gözlüklülerle dolar taşardı sanırım:)))))Şimdi de notun dibine gelelim...Evett çok açıklayıcı olmuş:)))) Hep böyle olsun lütfen....Kafamı bunu okuduktan sonra kaşımayı denedim..EEEE ben hepböyle kaşıyorum zaten....Baş parmaksız:)))))Ne kadar heyecan yapsam da ne kadar ortamdan ilk gördüğüm an ürperip bir adım yerimde saysam da (geri adım atmak bana göre asla değil) hep babamın dedikleri aklıma gelir ve ''haydi bunların senden farkı yok ileriiiiiiiiii:))))))))))))))'' sloganıyla hareket ederim....Çok şükür ki Rabbime hiç pişman olmadım....Allah da ettirmesin....Hııı şimdi ben bir anımı anlatmazsam olurmu değilmi:))))

İlkokul 3.sınıfta öğrenmenimiz değişmişti....Baba gibi sevdiğim ve hala daha hatırlayınca içimi sevgiyle dolduran Ahmet öğretmenim...Adı gibi huyuda güzel ,mükemmel bir öğretmendi...Ne yazık ki çabuk ayrıldık....Sınıfımıza '' müdürün kızıymış'' dediler bir bayan öğretmen geldi...İlk karşılıklı bakışmamız/sınıfla bakışması..''İlk günden bozuşmayalım oturun yerinize'' dedi....Yüreğim burkuldu,üzüldüm,kırldım ve dedimki ''seninle bu yol nasıl biter öğretmenim''.....Bilemeyenin parmaklarına iğne batıran bir pislikti işte...Başka ne denir ki öylesine...Bir keresinde bende maruz kalmıştım kötü davranışa....Ve 3 gün hasta olmuştum da okula gidememiştim üzüntümden...Annem Osmanlı kadındır...Okulda almıştı soluğu ve öyle bir haşlamıştı ki kadını bir daha bana kötü sözü olmamıştı ama okuma sevincimi neredeyse bitirmişti...Sonra da beni bir köşeye çekmiş ve demişti ki'' bir daha annen değil baban gelsin oldumu kızım''....Oldu:)))))))))))...Yıllar yıllar sonra iş yerime gelmiş ve minyon tipli oluşumdan olacak ki yüz hatlarım çok değişmemiş ve ben onu hiç hatırlamazken o pislik beni tanımıştı...Ne kötü bir tesadüftü ki arkadaşımın yengesiydi ilkokul öğretmenim...Arkadaşım söylemişti '' öğretmenin burada ve seni tanımış salonda oturuyor görüş istersen''....Öç alma zamanıydı ...Salondan ileriye doğru bakarak ilerledim ve hayatımdan o kadını çıkarttım.....Sevgili Türk 38 ;şimdi bile hatırladığımda aynı duyguları yaşıyorum...İnsanın yaşadığı olaylar, beyinde çekmeler olduğu ve zamanı geldiğinde hatırlanması gerektiğinde çekmeceler açılır gerekli bilgiler hatırlanır ve işi bitince çekmeceler tekrar kapanır diyorlar..Belgeselde dinlemiştim..Elbette çok güzel bir benzetme...Biliyormusunuz bilgilerle birlikte duygularda saklanıyor o çekmecelerde..Aynı nefreti şu anda bu yazıyı yazarken de içimde hissedebiliyorum....Siz yazın yaaa ..Size yazmak yakışıyor....
25 Nisan 2014, 11.19
Gecenin bir yarısında facebook sayfama gsmnn nin sizin yazınızı okumamız gelince merak ettim okudum ...Herkesin mutlaka bir yerlerinden birşeyler eksiktir...Önemli olan uzuvların yok olması değil...Ruhunuzun sağlam kalması ve Tanımasamda eminimki Ruhunuz sağlıklı ve Huzurludur...sevgiyle kalın.....
25 Nisan 2014, 12.15
Milattan öncö bilmem kac yilinda lise 2 de tesekkurluk  öğrenci iken beden eğitimi dersinden ikmale kalan tek öğrenci oldugum geldi aklima.Sebep okul takimi  ve  voleybol il spor klubüne kaydimi babamin yeter bu kadar oynadıgın çok kısa sortları bize yakismaz masalıyla noktaladıgı muthis sene.Öğretmen ve babam arasindaki savas neticesinde  bütünleme sinavinda tek öğrenci olarak saha etrafinda 50 tur kosmak ve 3gun serili yatmak unutmak istesemde unutamadigim animdir sayenizde hatirladim simdi tesekkurmu etmeliyim size ))öğretmenim unutamayacagimida söylemişti ama anlamadği bu benim seçimim değildi.kolayasa babamı koştursaydı))
25 Nisan 2014, 14.16
:)))
Pek hoştu okumak. Eğlenceliydi.
İnsanların, başka insanların kırgınlıklarına, küskünlüklerine, kısacası iz bırakmış olumsuz anılarına gülüp eğlenebilme halleri çok garip gelse de, tamamen o anılara maruz kalanların bunu istedikleri tercih yönünde aktarma biçimleri ile alakalı.
Örneğin siz, bu anıları, tam tersi biçimde sızlanarak falan aktarır, bizim de benzer anılarımızı belki hüzünle anmamıza neden olabilirdiniz. Pozitif tercihiniz, yeni bir bir bahar havası daha kattı hepimize bence. Teşekkürler.
Tariflemeler, benzetmeler -"sıradan sıraya atlayan kurbağa" örneğin.- çok sevimli ve hoştu.

Yazı konusu ile alakalı hallerime gidince, şu cümle çıkageldi:
Bir de, PARMAKSIZLIKlarını TABANSIZLIKla bastırmaya çalışanlar var.:)
Benim gibi, sevgili Ahu gibi olanlar bunlar. Taktik: O ortamdan en kısa sürede sıvış!
Ahu kaçıyormuş, ben de -ara ara kaçardım ama çok az olurdu bu.- genellikle,  başımın hiç hoş olmadığı fizik derslerinden ve o çok bilmişlerin arasından sıvışmak için derste olmadık pisliği yapar, öğretmene kendimi " Defol! Çık dışarı serseri!" eşliğinde attırtırdım sınıftan ve büyük bir yüzsüzlükle:)- zafer kazanmış kumandan gibi başı dik, gururlu sıvışırdım sınıftan.
Aklıma bunlar geldiğinde dedim ki kendime; "Şimdiki aklın olsaydı n'apardın?"
1- O zamanki tavrım da fena değilmiş ama yok o değil.
2- Bıkmadan usanmadan sürekli parmak kaldırırdım diğerleriyle birlikte.:) İstatistiksel olarak -sınıf 25 kişilikse örneğin- %4 gibi -Allah'ım inşallah doğru hesaptır:) Matematik de ezikti benim.Türk hoca, doğru diyin lütfen.:)- düşük biçimde isabet alırdı benim parmak ve hayli oranda araziye uyar olurdum.
Bu da fena görünmüyor ama yapıya ters.IIh bu da olmadı.
3- Diyelim piyango bana çıktı, soru yöneltildi. Kesinlikle konuyu başka yana doğru sürüklerdim. Aynen sizin şu satırlarda yazdıklarınızın benzerlerini seri biçimde üretir, doğrudan öğretmene ve gözlüklülere fırlatır, soruyu boğuntuya getirir, sırıtarak tepkilerini izlerdim:
-Yazıda en keyif aldığım yer olması da bu yüzden her halde.:)-

" Basit makineler denilen o lanet konunun soruları ismiyle çelişecek derece neden basit değildi sanki? İple tavana bağlanmış kaldıraçların olduğu bir soruda Ahmet isimli bir öğrenci işi gücü yokmuş gibi neden dengeyi bozacak şekilde ağırlığı yanlış kaldıraca koyar ve neden bu Ahmet’in yaptığı hatayı bulmak benim gibi öğrenciye düşer? Allah belanı vermesin Ahmet:) İnsan doğru yere koyar şu ağırlığı:)"
:)))
Yorumlar da çok güzeldi. Sevgili gmsnn'in, "ısrarlara dayanamayıp, kafkas oynarken, dans gösterimin sonunda, nerdeyse herkese tek tek selam verip geçerken,...." assolist havalı cümlesine çok güldüm. "Israrlar, dans gösteri(M), neredeyse herkese selam..." acayip havalıydı:))). "Sahne tozu sihirli" lafı doğru galiba...evet evet doğru.:)

Tekrar teşekkürler

 
25 Nisan 2014, 15.09
TURK_38 dejavu gibisin :))  bu yaşadıklarının cogu insan yaşamış olabilir ancak kelimelere dökmek eminim onlar için çok zordur. samimiyetin espri kaliten ile bu yazına baya bi güldüm ve cok içten geldi bana. eline,emeğine sağlık
25 Nisan 2014, 15.18
İnsan geveze olunca, unuttuğu şeyler mutlaka oluyor.:)
Kaşıma sorusu öncelikle: Evet denedim.:) Baktım o kadar da parmaksız değilmişim; 5 parmakla kaşıyormuşum hep kafamı ve o "Düşünüyormuş gibi yapma" kaşımasına dair bir iz yok, zor iş o.:)
O beni sürekli -benim marifetimle- dersten kovalayan öğretmenimle 2 yıl önce karşılaştım ben de. Bir lise buluşmasıydı ve tek o gelmişti sağ olsun öğretmen olarak.
Masada, "Haydi, herkes liseden beri neler yaptı anlatsın." dedi biri ve başladı şenlik. Aramızdan, o "Dikdörtgen kafalı gözlüklülerden" 3-44 tanesi profesör olmuş, rektör yrd.cılığı, dekanlık, blm başkanlığı yapanlar var. Hatta bir tanesi -Çok asıldı da zamanında, uyuzun tekiydi ama yaa! Ve hala aynıydı.:)- üniversite kurmuş. Anlattılar da anlattılar.

Olayı ileri götürmüşler, ürettikleri klonlarından -çocukları- da uzun uzun söz ettiler. Zerre kadar değişmemişlerdi -eklenmiş koca göbekleri hariç- ve hala bıraktığım yerde otluyorlardı. Elbette kariyerlerini aslaküçümsemiyordum, hedeflerine ulaşmış olmaları da saygıya değerdi ama çok sıkıcıydılar hala yaaa. Ne bir renk, ne bir cıvıltı vardı hayatlarında. Sıra bana geldi,"Sen neler yaptın, yapıyorsun?" dediler, "Yaşıyorum." dedim sadece.Öyle baktılar suratıma,ses etmediler. Sadece fizik öğretmenimin bıyık altından güldüğünü gördüm.

Bir ara öğretmenime döndüm ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- Hocam ne çok attınız beni sınıftan yaa!
- (Hafif bir gülümseme eşliğinde) Yaa, gerçekten mi? Biraz yaramazdın ama seni severdim ben. Hiç hatırlamıyorum attığımı. -Öğretmenim de değişmemişti; hala çok akıllı, cin gibi bir adamdı.-
- Doğru hocam. O kadar çok severdiniz ki, verdiğiniz 100 dersin en az 80'ini benden mahrum geçirdiniz, iyiliğim için.:)
Sonra, o döneme dair üzülmüş olabileceğimi -ki yoktu öyle durum. Bir önceki mesajımda, "Şimdi olsa ne yapardım?" sorumun yanıtlarına bakıldığında, hala, fizik mizik iki satır şey öğreneyim, bir parmak da ben kaldırma gayretine gireyim çabasının zerresi yok.- düşünmesin diye itiraf ettim; "Sizin suçunuz yok hocam, ben bile isteye attırıyordum kendimi dersten." dedim.
"Biliyorum" dedi. "Biliyor ve isteğin doğrultusunda hareket ediyordum.:)-
O da güldü yine. Kulakların çınlasın Ahmet hocam...

25 Nisan 2014, 15.50
Sayısalcılarla sözelcilerin kıyaslanıp,sözelcilerin azzeki diye sınıflandırıldığı bir okulda sırf azzeki kategorisine girmeyeyim diye, güyada matematiktan kaçarken fen sınıfını secmekle baslamıştı ızdırabım..Hiç ama hiç anlamadığım bir dersti..Okula basladığım ilk gün fizik kitabının kalınlıgını görünce sasırıp kalmıştım..Yetmezmiş gibi birde kimya öğretmenimiz vardıki ne kadar zor formül o kadar basarı denklemi üzerinden ders gördürüyordu:)))kimya fizik sınavında ne yapacagımı düşünürken sıra arkadsım imdadıma yetişti..4 kişilik lmasalarda labaratuvar sınıfında ders görürdük..fizik öğretmenimizin garip bir stratejisi vardı Sınav esnasında yüzünü cama döner camdan sınıfını izlerdi sessizce..Bilirdi ki ; sınıf kopya Çekiyor ama sesini çkarmazdı..Derdiki benim bir yılda öğretemediklerimi sınav heyecanıyla ,yakalanma korkusuyla 3 5 saniyede ezberliyorlar:)))dersi derste değill sınavda öğreniyor veletler:))Bizde bu açıktan yararlnırdık sınavda; ki test değildi o zamanlar klasik sistem ..Ne biliyorsan yazacaksın yani..Yok yaşımı sayıp atayım ,olmadı annemin yaşı ,telimin bası, okul no gibi bir secnek yoktu yani ne biliyorsan yazacaksın..Yan sıra arkadaşımla kağıt değşirdik bizde a b sistemine göre dağıtılırdı kağıtlar ...Yan arkadasım kendi kagıdını doldurur ardından kagıtları degişir benimkini doldururdu.Biride uyarı alırdı benden yetr yaaa 5lik yap sözlüye kaldırınca napcammm:))) o kadar kısa sürede nasıl yapar çözerdi ,o kadar problemi hala anlamıyorum:))Bense 1 problem çözücem diye defalarca kalem acar siler karalar yinede cözemezdim :))sayesinde gecmiştim  fizikten bEnde onun yapamadığı derslede yardımcı olurdum ..sırf azzeki diye adlandırılmaktan korktugum için secmediğim sözelcileri ise gıptayla izliyordum..cok sevdiğim tarih öğretmenim oradaydı edebiyat öğretmenim oradaydı..çok sanslı bir öğrenciydim gercekten sahsına münhasır idealist öğretmenlerim olmuştu . Bugün düşünüyorumda yıllarca insanları sözel zeka ve sayısal zeka diye adlandıran egitim sisteminde şimdilerde zeka cesitliğinin 8 den fazla olduğundan bahsediliyor..ki bunu matematik öğretmimiz ortaokula ilk basladığımız gün anllatmıştı.Bugün bile aklımdadır o konuşma .Çocuklar dedi sakın ola sakın insanları kategorize etmeyin..Biri alanda basarısız olailirsiniz ,martematiği  basaramayabilirsiniz ;anlatımınız güzel oluranlatım yapamazsınız yazarsınız, okursunuz onuda yapamaz müzik yapar resim yaparsınız hiç birini yapamaz yemek yaparsınız ne olursanız olun hangi alanda yol alırsanız alın ama basına iyi sıfatını alın.Ayakkabı tamircisi olabilirsiniz mesela ama en iyisi olun önemli olan iyi olabilmektir ama önce iyi insan olun..saygıyla anıyorum seni yüregi büyük öğretmenim keşke seni dinleseydimde sözeli seceydim:)))iyi sözelci olaydım,kopyacı fenci değil..:))
25 Nisan 2014, 16.47
   Paylaşım  ve  yorumları okuduktan sonra  bir  döngüye  şahitlik ediyor  olduğumu farkettim:))  Özellikle gmssn'nin   son satırı  bir işaret  gibiydi:))

   Önümüzdeki yıllarda TURK38,  bir  akşam bir  yere   eğlenmeye gider.Bakar ki  opların kutlama gecesi var.  O malum op da orda.  Hani  bir kaç yıl önce  hesapta   kendini övmüştü.  Ama  Turk38  bunu haketmediğini  düşünüyordu.

  Israrlara dayanamayıp  ''dım dım yar'' söyleyen   Turk38,  şarkı  sonrası  tüm  oplarla tek  tek öpüşürken,  o  opu es  geçmişti.Gerçi  anlamımıştır  o  op.Çünkü  Turk38 in sarkı söylemekten ağzı kurumuştu..:)))

  Affınıza  sığınıyorum  bu  uyarlama için  gmsnn  ve  Turk38 :))Kalemlerinizdeki  samimiyetten aldım ilhamı...:)

  Lise yıllarım da  Kimya  hocam ; 10'luk  not sisteminde  4 ile  5  arası  seyreden  notlarımın  temelini oluşturduğunu düşündüğü için sık sık derdi ki  '' Adamım  iyi ki  orantı kurmasını öğrenmişsin ''   Bir  gün yine  yazılı  yaptığında;   kağıdın en sonuna  :

   matematikçi    -    fizikten     anlarsa

  Kimyacı        X  den  anlar...  deyip , x'in değerini   X=   adam    olarak belirtmiştim.

  Kimyacı adamdan anlıyordu çünkü  bana ''adamım''  demesi  bunu  gösteriyordu..:))) Ama  o  günden sonra da bir daha  'adamım''  demedi.

  Bugün  tekrar   düşümcemde orantı kurdumda; 

Adamım demek, ''adamsın'' demek se....   hiç bir şey  söylememek; ''adam değilsin '' demek olmuyor mu? :)) Vay  hocam, sonradan  hiç bir  şey demeyerek  bana ne hakaretler etmişsin meğerse ...Al işte yıllar sonra  kimyam bozuldu ...

25 Nisan 2014, 18.26
Tam bir sayısalcıydım bakmayın babam istedi de filoloji okudum:) Yoksa kimyam çok iyi, fiziğim harikaydı, siz şimdi tabii bunları yanlış anlayıp hıh kendini beğenmiş diyorsunuzdur ama napıym:) 
Ne parmağıymış, parmakla gösterilirdim:) Ders çalışmazdım pek, hani nasıl denir, derste hocanın tonlamalarından ve heyecanla konuyu anlatmalarından anlardım sınavda soracak:) Yanımdakini konuştururdum çok, ama ben hem konuşup hem dinleyebiliyordum, bu da benim mesleğimin sinyalleriymiş şimdi düşünüyorum da. Oysa yanımda oturan Serpil ne zaman bana bir şey dese, hoca ona soru sorardı, dinlemediği anlaşılırdı. Ben cevabı bilince de bana küserdi, sen beni dinlemiyormuşsun diye. E iki kulağımız vardı allala. Şimdiki gibi çok kulak da yoktu ama:) Bir tek şey denirdi o zamanlar; Yerin kulağı vardır! Yine de birbirimize güvenir, sırlarımızı verirdik kiki kiki, çocuk gibi:) Güzeldi Türk.  Bir çok arkadaşımızın anıları düştü yazınla buraya. 
Ve anlıyoruz ki;
N.Ş.A ( unutanlara açıklıyorum; normal şartlar altında) deniz seviyesinde, sıfır derecede hepimiz mutluymuşuz, daha temiz, daha temiz...
AtayaG.
25 Nisan 2014, 19.00

Selam. Öncelikle göstermiş olduğunu incelikten dolayı gmsnn opuma teşekkür ederim. 

Denіz; ha o tüm parmakları aynı anda havaya kaldırmayı anladım da söz hakkı sana verilince ne yapıyordun onu merak ettim:))).

estide_geldimki; evet yapmıyorum. Bir de garip bir şekilde ders durumu iyi olmayan öğrencilerle aram daha iyi nedense:) Sıkıntıya gelince... Hayat işte...

 MASKEM; okulun yanından geçen arabaları saymak nasıl bir yaramazlıktır öyle:)) Saygılarımı sunuyorum sevgili meslektaşım.

İpkasız; baba gibi öğretmen elbette bulunmaz. Okurken eğlenmişsiniz belli, bu da beni mutlu etti. Siz babanızın sözünü hep hatırlayın ve yürümekten yılmayın. En önemli husus ise biz öğretmenlerin hataları yıllar sonra bile hatırlanır ve silinmez. Dikkatli olmam gerektiğini bir kez daha anımsattınız.

! BLue__Su ; ruhun sağlıklı kalabilmesi için bazen gülüp geçmek gerekir:)) Gülüp geçtik işte biz de. Teşekkürler..

hoşkal; kardeşim de sizinkine benzer bir durum yaşamıştı. Babam basketbol takımından zorla kendisini çekmişti. Şimdi kendisi de üzülür hatırladıkça.

Sat_Agraha; kesinlikle haklısınız. Eğer bunları başka dille anlatmış olsaydım tepkilerimiz farklı olurdu. Ama insan bazen başına gelen kötü olaylara bile bir şekilde gülüp geçmeli. Eğlenmiş olmanıza da sevindim:))

۩۞۩ Mr.NoBody ۩۞۩; zaten blog portalda nostaljik olarak bilinirim ben:)) Övgünüz için teşekkür ederken siz de yazın temennisinde bulunuyorum:)

Sat_Agraha; selam yeniden:)) ANınızı okuyunca İrfan Hocam aklıma geldi. Beni çok dövdü. Karşılaştık birgün... " Hak ederdin değil mi?" dedi... Kalbi kırılsın istemedim. " Tabi" dedim:))

kimsekimmm; yorumunuz öyle içerikli ki... Alan seçiminin ne dneli önemli olduğuna birebir örnek vermişsiniz. Maalesef fenciler sanki daha zekiymiş gibi algılanır. Bu sebeple fen seçen çoktur ama son cümlenize bayıldım. Keşke kopyacı fenci değil de iyi sözelci olsaymışsınız.

beymen33; uyarlamaya hiç ama hiç takılmadım şahsıma:) Ben de benim bir sınav kağıdımda karşıma çıkan bir olayı anlatayım. Kağıdın sonunda şöyle bir ifade vardı. " Hocam valla 45 yetiyor, biliyorum kağıdım etmez 45. Bir dahakine adam gibi çalışacağım. Yeter ki 45 verin Hocam." ... Verdim 45 i... Ama çalışmadı:) 

Her birinize tekrar teşekkür ederim. Huzur dolu iki dünya saadeti dileklerimle...

25 Nisan 2014, 22.13
Ataya, yorumunuz ben yorum yazdığımda yoktu henüz:) Şimdi fiziğiniz, kimyanız benden iyi olabilir ama benden daha iyi top oynayamazsınız:)))) Teşekkürler yorum için..
25 Nisan 2014, 23.24

Bende yaramazlık olduğunu düşünmüyorum ama kimya hocam hiç hoşlanmıyordu :))

26 Nisan 2014, 13.28
Benim çocuklarım yinede o gözlüklülerden olsun inşalla :-)
26 Nisan 2014, 15.08

Turk  hocam  yazınızı yazdığınız günden beri  direniyorum…  bugün direncim kırıldı. Sizin yazılarınız sanki bi hipnoz gibi. Hep bi çocukluk, hep bi gençlik yıllarımıza döndürüyorsunuz.  Üstüne toprak attığım tüm  acı bi o kadarda  gülünç durumları gün yüzüne çıkarıp kitapmı yazıyorsunuz ne yapıyorsunuz  anlamadım gitti.

Tamam bende hocanın huyunu öğrenmiş kim böyle en istekli ben ben ben der gibi parmak kaldırırsa onu kaldırmazdı. Bende  hiçbir şey bilmesem bile istek tavan yapmış gibi parmak kaldırır ama hoca her defasında  bana  anlat derdi  ve apışıp  kalırdım. Ya tuvalete gidebilirmiyim yada tam anlamadım bidaha anlatırmısın derdim. Bir gün gene öyle istekli kaldırdığımda hoca ne oldu tuvaletemi gidiceksin dediğinde  sorduğu soruyu  doğru cevaplamış  cevabım bittikten sonra şimdi tuvalete gidebilirmiyim demiştim : )  sonra bi günde,  hayır hayır onu sakın anlatma   #direnO__ben: ))

Birkaç sene önce okuluma gittiğimde okullar arası futbol turnuvalarımızda kazandığımız kupaları görünce çok mutlu olmuştum.E  nede olsa o kupaların hepsinde benimde alın terim vardı.

Aslında Turk hocam siz bi öncülük etseniz de gamyunda  bi futbol turnuvası başlatılsa. Yetkili mesela en yetkili bi op sponsor olsa birinciye 5 milyon fıstık ödül verilse ne güzel olurdu.Herkez kendi formasını kendisi yaptırıcak formaların arkasına rumuzları yazdırılıcak,  bi renk belirlerdik mesela o renk sarı lacivent ‘te olabilir. Konumuz neydi ?

Şey türk hocam tuvaletim geldi gidebilirmiyim : )

Gülümseten  yazılarınız  eksik olmasın yarınki kutlamalarımıza bekleriz : ))

 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın