Tırtılın Tereddüdü
17 Haziran 2025, 01.07 A- A+
İnsan bazen farkında bile olmadan kendi kozalarını örmeye başlar. Bir kırgınlık gelir, içsel bir sessizlikle sarar ilk ipliği. Ardından bir hayal kırıklığı daha… İplikler çoğalır, kalınlaşır. Kimse dokunduğunu görmez; ama o, her anında kendi iç dünyasında bir duvar daha örer.
Tıpkı Simone de Beauvoir’in dediği gibi: “İnsan, kendisine ne olduğunu değil, ne yapmaya karar verdiğini ortaya koyar.” Koza işte tam da bu noktada ikilik taşır—kendini korumak için örersin ama karar vermezsen içinde hapsolursun.
Bir kadın... Yıllar boyunca incinmiş, hayallerinden vazgeçmiş. Kimseye belli etmeden içine çekilmiş. Dışarıdan bakıldığında güçlü, dimdik. Ama içte biriken kırgınlıklar, duvarları tuğla tuğla yükseltmiş. Geceleri kendine itiraf ettiği tek şey var: “Artık kimseye güvenemem.”
Bir adam... Hayatın hızlı akışı içinde duygularını askıya almış. “Güçlü olmalıyım” demiş her defasında. Ama Nietzsche’nin şu sözü gibi, “Yeterince uzun süre bir uçuruma bakarsan, uçurum da senin içine bakar.” Zamanla kendi içsel boşluğu, onu görünmeyen bir hapishaneye dönüştürmüş.
Koza bazen sıcak bir sığınak gibi gelir. Dünya fazla gürültülüdür, insanlar fazla yorucudur. Ve insan, içe dönerek huzur bulacağını sanır. Oysa Heidegger’in dediği gibi, “İnsanın varoluşu, kendisini anlama sürecidir.” Eğer insan, kendi kozalarının farkına varmazsa, o koza zamanla dönüşümün değil, çürümüşlüğün sembolü olabilir.
Ama umut vardır. Çünkü her koza, bir kelebeğin doğma ihtimalini de içinde taşır. Yeter ki insan kendi ipliklerini tanıyabilsin ve zamanı geldiğinde o duvarları yeniden sökme cesaretini gösterebilsin.
Bu konu için şiir denemesi yaptım..
İnsan sarar kendini, görünmeyen iplikle,
Bir kırgınlıkta başlar, bir hayalle örülür,
Her sessizlik biraz daha sıkar içini,
Duvar olur sonra—sessiz, kalın, derin.
Dış dünya gürültülüdür, rüzgârı sert eser,
Koza bir liman olur, nefes alan yer.
Ama limanlar da zamanla çürür,
Yalnızlık içinde yankılanır her hüznün izleri.
İçine döner insan, kendi yankısıyla konuşur,
"Kimse anlamaz," der, "kimse bilmez içimi."
Oysa iplikler bizdendir, düğümler ellerimizde,
Dokuyan da biziz, duvarı yükselten de.
Ve bir gün... belki bir sabah,
Koza çatlar bir yerinden, ışık sızar hafifçe.
Çünkü her tırtıl bilir aslında,
Kelebek olmak için önce hapsolmak gerekir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir